
Bismillahirrahmanirrahim
“Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun sembolü, içinde kandil bulunan bir ışık mahalli gibidir. O kandil kristal bir fanus içindedir. Öyle bir fanus ki, sanki inci gibi (parıldayan) bir gezegen. O kandil doğuya da batıya da ait olmayan mübarek bir zeytin ağacından elde edilmiş bir yakıtla tutuşturulur. Öyle ışıltılı bir yağ ki, neredeyse ateş değmeden bile ışık saçacak: nûr üstüne nûrdur! Allah, isteyeni nurunun (peşine takarak) doğru yola iletmeyi diler. (Nûr 35) Bismillahirrahmanirrahim
“Nice yiğitler vardır ki, onları ne ticaret ne de bir (başka) kazanç kapısı Allah’ı anmaktan, namazı hakkını vererek eda etmekten ve arınmak için verilmesi gerekeni vermekten alıkoyabilir; onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döndüğü günden korkarlar.” (Nûr 37)
Bismillahirrahmanirrahim
"Onlar bir ticâret veya bir eğlence görünce hemen oraya akın edip, seni hutbede ayakta bırakıverdiler. De ki: “Allah’ın katındaki mükâfat, ticâretten de, eğlenceden de daha hayırlıdır!” Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." ( Cuma 11)
Üç ayet.. Üç müjde. Üç İkaz..
Kur'an-ı Kerim insanlığa indirilmiş en mükemmel, en mucizevi, en kutsal bir mesajlar topluluğudur. Nasibi olan buna sahip çıkar. Okur, öğrenir, anlamaya çalışır, faydalanır ve tavsiye eder. Kuran-ı kerim insanın kullanma kılavuzudur. Asırlardır inananlar için bulunmaz bir rehberdir. 1500 yıla yakın zamandır insanlara rehber olan bu nurani kitabın halen çözülemeyen, anlaşılamayan sayısız da bölümleri vardır. Bunun ilmini binlerce alim bir araya gelse çözemez, peygambere bunun ne demek istediği ya açıklanmamış, ya da açıklansa da anlatılması istenilmemiştir... Mucizevi Kur'an'ın sırrına erişmek kimseye de nasip olmamıştır. Onun tek sahibi olan yüce Allah c.c. bu kitabıyla istediğini hakka, hakikate, kurtuluşa istediğini de felakete sonsuz azaba iletebilir.
" Hz. Peygamber salli aleyhi ve sellem efendimiz bir cuma günü hutbe okurken dışarıdan gürültüler ve davul sesleri duyulur. Bunun anlamı şehre olağanüstü ya da beklenen birilerinin geldiğinin haber verilmesidir. Ses ve davul sesini duyan ancak mescidde bulunanlardan pek çoğu yerinden fırlar ve dışarı çıkar. Gelen o dönem halen Müslüman olmamış Dihyetu’l-Kelbi isimli kişiye veya Câbir b. Abdullah’ın kervanına ait kervandır. Söz konusu kervan Şam tarafından geliyordu ve o yıl Medine’de büyük bir kıtlık hüküm sürdüğünden daha çok zahire ve yiyecek taşıyordu. Kervanın Dihye el-Kelbî’ye ait olduğu rivayet edilmekle birlikte (Fahreddin er-Râzî, VIII, 208) bunun gerçeğe uymadığı ve âyetin Câbir b. Abdullah’ın kervanı hakkında nâzil olduğu belirtilmektedir (İbn Kesîr, IV, 367; Elmalılı, VI, 4992).
Kervanda o zamanın en revaçta icadı olan kandil ve zeytinyağından yapılan kandil yağı bulunmaktadır. Allah Resulü hutbedeyken kervanın sesini duyan cemaatin ardından geriye sadece Resulullah aleyhisselam ve iman eden 8 - 12 civarı kişi kalır. Bu durum Hazreti peygamberi üzer. Bu durum aslında bugün de örneklerini çokça yaşadığımız dine karşı samimiyetsizliğin, peygambere olan saygının dünyevi menfaat için nasıl terk edilebileceğinin işaretidir. Dünya sevgisi ahiret, peygamber, cennete kavuşmanın dolayısıyla Allah c.c'nın nuruyla nurlanmanın bir çok insan için sözde olduğu, özde olmadığına bir örnektir.
