@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

Reklam


Kadiri Tarikatı ve Merak Edilenler




Kadirilik ya da Kadiriyye, Sünnîliğin Hanbeli mezhebine mensup Seyyid Abdülkâdir Geylânî tarafından 12. yüzyılın başlarında kurulan ve silsilesini Ali bin Ebu Talib'e dayandıran, alevî meşrepli Selçuk Türkmen hanedanına mensup alevî-bâtınî bir tasavvufî inanış. İslam dünyasının ilk tarikatı ve dolayısıyla en köklüsü ve en yaygınıdır. Geylaniye de denir.
Baz-ül Eşheb ve Gavsül Azam olarak da bilinen Abdülkâdir Geylânî yolunun takipçileri tarafından 12. yüzyılda kuruldu. İslâm Tarihinde sesli zikir yapan tarikatlar olarak kabul edilmektedir. Sesli zikir yapılması nedeniyle cehri tarikatlar arasında sayılır.

Kadirilik Tarikatı Nedir, Nasıl Oluşmuştur?
Kadirilik, Allahın adlarını anmayı benimseyen bir sistemdir. Esma yolundadırlar da diyebiliriz. 
Seyr-i süluk, Allah'ın yedi isminin anılması ile başlar : Lâ ilâhe illallah, Allah, Hû, Hay, Vâhid, Azîz, Vedûd isimlerine usul esmâsı; Hak, Kahhâr, Kayyûm, Vehhâb, Müheymin isimlerine fürû esmâsı denir.
Salik her isimden sonra iki rekat namaz kılar.
İsimler, nefsin yedi aşamasını temsil eder. Bu isimler, nefsin her aşamasında belli sayıda / belli kere zikredilir. Bu aşamalar, kollarda çok az da olsa değişikliğe uğrar.
Usul isimlerinden her biri nefsin yedi mertebesinden (emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, râziye, marziyye, kâmile) birine karşılık olarak belli sayıda zikredilir. Nefsin her mertebesinin ismi (zikri), seyri, âlemi, mahalli, hâli, vâridi ve nuru vardır. Meselâ nefs-i emmâre mertebesindeki bir sâlikin zikri kelime-i tevhid, seyri ilallah, âlemi şehâdet, mahalli sadr, hâli meyil, vâridi şeriat, nuru mavi; nefsi levvâmedeki sâlikin zikri Allah, seyri ilallah, âlemi berzah, mahalli kalp, hâli mahabbet, vâridi tarikat, nuru sarıdır. Sâlik ancak bir mürşidin gözetiminde bir mertebedeki seyrini tamamlayıp onun izniyle diğer mertebeye geçebilir. İstidat ve kabiliyetine göre bütün mertebeleri aşıp nefs-i kâmile makamına ulaşabilir veya belli bir mertebeyi aşamayıp arada kalabilir.
Lâ ilâhe illallah, Allah, hû, hak, hay, kayyûm ve kahhâr isimlerine makāmât esmâsı adı verilir. Bu isimler de nefis mertebelerinin her birine karşılıktır. Sâlik hangi mertebede ise o mertebeye ait ismi iki rek‘at namaz kıldıktan sonra belli sayıda zikreder. Emmârenin ismi olan kelime-i tevhid 70.000, levvâmenin ismi Allah 60.000, mülhimenin ismi hû 50.000, mutmainnenin ismi hak 40.000, râziyenin ismi hay 30.000, marziyyenin ismi kayyûm 20.000, kâmilenin ismi kahhâr 10.000 adet zikredilir. Bazı Kādirî meşâyihi dervişlerine makāmât esmâsını usul esmâsı olarak verir ve usul esmâsının sayısınca zikrettirirler.
Tarikatın bazı kollarında şeyhlerin sâlikleri istidatlarına göre letâif-i seb‘a (kalp, ruh, sır, sırru’s-sır, hafî, ahfâ, nefs-i kül) zikriyle seyrüsülûk ettirdikleri de görülmektedir. Bu usulde sâlik ilk latife olan kalpten başlayarak 5000 defa ism-i celâli (Allah) zikreder. Bu latifenin kırmızı olan nuru zuhur edinceye kadar zikre devam eden sâlik diğer latifeler için de bu tertip üzere zikre devam ederek seyrüsülûkünü tamamlar.

