Bugün medya pek de ilginç olmayan bir haber paylaştı. 18 yaşındaki Müslüman gence İncil gönderilmiş.
Başta internet medyası olmak üzere pek çok kanalda konu gündeme heyecanla getirilmiş. Abartılacak bir durum olmasa da tepkiler peş peşe geliyor. Ve her zaman söylerim. Nasıl ki Müslüman cemaatler hatta devletimizin resmi kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığı İslamı tebliğ edebilmek için ülke içinde ya da dünya ülkelerinde çalışmalar yapıyorsa, gayri Müslimler ya da batıl anlamdaki cemaatler hatta sapık düşünceli tarikatlar da bu tebliğ çalışmalarında bulunur. Ve deriz ki, imanınızdan korkmuyorsanız, imanınıza sahipseniz bunların dağıtılmasından ya da misyonerlik çalışmalarından neden korkuyorsunuz.
Başta internet medyası olmak üzere pek çok kanalda konu gündeme heyecanla getirilmiş. Abartılacak bir durum olmasa da tepkiler peş peşe geliyor. Ve her zaman söylerim. Nasıl ki Müslüman cemaatler hatta devletimizin resmi kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığı İslamı tebliğ edebilmek için ülke içinde ya da dünya ülkelerinde çalışmalar yapıyorsa, gayri Müslimler ya da batıl anlamdaki cemaatler hatta sapık düşünceli tarikatlar da bu tebliğ çalışmalarında bulunur. Ve deriz ki, imanınızdan korkmuyorsanız, imanınıza sahipseniz bunların dağıtılmasından ya da misyonerlik çalışmalarından neden korkuyorsunuz.
Korkmayın..
Zira bugün misyonerlik çalışması yapan bir çok çevre hatta ateistler bile Müslümanların inançlarına nereden saldıracaklarının yolunu bulabilmek için Kur'an-ı Kerim okurlar. Tefsir okurlar. Hadis külliyatı okurlar. Ve okudukları ile lafta Müslümanları tuzağa çekerler.
Kuran-ı Kerim'le gelen ilahi mesajı öğrenmekten kendini soyutlamış olan taklit Müslümanları herhangi bir sohbette, İslam aleyhine yazılmış herhangi bir yazı, kitap karşısında dut yemiş bülbüle döner.
Bence her Müslüman asıl olmayan ve uydurulmuş İncil'i, Tevrat'ı bulursa Zebur'u okumalıdır. Okumalıdır ki, yarın bir gün karşısına bir İslam düşmanı , İslam karşıtlığı olan biri çıkarsa onu da inandığı kitaptaki saçma bilgilerle sorgulayabilsin, fikirlerine karşı duysun.
Ama nerede..
Kur'an-ı kerim'i okumaktan, anlamaktan, öğrenmekte uzak tutulmaya şartlanmış Müslüman kendi dinini bilmiyor ki, gayri müslimlerin yayınlarını okumak istesin. Ama yine de o kitapları ortalıkta görünce hatta evine geldiğini görünce ödü patlıyor.
Zira bugün misyonerlik çalışması yapan bir çok çevre hatta ateistler bile Müslümanların inançlarına nereden saldıracaklarının yolunu bulabilmek için Kur'an-ı Kerim okurlar. Tefsir okurlar. Hadis külliyatı okurlar. Ve okudukları ile lafta Müslümanları tuzağa çekerler.
Kuran-ı Kerim'le gelen ilahi mesajı öğrenmekten kendini soyutlamış olan taklit Müslümanları herhangi bir sohbette, İslam aleyhine yazılmış herhangi bir yazı, kitap karşısında dut yemiş bülbüle döner.
Bence her Müslüman asıl olmayan ve uydurulmuş İncil'i, Tevrat'ı bulursa Zebur'u okumalıdır. Okumalıdır ki, yarın bir gün karşısına bir İslam düşmanı , İslam karşıtlığı olan biri çıkarsa onu da inandığı kitaptaki saçma bilgilerle sorgulayabilsin, fikirlerine karşı duysun.
Ama nerede..
Kur'an-ı kerim'i okumaktan, anlamaktan, öğrenmekte uzak tutulmaya şartlanmış Müslüman kendi dinini bilmiyor ki, gayri müslimlerin yayınlarını okumak istesin. Ama yine de o kitapları ortalıkta görünce hatta evine geldiğini görünce ödü patlıyor.
Habere tekrar dönelim..
