@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Kanlı Noel Gecesi Asla Unutulmayacak



Tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen ve 21 Aralık 1963’ta başlayan Kıbrıs’taki Rum katliamında, 24 Aralık’ta Lefkoşa’daki Kumsal bölgesinde Binbaşı Nihat İlhan ve eşi Mürüvet İlhan ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan banyo küvetinde kurşuna dizilerek katledilmişti.

Kıbrıs Millî Mücadele ve Şehitler Haftası, Kıbrıs Türk Halkının milli değerlerine, eşitlik ve egemenlik haklarına sahip çıkmak, kendi geleceğini kendisinin tayin etmesi için on bir yıl süreyle verdiği mücadelenin ve bu uğurda canlarını verip şehit olanların minnet ve rahmetle anıldığı haftadır.
Rumların 21 Aralık 1963'te Kıbrıs Türklerine karşı başlattığı silahlı saldırılar Kanlı Noel olarak adlandırılıyor ve adadaki toplumlar arası çatışmaların başlangıcı kabul ediliyor. Ayvasıl (Türkeli) ve Larnaka şehitleri, Kumsal baskını, Küçük Kaymaklı direnişi gibi birçok olay vuku bulmuştur.

Kanlı Noel Nedir?

Rumların 21 Aralık 1963'te Kıbrıs Türklerine karşı başlattığı silahlı saldırılar Kanlı Noel olarak adlandırılıyor ve adadaki toplumlar arası çatışmaların başlangıcı kabul ediliyor.
Lefkoşa'nın Tahtakale semtinde 20 Aralık 1963 gecesi otomobillerine açılan ateş sonucu Zeki Halil ve Cemaliye Emirali şehit edildi.
Rum çeteleri, Lefkoşa'nın Kumsal bölgesinde 24 Aralık 1963'te saldırılar devam ederken, Kıbrıs'taki Türk Alayı'nda doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ile üç çocuğunu da vahşice katletti.
Binbaşı İlhan'ın evinin banyo küvetinde eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ile Hakan ölü olarak bulunmuş, baskının yapıldığı ev daha sonra Barbarlık Müzesi adıyla ziyarete açılmıştı.
Olaylarda saldırıya uğrayan 103 Türk köyü boşaltılmak zorunda kalırken Kıbrıs'ta 1963'te başlayıp 1964'te de devam eden olaylarda 364 Türk şehit oldu.

Kanlı Noel Olarak Adlandırılan Acıklı Olay Nasıl Gelişti (*)


