@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

Banner


erolkaranet

Hz.Hatice, Yeryüzünün En Hayırlı Hanımı




Hz. Hatice validemiz 556 yılında Mekke’de doğdu. Babası Kureyş’in Esedoğulları kabilesinden Huveylid, annesi ise yine Kureyş’e mensup Amiroğulları’ndan Fatıma bint Zaide b. Cündeb’dir.

Hz. Hatice Cahiliye’nin kirine bulaşmamış, tertemiz bir hayat yaşamıştı. Üstün iffeti sebebiyle İslam’dan önce “Tâhire” lakabıyla tanındı, daha sonra Allah Rasûlü (sav)’nün en büyük hanımı olması sebebiyle “Kübra” olarak anıldı.

Hz. Hatice, Peygamberimizin ilk eşi ve aynı zamanda kendisine inanların da ilkiydi. Nikahları kıyıldığında Hatice annemiz kırk, efendimiz yirmi beş yaşlarındaydı.

Hatice annemiz müşriklerin zulmü karşısında Efendimizi hiç yalnız bırakmadı. Efendisinin en sıkıntılı anında, sözleriyle onu teselli eden, sevgisiyle, saygısıyla büyüklüğünü gösteren, bakışlarıyla, hizmetiyle gönlünü ferahlatan neşe dolu bir arkadaş oldu. Yaşça büyük olmasına rağmen o, bir hanımefendi olarak efendisine son derece hürmetkar davrandı. Çok nazik hareket etti. Son peygambere hanım olma şerefini en büyük nimet bildi. Bunun için maddi ve manevi hiçbir fedakarlıktan çekinmedi. Hizmetiyle aile yuvasını cennetten bir köşe haline getirdi. Misafirperverdi. Cömertti. Şefkat ve merhametliydi. Yetimlere, kimsesizlere sığınakdı. Güleryüzlüydü. Firaset sahibi idi. Efendisinin gözünden, sözünden ve hareketlerinden maksadını anlardı.

Hazret-i Hatice (r.a.) annemizin ve Efendimizin evliliklerinden iki erkek, dört kız çocuğu oldu. İlk çocukları Kasım’dı. Efendimiz onunla künyelendi. Ebe’l-Kasım dendi. İki yaşına kadar yaşadı. Kızları ise, Zeynep, Rukıyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma idi. Son çocukları Abdullah’dı. Nübüvvetten sonra doğdu. Çok kısa ömürlü oldu. Daha henüz sütten kesilmeden öldü.

Hz. Peygamber, peygamberlik görevini üstlenmesinin birkaç yıl öncesinden itibaren özellikle yılın Ramazan aylarında Hira Dağı’ndaki bir mağarada hayat yaşamaya başladı. Orada ibadet ederdi. Tefekküre dalar, Kâbe’yi seyrederdi. Bu gidiş gelişler esnasında yoldaki ağaçlar kendine selâm verir oldu. Bir takım ışıklar görmeğe sesler duymağa başladı. Bunların cinlerle ve kâhinlerle ilgili olduğunu zannederek korkardı. Zaman zaman bu hallerini hayat arkadaşı ve sırdaşı muhtereme hanımına anlatır ondan teselli beklerdi.

40 yaşına ulaştığında, Hira’da bulunduğu 610 yılı Ramazan ayının 27. gecesinde, vahiy meleği Cebrail (as) gelerek kendisine Allah’ın “oku” emrini ulaştırdı.

Hz. Peygamber bu isteğe “Ben okuma bilmem.” cevabını verdi.

Bu diyalog aynı şekilde tekrarlandıktan sonra Cebrail (as) en sonunda O’na Alâk suresinin ilk beş ayetini okumaya başladı:

“Oku, yaratan Rabbinin adıyla. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rabb ki, yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini de o öğretti.”

Hz Muhammed (Sav) bu olayın üzerine korku ve heyecanla Hira’dan ayrılıp evine koştu. Eşi Hz. Hatice’ den üstünün örtmesini istedi. Bir süre sakinleştikten sonra kalktı ve başından geçenleri eşine anlattı. Hz. Hatice bunların kötü bir şey olamayacağını, zira O’nun akrabayı gözeten, ihtiyaç sahiplerine yardım eden ve misafirlere ikramda bulunan bir kişi olduğunu söyleyerek O’nu teselli etti.

