
Bismillahirrahmanirrahim
Sevgili Müslümanlar,
Bildiğiniz gibi, iki yıla yaklaşık bir zamandır pandemi denen bir musibetle dünya halklarıyla birlikte ümmeti Müslümanlar bir salgın hastalığın pençesinde günler geçiriyor. Bir çok musibetin varlığı ile birlikte dünya imtihanımız sürmektedir.
Sabırla, sebatla mücadele etmek zorunda kaldığımız bu salgın hastalık olsun, diğer dertlerimiz olsun elimizden geldiğince tedbirler alarak tevekkül ederek bitip gitmesini bekliyoruz.
Devletimiz, hamd olsun gerekli tedbirleri alarak bu salgın hastalığın hafif bir şekilde atlatmamıza çalışmaktadır. Bir çok tedbirler alınmasını bizlere emretmektedir. Ne var ki, bu tedbirleri alırken içimizdeki bazılarımızın söylenen tedbirleri almaktan imtina ettiğini üzülerek görmekteyiz.
Bilhassa maske konusunda takmamakta diretenlerimiz de ne yazık ki çoğunluğu teşkil etmeye başlamıştır. Oysa, maske takan karşısındaki insandan kendisini korumaktadır. Ola ki, karşısına gelen kişinin nefesine, virüsleri soluma yoluyla burnuna, ağzına farkettirmeden gönderebilir. Öyle ya da böyle bu nefesin vücudunuza gelmesini önleyen maske ile nispeten tedbir almış oluyoruz. Tedbiri alıp, Allah'a sığınarak, bilmediğimiz bu musibete karşı maske ile kendimizi korumaya çalışıyoruz. Ve dua ediyoruz. "Allah'ım, tedbir almaya çalışıyoruz. Daha fazlasına gücümüz ermemektedir. Senden bu bilinmeyenlere karşı bizleri korumanı diliyoruz, diye dua ettiğinizde, Rabbimiz merhametiyle bizlere yardımcı olacaktır.
Ancak, maske ne ilaç ne, aşı ne, deyip bunlara gereken ilgiyi göstermezsek kabadayılığın sonunda yaşanacakları düşünmek bile istemiyorum
Bunları hepiniz biliyorsunuz Lakin geçenlerde yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istedim.
Cemaatimizden bir kardeşimiz. Beş vakit üstüne beş vakit koyan, sakalı ile, kılık ve kıyafeti ile ehli iman gözüken, camiyi seven, camilerde dini sohbetlere katılım gösteren, derviş sanılan, derviş diye hitap edilen bir kardeşimiz ile yolda yürüyorduk. Maske kullanmadığını fark ettim. Neden takmıyorsun, dedim. Takmak istemiyorum diye cevap verdi
Devlet bunu emretmedi mi, kendi sağlığımız için gerekli değil mi ? diye sorduğumda aldığım cevap çok vahim idi. Ben takmak istemiyorum, dedi. iyi ama develete itaat farz değil mi ? Sen bunu iyi biliyorsun dediğimde verdiği cevaba bakın "Ben bu devlete itaat etmem" Nedeni ne imiş, devlet şeriat hükümlerine göre yönetilmiyormuş.
Kıymetli cemaat, Kur'an-ı Kerim'de Allahu Teala bize şöyle bildiriyor.
Bismillahirrahmanirrahim
"Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir."(Nisa 59 - Diyanet meali)
Okuduğum ayeti kerimde kime itaat etmemiz gerektiği net olarak belirtilmiştir. Allah'a, Resule ve devlet başkanına yani devlete.. Ne zamana kadar itaat edilir, dinden çıkmanızı istediği zaman. Bunun dışında hoşunuza gitsin gitmesin devletin her emrine uymak zorundasınız.
"Bu şeriat devleti değil" diyerek doğup büyüdüğün, her türlü imkanından faydalandığın, eğitim, öğretim, barınma, sağlık, seyahat, sosyal yardım hizmetlerinden faydalandığın bir devlet için bu sözü diyemezsin. Bu resmen fitneliktir.