Olayların başlangıcı

20 Aralık 1963'ü 21 Aralık'a bağlayan gece, Lefkoşa'nın Tahtakale (Tahtagala) mahallesinde, Ermu Caddesi üzerinde Zeki Halil tarafından kullanılan taksinin önü Kıbrıslı Rum polisler tarafından kesildi. Bu günlerde Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), Rumların Akritas örgütünün nisan ayında Kıbrıslı Türklere saldırmayı planladığına dair istihabarat aldığından Zeki Halil TMT üyesi olsa da silahsızdı. Anayasaya göre Türkleri aramak için yanında Türk polis olması gerektiğinden polisin yetkisi olmadan taksideki kadınları aramaya çalışmasıyla tartışma başladı. Olay yerine mahalle halkından Kıbrıslı Türkler de toplanarak itiraz etti ve arbede yaşandı. Toplanan kalabalıktan çekinen Polis Argiros Theofanus, Baf Kapısı'ndaki karakolu aradı ve takviye güç istedi. Olay yerine gelen Komutan Mihalakis Pantelidis, Theofenus'la birlikte silahını çekerek Zeki Halil'i ve tartışmayı görüp olay yerine gelen sevgilisi Cemaliye Emirali'yi vurarak öldürdü. Bunun üzerine olay yerine intikal etmiş olan bir grup Türk polis, Rum polislerin arabasına ateş ederek bir kişiyi yaraladı.
Sabah 03.45'te Başkan Yardımcısı Fazıl Küçük, İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis ve Savunma Bakanı Osman Örek, Baf Kapısı'na giderek olayları yatıştırmaya çalıştı ancak bu çabalar başarılı olamadı. Sabah saatlerinde devriye gezen Rum polis arabasına taş atan Türk lise öğrencilerine polisler ateş açtı. Bu olay üzerine farklı bölgelerde çatışmalar patlak verdi.
21 Aralık sabahı saat 11.00'de, Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu son kez iki toplumlu ve eksiksiz olarak toplandı. Burada söz alan Makarios, iki toplumda da yeraltı örgütlerinin bulunduğunun herkesçe malum olduğunu, bunun toplumlarda bir güvensizlik ortamı yarattığını, kimi Kıbrıslı Rum çevrelerde olaya adadaki Türk alayının da karıştığına dair iddialar olup bu nedenle daha ciddi hadiselerle karşılaşmaktan korktuğunu ve hükûmetin tansiyonu düşürmek üzere çalışması gerektiğini söyledi. Makarios, aynı zamanda bu noktada Akritas örgütünün gayriresmî başkanlığını da yürütmekteydi ve anayasa değişikliği önerisiyle iki toplumlu devletin ortadan kaldırılmasına yönelik Akritas Planı'nın ilk adımını atmış bulunmaktaydı. Toplantıda bulunan Kıbrıslı Türk bakanlar, Türk alayının olaylara karıştığı iddiasını kesinlikle reddettiler. Toplantıdan Bakanlar Kurulunun halkı sükûnete davet ettiği bir bildiri çıktı, bu bildirinin herhangi bir etkisi olmadı.
23 Aralık sabahı Makarios ile Dr. Küçük Baf Kapısı'nda buluştu ve halka tekrardan ateşkes çağrısında bulundular. Etkisiz kalan bu çağrıyı müteakiben, 23 Aralık günü boyunca çatışmalar Lefkoşa sokaklarında devam etti ve dokuz Kıbrıslı Türk ile bir Kıbrıslı Rum'un ölümüne, 7 Kıbrıslı Türk ile 13 Kıbrıslı Rum'un yaralanmasına sebebiyet verdi
İlk başta 30 köy saldırılara maruz kalmıştır. Toplamda ise 103 köye saldırılar yapılmıştır
Akritas örgütü tarafından başkent Lefkoşa'nın Türk kesiminin kuşatılarak teslim alınması planlanmıştı. Hem bu planın bir parçası olarak hem de Türk yerleşimleri arasında mahsur kalan bir miktar Rum'u kurtarmak üzere Küçük Kaymaklı semtine saldırı düzenlenmesi kararlaştırıldı. 24 Aralık günü Nikos Sampson 60 kişilik birliğiyle Küçük Kaymaklı'ya saldırdı. Sampson'un hedefi Küçük Kaymaklı'nın tamamen Türklerden arındırılmasıydı. Sampson, Türk mevzilerini düşürerek ilerlese de bu istediği hızda değildi. Bu nedenle Akritas örgütü dışında yer alan, Renos Kiriakidis komutasındaki silahlı grubun yardımını da alarak silah gücünü arttırıp tekrar saldırıya geçti ve Küçük Kaymaklı düştü. Saldırıda Akritas örgütünün militanları 17 Kıbrıslı Türk'ü öldürürken 500 Türk'ü esir aldı. Sampson, Küçük Kaymaklı sokaklarında elinde ele geçirdiği Türk bayrağıyla zafer yürüyüşü yaptı.
Lefkoşa’nın Küçük Kaymaklı semti kuşatma altına alınmıştır. Kanlıdere bölgesinde Türklere karşı saldırı düzenlendi. Larnaka ve Tuzla'da Türk evlerine ateş açılmış ve dokuz kişi öldürülmüştür. Bölgedeki 13 Türk köyünün sakinleri de 23 Aralık gününden itibaren daha büyük Türk köylerine göç etmiştir.

1 Ocak 1964 günü Daily Herald olayları şöyle bildirmiştir:

Türk evlerine geldiğimde dehşete düştüm. Duvarlar dışında tamamen yok olmuşlardı. Bir napalm saldırısının bile bu kadar büyük bir yıkım yaratabileceğinden şüphe etmekteyim.

