@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Adiyat Suresi ve Atlar



Bismillahirrahmanirrahim..
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Adiyat süresini okuyup mealini ya da tefsirini okuyunca takıldığım bir söz var ki, bunun neresinden bakarsanız bakın çözümü yok gibi. Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı'nın olsun ve daha bir çok tefsir ya da meallerde olsun bir "doludizgin giden atlardan" söz edilir.
Edilir  edilmesine de ayetin hiç bir yerine "at" kelimesi geçmez. Peki, bu "at" nerede..
Ayetin mealini okuyoruz
"Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan "atlara" andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır." 

Ayetin Kuran Dili ise şöyledir.

Diyanet İşleri Başkanlığının Kuran-ı Kerim programında süre hakkında "Mekke döneminde inmiştir. 11 ayettir. Âdiyât, hızlı koşan atlar demektir." denilmektedir. Ve gördüğünüz gibi meailin içinde de "atlar"dan söz edilmektedir. Atlardan söz edilmesinin nedeni olarak da, savaş sırasında düşman üzerine saldıran atların tasvir edildiği, eski savaşların insandan sonra en önemli unsuru olması dolayısıyla atlar üzerine yemin edildiği belirtilmektedir.

Ne var ki, yukarıda da belirttiğimiz gibi "at" anlamında tek bir kelime yoktur. 

Arapçası ile birlikte yeniden incelediğimizde 

وَالْعَـادِيَاتِ ضَبْـحاًۙ - Vel adiyati dabha - Yemin olsun nefes nefese koşanlara;
فَالْمُـورِيَاتِ قَـدْحاًۙ  - Fel muriyati kadha - Sonra çakarak kıvılcım saçanlara;
فَالْمُغٖيرَاتِ صُبْحاًۙ  - Fel muğırati subha - Sabahleyin ansızın baskın yapanlara;
فَاَثَرْنَ بِهٖ نَقْعاًۙ  - Fe eserne bihı nak'a - Derken o sırada tozu dumana katanlara
فَوَسَطْنَ بِهٖ جَمْعاًۙ  - Fe vesatne bihı cem'a - Peşinden orada bir topluluğun ta ortasına dalanlara ki! (1) 

