@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Kabede Ruknu Yemaniyi Görürseniz, O Olayı Hatırlayınız




Mekke ya da Medine.. İki kutsal şehir.. Müslümanların yüreklerinin titrediği yer.
Her yer Resullullah aleyhisselam ve sayısız sahabenin kokusu, hatıraları, hayalleri ile dolu iki şehir.
Nasip oldu da gittiniz.. Gittikçe gidesiniz geldi, yine gittiniz. Bir daha gidiyorsanız, orada iseniz, gidecekseniz Rukn-u Yemani'ye uğrayın.
Rukn-u Yemani Muazzam Kabe'nin bir diğer köşesidir. Hacer-ül Esved ile aynı hizada...
Peygamber salli aleyhi ve sellem efendimizin namazlarını sıkça kıldığı yerin bir tarafı Yemani köşesi ise bir yanı KaraTaş'ın bulunduğu Kabe duvarının hemen önüdür.
Bilenler bilir, Kabe etrafında tavaf ederken bu kısımda peygamber efendimiz salat selam getirilir ve rabbena duaları burada okunur.
İşte bu köşeye gelin ve durun.
Az sonra anlatacağımız olayı içiniz yana yana düşünün..Öyle bir uyanın ki, Arabistan güneşi bile soğuk kalsın, üstünüzde.. Arabistan sıcağı bile hafif kalsın.
İslamiyet'in ilk yılları, Kafirlerin azgın zamanları. Peygamberimizin ve O'na inananların zulüm altında kaldığı o günler.
Bugün Hicr-i İsmail dediğimiz alanda müşrikler oturuyor. Kimler mi ?
Ebû Cehil, Utbe ibn Rebîd, Şeyhe İbn Rebîa, Velîd ibn Utbe, Umeyye İbn Halef ve Ukbe ibn Ebî Muayt
Azgın müşrikler...
Ukbe b. Ebî Muayt bir yemekte karşı karşıya kaldığı bir yemek davetine peygamberimizi de davet eder. Resullullah (s.a.s) ona yemeğe ancak kelime-i şehadeti söylemesi durumunda katılacağını söyler. Ukbe de kendisine Rasûlullah (s.a.s) tarafından sunulan şartı yerine getirir ve kelime-i şehadeti söyler. Ancak bu söz münafıkların sözü gibidir. Diliyle demişse de kalbenn inanmamıştır. 
Übeyy b. Halef, yakın dostu Ukbe b. Ebî Muayt’ın Rasûlullah’la (s.a.s) oturup konuştuğunu ve kelime-i şehadeti söylediğini işittiğinde Ukbe’nin yanına gelerek ona, sâbiî mi oldun? “dedi. O da Hz. Peygamberin yemek davetine katılmamasının kendisini utandıracağını, şerefine leke getireceğini düşündüğünden kelime-i şehadeti söylediğini belirtince Übeyy ona, “Eğer gidip Muhammed’i açıkça inkâr etmez ve yüzüne karşı hakarette bulunmazsan seninle asla konuşmayacağım.” dedi. 
 “Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü Kur’an bana gelmişken beni ondan saptırdı’. Şeytan insanı yüzüstü bırakıp rezil eder.” ayetinin inmesine neden olayın sorumlusu Ukbe'dir. 
Mekke’nin zenginleri ve ileri gelenleri arasında yer al Ümeyyeoğullarının önde gelenlerinden Ukbe İbn Ebî Muayt ve diğerleri namaz kılarken gördükleri Resûlullah Efendimiz hakkında, "hangimiz kesilmiş bir deve işkembesini pisliğiyle birlikte getirip Muhammed’in üzerine koyma kahramanlığında bulunabilir." diyerek ortaya bir söz attılar. 
Ukbe ayağa kalktı. 
Bu iğrenç olayı kendisinin yapacağını söyledi. Bu sözüyle Ukbe, samimi dostunu kaybetmemek ve atalarının dininden dönmediğini ispat etmekte istiyordu.
Bahsedilen işkembeyi getirtti ve beklemeye başladı. Tam Efendiler Efendisi Resûlullah Efendimiz secdeye gittiğinde yanına yaklaşıp iki küreğinin ortasına, elindekileri koyup kenara çekiliverdi. 
Onun bu hareketi üzerine Cenab-ı Hak Ukbe ve Übeyy hakkında yukarıdaki ayeti kerimeyi indirdi. Bu arada, Allah’ın en sevgili kulu, Âllah’a en yakın olduğu yerde akraba ve komşuları tarafından küçük düşürülmek istenmişti.
Diğer taraftan Ukbe ve misafirleri, yaptıkları işin keyfini çıkarmaya çalışıyor; bir yandan göbeklerini kaşırken diğer yandan kahkaha ile gülüyorlardı. O gün o kadar gülmüşlerdi ki, düşmemek için birbirlerine yaslanıyor ve öylece ayakta durmaya çalışıyorlardı.
Uzun bir süre Peygamber Efendimiz secdeden başını kaldıramadı. Nihayet kızı Zeynep ve Fâtıma validemiz (Allah onlardan razı olsun) olanları görmüş ve koşarak babalarının yanına gelmişti. Bir taraftan bu işi yapanlara çıkışıyor; diğer yandan da babalarının üstündeki pislikleri temizlemeye çalışıyorlardı.
Fatma validemizin gözlerinde yaşlar boşalırken Peygamber Efendimiz "Ağlama yavrucuğum Âllah babanı zayi etmeyecek" diyordu
Allah'ın en sevgili kuluydu; dileseydi orada düşmanları yerle bir olur; hak ettikleri cehennemi boylarlardı. Ama O, öyle yapmadı. Ancak bu, belli ki rikkatine çok dokunmuştu; dokunmayacak gibi değildi ki! Başıyla birlikte ellerini kaldırdı semaya: 
Âllah’ım! Kureyş’i Sana havale ediyorum. Bu duayı üç kez tekrarladı. Ardından da, isim isim zikrederek hepsini sıraladı teker teker:
Âllah’ım! Ebû Cehil’i de, Utbe İbn Ebî Rebîa’yı da, Şeybe İbn Ebî Rebîa’yı da, Velîd İbn Utbe’yi de, Ümeyye İbn Halef’i de, Ukbe İbn Ebî Muayt’ı da Sana havale ediyorum; onların hakkından Sen gelirsin ey Âllah’ım!
Peygamberimizin burada isimlerini sayarak dua ettiği yedi kişi, Müşrikler ile yapılan ilk Bedir savaşında teker teker öldürülmüşlerdir.
Bir gün tavaf alanında olursanız bu olayı, Kainatın sultanı Resûlullah Efendimiz'in çektiği sıkıntıyı hatırlayın, 
Âllahümme Salli ve Sellim Âla Seyyidina Muhammedin ve âla ali seyyidina Muhammed.

Derleme @erolkaranet - 13.01.2023
#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.