Ayvasıl'daki olaylar

Ayvasıl'da da Türklere saldırılar yapıldı. Bu saldırılar 21-22 Aralık günü gerçekleşti. Halil Sadrazam, köyde ilk önce 12 kişinin öldürüldüğünü belirtmektedir. Daha sonra öldürmeye devam ettiklerini söylemektedir. 3 Ocak 1964 tarihinde, 9 kişinin cesedi bulunup gömülmüştür. 13 Ocak 1964 tarihine kadar devam eden kazılarda toplam 21 kişinin cesedi bulunmuştur. Öldürülenler Lefkoşa Tekke Bahçesi'ne/Şehitliği'ne defnedilmiştir.

Kumsal Baskını

24 Aralık 1963'te Lefkoşa'nın Kumsal semtinde 11 kişi öldürülmüştür. Bunlardan 4'ü; Tabip Tuğgeneral rütbesiyle Türk Ordusu'ndan emekli olan, olay esnasındaysa 1960 anlaşmalarına göre Kıbrıs'ta görev yapan 650 kişilik Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanlığı'nda vazifeli Binbaşı Nihat İlhan'ın ailesiydi. İlhan'ın evinin banyo küvetinde eşi Mürüvet İlhan ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan; ölmüş vaziyette bulunmuştur. Baskının yapıldığı ev daha sonra Barbarlık Müzesi adıyla ziyarete açılmıştır.

Rum saldırganlar, Nihat İlhan’ın 3 küçük oğlu, Kutsi, Murat, Hakan ve eşi Mürüvvet’i saklandıkları banyoda küvetin içinde kurşun yağmuruna tutarak katletti.

Sonuçlar

364 Kıbrıs Türk'ü ile 174 Kıbrıs Rum'u hayatını kaybetmiş, 8.667 Kıbrıs Türk'ü yaşadığı 103 köyü terk etmiştir. 22 Aralık 1985 tarihli Milliyet gazetesinde ise göç etmek zorunda kalanların sayısı 25 bin olarak verilmekte, 23 Aralık 1993 tarihli gazetede ise sayının 30 bin olduğu belirtilmektedir. John Terence O'Neill ve Nicholas Rees de 30 bin Kıbrıs Türk'ünün göç etmek zorunda kaldığını belirtmiştir. 25 Aralık'ta Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı mevzilere konuşlandırılmış ve Türk Hava Kuvvetleri'nin savaş uçakları Lefkoşa üzerinde uyarı uçuşlarına başlamışlardır. Olaylar üzerine 30 Aralık 1963 günü toplanan Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan hükûmetleri Yeşil Hat'tı belirleyen Yeşil Hat Antlaşması yapıldı.

(* Kaynak : Wikipedia )

Barbarlık Müzesi - The Museum of Barbarism

Kuzey Kıbrıs'ın Lefkoşa ilçesinde bulunan ve Kanlı Noel olaylarını anan bir müzedir.

4 Aralık 1963'te başlayan olayları takip eden, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında görevli Binbaşı Nihat İlhan'ın evinin Akritas örgütüne bağlı Kıbrıslı Rum silahlı bir grup tarafından basılmasıyla gerçekleşen olaydan sonra müzeleştirildi ve 1 Ocak 1966 tarihinde ziyarete açıldı.

25-26 Aralık 1963'te Lefkoşa'da geçen olaylarda, Binbaşı Nihat İlhan'ın 2 ay önce yanlarına aldırdığı ailesinin içinde bulunduğu ev basılmış ve ailesi burada kurşuna dizilerek öldürülmüştür

