Kurban.. Müslüman olanlar arasında gücü yetenin "Kurban Kes" emri geldikten sonra yerine getirmekle yükümlü oldukları bir ibadet..
Mezhepten mezhebe değişen icabet şeklinde kalbi iman ile, yaradana şükür duygusu ile dolu olanların bayram havasında yaşadıkları bu ibadet şeklinde amaçlanan "Yaradana kavuşmak" arzusu yatmaktadır.
Hazreti Adem Aleyhisselamın oğulları Habil ve Kabil ile başlayan süreçte Hazreti İbrahim Aleyhisselam'ın kıymetli ve sevgili oğlu Hazreti İsmail aleyhisselam ile devam ederek kıymetli ve alemlerin efendisi sevgili peygamberimizin (salat ve selam onun üzerine olsun) kızı Fatıma annemizle ( Allah ondan razı olsun) olan diyaloğu ile pekişen kurban olayı gerçekten iman edenlerin sevincidir.
Ve her şeyin ötesinde Kuranı Kerim'de Allah-u Teala'nın emirleri doğrultusunda icabet etme zorunluluğu altında heyecanla, şevkle yaşanılan bir olaydır, kurban..
Ve kurban "din"i olarak bugün farklı boyuta çekilmeye başladığında sormak zorunda kalıyoruz.
Siz kurbanı "din"i olarak mı yoksa "din"lendirerek mi sofralara getireceksiniz.
Açıklayınız.
Kurban, öyle üç beş kuruş sayıp aldığınız, birkaç kişi bir araya gelerek şöyle cüsseli bir hayvan alsak sözlerinden çok öte ilahi bir emirdir.
İşte Allah-u Teala, biz kullarına kurban konusunda balkın neler diyor
“Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.” (Kevser 2)
– Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. (Saffat 107)
– Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. (Bakara 196)
– (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “And olsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti. (Maide 27)
– Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kabe’ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki adil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. (Maide 95)
– Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi, haram ayı , hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah’ın bildiğini ve Allah’ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir. (Maide 97)
– “… Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin” (Hac 28)
– Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kabe)’dir. (Hac 33)
– ‘’Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hac 34)
– “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hac 36,37)
– Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke’ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkâr edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık. (Fetih 25)
Ayetler açık seçik anlayalım , diye bize indirilmiştir. Bu konuda sevgili peygamberimizin emirlerine geçmeden önce yukarıda koyu olarak geçtiğimiz yerleri de bir kez de okumanızı rica edeceğiz.
"Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes." "kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin" ve "canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin." sözleri üzerine düşünün:
Allah kurban kesildikten sonra , kesenin yemesini emrediyor. Sonra yoksula istese de istemese de ver diyor.
İşte bu "din" üzerine emredileni yapanın kurbanı "dini" oluyor
Bir de "din"lendirilmiş kurban olayında derin dondurucuların, buzdolapların, kilerlerin, soğutcuların vs.nin çokça düşünüldüğü bir durum var ki, bu da kesilen kurbanın üzerinde hakkı olanların faydalanmaması açısından "benin kurbanım 40 kg çıktı, senin kurbanın kaç kg çıktı" sözleri altında ve tabii ki yayın organlarında bunların nasıl saklanacağının nasihat altında biriktirmemiz konusunda tavsiyeler odaklı bir kurban olayımız var. Şöyle saklayın böyle saklayın vs..
"Din"lendirilmiş kurban ...
Artık "dini" kurban ile "din"lendirilmiş kurban konusuna biraz değindikten sonra son sözlerimize peygamber efendimizden "emir"leri alalım.
Aslında kurban ile ilgili pek çok Resullulahın emri vardır. Bunları öğrenmemiz gerekir. Buraya alacağımız olan sözlerin de ise yazımızın konusunda olan "din" ışında kurban ile olan ilişkimize dikkat çekmek istiyorum
Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam], kurban bayramı günü, kızı Hz. Fatıma (r.a.)'ya şöyle buyurur.