Bir çok kaynakta "Adiyat, koşan atlar demektir." diye yazmaktadır. Ve atlardan söz edilmesinin nedeni, aslında sadece bir benzetmeden kaynaklandığını söylememiz gerekiyor. Arap atları hali hazırda en mükemmel at olarak bilinmektedir. Gerek günümüzde gerekse peygamberimizin yaşadığı yıllarda atın Araplar için ne kadar önemli olduğu da bilinmektedir. Atlar üzerine şiirler yazan o dönem topluluklarına baktığımızda savaşa giderken atların ne kadar değerli bir hayvan olduğunu anlamamız da gerekir. Pekala, zor şartlar altında, müşrikler tarafından ambargo konmuş Müslümanların elinde ne kadar at , deve vardı ki, hepsinin savaşa bu bineklerle gittiğini düşünebiliriz. O halde burada müfessirlerin kendi akıllarıyla tercih ettiği at sözcüğünün fazla bir anlam ifade etmediği ve hatalı bir yorum olduğu kabul edilmelidir.
Yakın tarihimize de baktığımızda savaşa giderken herkesin at, deve, araba gibi binekleri olmadığı gibi, develerin de savaş sırasında kullanıldığını da göz önüne almak gerekir. Yaya olarak savaş meydanlarına gidenlerin, savaşanların haklarını ne yapacağız. 
Şimdi bir savaş düşünün..
Binekli bineksiz birbirinin üzerine koşanlar.. Ama ne koşma... Nefes nefese, çılgıncasına, tüm güçleriyle.. Koşan insanlar, koşturulan hayvanlar..Yakın zamana kadar orduların önlerinde giden sipahiler olduğu gibi yaya olarak kilometrelerce yol kat eden bugün piyade dediğimiz yaya askerlerin varlığı bir gerçektir. Savaş meydanlarında bineksiz savaşan kılıç, kalkan, mızrak, ok vs ile mücadele eden askerlerin varlığı ne olacak.
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (2) bu sureden söz ettiği bölümünde Adiyat kelimesini şu şekilde açıklar.
"Müfessirler âdiyât kelimesini genellikle, “soluk soluğa koşan savaş atları” olarak anlamışlardır. Esasen âdiyât, “hızla koşmak, seğirtmek” anlamına gelen ve at, deve gibi koşan hayvanlar hakkında kullanılan adv (عدو) kelimesinin ism-i fâil müennes cemidir. Sürekli olarak savaşa koşup düşmana hücum eden askerî birliğe ve akıncılara da adiy veya âdiye denilir. "
Bu tanıma bakarak sürenin ilk ayetinde geçen
"وَالْعَـادِيَاتِ ضَبْـحاًۙ - Vel adiyati dabha - Yemin olsun nefes nefese koşanlara;" söz dizisini koşabilen her şey için anlayabiliriz. Günümüzde ise bu ayetin biraz daha açılarak " motorlu savaş vasıtaları, tepkili uçakları, ateş saçan silahları, savaşçı orduları " diye güçlerden söz etmek mümkündür ki, 2 ayette geçen "فَالْمُـورِيَاتِ قَـدْحاًۙ  - Fel muriyati kadha - Sonra çakarak kıvılcım saçanlara" sözünden bu anlaşılabilmektedir.
Hatta "İkrime’den gelen bir rivayete göre kadh, kılıç ve mızrak çarpışmalarından çıkan kıvılcımlardır, vuruşmanın şiddet ve dehşetiyle ilgili bir mecazdır." (2)  şeklinde açıklanması da yine bir insan varlığından söz etmektedir. 
Adiyat kelimesini mana olarak açarsak savaş alanının manzarası gibi görmek ve burada mücadele edenler üzerine edilen yemin gibi görmekte mümkündür.
İslam Ansiklopedisinin "Surenin ilk beş ayeti, kıyameti andıran bir savaş sahnesini canlandırmaktadır. Bu beş ayet, “uğultulu sesler çıkararak hızla koşan, kıvılcımlar, ateşler saçan, sabah erken baskınlar yapan, tozu dumana katan, düşman birliklerini kuşatıp onlara cepheden saldıran” cesur askerlerin Allah katındaki değerlerini ilan ve şanlarını yüceltir; müminleri de böyle olmaya teşvik eder."(2) şeklinde açıklaması da Mevdûdîye göre doğru bulunmamaktadır. "Mevdudi , bu garipliğe dikkat çekerek şunları söyler: “Bazı müfessirlerin bu atları gazilerin atları ve onların kâfir topluluğuna hücum etmeleri olarak anlamaları çok gariptir. Hâlbuki bu yemin, insanın nankörlük etmesi karşısında edilmiştir. Bu durumda cihad eden gazilerin atlarını koşturması ve kâfirler topluluğuna hücum etmesi insanın Allah’a nankörlük etmesine delalet etmez. Sonraki ayetler insanın nankörlüğüne ve onun mal, mülk sevgisine çok düşkün olduğuna şahittir. Allah yolunda cihad eden kişiler için bu ifade uygun düşmez.” Bk. Tefhîmu’l-Kur’ân, 7/ 210; Muhammed Esed de ilk beş ayetin binek atlarıyla bağlantılı anlaşılmasının sonraki altı ayetle bağdaşmayacağını bu yüzden sonraki altı ayetin dikkate alınarak ilk beş ayetin anlaşılması gerektiğini söyler. Bu durumda Esed’e göre binek atları, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde yoldan çıkmış insan ruhunu ve kişiliğini sembolize eder. Bk. Kur’an Mesajı, 1297-1298. "(3) şeklinde açıklama getirilmiştir.
Hatta İslam Ansikolopedisindeki şu açıklama ile Kuran-ı kerim'in bir mucizesini anlamamız gerektiğini dile getiriyor. 
Surenin Mekki olduğu, o dönemde Müslümanların elinde at ve silah bulunmadığı göz önüne alındığında, bu ayetlerdeki manaların bütünüyle gelecek zamanlarla ilgili olduğu anlaşılır. Burada sonraki yüzyıllarda icat edilecek ateşli silahlardan söz edilmesi, geleceğin harp alet ve vasıtalarındaki gelişmeleri çok önceden haber veren bir mucize sayılır. Buna göre âdiyât yalnızca at ve develeri değil, motorlu savaş araçlarını, mûriyât kelimesi de ateşli silâhların hepsini içine alır."
Surenin ilk ayetinin farklı bir bakış açısı da (3) bazı müfessirleri soluk soluğa kalan hayvanın at değil de deve olabileceği yorumuna götürmüştür. Bu durumda bir savaş ortamına değil de hac ibadeti sırasında Arafat’tan Müzdelife’ye doğru ya da Müzdelife’den Arafat’a yahut Mina’ya doğru koşan develere gönderme yapıldığı düşünülmüştür. Bu düşünceyi destekleyen bir rivayete de tefsir kitaplarında yer verilir. İbn Abbâs’ın, el-Ādiyāt/ ت ﺎ ﯾ د ﺎ ﻌ ﻟ ا kelimesini “Allah yolunda baskın yapan atlar” olarak anlamaktan vazgeçiren sebebin Hz. Ali’nin bir uyarısı olduğu ifade edilir.
Bir araştırma yazısı sureyi farklı yorumlayarak daha akılcı bir anlayış getiriyor.(3) Aidiyat süresinin yeniden tefsir ya da meal edilmesi gerektiği vurgusunu yaparak bir öneride bulunması da surenin anlamının biraz daha anlaşılır olacağını şu şekilde belirtmektedir
"Âdiyât suresi için şöyle bir çeviri önerilebilir: 
1. Peygamberin kabilesiyle kendi kabilelerini en üstün olma konusunda yarışıyor varsayarak yarış atları gibi soluk soluğa koştuklarını düşünenlere yazıklar olsun! 
2. At başı giden rakipler gibi kendilerince bu yarışı sürdürürken Peygambere karşı düşmanlık ateşlerini her vesileyle sürekli harlayanlara da yazıklar olsun!
3. Bir sabah rakipleri baskın yapar gibi “bizden peygamber çıktı” dediğinde, yenildiklerini düşünenlere de yazıklar olsun!
4. Yıllardır kinlerini köpürterek sürdürdükleri yarışı diğer küçük kabileler anlamasın diye adeta tozu dumana katmaktadırlar. 
5. Yarıştıkları ve sonunda yenildikleri anlaşılmasın diye, sıradan kabileler gibi toplumun ortasında gözükmeye çalışmaktadırlar. 
6. Peygamber kendisiyle akraba kabileden olduğu halde bunu yok sayıp üstün olma peşinde koşan ve Rabbine iman etmeyen bir insan tipi ne kadar da inatçıdır.  
7. Bunlara hiç gerek olmadığına, gerçekten de eline geçen fırsatı teperek nankörlük ettiğine kendisi de pekâlâ şahittir. 
8. O, rakibinin ticari avantajlarını ve yüksek kârlarını şiddetle elde etmek istediği için yarışta en önde olmayı istemektedir.  
9. Düşmanlıklarının hesabını vermek üzere diriltilip kabirden kaldırıldığında ve 
10. İçinde gizlediği husumetten dolayı saklı gizli yaptıkları açığa çıkarıldığında gerçeğin ne olduğunu o ve onun gibiler anlayacaktır ama iş işten çoktan geçmiş olacaktır.  
11. Rableri olan Allah da baştan beri olup biten her şeyden haberdar olduğunu onlara o gün bildirmiş olacaktır. "