Tarikat sistemi Geylani tarafından belirlenmiştir, ayrıca tarikat faaliyetleri de Geylani hayattayken başlamıştır. Mevlevilik gibi babanın yolunu tarikat haline getiren bir tablo yoktur burada. Dönemin önemli zatları da Kadirilik tarikatının yayıcısı olmuştur. Bunların yanı sıra Geylani'nin ailesi, torunlar ve çocuklar bu tarikatı büyütmüşlerdir. İlk kurulduğunda Bağdat şehrinde hatırı sayılı bir üne sahip olmuştur.
Kadirilik tarikatında namaz kılınır; yalnız 5 vakit namaz ardından ayrı ayrı okunulan hizbü'l-ibtihâl, hizbü's-Süryûniyye, fethu'l-beşâir, hizbü'l-fethiyye, hizbü't-temcîd adlı hiziplerle vardır bunlar Geylani tarafından belirlenmiştir.
Kadiriyye tarikatında Halvetiyye'deki gibi halvet, Nakşibendiyye'deki gibi râbıta uygulaması vardır. Tarikat mensubu her gün 100 adım atar ve her adımda Hz. Peygamber'i zikreder.
Akşam namazından sonra da yine 100 defa Habir zikredilir.
Tarikat, kurucusu Geylani öldükten sonra ve Moğollar Bağdat'ı işgal ettikten sonra dünyanın dört bir yanına dağılmışlar. Bu dağılma sonucunda da tarikat kolları oluşmuştur.
Abdülkadir Gölpınarlı, Mezhepler ve Tarikatlar adlı eserinde, Kadirilik tarikatının kollara ayrıldığını söyler ve onları sayar:
Esediye, İseviye, Ekberriye, Yafiyye, Eşrefiyye, Hilaliyye, İsmailiyye, Garibiyye ve Halisiyye.
Esediyye : Bu kol hakkında pek fazla bilgi yoktur.
İseviye : Gariptir ki bu kolun kurucusu bir papazdır. Rivayete göre bir papaz parasızlıktan ben Abdülkadir halifesiyim demiş ve çevresine de bir sürü insan toplanmış. Yalnız kendisi hala Hıristiyan dinine bağlı imiş. Bir gün müridleri ile bir su kıyısına gelmiş, tüm müridler, Allah adını anıp suya ayak basmışlar, hiçbir mürid ıslanmadan gölün kıyısına geçmiş. Üstelik ayakları bile ıslanmamış. Bunu gören papaz, ben sizin dininize inandım diyerek Müslüman olmaya karar vermiş ve o da müridleri gibi gölün kıyısına geçebilmiş. Gölün kıyısına müridlerine durumu anlatmış ve müridlerine isterlerse onu bırakabileceğini söylemişler. Müridler ona "Sen bizi Hıristiyan iken bu hale getirdin, şimdi bizi daha da iyi yaparsın" diyerek onu bırakmamışlar. Papaz ismini değiştirmiş ve "İsa" adını almış; tarikatın adı da İseviye olarak kalmış.
Ekberriye : İbn-i Arabî'ye bağlıdır. İbn-i Arabi, Abdülkadir Geylani'yi "Futuhât" adlı eserinde över.
Yafiyye :Abdülkadir Yafi'ye tabii olan bir koldur.
Garibiyye : Garibullah Muhammed adındaki bir Hintli tarafından kurulmuştur. Hindistan'da yaygındır.
Eşrefiyye : Haci Bayram Veli'nin damadı olan Eşrefzade Abdullah-ı Rumi tarafından kurulmuştur. Türkiye'de yaygındır. Eşrefzade Abdullah-ı Rumi Hüseyn Hameviye'den hilafet alarak bu tarikatı Kadirriye koluna mensup olarak kurmuştur.
İsmailiyye : Buna Rumiyye diyen de vardır. İsmail-i Rumi tarafından kurulmuştur. Anadolu'da aktiftir. İsmail Rumi, Tosya'da doğmuş, Bağdat'a gitmiş Kadirilik tarikatına mensup olmuştur. Daha sonra Anadolu topraklarına dönmüş, Rumeli'de 40 kadar tekke açmıştır. Ayrıca İstanbul Tophane tarafında Kadirilik tekkesini de o yapmıştır. Sultan Ahmet'in camisinin açılışında da Kaadirini zikrini idare etmiştir.
Halisiyye : Abdürrahman Halis-i Talebani tarafından kurulmuştur. Kerkük'te doğan bu zat, 1857 yılında vefat etmiştir.

