Her ne kadar Kur'an-ı Kerim'de "Cami" kelimesi geçmese de Müslümanların ibadet için toplandıkları büyük yapılara en sık kullanılan "Cami" adını veriyoruz. Öyle ki, cami olarak adlandırılmayacak olan küçük yerlere, "namazgah"lara da dahi "cami" diyoruz.
Oysa,Allah c.c ibadethane olarak kullandığımız yerleri "mescid" olarak nitelendirilmiştir.
Cami sözcüğü, aynı zamanda Allah'ın 99 isminden biridir. Cami "istediğini istediği şekilde, istediği zaman, istediği yerde toplayan" anlamına gelmekle birlikte, kelimenin dört büyük melek olan Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil ( Hepsine selam olsun ) baş harflerinden oluştuğuna dair iddialar da bulunmaktadır.
Bizler her ne kadar cami kelimesini benimseyip özel olarak yapılmış tüm ibadethanelerimize bunu kullanmışsak da Cuma namazı kılınan yerlere Cami, Cuma namazı kılınamayan yerlere de mescit denildiğini unuttuk gitti. Bu kavram, Osmanlılarda vardı. Minaresiz ibadet edilen yerler ile bazı kurum ve kuruluşlarda ibadet için ayrılmış ufak mekânlara mescit denildiğini, ara ara bu şekilde kullananların varlığına da işaret etmek istiyoruz. Bununla birlikte, herhangi bir alanda ibadet etmeye yarayan, boş ve imarsız mekânlara namazgâh denildiği de rastlamaktayız.
Gelelim A'dan Z'ye Cami ile ilgili terimlerin ne anlama geldiğini öğrenelim
Fil ayağı:(Paye) (Pil paye) : Büyük kubbeli yapılarda kubbe yarım kubbe ya da tonozları taşıyan kalın kâgir ayaklar, bunlar çokgen, kare ya da dikdörtgen planlı duvar örme yöntemiyle yapılmış düşey taşıyıcıdırlar.
Ayak: Kemer, kubbe, çatı ağırlıklarını taşıyan dayanak. Taş, tuğla, ahşap, sütun şekillerindedir. Büyük camiler altıgen veya sekizgen ayaklıdır.
Lento: Ahşap veya taş kiriş.
Hatıl: Duvar arasındaki kiriş
Kaide: Sütunun oturduğu alt kısım.
Kubbe: Camilerde başta olmak üzere yapılarda yarım küre şeklinde dam, kasnak kemer, tavan ve pencereleri vardır.
Kasnak: Kubbe tamburu.
Tonoz: Taş ya da tuğladan örülerek meydana gelen bir mimari tavan örtüsüdür.
Payanda: Taşıyıcı duvarların yüzeyine dıştan yapılan destektir. Kemer ve tonoz ağırlıkları sadece taşıyıcı
Kemer: Bir yapıda iki duvar ya da iki sütun arasındaki açıklığın üstünü örtmek için konulan yay biçiminde bir tür köprü
Kilit taşı: Kapatılmak istenen yere ahşap kalıp oturtulduktan sonra ahşap kalıbın iki yanından örülmeye başlanır. Tam tepeye gelince oraya hayati önemde bir taş konur ki buna kilit taşı denir. İşte kemere yıllar yılı Kemerlik yaptıran bu taştır
Üzengi ya da yastık taşı: Kemerin inşaası için ahşap kalıp yerleştirildiğinde iki baştan üzerine örme işi başlanan taşlara denir.
Bindirme taşı: Kemerlerin başlangıç yerindeki çıkıntılı yastık
Masif: Som: Parça halinde olmayan, Bütün, Yekpare
Mukarnas: Düşey bir yüzeyden üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmelik görevi yapmak için taş veya tuğladan küçük prizmalar şeklinde birbiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ada denir
Cami Ana Bölümleri
- "Muhavvata" / “Dış Avlu”,
- "Harem" / "İç Avlu" / "Revaklı Avlu",
- Ana İbadet Mekânı / Harim / Sahn,
- Son Cemaat Mahalli olarak ayrılabilir.
Dış avlu: Bu bölüme Harim denir. Burası camiye ait duvarlarla çevrili Ağaçlı ve çimenli dış avludur. Harimin bu bölümüne "Muhavvata" da denir.
İç avlu: Bu bölüme de Harem denir. Bu bölüm esas cami ile bitişik olup ortasında bir şadırvan ve de öğrencilerin ders gördüğü revaklar vardır.
