
"Allah’ın hakkı üçtür" sözünü pek çoğumuz rahatlıkla kullanmışızdır. Bu cümleyi hemen hemen her yaşta her yerde duymuşuzdur. Hatta bir yakınımız herhangi bir bir işi yapamadığında, "bir daha dene belki üçüncüsünde olur. nasıl olsa Allah'ın hakkı üçtür" demiş olmamız da bu alışkanlıktan doğmuştur.
Yaşadığımız din mükemmel bir anlayış üzerine kurulu olsa da, bir çok toplumların ve anlayışların etkisi altında yaşayan insanın dini olması gerekenden farklı bir boyutta algılaması sonucunda farklı inanç kuralları, iman bilgileri noktasında bilemeden yaptığımız, elimizde olmadan edindiğimiz hataların olmasına da neden olmaktadır.
"Allah’ın hakkı üçtür" sözü de bundandır. Ancak kudreti sonsuz olan Rahman ve Rahim olan Allah c.c kullarına sınırsız tevbe etme imkanı, rızayı kazanma konusunda sınırsız bir hak vermektedir. Ve her ne kadar abdest alırken uzuvların üç kere yıkanması, tespihlerin üçer kez söylenmesi gibi bir takım kurallar varsa da bunları yapmada bir kerenin farz birden fazla yapmanın sünnet olduğunu da biliyoruz. Yani, bir insan abdest alırken uzuvlarını bir kere yıkasa esas olanı yerine getirmiş (farz) olur. Birden fazlasını yapması ise peygamberi sevdiğimizi, onun gibi yapmayı arzuladığımızı ve sonuçta onun şefaatine nail olmamıza vesile olacağı inancıyla yerime getirilir.
"Allah’ın hakkı üçtür" sözünü kullanmanın, insana bir şey kazandırdığı asla söz konusu değildir. Allah'ın sınırsız hak verdiği insan kendi arasında ölçü olarak bu sözü Allah'ın adını katarak ifade etmesi hatadır. Bunu kullanmak yerine "ben de kural üçtür ve ben sana üç hak veriyorum" derse bunda bir yanlış yoktur. Ancak konuya Allah c.c'ı katarak ifade etmesi, Allah c.c adına konuşmuş olması hatadır, tehlikelidir.
"Allah’ın hakkı üçtür" sözü dini kaynaklarda yani ayet, hadis gibi kavramlar bütününde yer almamaktadır. Allahü Teala’nın insana yalnız üç hak verdiği konusunda güvenilir bir kaynak yoktur.
"Üç" kelimesiyla sınırlanan tümcelerim nereden çıktığını biraz tahmin edebilirsiniz. Tahrif edilmiş bir kitaba sahip olan Hristiyanlık aleminde teslis olayı bilinmektedir. “Tanrı üçtür” diyenlerin ve buna bağlı olarak bir çok şeyi üçle sınırlandırılmış olmasının zamanla İslam inancı içine katıştırılmış olması buna sebeptir.
“Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırıya gitmeyin ve Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Tanrı) üçtür” demeyin, bundan vazgeçin; hakkınızda hayırlı olan budur.” (Nisa Suresi, 171. Ayet) ayetinde de öğrendiğimiz gibi gayri müslimlerin "üç tanrı" sözü eleştirilmiştir.
Bir çok kaynakta İslamda üç sayısına önem verildiği belirtilse de bunun aslı yoktur. Bir çok kişi, üç kereden söz etse böyle bir durum söz konusu değildir. Bir Müslüman iman esaslarını yerine getirirken üç kere olayından bağımsız olduğunu bilmelidir.
Hristiyan inancında 'Baba-Oğul-Kutsal Ruh' üçlemesi, Mısır mitolojisinde 'İsis-Osiris-Horus' , Hint felsefesinde tanrının "Yaratıcı-Brahma, Koruyucu-Vişnu ve Yok edici-Şiva" gibi üç yüzünün olduğu kabulü İslam'ın dışında tutulan, tutulması gereken kavramlardır.
Belirttiğimiz gibi, üç sayısının,üçlemenin İslam dininde farklı bir yer yoktur. Buna küçük bir örnekle yaklaşmak istersek, kainat yedi günde yaratıldı. Dört büyük Peygamber dört büyük kitap veyahut dört büyük melek sayılır. Her şeyden öte "Allah birdir"
Sonuç olarak, gerçekten iman eden bir Müslüman kendi dinini tam olarak öğrendiğinde bu üç olayının ve yazımızın teması olan "Allah'ın hakkı üçtür." sözünün doğru olmadığını bilecektir.. Rahmeti sonsuz olan Allah'ın kudreti, insana verdiği imkanlar, tevbe etme imkanının sınırsız olması "üç" sınırlamasının mantıksızlığını göstermektedir.
Erol Kara - 05.07.2021