İnsanların karıştırdığı kavramlardan biri de fakirliktir. Fakir ya da fakirlik ezilmişliğin, yokluğun, yoksulluğun adı olduğu gibi maddi yönden Karun gibi zengin olanın dahi fakir olacağı düşünülmemiştir. Bilhassa peygamberimizin dar geçim şartları içerisinde yaşamışlığı, sahabenin malının mülkünün olmayışı yıllar yılı hep dillere dolanmıştır. İbadet edenlerin çokluğuna fakirler örnek gösterilir. İslam dünyasını oluşturan bireylerin fakirliğinden söz edilir. Hatta fakirlik o kadar övülür ki, zorla insanı fakir hale dönmesi özendirilir.
Genellikle mali durumu çok iyi olanlar kendi dışındaki insanları fakir olması için adeta çaba harcar. Oysa fakirlik sadece mal varlığı ile ölçülmez. Sağlık yönünden düşkün olan da fakir sayılır. Bir yaşlı insan bir çok eylemi yapamayacağı için fakir sayılır. Allahu Teala'nın nimetlerinden birinin insan hayatında eksikliği fakirliktir.
Fakīr kelimesi konusunda Diyanet İslam Ansiklopedisi “omurgası (fekār) kırılmış kimse” olarak açıklamaktadır. Buna devamla, Fakir kelimesi Kur’an’da çoğulu fukarâ ile birlikte on iki yerde geçer. Bunlardan iki âyette Allah’ın zengin, insanların ise fakir olduğu zikredilirken (Fâtır 35/15; Muhammed 47/38) insanların gerçekte kendi kendilerine yetmeyip Allah’a muhtaç oldukları vurgulanmak istenmiştir.
Yukarıda da zikrettiğimiz gibi,nafakası dar olanın dışında aşırı zenginliğe sahipbir kimsenin sağlık yönünden düşkünlüğü onun fakir sayılmasına sebep olacağı gibi Allah Teala'nın zenginliği karşısında tüm insanların fakir sayılacağı da belirtilmektedir.
Mezhep alimleri açısından fakir ve miskin olarak farklı açıdan bakılan insanlara bakıldığında bu iki kelimenin açılımında ve muhatabı olan insan gruplarında nelerin dikkate alındığı belirtilmektedir. .Yine İslam Ansiklopedisinden edindiğimiz bilgilere göre "Kur’ân-ı Kerîm’de (et-Tevbe 9/60) devletin zekât gelirlerinden pay alacak sekiz grup arasında önce fakirler ve miskinler zikredilir. Bunlardan vergi memurları (âmiller) hariç geri kalan yedi sınıfın ortak özelliğinin ihtiyaç içinde bulunmaları olduğu söylenebilir. Ebû Yûsuf ve bir grup fakih fakir ve miskinin tek bir sınıf teşkil ettiğini, aralarında yoksulluk yönünden derece farkı bulunmadığını ifade ederler. İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre ise fakir ve miskin farklı gruplar ise de hangisinin daha yoksul olduğu tartışmalıdır. Tâbiîn neslinden bazı âlimlerle Hanefî ve Mâlikî fakihleri, fakir ve miskinle ilgili olarak bazı âyet (bk. el-Bakara 2/61, 273; el-İnsân 76/8; el-Beled 90/16) ve hadislerde (bk. Buhârî, “Zekât”, 35; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 24, 33) yer alan ifade ve nitelendirmelerden hareketle miskini “hiçbir malı olmayan ve ihtiyacını dışa aksettiren kimse”, fakiri de “yeterli miktarda malı ve geliri bulunmamakla birlikte bu haliyle geçinmeye çalışan kimse” olarak tanımlarlar. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise fakir miskinden daha muhtaç ve yoksul durumda olan kimsedir. İmam Şâfiî fakiri “malı, meslek ve sanatı olmayan kimse”, miskini de “malı, meslek ve sanatı olmakla birlikte geçimini sağlayamayan kimse” diye tanımlar (el-Üm, II, 71). Kaynaklarda fakir ve miskinin tanım ve ayırımıyla ilgili olarak on kadar görüşten söz edilir (Ebû Ubeyd, s. 534-535; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, II, 961; ayrıca bk. MİSKİN)." denilmektedir.