Hazire ; Harimin, caminin kıble tarafına gelen kısmında saygıdeğer kişilerin mezarlarını bulunduğu bir bölüm vardır ki buraya hazire denir. Genelde Cami, medrese binasının bahçesinde yer alan, yaptıranın veya ilişkisi olanları caminin kıblesinde etrafı duvarla veya parmaklıklarla çevrili küçük bir mezarlıktır. Ayrıca arasta bölümüne de bu bölümden geçilir.
Harem bölümü: Osmanlı camilerinde ortasında genellikle şadırvan bulunan iç avluya denir.
Şadırvan. İç avlunun ortasında bol su akan havuz veya çevresi musluklu duvarlarla çevrilmiş abdest alma yerleri vardır. Buraya şadırvan denir.
Revak: Üstü örtülü, önü açık galeri ya da kemer altlarına denir. Revakların genellikle ön yüz Kemerli ve açık, arkası duvarlı, üstü tonoz, kubbe veya düz tavanla örtülüdür. Diğer adıyla sundurma
Harem-i Şerif Şadırvan bulunan avluya denir.
Tuvalet: Avluda yer alan eski taşlı ve yeni taşlı tek veya birçok bölümlü ayakyolu vardır.
Galeri: Üstü kapalı uzun koridor
Sertak: Revak kemerinin kapıya rastlayan orta bölümü daha geniş ve kemeri de daha yüksek olur ki, buna sertak denir.
Taç kapı: Büyük bir yapının ana girişinde yer alan, zengin biçimde süslenmiş anıtsal girişine denir. Taç kapıya “Portal ”de denir.
Sahn: Camilerde ibadet için ayrılmış bölümdür. Bir sahında, ortadaki büyük kısma “ana sahn” ya da “Kubbealtı sahnı”; yan kısımlara “sağ ve sol sahnlar”, arka kısma da “arka sahn” ismi verilir. Bu bölüme "Harm" ya da "Harim" diyen de vardır
Askı Topu: Camilerde kubbelerden aşağıya süs olarak sarkan zincirler ve kandilliklerle veya yumurta biçiminde, ucu püsküllü çini veya ahşap toplara verilen addır. Askı topuna “Süs askısı ”adı da verilir.
Kıble Duvarı: Camilerde mihrabın bulunduğu, kıble yönüne bakan duvara denir. Kıble duvarının diğer bir ismi de “mihrap duvarıdır.”
Kavsara: Mihrap ve kapı girişlerinin üzerinde yarım kubbe gibi olan yerlere denir.
Mihrap: Camilerin kıble duvarında bulunan ve imamın namaz kıldırırken durması için ayrılmış girintili kısma denir.
Minber: Camilerde hatibin yarısına kadar çıkıp hutbe okuduğu, merdiveni ve üstü külahlı bir sahanlığı olan cami elemanıdır.
Vaaz Kürsüsü: Camilerde genelde sol kısımda yer alan vaizlerin vaaz verdikleri kürsüye denir.
Revzen: Bir çeşit alçı penceredir. Camilerde genellikle pencerelerin iç ve dış yüzlerine birer revzen yerleştirilir. Bunlardan içeriye yapılan nakışlı ve renkli camlarla süslü olanlarına “içlik”, normal camlı olan dıştakine ise “dışlık” adı verilir.
Müezzin Mahfili: Namaz esnasında, müezzinlerin imamın tekbirlerini arka saflara işittirmek için tekrarladıkları yere denir.
Fevkaniye: Osmanlı camilerinde ana mekânın çevresinde yer alan galeri niteliğindeki katlara denir. Bunların bir kesimi Hünkâr Mahfili olarak kullanılabildiği gibi, kadınların namaz kılmasına da ayrılabilir. En üst tabaka kubbe eteğini izler. Fevkaniyeler in diğer bir ismi de “Tabaka"dır.
Maksure: Camilerde padişahların namaz kılmalarına ayrılmış, özel kapısı ve merdiveni olan yüksekçe yer.
Hünkâr Dairesi: Büyük camilerde padişahın abdest almasına ve dinlenmesine ayrılmış küçük yapıdır.
Hünkâr Mahfili: Osmanlı camilerinde padişahların namaz kılmaları için ayrılmış özel kapısı ve merdiveni olan parmaklıklı yüksekçe yere denir. Hünkâr Mahfilleri tüm camilerde bulunmayıp, genelde padişahın namaz kıldığı camilerde yapılmışlardır.
Kadınlar Mahfili: Kadınların namaz kılmaları için ayrılmış genellikle caminin üst katında bulunan bölüme denir.