Barbarlık Müzesi

BARBARLIK MÜZESİ (**)
Barbarlık müzesi, Türklere ‘barbar’ diyenlere ‘Barbar kim?’ olduğunu göstermek için kurulmuş bir ibret müzesidir.  24 Aralık 1963 tarihinde odaları ve  duvarları makinalı tüfeklerden çıkan 33 kurşunla delik deşik edilmiş bu yer, ne bir askeri birlik, ne bir karargah nede bir karakoldur. Burası mütevazi bir ailenin yaşam yeri, yani evidir.  Kıbrıs’ta 1963-1964 yılları Rum katliamlarına tanıklık eden bu ev, yakın tarihimizde kanlı bir katliamın izlerini taşımasından dolayı 1 Aralık 1966 tarihinde müzeye dönüştürülerek “Barbarlık Müzesi” olarak ziyaret açılmıştır. Barbarlık Müzesi, 1974 Barış Harekâtından hemen sonra kurulan Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğü tarafından 1975 yılında tamir edilip yeniden düzenlenmiştir. 1980 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla kamulaştırılan, Barbarlık Müze binası ile iç sergileme alanı zaman sürecinde yıprandığından, gerek bina gerekse sergileme elden geçirilerek 14.02.2000 tarihinde resmi bir törenle yeniden hizmete açılmıştır.  

Barbarlık Müzesi, Başkent Lefkoşa’nın Kumsal Mahallesi İkinci İrfan Bey Sokak’ta bulunuyor. Müze tek katlı, bahçeli ve tam köşede şirin bir ev aslında. Lefkoşa Belediyesi sonradan bu sokağın adını Nihat İlhan’ın eşi “Mürüvvet İlhan Sokak” olarak değiştirmiş. Dışarıdan normal bir ev gibi görünen Barbarlık müzesinin içindeki duvarlarda siyah karelerle çevrelenmiş olan, saymakla bitmeyecek kurşun izleri yer alıyor. Barbarlık müzenin duvarlarındaki siyah-beyaz fotoğraflar Rumların 21 Aralık 1963’teki katliamları sonucunda kadın, erkek, genç, ihtiyar demeden Kıbrıslı soydaşlarımızın şehit edilişlerini, bu soydaşlarımızın evlerinin, köylerinin yakılıp yıkılışını yansıtıyor bugünlere. 

Barbarlık Müzesinde Neler Var?
Barbarlık Müzesinde kapıdan içeriye girişte sağda, kırmızı boya ile tavandan aşağıya doğru insanın üzerine akan kan motifi verilen “Aralık 1963” yazısı göze çarpıyor. Yapılan baskında atılan silahlar sonucu oluşan kurşun izleri, tavanda ve  duvarlarda  siyah çerçeve içerisine alınmış. Bir odada 1963-1964 yıllarında yaşanan “Rum Katliamları”yla ilgili yabancı basında yayınlanan haberler sergileniyor. Bir diğer odada şehit edilen Türkler, yok edilen kültürel miraslar, bir başka odada Mürüvvet İlhan ve çocuklarına ait eşyalar, diğer odada şehit olan soydaşlarımızla toplu katliamları yansıtan fotoğraflar, tahrip edilen Türk köylerinin fotoğrafları, bir diğer odada ise evlerinden göç etmek zorunda kalan soydaşlarımızın zor şartlar altındaki yaşam mücadelesini yansıtan fotoğrafları,  bu evde şehit olan  ve yaralanan kişilerin resimleri, 1963-1968 şehitlerinin listesi ve Cumhurbaşkanı Sn. Rauf R. Denktaş’ın  konu ile ilgili yazılı görüşleri sergilenmektedir. Banyoya ulaştığınızda ise vahşetin boyutunu hissedecek, camlarla çevrelenmiş üç kanlı bornoz o günü yaşatacaktır sizlere… 

Barbarlık Müzesi’nin bahçesinde ise  aynı yılda yaşanan “Kumsal Katliamı”nda şehit edilen 11 Kıbrıs Türk vatan evladının anısına bir anıt yaptırılmış. “Kumsal Şehitleri Anıtı”da bu evi ziyarete gelenler tarafından ziyaret edilmektedir. Anıt üzerinde şehitlerin fotoğrafları da bulunuyorlar. Bu anıt “Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği”nin katkılarıyla yapılmış. Barbarlık Müzesi’nin bahçesindeki bu anıtta Kumsal Şehitlerinin isimleri; Hakan İlhan, Kursi İlhan, Murat İlhan, Mürüvvet İlhan, Feride Hasan, Erdoğan Rifat, Tuncer Hasan, Mustafa Hasan, Mustafa Mehmet, Muhip Hüseyin ve Aziz Güner olarak yazılıyor. Kıbrıs yakın tarihimizde, Rumlar tarafından işlenen cinayetlerin kanlı izleridir bu müze. 

