Mavera dizisinin Mervan'ı ve günümüz din tüccarları...
TRT'nin Ramazan ayı içerisinde her gece ekranlara getirdiği güzel bir dizi vardı. Mavera. İzlemeyenlere şiddetle izlemelerini tavsiye ediyorum. (Buraya Tıklayarak bölümlere ulaşabilirsiniz)
Mavera, Senarist İbrahim Ethem Arslan ve Mustafa Burak Doğu ile Yönetmen Doğan Ümit Karaca tarafından başarıyla ve emek harcanarak yapılmış bir dizi film.
Konusu ise, tarihteki ilk alperenlerin ve onlardan biri olan, tesir ettiği insanları iyiliğe yönelten, karşısına çıkan kötülüklere müdahale eden, tarihteki ilk ALPEREN olarak bilinen Hace Ahmed Yesevi'nin Bağdat'ta yaşadığı dönemi anlatması.. Dizide, Hace Ahmed Yesevi ve beraberindeki Türkistanlı üç derviş, Yusuf Hemedani tarafından Bağdat'taki dergaha gönderilir. Buradaki mücadeleleri seyirciye şiirsel bir anlatımla aktarılır.
Ve bir de, Yesevi'nin gönderildiği dergahta post sermiş olan biri dizinin önemli bir kahramanı olan Mervan'ı vardır. Yazımızın konusu da Mervan'dır
Mervan, kışkırtıcı ve şiddet yanlısıdır. Bağdat’taki Hemedani tekkesi kendisine emanetken, Hace’yi kurduğu düzeni karşı tehdit olarak görür ve müritleri Hace’ye karşı dolduran karaktersiz bir derviş bozuntusudur.
Tarihin geçmişinden bugüne baktığımızda bugün dervişlik postları üzerinde yaşayan ve milyonları kendilerine bağlayan din tüccarlarının sayısı da, fikirleri de değişmiş değil. Yesevi, kaşıkçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışırken yardım toplayarak dergahı ve kendisine yalakalık edenlerle birlikte cebini dolduran derviş bozuntusu Mervan, günümüzde dini, istismar ederek beş yıldızlı hayat sürenlerin varlığının arkasında ne olduğunu bizlere hatırlatmış oldu.
TRT'nin Ramazan ayı içerisinde her gece ekranlara getirdiği güzel bir dizi vardı. Mavera. İzlemeyenlere şiddetle izlemelerini tavsiye ediyorum. (Buraya Tıklayarak bölümlere ulaşabilirsiniz)
Mavera, Senarist İbrahim Ethem Arslan ve Mustafa Burak Doğu ile Yönetmen Doğan Ümit Karaca tarafından başarıyla ve emek harcanarak yapılmış bir dizi film.
Konusu ise, tarihteki ilk alperenlerin ve onlardan biri olan, tesir ettiği insanları iyiliğe yönelten, karşısına çıkan kötülüklere müdahale eden, tarihteki ilk ALPEREN olarak bilinen Hace Ahmed Yesevi'nin Bağdat'ta yaşadığı dönemi anlatması.. Dizide, Hace Ahmed Yesevi ve beraberindeki Türkistanlı üç derviş, Yusuf Hemedani tarafından Bağdat'taki dergaha gönderilir. Buradaki mücadeleleri seyirciye şiirsel bir anlatımla aktarılır.
Ve bir de, Yesevi'nin gönderildiği dergahta post sermiş olan biri dizinin önemli bir kahramanı olan Mervan'ı vardır. Yazımızın konusu da Mervan'dır
Mervan, kışkırtıcı ve şiddet yanlısıdır. Bağdat’taki Hemedani tekkesi kendisine emanetken, Hace’yi kurduğu düzeni karşı tehdit olarak görür ve müritleri Hace’ye karşı dolduran karaktersiz bir derviş bozuntusudur.