"Ey Fatıma! Kalk, kurbanının yanında bulun, şunu iyi bil ki; onun kanından yere düşen ilk damla ile, işlemiş olduğun günahların tümü affedilir. Kurban kesilmeden önce şöyle dua et: 'Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi içindir. Onun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanlardanım.'"
Bu sırada Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam]'ın yanında bulunan sahabeden İmran b. Husayn şöyle bir soru sorar:
Ey Allah'ın Resulü! Bu (bağışlanma ve sevap) yalnız senin ehl-i beytine mi mahsustur, yoksa tüm Müslümanlar için de durum aynı mıdır?
Resulü Ekrem [aleyhissalatü vesselam] da:
"Tüm mü'minler için aynı sevap vardır" buyurur. (Heysemi, Mecmeu'z-Zevaid, c. IV, s. 17; Hakim, el-Müstedrek, c. IV, s. 222.)
" Kurban bayramının vakti geldiğinde peygamber efendimiz ile birlikte beraber hazır bulundum. O namazını kıldı ve namazı bitirip selam verdi. Bunun üzerine Allah resulü buyurdu "Kim namazdan önce kurbanı keserse yalnızca nefsi için kesmiş olarak sayılır. Kim ise namazdan sonra kurban ibadetini yerine getirirse o kişi bütün Müslümanların sünnetine uymuş olarak sayılır. " - Müslim
– Berâe radiallahu anh şöyle rivayet etmiştir: Dayım Ebu Bürde kurbanını namazdan evvel kesti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Senin bu koyunun yalnız et içindir” buyurdu. Ebu Burde: “Ey Allah’ın Resulü! Bende bir keçi oğlağı var” dedi. Hz. Peygamber: “Onu kurban et. Fakat senden başkasına yaramaz” buyurdu. Sonra da şunları ilâve etti: “Her kim namazdan evvel keserse ancak kendi nefsi için kesmiş olur. Her kim namazdan sonra keserse kurbanı tamam olmuş ve müslümanların sünnetine uymuş olur.” (Müslim)
– Enes radiallahu anh şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber aleyhisselam kurbanın birinci günü: “Her kim namazdan evvel kurbanını kesmiş ise iade etsin” buyurdu. Bunun üzerine birisi kalkıp: “Ey Allah’ın Resulü! Bu, et yeme arzu edilen bir gündür” dedi de komşularının ihtiyacından bahsetti. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendisini tasdik eder gibi oldu. O kişi: “Bende bir oğlak vardır ki bence et için kesilen iki koyundan daha iyidir. Onu (kurban olarak) keseyim mi?” diye sordu. Hz. Peygamber da ona müsaade etti. Ben onun aldığı bu müsaadenin başkasına ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Hz. Peygamber iki koç kesti. Ardından insanlar küçük bir koyun sürüsüne doğru gidip sürüyü aralarında taksim ettiler yahut parçalara ayırdılar. (Müslim)
Âişe (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun.” (İbn Mâce, Edahî: 3)
Burada dikkat etmemiz gereken, kurban sahibinin keseceği hayvanın yanında bulunma şartı, namazdan sonra kesilmesi ...
Şimdi ey Müslümanlar, Diyanet İşleri Başkanlığı dahi olsa kurumların, vakıfların, derneklerin, marketlerin senin üzerine vacip olan kurbanı vekalet yolu ile senden istemesi, gördüğünüz gibi yukarıdaki emirlere aykırıdır.
Şu kadar kg et, şu kadar kemik, şu kadar sakatat sana göndereceğim demeleri hatadır,.
Falan ülkede keseceğim bana güven diyenlerin yaptıkları kandırmacıdır.
Kurbanını bayram namazından sonra, göz önünde kestirmen, biraz yemen, ailene yedirmen ve akraba ve yoksula dağıtman, artanı tasadduk etmen, ailen için saklaman emirdir.
BUNUN ÖTESİ YOKTUR.
Artık kurbanınızı hangi "din" üzerine yerine getireceksiniz, siz bilirsiniz.
Erol Kara - 17.07.2021