@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

Reklam


Mesken Kiralarına Sınırlama Getiren Yasa ve Arabulucu




1 Eylül 2023 tarihinden sonra mal sahibi - kiracı arasında oluşacak hukuksuzluklar için getirilen arabulucu sistemi daha şimdiden çözüm olmayacağını gösterdi. Sadece vatandaşlara ek bir masraf kapısı açacak olan, bir kısım grubun gelirini artıracak olan bu arabuluculuk sistemi de, 7409 sayılı Kanunun 4. maddesiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na eklenen geçici Madde 1 ile getirilen kira bedelinde %25’lik artış sınırlaması da devletin alelacele aldığı kararlar neticesinde bir fiyaskodur.
Kira tespit sorunları için getirilen arabuluculuk sisteminde, gidilecek olan arabulucunun tanıdık bir kimse olması karşı tarafın dezavantajı olacaktır. Kiracı ev sahibi zaten konuşarak anlaşsa anlaşırdı. Bunun için üçüncü bir kimseyi araya koymak abesle iştigaldir. Hak hukuku mahkemelerde (kısmen) olacağına inanan bir millet olarak arabulucuların çözüm olmayacağı görülmelidir. 
Arabulucuların kararına riayet edecek olanların da, yasadan korkan, yasalara saygılı bireylerin süreç uzamasın diye belki kabul edeceği başvuru amacıyla sonuçların bir ihtimal çıkacağı, genellikle, "ben mahkemeye giderim arkadaş" diyenlerin sayıca patlayacağı son açılan davalardan da net olarak görünmektedir.
Geçen yıl 40 binler civarında seyreden kira davaları son bir yılda 100 bin rakamına ulaşmışı durumda. Ve duruşmaların 2 yıl sonraya verilmesi de Adalet sisteminin buna yetişemeyeceği ve süreçlerin yılları bulacağı göstergesidir. İlk duruşmalar, bilirkişi evresi, adli tatil süreçleri, itirazlar, bölge adliye mahkemelerine aktarılacak süreçler, Yargıtay derken bir kiracı istenmeyen bir yerde yıllarca oturmaya devam edecek. Buna tahammül göstermeyecek olan mal sahipleri eninde sonunda şiddete yönelecektir. Bununla birlikte yasa tanımazlık olayları patlayacak, polisiye olaylar artacaktır.
Devletin işi sürüncemeye bırakarak "tavşan kaç tazı tut" tarzı ev sahibi - kiracıyı karşı karşıya getiren kararına bir diğer durumda kira artırım sınırına getirilen rakamsal değerdeki anlaşmazlık da eklenince ortalık kaosa dönecektir. Enflasyonun patlak verdiği, vergilerin %200 seviyelerine ulaştığı, piyasada fiyat istikrarının olmayışı ve işyeri sahiplerinin kiralarına sınırlama getirilmemesi adaletsizliğin bir yönü iken, %25 sınırı da diğer bir adaletsiz oran olarak çatışmanın, haksızlığın, adaletsizliğin yansıması olarak toplumun ilk sıradaki sorunlarından biri olacaktır. Evlerini boş tutacak olanların sayısı patlayacaktır. Ellerindeki fazla konutları satarak faizciliğe yönlenecek ya da elde ettikleri paraları arsalara yatırarak çözüm arayacak olanlar çoğalacak. Kira geliri ile yaşarım, bunun için ev yapayım  anlayışına sahip olanlar giderek azalacaktır.
Anayasadaki "Mülkiyet hakkı" kavramına aykırı alınan kararlara "kamu yararına olursa mülkiyet kavramından söz edilemez"  diyerek açık kapı bırakılmış olması ve bunun vatandaş lehine kullanılması anayasayı örtülü olarak çiğnemektir. Zira kamu yararı denilerek sadece ev sahiplerini mağdur etmek zuldur. Zira, bu gün kiracılar arasında bir detaylı araştırma yapılırsa ev sahiplerinden zengin kiracıların olduğu görülecektir. Bir başka ilde üç beş dairesi olup bir başka şehirde kiracı olanlar çoktur. Bunların tespiti için büyükşehirlerde tarama yapıldığında görülecektir. Hatta, bir çok kişinin "ben de ev sahibiyim, benimde kiracım var" sözleriyle ev sahiplerine kafa tuttukları malumdur. Ev sahibi olan kiracıların bir başka evde oturduklarında kira davalarında göz önüne alınması, hatta bunların dava açma haklarının engellenmesi gerekir. Bir de kendisi yüksek kira alırken, oturduğu yerde düşük kira ile oturmaya devam etmiş olması ısrarının veya bulunduğu çevrede emsal kiraların ödediği kiradan aşırı yüksek olmasına rağmen yasa böyle diyerek ölü bir tutara oturma hakkında ısrar etmesi "hakkın kötüye kullanılması niteliği" taşıyacağı de ön görülmelidir.
Diğer yandan, 6098 sayılı yasaya ek koyanların %25 sınırını zaten şaibeli, taraflı, hatalı olarak açıklanan TÜFE ya da UFE oranının bir yıllık ortalamasını baz alarak, bu orandan %25 eksik ile zam yapma hakkı getirmiş olması halinde itirazların bu kadar çok olmayacağına sebep olabilirdi. Kanun koyucuların direk kira artırımını %25 ile sınırlamasının ve sadece ev sahiplerine getirilmesinin adaletsiz olduğuna hukuk camiası hak vermektedir. Piyasalara sınırı getiremeyen, enflasyonun %200 leri, aştığı günümüzde gıdadan giyeceğe, ulaşımdan yakıta sürekli zam gelirken belki de pek çoğu elindeki bir daire ile geçinmeye çalışanlara "burada dur" denmesi haksızlıktır, adaletsizliktir. 
TBMM , ilk önce "sadece bir yıl" diye getirttiği %25 sınırını ikinci kez artırması vatandaşın TBMM'ye dolayısıyla hükümete güveninin kaybettirmiştir. Önümüzdeki 2024 yılının Temmuz ayında bunu tekrar ettirmeyeceği şüphesi mal sahiplerinin artık değişmez düşüncesi olmuştur. Oysa devlet ağzından çıkanın arkasında olmalı, bir kereye mahsus dediği bir kararı ikinci kez tekrarlamamalıdır.
Halk ile devlet arasında oluşan güvensizlik eninde sonunda "hakkı hukuk ben sağlarım" düşüncesiyle düşmanlıkları, husumetleri ve anarşiyi doğuracaktır.
Yanlışın neresinden dönülse kardır, devlet adil olmalıdır. Kararlar alınırken kamunun yararını her yönden inceleyerek bir doğruda karar vermelidir. Sözünde durmalıdır.

@erolkaranet - 2023
Hukuk, Yaşam, Din, Sağlık, Magazin, Turizm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.