Tarihin geçmişinden bugüne baktığımızda bugün dervişlik postları üzerinde yaşayan ve milyonları kendilerine bağlayan din tüccarlarının sayısı da, fikirleri de değişmiş değil. Yesevi, kaşıkçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışırken yardım toplayarak dergahı ve kendisine yalakalık edenlerle birlikte cebini dolduran derviş bozuntusu Mervan, günümüzde dini, istismar ederek beş yıldızlı hayat sürenlerin varlığının arkasında ne olduğunu bizlere hatırlatmış oldu.
Bizden olanlar, bizden olmayanlar diyerek kendi tarikatlarına, kendi cemaatlerine gelmeyenleri müritlerine düşman belletenlerle Mervan'ın yaptığı arasında hiç bir fark yoktur. Kendisine bağlanmış insanları, Allah, Kuran ve peygamber diyerek kandıran Mervan'ı izledikçe bugün bir çok cami imamı dahil molla, şeyh, şıh, derviş, pir, hoca denen sahtekarları birbir gözümüzün önünden geçirdik.
Nasıl ki bir mürit liderine karşı eleştirisel bir söz söyleyemez ise, bugün camilerde minberi babasının malı gibi sahiplenmiş, emekli olmayı asla istemeyen emekli olsa da asla bırakmayı düşünmeyen din görevlilerinin mal üzerine mal dizdikleri bilinen bir gerçektir. Rantiyeden olmamak için kırk takla atan bu insanların yüzlerindeki sahte din adamı maskesi de asla düşmemektedir. Bunun sebebi, insanlar kör olmaktan öte, din adamından bunları beklemediği içindir.
Diyanet, bugün atadığı memura kan kusturan, yıllar yılı görev yaptığı camide iş yapmasına engel olan emekli olmasına rağmen bırakın atanmış cami görevlilerini atanan müftülere bile kafa tutan bu insanlardan bıkmış olsa da yapıcı bir çözüme gidememektedir. Gelen yeni görevliye baskı uygulamaktan asla geri durmayan bu köhnemiş zihniyetle uğraşmaktansa başka yerlere atanmayı isteyenlerin susması da bunların ekmeğine yağ sürmektedir.
Bu insanlar olsun ya da çok bilmiş ya da kendini kaf dağının kadısı sana pek çok din görevlisinin de eleştirilere asla gelmediği yine bilinen ve rahatsız edici unsurlardandır. Bunları eleştirdiğiniz zaman camiden kovulmak bir yana kendi sadıklarına rezil ettirmek için her türlü iftirayı atarak kışkırtan da yine Mervan gibi olanlardır.
Son derece saltanat içinde yüzerek insanları Allah ve cehennemle korkutan cemaat liderlerinin frenlenmemesi de İslam'a yapılan en büyük darbedir. Dini gerçek anlamıyla anlatmaları bir yana dinden soğutmak için bin bir türlü dalavere yapan Mervan'ların sayısı da asla tükenmeyecektir.
Bugün, şerefli, saygıdeğer, muhterem, dürüst, ahlaklı eli öpülesi olan, Kur-an’ı Kerim’i yaşayan, şeriata, Peygamber Efendimizin ahlakının gölgesi olmaya çalışması ile mücadele etmeye çalışan ve en fazla ezilen mübarek diyebileceğimiz din görevlilerinin varlığını da biliyoruz. Ancak bunların kıymetini, bu ikiyüzlülerin yüzünden ne görebiliyor, ne anlayabiliyor ve ne de onlara destek olabiliyoruz. Ve ezilenlerde , oradan oraya sürülenler, ıssız bir köy camine atananlarda bunlardır.
Bugün Diyanet'in çatısı altında yaşayan ve aile boyu Diyanet personeli olmak bir yana, görev yaptıkları camileri aile şirketlerine döndürenler de kendi camialarından başkasının aralarına girmesini engellemek içinde her türlü çareye başvuranlar da Mervan'lardır..
