
Kimi kaynaklarda “Bitlisî” nisbesinden ötürü Bitlis’te doğduğu öne sürülür; bazılarında ise babasının Akkoyunlu sarayında bulunmuş olmasından dolayı İdris’in Diyarbakır’da doğmuş olabileceği belirtilir. Bir kaynak kitabında da el yazısıyla Tahran’ın hemen güneyinde bulunan Rey’in Sulukân Kasabası olduğu belirtilmiştir.
Tıp, kozmoloji, felsefe, tasavvuf, siyaset, ahlâk ve tarih gibi değişik alanlarda, çoğu Farsça olmak üzere, Arapça ve Türkçe telif, tercüme ve şerh niteliğinde birçok eseri vardır. Bitlisî, asıl ününü Osmanlı sultanı II. Bayezid’in emriyle Farsça kaleme aldığı, Osmanlı tarihi alanındaki Heşt Behişt (Sekiz Cennet) adlı eseri ile elde etmiştir. Bu eserle birlikte Osmanlı tarih yazıcılığında İran ekolünü başlatmış, tarihe edebiyatı sokup süslü yazma geleneğinin ilk temsilcisi olmuştur
İdris-i Bitlisî'nin kimi çevrelerde Hakkâri veya Bitlis Kürtlerinden olan Hüsameddin Ali adlı bir ulemanın oğlu olduğu kabul edilir. Bazı çevrelerde ise Türk olduğu ileri sürülür. İdris-i Bitlisî'nin Selim Şah-nâme adlı eserinde, Osmanlı Devleti'nin bir temsilcisi olarak Kürt beylerini ziyaret ettiğini ve bu beylerle etnik bağlarının olduğunu ifade etmesinden hareketle Bitlisî'nin Kürt asıllı olduğu kabul edilir.
Safevî Hanedanı’nın Şah İsmail önderliğinde ortaya çıkması ve Akkoyunlu Devleti’ne son vermesinden sonra Safevîlerin takibatına maruz kaldı ve Osmanlı Devleti’ne iltica etti. Osmanlı Sultanı II. Bayezid, kendisini daha önce Akkoyunlu hükümdarı Yakup Bey adına yazdığı tebrik mektubuyla tanıyor ve takdir ediyordu.
Tıp, kozmoloji, felsefe, tasavvuf, siyaset, ahlâk ve tarih gibi değişik alanlarda, çoğu Farsça olmak üzere, Arapça ve Türkçe telif, tercüme ve şerh niteliğinde birçok eseri vardır. Bitlisî, asıl ününü Osmanlı sultanı II. Bayezid’in emriyle Farsça kaleme aldığı, Osmanlı tarihi alanındaki Heşt Behişt (Sekiz Cennet) adlı eseri ile elde etmiştir. Bu eserle birlikte Osmanlı tarih yazıcılığında İran ekolünü başlatmış, tarihe edebiyatı sokup süslü yazma geleneğinin ilk temsilcisi olmuştur
İdris-i Bitlisî'nin kimi çevrelerde Hakkâri veya Bitlis Kürtlerinden olan Hüsameddin Ali adlı bir ulemanın oğlu olduğu kabul edilir. Bazı çevrelerde ise Türk olduğu ileri sürülür. İdris-i Bitlisî'nin Selim Şah-nâme adlı eserinde, Osmanlı Devleti'nin bir temsilcisi olarak Kürt beylerini ziyaret ettiğini ve bu beylerle etnik bağlarının olduğunu ifade etmesinden hareketle Bitlisî'nin Kürt asıllı olduğu kabul edilir.
Safevî Hanedanı’nın Şah İsmail önderliğinde ortaya çıkması ve Akkoyunlu Devleti’ne son vermesinden sonra Safevîlerin takibatına maruz kaldı ve Osmanlı Devleti’ne iltica etti. Osmanlı Sultanı II. Bayezid, kendisini daha önce Akkoyunlu hükümdarı Yakup Bey adına yazdığı tebrik mektubuyla tanıyor ve takdir ediyordu.
İdrisî’yi iyi bir şekilde karşıladı ve maaş bağladı. İdrisî, Osmanlı sarayında II. Bayezid için özel kâtiplik ve nişancılık yaptı. II. Bayezid’in Osmanlı hanedanına yakışır büyük bir Farsça tarih yazmasını istemesi üzerine kaleme aldığı Heşt Behişt adlı eserini otuz ayda tamamladı; 1506’da padişaha sundu. Eser, devlet erkanı tarafından boş yere uzatıldığı ve edebi kısımların önceki alimlerin kitap ve risalelerinden çalındığı eleştirisine uğradı. Devlet erkanı ile arası bozulan İdris, kendisine haksızlık yapıldığı, eserinin gerçek karşılığına alamadığı düşüncesine kapıldı ve Hac yolculuğuna çıkarak saraydan uzaklaşmak istedi.
1512’de II. Bayezid’in ölümü ve oğlu Selim’in Osmanlı tahtına geçmesinden sonra yeni padişahın İstanbul’a dönmesi için kendisine bir ferman ve bir miktar altın gönderdiği İdris-i Bitlisî, Mekke’den ayrıldı. İstanbul’a vardığında , Mekke’de hazırladığı mukaddime ile hâtimeyi eseri Heit Behişt’e ekleyerek Sultan Selim’e sundu; II. Bayezid zamanında devlet erkânı olup da kendisine haksızlık edenleri şikâyet edip adalet istedi.

