
- Orta Çağ'dan kalma olan bir kaledir.
- Kastamonu kalesi Bizans döneminde Komnenoslar Sülalesi tarafından yaptırılmıştır. İç kale Bizans yapısı iken, günümüzde görülen kule ve burçlar Candaroğulları ve Osmanlı döneminde yapılmıştır.
- Kastamonu'nun merkezinde Atabeygazi mahallesindedir
- Şehirden 120 metre yüksekte bulunur.
- Güneyden kuzeye 155 metre, doğudan batıya 30 – 50 metre genişliğindedir.
- Dış surları ağır tahribata uğrayarak yıkılan kalenin iç kısmı ayaktadır
- Yapısı taş ve harçtır. Aralarda ahşap hatıllar da kullanılmış olup 15 büyük kule ve burç ile güvenlik sistemi desteklenmiştir.
- Dehlizleri merak konusu olmuştur. Dehlizin kaçış tüneli olduğu, altında bir ırmak geçtiği, Kale Kapısı mevkiinden ve daha bir kaç bölgeden çıkışının bulunduğu anlatılmaktadır. Üst orta kesimindeki dehliz şeklindeki merdivenli yol, Kale Kapısı semtinde dış sura yeraltından ulaşmaktadır. Döneminde dıştan erzak ve malzeme alımını sağlamıştır.

- Yıllar boyunca köleler, esirler tarafından kalenin içinden şehrin dışına kadar hatta Aşıklı Sultan Türbesi’ne kadar (halk arasında ‘Ayağı Yanık Türbe’ olarak da bilinir) uzun tüneller açılmıştır
- Üst kesim altında kent halkının barınması için odalar ve dehlizler bulunduğu rivayet edilmektedir.
- Kuzeybatı kısmındaki burçta bir kabir vardır. Kabrin başında her daim bayrak bulunmaktadır. Halk kabrin sahibinin adını Bayraklı Sultan diye bilir Hikayesi aşağıdadır.
- İç kale içinde kaya mezarlarının yer aldığı söyleniyor.
- 23 kasım 1943 zelzelesinde çok zarara uğramıştır
- Kastamonu Kalesine giriş ücretsizdir. Kaleyi her gün 09:00-19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
- Kale burcunda eski savaş topları sergilenmektedir. Kalenin en üstündeki topların imal tarihi 1876. 150 yıl önce Almanya’da üretilen toplar vatan savunması için Kastamonu Kalesine getirilmiş. Günümüzde Ramazan ayında buradan top atılarak iftar saati hatırlatılıyormuş.
- Burçlarda Kastamonu şehrini izlemek için dürbünler bulunmakta
- Şehir içinden gelindiği gibi, yeni yapılan çevre yolu üzerinden de kaleye gelmek mümkün. Bunun için D765 çevre yolunu kullanıp Kastamonu’ya batıdan giren Açıkmaslak Yolu’na sapmanız ve yol boyunca gelmeniz gerekecektir.
- Adresi Atabeygazi, Kale Yolu Sk., 37100 Kastamonu Merkez/Kastamonu

YUNUS MÜREBBİ (Bayraklı Sultan)
Miryakefalon Zaferi’ nin ardından Anadolu içlerinde hızla yayılan Türkler Kastamonu önlerine de gelmişti. Selçuklu Devleti’ nin ( Anadolu Selçuklu Devleti ) üst yönetim kadrosunda mühim bir rol oynayan ve yüz bin çadırlık Türkmenler’ in lideri olan Hüsameddin Çoban Bey komutasındaki Türk ordusunun Kastamonu Kalesi’ ni ele geçirme ve bu diyarı Müslüman – Türk yurdu yapma mücadelesi sürüyor, ancak tüm akınlar neticesiz kalıyordu. Bulunduğu konum ve yapısı itibarıyla çok muhkem olan kaleyi değil ele geçirmek, surların altına gelebilmek bile neredeyse imkansızdı.
Tekbirlerin dağlarda yankılanacağı, sayısız kahramanın şehadet şerbetini içeceği günlerden birisi daha başlarken, Hüsamettin Çoban Bey’ in huzuruna daha bıyıkları yeni terlemeye başlamış bir genç çıktı. Ve o günkü savaşta bayraktar olmak istediğini arz etti.
Tekbirlerin dağlarda yankılanacağı, sayısız kahramanın şehadet şerbetini içeceği günlerden birisi daha başlarken, Hüsamettin Çoban Bey’ in huzuruna daha bıyıkları yeni terlemeye başlamış bir genç çıktı. Ve o günkü savaşta bayraktar olmak istediğini arz etti.