Acı ama gerçek olan bu yapılanma, camilerin rantiye merkezi olmasına sebep olanların önünü kapatmanın tek yolu da 5 yılda bir getirilecek olan cami görevlileri bazında rotasyon uygulamasıdır. Bu uygulama bilinen ancak pratiğe dökülmeyen uygulamadır. Diyanet'in böyle bir uygulamayı cami görevlileri bazında indirgememesi, rantiyecilerin at oynatmalarında sınır tanımamalarına da sebep olmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda hakkın rahmetine kavuşmuş bulunan büyük yazar ve düşünür Mehmet Şevki Eygi üstadımızın 11 Ocak 1999 yılında kaleme aldığı "Milli Gazete"deki köşesinde "Uğursuz Bezirganlar" başlıklı yazısında ifade ettiği şu tarife bakar mısınız. Bugünden ne farkı var. Mervan'lardan ne farkı var.
Acı ama gerçek olan bu yapılanma, camilerin rantiye merkezi olmasına sebep olanların önünü kapatmanın tek yolu da 5 yılda bir getirilecek olan cami görevlileri bazında rotasyon uygulamasıdır. Bu uygulama bilinen ancak pratiğe dökülmeyen uygulamadır. Diyanet'in böyle bir uygulamayı cami görevlileri bazında indirgememesi, rantiyecilerin at oynatmalarında sınır tanımamalarına da sebep olmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda hakkın rahmetine kavuşmuş bulunan büyük yazar ve düşünür Mehmet Şevki Eygi üstadımızın 11 Ocak 1999 yılında kaleme aldığı "Milli Gazete"deki köşesinde "Uğursuz Bezirganlar" başlıklı yazısında ifade ettiği şu tarife bakar mısınız. Bugünden ne farkı var. Mervan'lardan ne farkı var.
"Ortalıkta bir sürü adam dolaşıyor. Dilleriyle Allah, peygamber, İslam, Kur'an diyorlar. Batınlarında ne var? Onu Hak Teala bilir. Lakin bu adamlar, hep menfaat, para, şan, şöhret peşinde koşuyor. Nerede bir çıkar var, onlar oradalar, hizmet falan demelerine bakmayın, onlar çileli, külfetli, eziyetli hizmetlere hiç talip olmazlar. Hazret- i Peygamber'in (Salat ve selam olsun ona) belanın en şiddetlisi peygamberlere gelir. Sonra derece derece hayırlı insanlara... demiştir. Onlar belalı hizmetlerden hiç hoşlanmazlar. Parası, ücreti, avantası bol sahte hizmetlerin meftunudurlar. Bunlar öyle bezirganlardır ki, makinalarının üstünden hizmet, mizmet, din, iman, mukaddesat, vatan, millet koyarlar. Altından şıkır şıkır altınlar, dolarlar, marklar, tapu senetleri akar. Halk bunları bilmez. Komedi sürer de durur. Bu din ü iman tacirleri kırk yıl şekersiz muhallebi satsalar bir gün müşterisiz kalmaz. "
Yukarıda ifade edilenler doğrultusunda, dini emellerine alet edenlerin kim olduğu da ortaya çıkmış oluyor. Onlar, dillerini yalana o kadar alıştırmışlar, o kadar tatlı dil göstererek insanların gözlerini kör etmişlerdir ki, din görevlisi adı altında yaptıkları şerefsizlik, ahlaksızlık, rezillik, şeytani tutum ve davranışlarla adeta birer din tüccarı olan Mervan'dan başkası değildir.
Mavera dizisini izlerken aklımıza bunlar gelmişti.
Bu memleketin değil İslam aleminin kanayan en büyük yarası olan din tüccarları yeni bir kavram değildir. Daha önce de vardı, bugün de var, yarın da olacaktır. Bunun tek sorumlusu da dinini gerçek anlamda anlamak istemeyen, öğrenmeyen, okumayan bilgi asalaklığı yaşayan halkın ta kendisidir.
Mavera dizisini izlerken aklımıza bunlar gelmişti.
Bu memleketin değil İslam aleminin kanayan en büyük yarası olan din tüccarları yeni bir kavram değildir. Daha önce de vardı, bugün de var, yarın da olacaktır. Bunun tek sorumlusu da dinini gerçek anlamda anlamak istemeyen, öğrenmeyen, okumayan bilgi asalaklığı yaşayan halkın ta kendisidir.
Erol Kara - @erolkaranet - Yayım Tarihi - 21.05.2021