"Ordu'da yaşayan Müslüman bir ailenin 18 yaşındaki çocukları E.G.'ye, bilgisi dahilinde olmadan, İncil gönderildi. Ücretsiz gönderilen kitabı alan genç, "Ailem bana sen mi sipariş verdin?' diye sordu, Müslümanım, Kur'an-ı Kerim gelse sevinirdim" dedi."
Habere bakar mısınız. 18 yaşındaki Müslüman genç "Keşke Kur'an-ı Kerim gelse sevinirim" diyor. Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı tüm dünya Müslümanlarına milyonlarca Kur'an göndermekte ve bununla da gurur duymakta. Ve gencin sözleriyle anlaşılıyor ki, kendi vatandaşı bundan mahrum kalmış.
Ve 18 yaşında bir delikanlıdan çıkan söz bize göre çok acı. Bugün "Ben Müslümanım" diyen herkesin evinde mutlaka mutlaka bir iki üç değil bir çok Kur'an-ı Kerim bulunmalı. Hatta fazlası olmalı gerekirse dağıtmalı. Ama genç ve ailesi "Keşke evimize İslami kitap gelse" diye serzenişte bulunmuş.
Gencin yaşı 18. Yani rüştünü ispatlamış biri., Bu yaştaki birinin, ailesinin, babasının tepkisi bizce hiç hoş olmamış.
Habere bakar mısınız. 18 yaşındaki Müslüman genç "Keşke Kur'an-ı Kerim gelse sevinirim" diyor. Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı tüm dünya Müslümanlarına milyonlarca Kur'an göndermekte ve bununla da gurur duymakta. Ve gencin sözleriyle anlaşılıyor ki, kendi vatandaşı bundan mahrum kalmış.
Ve 18 yaşında bir delikanlıdan çıkan söz bize göre çok acı. Bugün "Ben Müslümanım" diyen herkesin evinde mutlaka mutlaka bir iki üç değil bir çok Kur'an-ı Kerim bulunmalı. Hatta fazlası olmalı gerekirse dağıtmalı. Ama genç ve ailesi "Keşke evimize İslami kitap gelse" diye serzenişte bulunmuş.
Gencin yaşı 18. Yani rüştünü ispatlamış biri., Bu yaştaki birinin, ailesinin, babasının tepkisi bizce hiç hoş olmamış.
Neden mi ?
Sen Müslümanların %90'ı olan bir nüfusa sahip bir ülkedesin. İslamiyet için çalışan Diyanet'in, bırak şehrini, sokaklarında cami, ilçende müftülük olan ülkede yaşıyorsun. Camilerde okullarda din eğitimi veriliyor. Ve hangi zihniyet ki "Keşke İslami kitap, Kur'an-ı kerim gelse" diye özlem duyar gibi ifade kullanıyor.
Ve aile diyor ki, "biz kitapları görünce şaşırdık, iade edeceğiz" diyor.
İade edin, evinizden içeriye dahi sokmayın. Haşa, okursanız günaha girersiniz, dinden çıkarsınız.
Ve ilginçtir ki, haberin her satırında ailenin ve gencin Müslüman olduğundan söz ediliyor ki, bu da çok acı. Ya arkadaş, Bu ülkede yaşayanların hangisine dokunsanız "Elhamdülillah Müslümanım" diyecek. Siz neyi vurguluyorsunuz.
Neyse, Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin kulağına da kar suyu kaçıralım.
Ordulu aile Kur'an-ı kerim ve İslami kitaplar gelse daha çok sevinirmiş. Demek ki, ülke dışında bulunanlara gönderdiğiniz yayınlardan biraz da ülke halkına gönderin. Yoksa maazallah, bedava İncil dağıtanların ekmeğine yağ sürmeye devam edeceksiniz.
Sen Müslümanların %90'ı olan bir nüfusa sahip bir ülkedesin. İslamiyet için çalışan Diyanet'in, bırak şehrini, sokaklarında cami, ilçende müftülük olan ülkede yaşıyorsun. Camilerde okullarda din eğitimi veriliyor. Ve hangi zihniyet ki "Keşke İslami kitap, Kur'an-ı kerim gelse" diye özlem duyar gibi ifade kullanıyor.
Ve aile diyor ki, "biz kitapları görünce şaşırdık, iade edeceğiz" diyor.
İade edin, evinizden içeriye dahi sokmayın. Haşa, okursanız günaha girersiniz, dinden çıkarsınız.