Mükebbire = (Me’zene): Ezan okunacak veya tekbir getirilecek yer manasına gelir. Camilerde imamın tekbirlerini cemaate tekrarlamak üzere son cemaat müezzinlerine ayrılmış yerdir. Mükebbireler, son cemaat yerinin camiye bitişik olan duvarına açılmış bir pencerenin, balkon gibi dışarı çıkan bölümünden ibarettir.
Eyvan: Üç yanı kapalı, bir tarafı bütün genişliği ile bir avluya açılan yarı açık, üzeri genellikle tonozla örtülü karşılama mekânıdır. Özellikle gölgenin ve esintinin çok değerli olduğu kuru sıcak iklimlerde inşa edilmiştir.
Son Cemaat Yeri: Osmanlı camilerinde “sahn” denilen asıl namaz kılma alanına avludan girilen kapının iki yanında kalıp, avluya bakan revak altı mekânıdır. Zemini avlu döşemesinden yarım metre kadar yüksektedir. Bazı Son Cemaat Yerlerinde ayrıca bir de mihrabiye bulunur.
Mihrabiye: Bazı camilerde son cemaat yerlerinde, dışarıda, namaz kılacaklar için kıbleyi göstermek üzere bulunan bir ya da birkaç tane küçük mihrap nişine/nişlerine verilen ad.
Niş: Kendinden geniş bir mekâna açılan ve duvara oyulmuş, üstü kemerli ve mukarnaslı girinti veya hücre. Eskiden evlerdeki ocakları yanında kibrit koyacak duvardaki girinti
Mukarnas: Düşey bir yüzeyden üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmedik görevi yapmak için taş veya tuğladan küçük prizmalar şeklinde birbiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ada denir
Kürsü: En altta minarenin kaidesi olan kısım bulunur. Bu kısma Kürsü denir.
Pabuç veya küp: Minarenin kare ve geniş satıhlı poligonal kaide planından geçişi sağlayan bölümdür.
Gövde bölümü: Pabuçtan şerefeye kadar olan bölümdür
Şerefe: Gövdeden sonra gelen süslü kısımdır. Namaza çağrıyı bildirmek ve sala okumak için inşa edilmiş yer
Petek: Gövdenin devamı olan gittikçe daralan kısım.
Külah: minarenin konik çatısı
Âlem: Üstündeki hilale de mahçe ismi verilir. Minare ve kubbe tepelerindeki madeni tepelik hilal, lale, yaprak, Ay yıldız şeklindedir
Mahya: Damın iki meyilli yerinin birleştiği yere yani sırtın kirişine denildiği gibi, İki minare arasına çekilen ışıklı yazıya da mahya denir.
Medrese: Arapça ders kökünden geliyor. Ders verilen yer anlamına gelir.
Tekke: Tarikat etkinliklerin yürütüldüğü yerlere denir. Tekke gâh veya dergâh olarak ta anılır.
Zaviye: Han, kervansaray, derbent olmayan yerlerde yolcuların konaklama ihtiyacını karşılamak için kurulurdu. Tekkenin küçüğüne de denir.
İmaret: Bir külliyenin bütününe imaret dendiği gibi külliyeyi oluşturan cami, medrese, kütüphane öğelere de teker teker imaret denir. Ayrıca aşevi anlamında kullanılır. Aşevi olarak mutfak, kiler, ambar, fırın, yemekhane bölümleri bulunur
Bedesten: Eskiden kıymetli malların alınıp satıldığı eşit büyüklerdeki kubbelerle örtülü, kalın taş duvarlı demir kapılı, geceleri bekçilerle beklenen bir çeşit kapalı çarşı
Tabhane: Misafirhane. Dini yapıların bir bölümü olup, özellikle gezici dervişlerin misafir edildiği odadır. Evsizlerin, yoksulların barındığı Osmanlı dönemi hayır kurumlarından olup daha doğrusu misafirhaneye denirdi.
Gasilhane: Cenaze yıkamak için ayrılan yer. Ortasında teneşir tahtası su araçları, yıkayıcı elbisesi, çizmesi, önlüğü, tabut, tabut için yeşil örtü bulunur.
Musalla Taşı: Camilerin yanında, üzerine cenaze konulan ve önünde cenaze namazı kılınan masa biçimindeki taş sekiye denir. Musalla Taşı, Osmanlı camilerinde genelde caminin sağında yer alır.
Derleme : @erolkaranet - 04.06.2021