Kadirilik Anadolu'ya Ne Zaman Gelmiştir?
Kadirilik, Anadolu'ya XV. yy'da gelmiştir. Hacı Bayram Veli'nin müridi iken damadı olan daha sonra da Eşrefiyye'nin kurucu olacak olan Eşrefoğlu, Anadolu'da Kadirilik çalışmalarını başlatan ilk kişidir. Kadiriyye tarikatının Eşrefiyye kolunun kurucusu ve piri ola Eşrefoğlu, tarikatı geniş bir alana yayamamıştır. Eşrefiyye, İznik ve Bursa çevresinde sınırlı kalmıştır.
XVII. yy'da Rumiyye kolu Anadolu'da yayılmaya başlamıştır. Kadirilik tarikatının Anadolu kolunda en çok çalışma yapan kişi, Rumiyye kolunun kurucusu ve piri İsmail Rumi'dir. Rumiyye kolu önce Rumeli ve İstanbul daha sonra da Anadolu'da geniş kitlere hitap etmeye başlamıştır. İstanbul Tophane'de kurulan ilk Kadirilik tekkesi, yine İsmail Rumi tarafından kurulmuştur ve diğer Rumiyye tekkelerinin de merkezi olmuştur.
Kadirilik Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da da yayılmıştır. Bu bölgede daha çok Suriyeli aileler tarafından yayılan bu tarikatın en tanınmış şeyhleri Berzencî ve Sâdât-ı Nehrî'dir.
Kadirilik tarikatının Halisiyye kolunu kuran Ziyâeddin Abdurrahman Hâlis et-Tâlibânî, Kadirlik tarikatının Halissiye kolunu başta Sivas olmak üzere Anadolu'ya yaymıştır. Yalnız Rumiyye kadar başarılı olamamıştır. Sadece Sivas ile sınırlı kalmıştır.
Kadiriyye tarikatı kol olarak Eşrefiyye ve Rumiyye kolu ile Anadolu'da ses getirmiştir. Rumiyye, Anadolu – Rumeli – İstanbul olmak üzere Kadirilik tarikatını en iyi yayan koldur. Anadolu için Kadirilik denilince akla gelen iki isim de Eşrefzade ve İsmail Rumi'dir.
Kadirilik özellikle Rumeli'de Alevi bir hale bürünmüştür. Bugün de genelde Alevi kitlelerine atfedilir. Bunda, Kadirilik silsilesinin işleyişi de etkili olabilir çünkü silsilede Hz. Ali önemli bir yere sahiptir. Elbette ilk amaç Allah'a ulaşmaktır ama silsile içinde Hz. Muhammed ve Hz. Ali önemlidir.
Kadirilik tarikatı Anadolu'dan başka, Hama-Suriye, Afganistan, Hindistan, Irak, Balkanlar, Arnavutluk, 
Batı Afrika, Kuzey Kafkasya, Orta Asya, Doğu Türkistan, Pakistan, Endonezya ve Çin'de yayılmıştır.
Bu konuda yani Kadirilik üzerine halk bilim ve dinî ilimlerle ilgili olarak Türkiye'de Mustafa Kara çalışmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı da yazıda adı geçen eserinde bu konuya değinmiştir.
Kadirilik tarikatı geniş bir coğrafyaya yayılmış olsa da maalesef onlarla ilgili onlara özel bir çalışma yapılmamıştır. Elde bilgi vardır ama bunların büyük kısmı rivayet ile karışıktır, ayıklanması gerekir. Özellikle kurucu Geylani hakkında akıl almaz hikayeler anlatılmaktadır.
Tarikat, günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedir ama Tekke ve Zaviyelerin kapatılması ile Osmanlı dönemindeki kadar güçlü ve etkili değillerdir. Genelde bu tarikatlar, evde yapılan sohbetlere dönmüştür.
Kadirilik'e göre tasavvuf seha, rıza, sabır, işaret, gurbet, seyahat, fakr ve suf (yün elbise) giyinmek üzerine kuruludur. Geylani'ye göre bir mürid önce bir çile dönemi yaşayarak zâhitliğe tamamiyle alışmalı, sonra uzaklaştığı dünyaya yeniden dönerek haz ve nasibini ala ala başkalarını irşad etmeli, aydınlatmalıdır. Ancak dünya ve ahiret nimetlerinin insan ile Allah arasında bir perde olduğu unutulmamalı, mutasavvıf bu nimetleri değil, Allah'ın zatını kendine amaç edinmelidir. bunun için üç konuya özen gösterilmelidir: Allah'ın emirlerini yapmalı, yasaklarından kaçınmalı ve kadere boyun eğmelidir. Mürid öncelikle farz görevlerini yerine getirmeli, bunları bitirdikten sonra vacib ve sünnetleri yapmalı, daha sonra da nafile ibadetlerle uğraşmalıdır. Nafile ibadetlerin en önemlisi ise zikirdir.