Ve ilginçtir ki, haberin her satırında ailenin ve gencin Müslüman olduğundan söz ediliyor ki, bu da çok acı. Ya arkadaş, Bu ülkede yaşayanların hangisine dokunsanız "Elhamdülillah Müslümanım" diyecek. Siz neyi vurguluyorsunuz.
Neyse, Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin kulağına da kar suyu kaçıralım.
Ordulu aile Kur'an-ı kerim ve İslami kitaplar gelse daha çok sevinirmiş. Demek ki, ülke dışında bulunanlara gönderdiğiniz yayınlardan biraz da ülke halkına gönderin. Yoksa maazallah, bedava İncil dağıtanların ekmeğine yağ sürmeye devam edeceksiniz.
***
Öğrendiğimize göre, Diyanet personelinin bağlı olduğu bir sendika aileye Kur'an-ı Kerim göndereceğini duyurmuş. Sendika yöneticisinin ifadesine göre de "Vatandaşımızda bu durumdan memnuniyet duyacağını ve gönderilen Kuran-ı Kerimi evinin en güzel yerinde bulunduracağını söyledi." dediğini iddia ediyor.
Sayın Sendikacıya diyelim ki, o aileye gönderme kardeşim. Zira evin en güzelinde saklamayı düşünen birine bu ilahi kitabımızın bir fayda getireceğini ümit etmiyoruz. Oysa, demeliydi ki, "İncil gönderenlere inat gelecek olan Kur'an-ı Kerim'i ailemizin her bireyi ile okumayı, anlamayı öğretmek için her çareye başvuracağız. "Bunun yerine " en güzel yerde saklayacaklarını" söylemeleri hiç mantıklı değil.
Zira Kur'an-ı kerim bir ilahi mesajdır. Öğrenilmesi gerekir. Bilinmesi, anlaşılması ve içindekilere kayıtsız şartsız riayet için öğrenilmelidir. Duvarlarda asılmak için değildir. Saklanmak için değildir. Mezarlıklarda okunmak için değildir.
***
Öğrendiğimize göre, Diyanet personelinin bağlı olduğu bir sendika aileye Kur'an-ı Kerim göndereceğini duyurmuş. Sendika yöneticisinin ifadesine göre de "Vatandaşımızda bu durumdan memnuniyet duyacağını ve gönderilen Kuran-ı Kerimi evinin en güzel yerinde bulunduracağını söyledi." dediğini iddia ediyor.
Sayın Sendikacıya diyelim ki, o aileye gönderme kardeşim. Zira evin en güzelinde saklamayı düşünen birine bu ilahi kitabımızın bir fayda getireceğini ümit etmiyoruz. Oysa, demeliydi ki, "İncil gönderenlere inat gelecek olan Kur'an-ı Kerim'i ailemizin her bireyi ile okumayı, anlamayı öğretmek için her çareye başvuracağız. "Bunun yerine " en güzel yerde saklayacaklarını" söylemeleri hiç mantıklı değil.
Zira Kur'an-ı kerim bir ilahi mesajdır. Öğrenilmesi gerekir. Bilinmesi, anlaşılması ve içindekilere kayıtsız şartsız riayet için öğrenilmelidir. Duvarlarda asılmak için değildir. Saklanmak için değildir. Mezarlıklarda okunmak için değildir.
***
Bu arada, bazı yayınevleri, bazı cemaat ya da kuruluşların zaman zaman "Bedava Kur'an gönderiyoruz" ilanları verdiğini biliyoruz. Bu uyanıklar bedava göndermiyor. Bunlar bir yandan "Bedava Kuran gönderin" kampanyası açıp temiz yürekli insanlardan rant toplarken diğer yandan temin ettikleri kitapları da kargo parası karşılığında millete göndererek çift taraflı rant peşindedirler. Bu dolandırıcıların da takip edilmesi gerekmez mi, diyelim.
Lütfen dinin bilen vatandaşlarımız ortalıkta dolaşan gayri müslimlerin kitaplarını görmekten korkmayınız.
Bunun için kendi dininizi iyice öğrenin. Onların kini çerez niyetine inceleyin.
Erol Kara - 20.01.2021 - @erolkaranet
Lütfen dinin bilen vatandaşlarımız ortalıkta dolaşan gayri müslimlerin kitaplarını görmekten korkmayınız.
Bunun için kendi dininizi iyice öğrenin. Onların kini çerez niyetine inceleyin.
Erol Kara - 20.01.2021 - @erolkaranet