Oysa bir başka yazımızda da değindiğimiz gibi "Allah'ın yiğitleri" ne pahasına olursa olsun peygamberin sözünden çıkmayan, dolayısıyla Allaha itaat eden kimselerdir. Günümüzde cuma vakti için ezan okunduğunda ticaretin haram olduğunu bildiren ayete rağmen bunu umursamayan milyonlarca Müslümanın varlığını asırlar sonra da halen var olduğunu görmek akıl sahiplerinin üzüleceği bir durumdur. Pekala, Cuma suresinde geçen ve önceki ümmetlerden yahudilere gönderilen emirlerin onlar tarafından samimiyetle benimsenmediği ifade edilerek bu tür bir davranış içinde bulunanlar, sırtında Tevrat taşıyan ve tabii olarak onun kutsî muhtevasından habersiz olan merkebe benzetilme olayını bugüne taşıyabilir miyiz. Yorumu size bırakıyoruz.
Olayımıza dönersek, mescitte kalan o birkaç kişinin Nûr suresi 35. Ayetle "Allah, isteyeni nurunun (peşine takarak) doğru yola iletmeyi diler." ilahi sözü devamında "nice yiğitler vardır ki, onları ne ticaret ne de bir (başka) kazanç kapısı Allah’ı anmaktan, namazı hakkını vererek eda etmekten ve arınmak için verilmesi gerekeni vermekten alıkoyabilir; onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döndüğü günden korkarlar.” (Nûr 37) müjdesine ve son olarak yukarıda yer alan cuma suresindeki ayetten inananlara verilen mesajın "Allah katında namazınızın sevabı, eğlencenizin lezzetinden de ticaretinizden de daha hayırlıdır." manasına gelmesidir.
Bizler belki sahabeler gibi, hakiki iman sahibi (müminler) gibi kulluk vazifelerimize dikkat etmekte hata da etsek bundan dönmemiz sadece tevbe ve kalan ömrümüzde sebatkar davranarak ibadetlerimize yoğunlaşmamız gerekir. Yine bir rivayetle ne demek istediğimizi şu hadisi şerifle aktaralım
"Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle nakletmiştir:
Bir keresinde Peygamber Efendimiz -sallallahualeyhivesellem- bir yere askerî birlik göndermişti. Bu birlik çok kısa bir sürede ve çok büyük ganimetlerle geri dönmüştü. Hazreti Ebubekir (rah) :
Bir keresinde Peygamber Efendimiz -sallallahualeyhivesellem- bir yere askerî birlik göndermişti. Bu birlik çok kısa bir sürede ve çok büyük ganimetlerle geri dönmüştü. Hazreti Ebubekir (rah) :
–Ya Resullullah! Biz bu birlikten daha çabuk dönen ve bu birlikten daha fazla ganimet getiren bir birlik görmedik. dedi.
Resulullah -sallulluhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise:
–Ben size bundan daha çabuk dönen ve daha çok ganimet sağlayan bir şeyi haber vereyim mi? Bir adam güzelce abdest alarak mescide varır, sabah namazını eda eder, ardından da işrak (kuşluk) namazını kılarsa, işte bu şahıs hem daha çabuk dönmüş, hem de daha fazla kazanmış olur.” buyurdu."
Resulullah -sallulluhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise:
–Ben size bundan daha çabuk dönen ve daha çok ganimet sağlayan bir şeyi haber vereyim mi? Bir adam güzelce abdest alarak mescide varır, sabah namazını eda eder, ardından da işrak (kuşluk) namazını kılarsa, işte bu şahıs hem daha çabuk dönmüş, hem de daha fazla kazanmış olur.” buyurdu."
Cuma suresindeki ayet, bizi dünyevi arzuların tatmininden daha ziyade ibadet ve kulluktaki itaatin önemli olduğunu, en hayırlı rızkın Allah'tan geldiğini, bunun için nice yiğitlerin azaptan korkarak ibadet ettiklerinde sağladıkları kazançlarının gösterilmesi ve gerçekten iman eden mümin kulların nasıl Allah'ın nuruyla nurlanacağı, kalp gözlerinin kendilerine ne denli açılarak hayır getireceğini yukarıdaki üç ayetten anlamamız gerekir.
Rabbim anlayanlardan ve tatbik edenlerden eylesin
Şüphesiz doğruyu Allah c.c bilir
Derleme @erolkaranet - 03.02.2023