Son söz.. Allah'ın c.c ayetlerinin ne ifade ettiğini Allah'tan başka daha iyi kimse bilemez. Her şeyin en doğrusu Allah'ın ilmindedir. Doğruyu da sadece o bilir. Önemli olan insanın Allah-u Tealanın gönderdiği kitaplara ki, en olgunu olan Kuran-ı Kerim'e ve gönderdiği peygamberlere ki en üstünü olan Hazreti Muhammed aleyhisselam'a dolayısıyla İslam'ın bütününe şeksiz ve şüphesiz olan imandır. Yine de surede yer alan ilk 5 ayetin o zamanlar mümkün olmayan şartlar altında savaş meydanından, kızgın atlardan söz etmeyeceği mantıklıdır. Zira 6 ve sonraki ayetlerle bir uyumu söz konusu değil. Müşriklerin ve Yahudilerin peygamber efendimiz aleyhisselama sınırsız kinleri, laf yetiştirmeleri, tuzakları, iman edenlere karşı kullandıkları her türlü imkan ve silahları tüm nimetlere, ilahi emirlere karşı peygamber düşmanlığından sonra "insan ne kadar nankördür " ayeti anlam olarak yerini bulmaktadır. 
Vesselam

Derleme @erolkaranet - 07.12.2022

Kaynaklar 
1 - Diyanet Tefsiri için tıklayınız
2 - TDV İslam Ansiklopedisi için tıklayınız
3 -Doç. Dr. Ömer MÜFTÜOĞLU – Dr. Öğr. Üyesi Eyüp KURT  “Âdiyât Suresini Siyer Rivayetleri Katkısıyla Yeniden Değerlendirme Denemesi”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 9/1 (Mart 2022), 500-524.  için tıklayınız 
#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.