İsmail taraftarları ile meskun bir bölgede kalmasını tehlikeli bulan I. Selim, kısa süre içinde Tebriz'i terk edip önce Nahçivan yoluyla Karabağ'a, daha sonra ise Batı Anadolu’ ya çekilmek zorunda kaldı. Bu arada Şah İsmail de ordusunu toparlayarak Tebriz'e dönmüş ve ünlü komutanlarından Karahan’ı Diyarbakır valisi tayin etmişti. İdris-i Bitlis’i, Yavuz’un İstanbul’a dönmesinin ardından maiyetindeki yerli gönüllü askerlerle Safevî kuşatması altındaki Diyarbakır’ı kurtarmaya gitti; bu şehrin kuşatmadan kurtarılmasında hizmeti geçti. Padişahın emriyle Fırat-Dicle Seferi başladı. İdris-i Bitlisi de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da aşiret beyleri ile görüşüp onları Osmanlı Devleti’ne katılmaya ikna için çalıştı. Bölgedeki Kürtlerin önce Akkoyunlular, sonra ise Safeviler ile olumsuz ilişkileri olmuştu; bu nedenle çoğunun desteğini almayı başardı.

Dördüncü Murat, bir fermanında bu ittifaktan şu övgü dolu sözlerle bahsedecekti;
"Kürt kumandanlar Osmanlı devletinin sadık ve vefalı dostlarıdır ve büyük atalarımızın yüce zamanlarından bugüne kadar tahta övgüye değer çeşitli hizmetlerde bulunmuşlar, hesapsız çabalar göstermişlerdir; dolayısıyla imparatorluğu koruma çabası onlara saygıyla ve özenle davranılmasını gerektirir." Bu ittifak Sultan İkinci Abdülhamid döneminde başka bir boyuta ulaşacak Kürtler Sultan için "Bave Kurdan" yani Kürtlerin babası diyecekti.. Kürt beylerini bir araya getirmeyi başaran İdris-i Bitlisi Farsça yazdığı Selimname eserinde Kürtleri Kızılbaşlar ile savaşa teşvik ettiğini, onların da kılıç zoruna Anadolu'yu Kızılbaşlardan temizlemek için yemin ettiklerini ve bu arada 40 bin Kızılbaşın (Alevinin) öldürüldüğünü yazmıştır.
İdris-i Bitlisî, 1515 yılında I. Selim'in verdiği yetkilere dayanarak Osmanlılar ile işbirliği yapmış olan Kürt beylerini vali olarak atadı ve bu dönemden de sonra onlara, valiliğin babadan oğula geçişi gibi ayrıcalık tanımış oldu



Kasım 1520’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Mezarı EyüpSultan ilçesinde Gümüşsuyu mevkiinde, Kerim Ağa Sokağı ile Gümüşsuyu Caddesi'nin birleştiği yerdedir. İdrisköşkü caddesi üzerinde bir çeşmesi ile günümüzde mescit olarak kullanılan bir de sıbyan mektebi bulunmaktadır. Hanımı Zeynep Hatun'un Eyüp Sultan Gümüşsuyu mevkiinde bir camisi bulunmaktadır.
Bitlisi'nin Eyüp civarında yaptırdığı çeşmeler ve hayırlar sebebiyle Pierre Lotti tepesi uzun süre ‘İdris Tepesi' olarak anıldı.
Kaynak : Vikipedia - 2023 / @erolkaranet