Bin bir gece masalları gibi hayal ürünü olayları değil ama birbirinden ilginç yaşanılmış gerçekleri içerisinde saklar, Topkapı Sarayı..
Her taşı, her odası, her bir karışı sayısız olaylara şahit olmuş Topkapı Sarayı'nın ilginç hatıraları da zaman zaman gün yüzüne çıkmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğundan bugüne miras kalan milli sarayımızdaki yaşanan olaylara meraklı olanlar internet sayesinde daha kolay ulaşabilmektedir.
Kütüphanelerin tozlu raflarına giremeyenler için internet müthiş bir araştırma kaynağı.
Eskiden bir araştırma yapmak için halk kütüphanelerine, devlet kütüphanelerine girip çıkmış biri olarak bugünkü kolaylığın müthiş bir imkan olduğunu söyleyebilirim.
Lafı uzatmadan bugün pek çok kimsenin farkına varmadığı, yanından gelip geçtiği bir taş ve bir çeşmeden söz edeceğiz.
Topkapı Sarayını ziyaret eden ne kadar insan varsa çoğunun bu taş ve çeşmeden habersiz olarak yanından geçip gittiği bu yer, Topkapı Sarayının birinci kapısı olan Bab-ı Hümayun'la , ikinci kapısı olan Bab-üs selam (Selam Kapısı) arasında, bilet gişesinin yanında yer almaktadır.
Topkapı Sarayının duvarına bitişik çeşmenin bugün kü hali her ne kadar orijinaldeğilse de , çeşmenin önünde bulunan taş orijinal haliyle sırları saklamaya devam etmektedir.
Bugün "Hamidiye Çeşmesi" olarak bilinen ancak zamanında "Cellat Çeşmesi"nin dili olsa da şahit oldukları idamları konuşsa tarih tekrar yazılabilir.
Sayısız insanın, aralarında padişah, başvezir, vezir, sultan, kapuağası, haremağası ve daha bir çok unvana sahip insanın, vatan hainliği, hareme göz dikmeleri, casusluk yapmaları, asi olmaları, devlet düşmanlığı gibi muhtelif sebeplerle, katledildiği taşın ve onlara ait kanın akıtıldığı taş ve çeşmenin varlığı ibretlik olarak bilmem kaç kuşak ilerisinde bulunan bizlere çok şeyler anlatabilir.
Sağır ve dilsiz cellatların, katlettikleri insanların kanlarıyla kirlenen palalarını, satırlarını, kılıçlarını yıkadıkları "cellat çeşmesi" ve önündeki taş "seng-i ibret" olarak bilinmektedir. Çeşmenin önünde yer alan ibret taşının üzerinde infaz sonrası hükümlünün kesilen başı halka ibret olsun diye üç gün boyunca sergilendiği söylenir.
İnternetten alınmıştır |
İnfaz kişinin mevkisi, rütbesi ve işlediği suça göre değişirdi. Öldürülen kişinin üzerinden çıkan kıymetli eşyalar her yıl İstanbul’da birkaç kez düzenlenen mezatta satılırdı.
Yukarıda çeşmenin orijinal Cellat Çeşmesi olmadığını söylemiştik. Sultan II. Abdülhamid tarafından Hamidiye Çeşmesi'ne döndürülmüştür. Belki de o acı hatıraları unutturmak içindi.
Çeşmenin üzerinde bulunan kitabedeki sözlerde şu şekilde.
El-Gazi Es-Sultan Abdülhamid Han-ı Sani Efendimiz Hazretlerinin / Müceddid-i ibna ve inşa buyurdukları Hamidiyye Çeşmesi'dir / Fî ğurre reb'iulevvel 1308
Bir başka kaynakta, Yazar Necdet Sakaoğlu’nun ‘Tarihi, Mekânları, Kitabeleri ve Anıları ile Saray-ı Hümayun / Topkapı Sarayı” adlı yapıtında cellat çeşmesinin taşındığı ileri sürülüyor: “Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a ilk ziyaret (1892) programında Topkapı Sarayı gezisi de olduğundan, sarayda ve avlularda düzenlemeler yapılırken, II. Abdülhamid’in emriyle Cellat Çeşmesi de sökülmüş, Abdurrahman Şeref Bey’in deyimiyle ‘Nice feryat ve zârilerin şahid-i câmidi olan bu menhus çeşme’ yok edilmeyerek, Bâb-ı Hümayun’un içine taşınmış; yerine başka yerden sökülen Hamidiye Çeşmesi monte edilmiştir.” denilmektedir.