"Cenaze nereye gömülecek" sorusuna kadar aklımıza hiç gelmeyen "mezarlık sorunu" o gün karşımıza çıkıyor O gün dediğimiz de bir yakınımızın vefatının olduğu gün. Cenazemiz olduktan sonra nereye gömülecek sorusunun cevabını da belediyelerce yetkili kılınan mezarlıklar müdürlüğü veriyor. Bugün köyler ve yıllar önce aile mezarlığı için yer alanlar hariç şehirlerde ölümüzü gömmek için istediğimiz yerde mezarlık edinme hakkına sahip değiliz. Mezarlıklar müdürlüğünün imkanlarıyla gösterilen yerlere ölümüzü götürüp gömüyoruz.
Hatta zaman zaman mezar yerini bile görmeden ölüsünü mezarlığa gidince nereye gömüleceğini mezarlık içerisinde yerleşkesi bulunan şefliklerden de öğrenenler oluyor. Yeri belirlediniz, yerinizi belli ve gidip gördünüz. Pekala mezarlıklar standartlara göre açılmış mı ? Sormuyoruz. Bakmıyoruz. Dikkat etmiyoruz. Mezarlık derinliği ne kadar, sorgulamıyoruz. Ölümüzü götürüyor ve gösterilen yere açılmış olan yüksekliğe göre defin ediyoruz.
Belediye Mezarlıkları Nizamnamesi Madde 23'e göre, "Bir mezarın uzunluğu iki metre, eni seksen santimetre derinliği en az bir buçuk metre ve yedi yaşına kadar olan çocuklara mahsus mezarlar aynı ada içerisinde bir metre uzunluğunda ve elli santimetre eninde olacaktır. İki mezarın yan yana aralığı ve baş ve ayak taraflarından birbirine mesafesi küçük ve muntazam bir yol teşkil etmek üzere 50 santimetredir." denilmesine rağmen nizamnamede bulunan pek çok maddenin uygulanmadığını da görmemiz mümkündür.
Böyle ir madde varken mezarlık derinliklerinin, mezarlık ölçüsünün ne kadar olduğunu merak etmediğimiz bir gerçektir. Hiç kimse, yakınımın yatacağı bu ebedi istirahatgahta "mezar yeri yeterine açılmış mıdır", diye sorgulamadan gösterilen yere cenazemizi koyuyor. Alelacele üzerini toprakla kapatıyor ve arkamızı dönüp gidiyoruz. Oysa, mezarlık işçisinin tembelliğine denk gelip alelusul açılıp açılmadığını sorgulamıyoruz.
Oysa, koku dağılmasın ve yabânî hayvanlar cenazeyi çıkarıp zarar vermesin diye, kabirlerin derin olması sünnettir. Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed'in ( aleyhisselam) bu konuda tavsiyeleri vardır. [Bkz. Ebu Davud, Sünen, 2, 70; Nesai, Sünen, 1, 283-284; Tirmizi, Sünen, 3, 36; Beyhaki, Sünen, 4, 34; Ahmed, Müsned, 4, 19-20] Bunlardan biri şöyledir.
Peygamber Efendimiz (asm): "Kabirlerinizi derinleştiriniz. Geniş tutunuz ve iyi yapınız"(İbn-i Mace, Cenaiz, 41) buyurmuştur.
Buradan anlıyoruz ki, bir Müslümanın kabri hem derin, hem geniş ve hem de iyi yapılmalıdır. Buna göre, insan boyu aşırı olmadığı sürece mezar derinliğini mevzuata göre de 2 metre olması gerekiyor. Bu kadın için de erkek için de aynıdır. Kabrin derin olmasının hikmeti, cesedi yerin yüzeyinden mümkün mertebe uzak bulundurmak ve cesedi yüzeyden gelebilecek zararlardan korumaktır. Çünkü insan mükerrem olduğundan cesedi korunmalıdır
Mezarlık Nasıl Olmalıdır ?
Mezar derinlik ölçüsü böyle. En olarak da vücut ölçüsünün yarısı kadar ya da en az bir kol mesafesinde olması gerekir. Bir cesedin direk toprağa yatırılması günümüzdeki uygulamalar arasında yer alsa da en uygun en faziletli olan mezar şekli lâhiddir. Toprağı sert olan bir kabrin içinde kıble tarafı oyulur, ölü buraya konulur. Önüne de tahta, kamış veya kerpiç benzeri şeyler konur. Bu durumda toprak, tam ölünün üzerine değil, bu şeyler üzerine atılmış olur. Bu ölüye karşı bir saygıdır.
Kabrin yeri yumuşak veya ıslak olup da, lâhid kazılması mümkün olmazsa, dere gibi çukur kazılır. Buna "yarma" denilir. İki tarafı kerpiç ve tuğla gibi bir şeyle örülür. Sonra ölü bunların arasına konulur. Üzerine de, ölüye dokunmayacak şekilde kerpiç veya tahtalar ile tavanımsı bir örtü yapılır.
Kabrin dibi ıslak ve yumuşak olduğu zaman cenaze tabut ile gömülebilir. Öyle ki, bu durumda tabutun taştan veya demirden yapılmış olması da caizdir. Fakat böyle bir hal olmayınca, tabut ile gömmek mekruhtur. Cenaze ile birlikte kabre başka bir eşyanın konması, hatta kabrin veya cenazenin özel durumundan kaynaklanan mâkul bir sebep bulunmadığı sürece cenazenin tabutla gömülmesi mekruh görülmüştür. Tabutla gömme, gerek ölenin toprakla temasına, zamanla çürüyüp toprağa karışmasına engel olması, gerekse israf ve gösterişe, daha geniş yer işgaline yol açması sebebiyle hoş karşılanmamıştır. Ölünün mumyalanarak gömülmesi de aynı mahiyettedir.
Bazı fıkıh âlimlerine göre, kadınların tabut ile gömülmeleri, toprak yumuşak olmasa bile, güzeldir. Dibi ıslak olan bir kabrin içine toprak döşenmesi sünnettir. [Bkz. Bilmen, Ö.N., Büyük İslam İlmihali, Cenazelerin Kabirlerine Konulması bahsi, s. 259]
Derleme : Erol Kara - 2023 - @erolkaranet