Cuma namazı kılmak için yola düştüğümde, İstanbul Fatih'te sokak aralarında yürümeye başladım.. Eski İstanbul'un bu mütevazi semtinde dolaşırken camilerin yakınlığı hoş bir atmosfer veriyor. Bir çok alternatif içerisinde istediğiniz bir camiye ulaşım imkanı bulabiliyorsunuz.
Ezanın okunmasına 15 dakika kalmıştı, gelişi güzel bir sokağa girdim.. Yürüdüğümde tam karşıma varlığından habersiz olduğum bir camiya rast geldim.
Daha fazla vakit kaybetmek istemediğim için içeriye girip, ön safta oturacak yer aradım. Ve uygun olan yere oturdum.
Cuma namazını eda etmiş, bir diğer kapısından çıkmak üzere avlu boyunca yürüdüm. Cami minaresi dikkatimi çekmişti. Bir kaç camide örneği gördüğüm minarenin dışında farklı bir yapı göremedim. Objektifime yansıyacak bir görüntü yok gibiydi.
Dış kapı yoluna yöneldiğimde sağ taraftaki hazireyi görünce içim sızladı. Mezarlık talan edilmiş , terk edilmiş ve otlar bürümüştü. Cami haziresindeki manzarayı resmettim. Bir başka yazımın konusu yaptım. Dışarıya çıktığımda taş kapının duvarında üç adet tabeladan caminin adını öğrendim.
Fatih Müftülüğü Bıçakçı Alaaddin Cami, İskenderpaşa Kız Kuran Kursu ve Bıçakçı Alaaddin Cami Gençlik Merkezi
Burası İskenderpaşa Mahallesi Molla Hüsrev Sokak üzerinde bulunan bir cami idi.Cami, iki mahalle arasında geçişi de sağlayan büyük bir avlu içinde yer alıyor.
Araştırmalaırmda buranın bir zamanlar bir tekke olduğunu öğreniyorum. 19. yüzyıl başlarında Celvetî ve Sa’dî tarikatlarına da hizmet vermiş. Her ne kadar Bıçakçı Alaaddin Caminin Unkapanı üzerinde Zeyrek mahallesinden Kadınlar Pazarına çıkan yolun hemen girişinde sol tarafta olduğunu biliyordum. Ama, aynı isimde bir çok cami adının olduğuna çok tanıklık ettiğim için aldırmadım.
Araştırmalarımda edindiğim bilgiye göre; Sümbül Efendi halifelerinden Şeyh Alâeddin Ali Kefevî (Ö.1562) 16. yüzyılın ilk yıllarında burayı mescid-tekke olarak yaptırmış. 1630’lu yıllarda Veziriazam Bayram Paşa'nın mescide minber koydurmasıyla camiye dönüşmüş. 19. yüzyıl başlarında, Celvetî ve Sa’dî tarikatlarına birlikte hizmet veren mescid, tekkelerin kapatılmasından sonra sahipsiz kalmış ve pek çok tekkenin akıbetine uğrayarak harap olmuş.
Vakıflar Genel Müdürlüğü desteği ile 1974-1977 yılları arasında bir sıra kesme taş ve iki sıra tuğla ile yeniden inşa edilmiş. Cami, son hali ile Osmanlı mescidlerinin görünümüne kavuşmuş.
Alt katında İskenderpaşa Kız Kuran Kursu bulunuyor. Hemen yanında ise, Bıçakcı Alaaddin Cami Gençlik Merkezi yer almış. Caminin dışına çıkıp, sokağa baktığınızda bir çeşmenin yer aldığını görüyorsunuz.
Kayıtlarda çeşmenin adı Ahmed Hulusi Paşa olarak geçiyor Çeşmenin musluğu yok ancak suyu güldür güldür akıyor. Suyun, cami bahçesi içinde bir kaynaktan geldiği, temiz olduğu, içilebilir olduğunu ve soğuk oluşu ile birlikte tercih edilen su olduğu söyleniyor.
Yapılış Tarihi: Hicri 1246 / M. 1830 – 1831 Tamir tarihi olarak H. 1313 / M. 1896 belirtilen kitabede şunlar yazılı
İnşa Kitabesi;
Ve sekâhum rabbuhum şerâben tahûrâ (el-İnsan / 21)
Ve ce’alnâ mine-lmâ-i kulle şey-in hayy (el-Enbiyâ / 30)
Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ (el-İnsan / 18)
Tamir Kitabesi;
Sâhibü’l-hayrât rikâb-ı hümâyûn kâim-makâmı merhûm Ahmed Hulûsî Paşa ile halîlesi merhûme Nefîse Hanımın ruhları için Fâtihâ Tecdîden taʽmîr-i târihi – H. Zilkade 1313 - R. Nisan 1312 ( Çeşme Bilgileri )
Cami haziresinde, 1658 yılında vefat eden Süleymaniye şeyhi Mısrî Ömer Efendi ve 1650 yılında vefat eden şair ve devlet adamı Azmizâde Haletî Mustafa Efendi’nin mezarları da burada bulunuyor.Bıçakçı Alaaddin Camii'nin en ilginç tarafı, tuğladan yapılmış minaresidir. Şerefe yerine gövde üzerinde külâhtan evvel, pencereli ezan okuma mahalli konmuş. Caminin doğu yönünde, Osmanlı üslûbuna yakın, mermerden ve sekizgen bir şadırvan yapılmış. Şadırvanın çatısı, üzeri kurşun kaplı külâh şeklinde olup sekiz mermer sütun tarafından taşınmaktadır.