![]() |
Hüsamettin Çoban Bey, baştan aşağı süzdü bu genci... Değil savaşta bayraktar olmak, cephe gerisinde bile olsa, savaşa bile gelmemiş olması lazımdı. Yine de kızmadı, kızamadı... Bu genç yaşta hem savaşa katılmak gibi bir cesaret, hem de bayraktar olmak gibi yüce bir ideale sahipti. Bu çocuğa kızılmaz, ancak alnından öpülürdü!... Fakat bu ordunun komutanı olarak, duygularla değil gerçeklerle bir olması gerekirdi. Kesin ve net oldu Hüsamettin Çoban’ ın cevabı;
“Hayır!... ”
Bu cevap, genç Yunus Mürebbi’ nin gözlerinde biriken selin yanaklarına taarruzu için yetmişti! Önce yanaklarına, ardından çiğ yemiş toprağa düşen gözyaşları içerisinde gece gördüğü rüyayı anlatmak zorunda kaldı.
![]() |
“Ata Beyim!... Bu gece rüyamda sevgili ve şerefli Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’ i görmekle şereflendim! - Yarın bana kavuşacaksın Yunus! Fakat elinde bayrakla gel! - buyurdu...”
Artık Çoban Bey için söylenecek söz yoktu! Çünkü emir demiri keserdi! Ve emir çok büyük bir yerden gelmişti! Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’ in emrine kim “hayır” diyebilirdi ki? Yunus Mürebbi’ ye bayraktarlık vazifesini Fahr-i Kainat Efendimiz vermişti. Ve bu gün bu gencin şehadet şerbetini içeceğini de müjdelemişti...O gün yapılan savaş boyunca Deli Sungur, Derviş Musa ve Kara Duran Beyler emirlerindeki askerlerle birlikte; sancağı taşıyan Yunus Mürebbi’ yi himaye ettiler… Bir ara, belindeki urganı surların tepesine ulaştırmaya muvaffak oldu Yunus Mürebbi... Ve sanki kuş olup kanatlanmışçasına, çok kısa bir süre içerisinde surların sağ burcuna ulaştı. Sancağı çok büyük bir heyecanla dikti burcun tepesine... Artık, Hz. Peygamber (S.A.V.)’ in verdiği vazifeyi tamamlamış sayılırdı. Şehadet anının yaklaştığını hissetti, bir eliyle sancağı tutarken, diğeriyle de hantal kale kapısının yağlı halatlarına hamle yaptı. Sırtındaki yanmayla sendeler gibi oldu. Ardından sol omzunda hissetti aynı acıyı. Ve bir sıcaklık sardı sırtını... Bizans okçularının yaylarından çıkan iki ok hedef edinmişti Yunus Mürebbi’ yi... Ve her ikisi de hedefi bulmuştu...
![]() |
Bütün gücünü topladı Yunus Mürebbi...
“Ya Allah!” nidasıyla ardı ardına üç kılıç darbesi indirdi yağlı halatlara... Günlerdir zaferin muştusunun duyulmasını engelleyen kapı nihayet açılmıştı! Bu arada, Yunus Mürebbi’nin üzerine oklar yağmaya devam ediyordu... Kılıcı bıraktı elinden ve sağ elini de sancağı tutan sol eline destek etti.Burçlarda dalgalanan Selçuklu sancağını gören sipahilerin bilekleri daha da güçlenmiş, yürekler ayrı bir coşmuştu! Bizans askerlerinin bundan sonraki bütün çabaları, sadece kendi canlarını kurtarmak içindi... Kalenin sağ burcundaki sancağın nazlı nazlı dalgalanmasıyla coşan Selçuklu sipahilerinin durdurulması artık imkansızdı! Yunus Mürebbi’ nin açtığı kapıdan bir sel gibi aktı kalenin içine sipahiler. Havaya kalkan her kılıç, yere doğru süzülürken bir Bizans askerini de ölümün soğuk kucağına itiyor; gerilen yaylardan fırlayan oklar adrese teslim oluyordu.
Kale kapısı civarındaki zaferin kılıç sesleri yankılanırken; sağ burçta bir abide duruyordu!
Nihayet, kutlu bir Cuma gününde zafer nasip olmuştu.
Önce iki rekat şükür namazı kıldı Hüsameddin Çoban Bey... Sonra savaş alanındaki şehitlerin arasına daldı...
![]() |
Bayraklı Sultan'ın Bulunduğu Burç ve Dehliz Girişi |
Kara Duran, Derviş Musa ve Deli Sungur kalenin sağ burcundaydı. Hüsameddin Çoban Bey anladı Yunus Mürebbi’ nin sağ burçta olduğunu... Hemen oraya yöneldi... Yunus Mürebbi, vücudunu delik deşik eden onlarca oka rağmen dizlerinin üzerindeydi... Yıkılmamıştı... İki eli de sancağa sıkı sıkıya sarılıydı! Ve sancak dimdik duruyor, gururla dalgalanıyordu... Değil birkaç düşman oku, ölüm bile sancağı bıraktıramamıştı Yunus Mürebbi’ ye!..
Yunus Mürebbi şehitlik makamına ve insanlığın kurtarıcısı, alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)’ ya kavuşmuştu...Hem de elinde bayrakla!.. Kaynak : Türkiye Gazetesi Rehber Ansiklopedisi / Yazar Erdal Arslan
Derleme, fotoğraf ve video @erolkaranet - 19.12.2022