Kadirilik'e giriş
Kadirilik'e giriş "mübayaa" denilen bir törenle gerçekleşir. Bu tören sırasında şeyh önce üç kere fatiha'yı, arkasından mübayaa âyetini okur ve üç kere "estağfirullah el-azim ve etubü ileyh" der. Sağ eliyle adayın sağ elini tutar ve "Ben Allah'a, meleklerine, peygamberine şehadet ederim. şüphesiz ben Allah ve resulüne bütün günahlarımdan dolayı tevbe ve rasûlünün emirlerine imtisal, yasaklarından ictinabla hakk'a ibadete gayret ediciyim. Takatım nisbetinde fakir ve düşkünlerin hizmetine koşmanın en büyük vazife olduğuna inancım tamdır. Abdulkadir Geylani hazretleri dünya ve ahirette bizim şeyhimiz olsun. bu ikrarımıza cenab-ı hak şahittir" diyerek telkinde bulunur. telkinin son bölümü bir ahitleşmedir: "El şeyhimizin elidir. sizin örnek tutacağınız zat seyyid şeyh Muhiddin Abdulkadir Geylani'dir. ahid Allah ve rasûlü iledir." bu sırada mürid dizleri üzerine çöker ve gözlerini kapar. şeyh üç kere kelime-i tevhidi tekrar eder, mürid de onu takip eder. Daha sonra bir makas getirilerek müridin alnından bir miktar saç kesilir. bu, müridin masiva ile kalbî bağlarının kesildiğini simgeler. daha sonra hep birlikte kıbleye yönelerek üç kere tekbir getirirler. Tören şeyhin duası, hz. peygambere salat ve selam, hz. Peygamber'in, bütün peygamberlerin, ashabın, geçmiş velilerin, Abdulkadir Geylani'nin ve tarikat büyüklerinin ruhlarına okunan fatiha ile sona erer.
Kadirilere göre mübayaa'nın her harfinin özel bir anlamı vardır. bu anlamlar, bir bakıma Kadirilik'in esaslarını belirtir. Buna göre: 
  • Mim, Allah'ın bâkî, nefsin fânî ve mürşidin kemal sahibi olduğunu bilmektir. 
  • Be, kalbin allah ile, cesedin ibadet ile, zatın mürşide hizmetle, ayağın İslam'a uymakla beka kazanmasıdır. 
  • Elif, mirac ile ruhun saflaşması, her zaman verilen sözü yerine getirme, mürşidin söz ve davranışlarına içten inanmadır. 
  • Ye, sebat, bütün hallerde ihlâsın kaynağı bulunduğu intibaını uyandırmaktır. 
  • Ayn, himmet yüceliği, başkalarına uymama ve sağlam bir kalbe sahip olmadır. 
  • Te, doğruluk, tevekkül, tahakkuk ve tahkik ehli olmaktır.
Kādiriyye tarikatında Halvetiyye’deki gibi halvet, Nakşibendiyye’deki gibi râbıta uygulaması vardır. Halvet uygulaması da günlük evrâdın tertibinde olduğu gibi tarikatın her kolunda farklıdır. Meselâ Eşrefiyye’de sâlik halvette iken teheccüd, istihâre, duhâ ve tesbih namazlarını kılar, Abdülkādir-i Geylânî’nin salât-ı kübrâsıyla Kur’ân-ı Kerîm’den 100 âyet okur, günlük zikrine devam eder. Diğer bazı kollarda ise usul esmâlarının (kelime-i tevhid [100.000 defa], Allah [7884 defa], hû [44.600 defa], hay [20.592 defa], vâhid [93.420 defa], azîz [74.640 defa], vedûd [100.100 defa]) yanında rahmân (100.000 defa), rahîm (100.000 defa) zikredilir. Sâlik günde 100 adım atar, her adımda 100 defa Hz. Peygamber’e salavat getirir. Akşam namazından sonra 100 defa habîr ismini zikreder.