BARBARLIK MÜZESİ GİRİŞ ÜCRETİ VE ZİYARET SAATLERİ

Barbarlık müzesi ziyaret saatleri yaz ve kış dönemi olarak farklılık göstermektedir. Yaz döneminde, perşembe günleri hariç 08:00-15:30 arasında; perşembe günü 08:00-13:00 ila 14:00-18:00 arasındaki ziyaret saatleri kış döneminde, perşembe günleri hariç 08:00-15:30 arasında; perşembe günü 08:00-13:00 ila 14:00-17:00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Müzeye giriş ücretsizdir.
Müzeden çıkarken ziyaretçilerin duygularını dökebileceği bir defter bulunmakta. Bu defterde gözyaşı ile ıslanmış sayfaları göreceksiniz…
İnsanlık dışı bir katliama sahne olan ve yakın tarihimizde bir katliamın izlerini yansıtan Barbarlık Müzesini en kısa sürede gezip görmeniz dileğiyle.
Kıbrıs’a giden turların ve turistlerin gezdikleri yerler arasında olan Barbarlık Müzesi, Mavi Köşk ve Kapalı Maraş mutlaka yer almaktadır.

Barbarlık Müzesi Olmadan Önce Neler Yaşandı (**)

Noel, Rumlar tarafından Türkleri acımasızca öldürerek kutlanıyordu. EOKA’cı Rumlar, 21 ve 22 Aralık günleri Ayvasıl köyünde cinayetlerine devam ederek daha sonraki yapılan kazılarda cesetleri bulunan 21 Türk’ü daha katlettiler.  300-400 civarı Türk, sayıları kendinden daha dazla olan EOKA’cı Rumlara karşı ellerindeki eski silahlarla canlarını kurtarma savaşı veriyorlardı. Bu katliamların en dehşet verici olanı ise, 24 Aralık 1963 gecesi Kumsal Mahallesi Şehit Mürevvet İlhan sokağındaki evde yaşandı. 

Bu ev Kıbrıs Türk KuvvetIeri AIay doktoru EIazığIı Binbaşı Nihat İlhan’ın eviydi. EIi siIahIı gözü dönmüş RumIar gecenin bir vaktinde evin kapısına dayandıIar. Binbaşı Nihat İlhan, evde yoktu. 18 AraIık günü evinden çıkarak AIay’a gitmiş ve günlerdir evine dönememişti. GönyeIi ve KüçükkaymakIı’daki yaraIı TürkIerin yaraIarını sarıyor, onIara şifa dağıtıyordu. Nihat İIhan 6 ay önce Amerika’dan Türkiye’ye dönmüş, Haydarpaşa Askeri Hastanesinde göreve başIamış, çok geçmeden de tayini Kıbrıs’a çıkmıştı. GeIdikten 2,5 ay sonra da çocukIarını yanına aIdırmış, güvende oIsunIar diye KıbrısIı Türk AiIeIerin yanındaki bu evi tutmuştu.

Rumlar Saldırı İçin Lefkoşa Kumsal Bölgesinde

Pazartesi gecesi, yani bir gün evvelki 23 Aralık gecesi,  ev sahibi Hasan Yusuf Gudum, karısı Feride Hasan Gudum, Meriç’li Ayşe Cankan, kucağında iki yaşındaki kızı Işıl Cankan ve Ayşe hanımın kız kardeşi Növber İbrahimoğlu daha güvenli olduğu düşüncesi ile Kıbrıs Türk Alayında görevli Tabip Binbaşı Nihat İlhan ile eşi Mürüvet hanımın evine sığınmışlardı.