Allah-u Tealanın bu emri dışında alemler rahmet olarak gönderilmiş, en büyük ve mükemmel bir yönetici, bir devlet lideri , bir devlet başkanı olan peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa salli aleyhi ve sellem efendimizin veda hutbesinde biz müminlere vasiyet olarak bıraktığı, şu sözlerine de dikkatinizi çekmek istiyorum.
"Eğer üzerinize Habeşî ve burnu kulağı kesik bir köle, emir tayin edilse, sizi Allah'ın Kitabı ile sevk ve idare ettiği sürece, onun emirlerini dinleyiniz ve itaat ediniz." (İbn Mâce, Cihad, 39; Buhârî, Ahkâm, 4)
Ne diyor, Resullullah aleyhisselam "Habeşî ve burnu kulağı kesik bir köle" bir Müslüman köle olmaz. Köleler, Müslüman olmayan insanlardan olur. Yani, hiç hoşunuza gitmeyen biri , bir gayrimüslim köle bile size başkan olarak tayin edilse o kişiye itaatten söz ediliyor.
Bugün, hamd olsun yöneticilerimiz Müslüman. Verdikleri kararlar hoşumuza gider ya da gitmez, uymak zorundayız. Ben itaat etmem diyerek, halk içinde dolaşarak, hem de yukarıdaki sözünü ettiğim insan özelliklerine sahip olanların fitnelik yapması, halkı devlete karşı kin ve isyana sürükleyen sözler sarf etmesi dinen caiz değildir. Ben Müslümanım, diyerek ortada dolaşanların bu kelimeleri sarf etmesi ihanettir.
Yine bir hadisi şerifte, İbni Ömer Radıyallahu Anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve sellem “Bir müslümanın, günah işlemesi emredilmediği sürece, sevdiği veya sevmediği bütün konularda devleti yöneten kimseye itaat etmesi şarttır. Bir günah işlemesi emredildiği zaman ise kimseyi dinleyip itaat etmez.”(Buhârî, Ahkâm 4, Cihâd 108; Müslim, İmâre 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 87; Tirmizî, Cihâd 29; Nesâî, Bey’at 34; İbni Mâce, Cihâd 40)
Buradan anlıyoruz ki, idâreye baş kaldırarak, kargaşa çıkararak hak almaya kalkışılmaz. Emredilen , yapılması istenilenler hoşumuza gitmese de yöneticilerinizin kararlarına karşı sabır ve tahammül göstermek zorundayız. Gücünüzün yetmediği yerde, Allah-u Teala'ya sığınarak yardım istememiz tek çaredir.
Kıymetli Müslümanlar,
Süleyman Aleyhisselamın yaşadığı bir kıssadan söz edeceğim.
Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir dervişin kırdığından şikayetle Hz. Süleyman’a gelmiş. Hz. Süleyman da dervişi huzuruna getirtip sormuş "bu kuşun kanadını kırdın?" diye sorar. Derviş, kendini haklı çıkartacak şekilde bir savunma içine girer.
- Sultanım, Allah bu mahlûkatı bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta “Gel beni tut, ne istiyorsan yap,” dedi.
Bu sözler üzerine adamı haklı gibi gören Hz. Süleyman kuşa "Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun.
Kıymetli cemaat, kuşun verdiği cevabı dikkatle dinleyiniz. Az önce söylemek istediklerimin adeta özeti olan şu sözlere dikkatle bakınız. İbret alınız.
"Efendim der kuş. Ve sözüne devam eder. "Ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım. Fakat bundan bana zarar gelmez diye rızkımı aramaya devam ettim bekledim." deyince bu savunmanın haklılığına karar verir, yüce peygamber. Ve adamın cezalandırılmasını ister. Kısasın yapılmasını , dervişin kolunun kırılmasını isteyen peygambere kuş müdahale eder. "Efendim, böyle yapmayın!" diye feryat etmeye başlar.
- Ne yapayım? diye sormuş Hz. Süleyman aleyhisselam.
- Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar. Siz bunu derviş kıyafetinden, libasından sıyırın! Sıyırın ki benim gibi kuşlar aldanmasın!.."