Kadirilik'te zikir 
Kadirilik'te zikir açık olarak ve çok defa topluca yapılır. zikir sırasında oturulabileceği gibi ayakta da durulabilir. Zikir ayakta yapılacaksa halka biçiminde dizilen müridler ellerini birbirlerinin omuzları üzerine koyarak hep bir ağızdan zikre başlarlar. Genellikle "hu" diyerek yapılan zikir sırasında gözler kapatılır; baş, kelime-i tevhidi temsil edecek biçimde sağa-sola sallanır. Kadirilerin ayrıca her sabah namazından sonra ya da günün uygun bir vaktinde okumak zorunda oldukları virdleri vardır. Allah'a hamd, hz. Peygamber'e salat ve selam ile dualardan oluşan bu virdler Arapça olarak okunur.

Kadirilerin Giysileri
Kadiriler, mühr-i kadiri denilen, külahın ortasında 8 dilimli bir gül gülün ortasında da altı köşeli mihri süleyman  bir külah (sikke), çok süslü bir tac, değerli kumaşlardan yapılan kolları geniş ve belden bir kuşakla bağlanan haydariye ya da cübbe ve şalvardan oluşan özel giysileriyle diğer insanlardan ve tarikat üyelerinden ayrılırlar. 

Olumsuzlukları ve İslam'a Uymayan Davranışları
Kadirilik özellikle Rumeli'de Alevi bir hale bürünmüştür. Bugün de genelde Alevi kitlelerine atfedilir. Bunda, Kadirilik silsilesinin işleyişi de etkili olabilir çünkü silsilede Hz. Ali önemli bir yere sahiptir. Elbette ilk amaç Allah'a ulaşmaktır ama silsile içinde Hz. Muhammed ve Hz. Ali önemlidir.
Vücuda Zara Verme
Türkiye'de varlığını günümüzde de sürdüren Kadirilik, üyelerinin "burhan gösterme" adını verdikleri şiş kaplama, kızgın fırına girme, ateşle oynama gibi gösterileri bugün de büyük ilgi çekmektedir. /Bu durum İslam'ın öğrettiği "bedenine zarar verme" ilkesine aykırıdır. )
Kadınlar ve Kız Çocukları
Kadınları zayıf varlıklar olarak gören tarikattır. Onlara göre şeytan kolaylıkla kadın bedenine girip onu yönlendirebilir. Bu yüzden kadınlarla mümkün olduğunca az bir araya gelmek gerektiğine inanırlar. onların sözüne inanılmaz, fikirleri sorulmaz. evliliklerde bile erkek gerekmedikçe kadınla aynı ortamda bulunmaz. Özellikle kendi içlerine kapanıp ibadete yoğunlaştıkları dönemde (içe kapanma /rizayet) erkekler asla kadınlarla görüşmezler, aynı odada bulunmazlar (eşleri dahi olsa). çünkü bu dönemlerde erkeğin yoldan çıkarılmaya en açık zaman olduğuna, şeytanın onları yoldan çıkarmak için her yolu deneyeceğine inanırlar. Şeyh kadınlarla asla konuşmaz, kadınlar şeyhin huzuruna asla çıkamaz.
Kız çocukları anlamlı cümleler kurabilmeye başladığında (herhalde 4-5 yaş civarına denk gelir) tesettüre sokulurlar ve erkeklerin gözünden uzak tutulurlar. Buna erkek kardeş, kuzen, baba gibi yakın akrabalar dahildir. Erkek çocuklar ve babanın hizmetini anne görür, kız çocuklar ortaya çıkmaz. Kız çocukları ergenliğe eriştiğinde beklenmeden şeyhin uygun gördüğü biriyle evlendirilir.
Bu tarikata göre eğitim denilen sadece dini eğitimdir. çünkü dünya Allah'ın krallığıdır. bu dünyada sadece Allah için yaşanır. o yüzden dini bilgiler harici bilgiler öğrenilmeye değmez. Kadınlar erkeklere göre çok daha kısıtlı bir dini eğitim alırlar. Bu eğitim genel ev düzeni ve ibadetlerin nasıl yapılacağı ile ilişkili şeylerdir.

Kaynaklar
Gölpınarlı, Abdülbaki, Türkiye?de Mezhepler ve Tarikatlar, İnkılap Kitapevi
Azamat, Nihat, İslam Ansiklopedisi, madde: Kadiriyye, c. 24, s.132
Özkırımlı , Atilla, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.3, s. 706
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kadir%C3%AElik
https://eksisozluk1923.com/kadiri-tarikati--214209
Karanlığın ayak sesleri kadirilik, ismet zeki eyüboğlu
https://islamansiklopedisi.org.tr/kadiriyye

Derleme @erolkaranet
Hukuk, Yaşam, Din, Sağlık, Magazin, Turizm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.