Tarihler 24 Aralık 1963’ü gösteriyor. Günlerden salı. Yer Lefkoşa’nın Kumsal bölgesi, Mehmet Akif caddesi ve Mürüvet İlhan Sokak o günkü ismi İrfan Bey sokak. Hava kararmış saat akşam üstü 18.00 civarı.  Hava sıcaklığı yaklaşık 80 derece.  EOKA milisleri ile Yunan Subaylarının komutasındaki küçük bir Rum birlik makinalı, yarı makinalı tüfeklerle, tabancaları ile evin 120 metre kuzeyindeki Severis un fabrikasına mevzilenmiştir. Hasan Yusuf Gudum dışarıda  gözcülük yaparken, Mürüvet hanım da çocuklarını bir şeyler yedirmiş, onları yatırmaya hazırlanıyordu. Evdeki komşu bayanlar ise hep birlikte yiyecek bir şeyler hazırlayıp masaya oturmuşlardı.

Kanlıdere’de Silah Sesleri

Evin batı tarafından geçen Kanlıdere’nin diğer kıyısından silah sesleri duyulmaya başladığı anda Hasan Bey büyük bir telaşla içeri girmiş ve “Rumlar bizi basıyor” diyerek heyecanlı bir şekilde bağırarak evdekileri uyarmıştı. Çok geçmeden Kanlı Dere tarafından eve kurşun yağmaya başladı. Yağmur gibi gelen kurşunlar karşısında, mutfağın önündeki yemek odasının tehlikeli olduğunu ve eve pencerelerden giren kurşunlardan kendilerini koruyamayacağını hisseden masum ve savunmasız dokuz insan, elektrikleri kapatarak evin güvenli olduğunu düşündükleri yerlere saklanmak çabası içine girerler.

Dr. İlhan’ın eşi Mürüvet Hanım, 6 aylık oğlu Hakanı, 6 yaşındaki oğlu Murat ile 4 yaşındaki Kutsi’yi de ellerinden sıkı sıkı tutarak evin sol arka köşesinde yer alan banyoya doğru koşar. Arkasından Növber hanım ve kucağında kızı Işıl’ı sıkı sıkı tutan Ayşe hanım ve Hasan dede, hep birlikte banyoya girerler ve saklanmaya çalışırlar. Kalın taş duvarları ve küçük de bir penceresi olan banyo gerçekten de iyi bir korugan gibidir. Üzerinde gri bir palto olan Mürüvet hanım, çizgili pijamalarını giymiş olan çocuklarını kucaklar ve hep birlikte banyo küvetinin içine uzanarak pencerelerden giren mermilerden kendilerini korumaya çalışır. Ayşe hanım, kucağında kızı Işıl ile sağ köşeye, lavabonun sağ tarafına çömelir. Növber hanım ise kapıyı eli ile sıkı sıkıya kapatabilmek için kapının hemen yanına sağ tarafa oturur. Ev sahibi Hasan Efendi eşi Feride Nine’yi tuvalete kapının arkasına saklar ve banyoya gelerek lavabonun sol tarafına büzüşür. 

Rumlar Severis Un fabrikası üzerindeki makineli tüfeğin koruması altında evlere önce uzaktan ateş ederler. Özellikle de köşedeki beyaz tek katlı evin kuzeye bakan, kapının hemen yanındaki odasının pencerelerini ateş yağmuruna tutarlar, olmaya ki eve yaklaşırken o odada olan birisi kendilerine ateş edip vurabilir düşüncesi ile. Beyaz evden kendilerine karşı ateş açılmayınca daha da cesaretlenen Rum caniler, giriş kapısının önüne gelip kilidine ateş ederler ve sonra da tekmelerle kapıyı kırarak içeri girerler.

Ellerinde otomatik tüfek tutan iki cani, “Taksim istersiniz ha!” diye bağırarak her tarafa gelişi güzel ateş eder ve soldaki odaya çabucak göz attıktan sonra ileri seğirterek, önlerindeki kapıdan hole geçip soldaki yatak odasına yönelirler ve tekrar ateş etmeye başlarlar. İçlerindeki hınç önlerine çıkan her tür canlıyı öldürmelerini emrediyordu.