Kıymetli Müslümanlar.
Kılığa kıyafete bakarak kimse hakkında karar vermemek gerekir. Kalplerde gizli olanı Allah c.c bilir. Bizler bilemeyiz. Karşınızdaki bir insan sizi Allah'a, resulüne, devlete isyan etmeye, harama, fuhuşa, günaha sürüklüyorsa uzak durun. Bunun ister derviş kıyafetli ister farklı bir elbise içinde bulunması sizi yanıltmasın.
Müslüman uyanıktır. Müslüman aldanmaz. Bunun için bu tür konuşmaları yapanların sözlerine aldırış etmeyiniz.
Vaazımı şu hadisi şeriflerle nihayet vermek istiyorum.
Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Kim bağlılık sözü verdiği devlet başkanına karşı sebepsiz yere itaatsizlik ederse, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın huzuruna, tutunacağı hiçbir delili bulunmaksızın çıkar. Devlet başkanına bağlılık sözü vermeden ölen kimse, Câhiliye devrinde ölmüş gibi olur. ” (Müslim, İmâre 58)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş, bana karşı gelen Allah’a karşı gelmiş olur. Devlet başkanına itaat eden bana itaat etmiş, devlet başkanına karşı gelen bana karşı gelmiş olur. “ (Buhârî, Cihâd 109, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 32, 33. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 27; İbni Mâce, Mukaddime 1, Cihâd 39)
Ebû Bekir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Kim devlet başkanına ihânet ederse, Allah da ona ihânetinin cezasını verir. “ (Tirmizî, Fiten 47. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 42, 49)
Hz. Huzeyfe'nin rivayet ettiğine göre, Resullulah aleyhisselam buyurdu ki,
"Benden sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacaktır."
"Ben buna yetişirsem ne yapayım, yâ Resûlâllah?" diye sordum.
"Dinler ve itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile yine dinle ve itaat et." diye buyurdular." (Tac, III/44-45)
İbn-i Abbas (ra)'dan gelen bir başka rivâyete göre Nebi (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Her kim emîrin yapmış olduğu bir şeyi kötü görürse sabretsin (isyanla hareket etmesin). Çünkü her kim sultana (itaatten) bir arşın ayrılırsa cahiliyyet ölümü ile ölür." (Buharî, Kitabü'l-Fiten)
Yöneticilerden " Allah’a karşı gelme" konusunda bir emir gelmedikçe itaat gerekir. Efendimiz, “Allah’a isyan olan yerde kula itaat yoktur” buyurmuştur. Her haksızlık için hemen anarşiye yol açmak bir Müslümana yakışmaz.
Konuyu İmam Müslim’in rivâyet ettiği bir hadis daha da açıklamaktadır:
Seleme İbni Yezîd el-Cu’fî, Resûlullah’a -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Ey Allahın Nebîsi! Kendi haklarını bizden isteyen, fakat bizim haklarımızı vermeyen yöneticiler başımıza geçerse, bize nasıl davranmamızı tavsiye edersiniz? diye sordu. Hz. Peygamber yüzünü çevirdi. O tekrar sordu. Hz. Peygamber yine yüzünü çevirdi. Sonra tekrar sordu. Bu arada Eş’as İbni Kays, Seleme’yi çekti. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem tam o sırada şöyle buyurdu:
“Dinleyin, itaat edin. Onlar kendi yüklendiklerinden, siz de kendi yüklendiklerinizden sorumlusunuz. Yapmazlarsa vebâli onlaradır. Siz de dinleyip itaat etmek ve başkalarının haklarına riâyet etmekten sorumlusunuz. Siz üzerinize düşeni yaparsanız, Allah mükâfâtınızı verir” (Müslim, İmâre 49) buyurmuştur.
Ve son olarak, Siyer-i kebîrdeki 41. hadîs-i şeriflerde "Emîre isyan eden kimseye Cennet haramdır." diye buyurulmuştur.
Allah'a emanet olunuz, cumanız mübarek olsun
Hazırlayan - Erol Kara - @erolkaranet - 22.10.2021