İnsanların hem nafaka olarak hem sağlık yönünden bir ömür sürmesi sürecinde darda kalması yani fukara sayılması Allahu Teala'nın takdiri olsa da ister zengin olsun ister fakir olsun bir kişinin her zaman çalışması ve kazancın el emeği alın teri ile sağlanması, sağlık için çareler araması şart koşulmuştur. Buna ilaveten sabır sebat sahibi olması da onun alacağı mükafatı artırarak ahiret yaşamında zengin olacağı vurgulanır. Bugün çalışmasıyla fakirlikten kurtulan bir çok insanın zengin durumuna geçtiği de bilinmektedir. İnsan "ben fakir yaratıldım" deyip el avuç açarsa ya da yan gelip yatarsa ve hatta buna isyan ederse çekeceği zulmü dile getirmek istemiyoruz.
Zenginlik nimettir. Zenginliğin önemli olduğu vurgulanmış hatta peygamber efendimizin buyurduğu şekilde "Ahir zamanda müminler için zenginlik saadettir" sözü unutulmamalıdır. Hazreti Muhammed'in fakir olduğunu iddia ederek onu örnek gösteren sözde alimlere Hazret-i İbrahim, Hazret-i Davud ve Hazret-i Süleyman ( Allah'ın selamı üzerlerine olsun) gibi peygamberleri örnek göstererek bu ısrarlarının abesle iştigal olduğunu söylemek gerekecektir.
Fakirlik ve zenginlik konusunda peygamber efendimiz (aleyhisselam) hem öven hem yeren anlamları çıkartacağımız bir çok sözleri de mevcuttur.
Birkaç örnek vermek gerekirse; (Kaynak için tıklayınız)
(Fakirlik, iki cihanda da, yüzkarasıdır.) [R. Nasıhin]
(Ya Rabbi, fakirlikten sana sığınırım.) [Nesai]
(Fakirlik, dünyada mümine hediyedir.) [Taberani]
(Fakirlerin dua ve namazları ile bu ümmete yardım edilir.) [Nesai]
(Allahü teâlânın takdirine razı olan fakirden üstünü yoktur.) [İ.Gazali]
(Allahü teâlâ birine çok mal verir, bu da malını Allahü teâlânın razı olduğu, beğendiği yerde harcarsa, bu kimseye gıpta etmek, imrenmek yerinde olur.) [Buhari]
(Mal, salih kimse için ne güzeldir.) [Taberani]
(Her şeyin bir afeti vardır. Ümmetimin en büyük afeti, dünyaya, paraya gönül vermektir. İyi yolda harcayan hariç, mal toplayanın çoğunda hayır yoktur.) [Deylemi]
"Tarih boyunca bazı İslam müelliflerinin ‘zenginlik mi iyidir fakirlik mi’ tartışmaları yaptıklarına şahit oluruz. İlginçtir ki, o kitapların çoğu fakirliği zenginliğe üstün tutuyordu. O halde geri kalmanın bir sebebi de, bunları yazan müelliflerin bu konuyu yanlış anlatmalarıdır diyemez miyiz? Gerçi işin gerçeğini anlamış ve yazmış olanlar da vardı ama çoğu fakirliğin üstün olduğu kanaatindeydi.
İslam, fakirliğin bir kader olmadığını belirtir. Belki İslam’daki rızık ilkesini insanlar yanlış yorumlamaktadırlar. Yani eğer rızkım varsa bana gelir düşüncesi bir tembellik düşüncesidir. İnsan, rızkını elde etmesi için çalışmalıdır. Tembelliği Allah’ın kendisine verdiği bir ceza, imtihan veya kader olduğunu düşünmek öncelikle Allah’a bir iftiradır. Allah cömerttir ve herkese imkân vermiştir. Yeryüzünü geniş tutmuş, güneşi herkese eşit bir şekilde dağıtmış, arazileri bereketli kılmış ve orayı işletecek olanlara bol rızık nasip etmiş, denizleri balıklarla doldurmuş ve bunun gibi birçok imkân vermiş. Bu verilen imkânlardan yararlanmayıp hâlâ fakir ve aç olunuyorsa bu artık insanın tembelliği ve beyinsizliğidir."