Bu odada işleri bitince hızla önlerindeki ara kapıdan geçip, mutfağın önündeki hole gelirler ve soldaki ikinci yatak odasına da ateş ederler. Yataklara, yatak altlarına ve dolaplara. Arkadaki grup da önce sağdaki misafir odasına dalar, sonra da ateş ederek mutfağa geçer. Ufacık banyo odasının içine sığınan masum ve savunmasız Türkler ise birbirlerine sarılmış Rumların kendilerini bulmaması için dualar ediyorlardı. Küvetin içinde Mürüvet hanım, üç çocuğuna sıkı sıkı sarılmış, bedenini siper etmişti. Ayşe hanım kızı Işıl’ı kolları ile sarmalamış, sırtını köşeye dayamış, lavabo ile köşe arasına sokulmuştu, Növber hanım, kapının açılmasına mani olabilmek için kapının dibine çökmüştü. Hasan dede de, o küçücük banyonun içinde, lavabonun sağ tarafı ile küvetin arasına büzüşmüştü. Nefes bile almıyorlardı. Sadece Allah’a dua ediyorlardı.

Kapıyı eli ile sıkı sıkı kapalı tutmaya çalışan Növber hanım, elinden kötü bir yara alır ve yana kaykılarak kapının önüne yığılır. Kapının tam karşısında yer alan banyo küvetinin içindeki Mürüvet hanım ve üç çocuğu ise küvetin içine yığılırlar. Kapıyı kırarcasına açmaya çalışan Rumlar, Növber hanımın kapının önüne yığılması nedeni ile kapıyı birazcık aralayabilirler ve o aralıktan sağa ve öne doğru tekrar ateş ederler. Vefakar anne ve çocukları o anda şehit olurlar. Etraf bir anda kan gölüne döndüğü için Rum caniler hepsini öldürdüklerini sanarak hemen yan taraftaki tuvalete yönelirler. Kapıyı açamazlar ama kontrplak kapıdan içeriye onlarca mermi sıkarlar. 

Kapının arkasına saklanmış olan Feride nine başına isabet eden kurşunlar nedeni ile anında şehit olur ve yere yıkılır. İçeridekilerin öldüğüne inanan iki cani geri çekilir ve diğer üç cani de banyo kapısının önüne gelip sıra ile aralıktan içeriye ateş ederler. Acımasızca silahsız, korumasız ve masum insanlara ateş eden Rumların silahından çıkan kurşunlardan birisi, önce kızı Işıl’ın dizini parçalar sonra da Ayşe hanımın bir bacağından girip diğer bacağından çıkar.  Ayşe hanımın ayağında büyük bir yara açılır. Feride nine ile banyoya çocukları ile saklanan Mürüvet hanım ve çocukları şehit olurken, Hasan Yusuf Gudum ile birlikte Ayşe hanım, kucağındaki kızı Işıl ve Növber hanım ağır yaralanırlar.  

İngiliz gazetesi Daily Express gazetesinin iki muhabiri Rene ve Daniel Lefkoşa’nın Kumsal mahallesi İrfan bey sokağı 2 numaralı evine girdiklerinde, gördükleri korkunç manzaraları gazetelerine şu şekilde yansıtmışlardı:

“Kumsal mahallesi İrfan bey sokağı 2 numaralı eve girdiğimizde tüyler ürpertici bir manzara ile karşılaştık. Annenin saçları bir de çocuklarına sarılmış sağ kolu, kanlanmış parmakları… Bağrına, kalbine bastırıyor hala çocuklarını. Banyonun bir diğer köşesinde başka bir kadın vardı. Gözleri iri, kımıldayan tek tarafı o kalmış. Beline ayaklarına kurşun yemiş. Yanında iki yaşında bir çocuk var.  Onunda ayaklarına kurşun sıkmışlar. Fakat ağzında emzik, gülümsüyor. Tavanda… Et kan pıhtıları sarkıyor. Yazamıyorum. Görmüyorum ki daktilonun tuşlarını, harflerin yerlerini… ”

Dünya basınına büyük zorluklar ile sızdırılan küvetteki cesetlerin görüntüsü, akıllardan silinmeyerek Kıbrıs Türklerine yapılan zulmün simgesi olmuştur.  Bu vahşi olayın yaşandığı ev, bugün Lefkoşa’da Barbarlık Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır. (** Kaynak - Gazikent)

Derleme @erolkaranet - 21.12.2021 Güncelleme 23.12.2022

#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.