Gerçekten de Hz. Hatice’nin Rasulullah (sav)’ın hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik geldiği zaman kendisine herkesten önce iman etmesi ve onu bütün varlığı ile desteklemesidir.

Hz. Hatice (r.anha) daha sonra Rasulullah (sav)’ı amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e götürerek olanları bir de ona anlatmasını söyledi. Varaka, Mekke’de Tevrat ve İncil’i okumuş, geçmişe ait bilgilerden haberdar bir kişi olarak tanınıyordu. Hıristiyan âlim Efendimiz’i dinledi.

“Bu gördüğün melek, bütün Peygamberlere vahiy getiren melektir. Sen bu ümmetin Peygamberisin. Ah, ne olurdu kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman ben sağ ve genç olsaydım.” dedi.

Efendimiz:
“Onlar beni çıkaracaklar mı?” dedi.

Varaka:
“Evet çıkaracaklar” dedi ve şunları ilâve etti:

“Yeni bir din tebliğ eden kimse yoktur ki, düşmanlık ve işkence görmesin. Eğer ben senin dâvet günlerine yetişecek olursam sana yardım ederim” diye de destek verdi.

Hazreti Hatice annemiz, Efendimiz’i hep düşünceli görmekteydi. Büyük bir görev yüklenmişti. İçinde bulunduğu cemiyette bu vazifeyi yerine getirmek kolay değildi. Bütün dünya karşısında yer alıyordu.

Efendimiz bu büyük derdini annemize:

“Bana kim inanır ya Hatice!” şeklinde ifade etti.

Soyu sopu, zenginliği, güzelliği ve olgunluğu ile şeref timsali annemiz büyüklüğüne büyüklük katan, firasetli davranışıyla şeref ve izzetini artıran şu sözleriyle Efendimize destek verdi:

“Sana kim inanmaz ki? Önce ben inandım.”

Hz. Hatice annemiz bu sözlerinin ardından kelime-i şehadet getirdi. İslâm’ın ilk mü’mini oldu.

Allah Resûlü’nün ilk destekçisi oldu. Hz. Hatice, ilklerin ilkiydi. İlk eş, ilk göz ağrısı ve ilk mümin. Sevgili Peygamberimiz, Cebrail’den namaz kılmayı öğrenir öğrenmez ilk olarak ona koştu. Namazı ilk ona öğretti. İlk kez ona imam oldu ve cemaatle ilk namazı onunla kıldı. Hatice deyince çok sevmiş ve çok sevilmiş bir eşten söz etmekteyiz.

Hz. Hatice annemiz 65 yaşında iken gözlerini dünyaya kapadı ve şeref, izzet ve iftihar dolu bir hayatı geride bıraktı.
Hz. Peygamberimiz, Hz. Hatice hayatta olduğu müddetçe başka biriyle evlenmemiş ve O’na olan sonsuz saygı ve muhabbetini böylece ortaya koymuştur.

Hz. Hatice validemiz kendisinden sonra gelecek İslam hanımefendilerine, hayatı anlama, kavrama ve yaşama konularında olduğu kadar, İslam davasına sahip çıkma hususunda da Efendimize gösterdiği refikalığı ile eşsiz bir örnektir.

“Selam olsun sana, ey müminlerin annesi. Selam olsun sana, ey Resullerin efendisinin zevcesi. Selam olsun sana, ey dünya kadınlarının efendisi olan Fâtımet-üz Zehrâ’nın anası. Selam olsun sana, ey ilk iman eden kadın. Selam olsun sana, ey malını, servetini Seyyid-ül Enbiya’nın yardımında sarf eden, O’na elinden gelen hiçbir yardımı esirgemeyen ve düşmanlar karşısında O’nu müdafaa eden. Ey Cebrail’in kendisine selam verdiği ve yüce Allah’tan kendisine selam getirdiği kimse. Ne mutlu sana Allah’ın verdiği fazl-u ihsandan dolayı. Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun.”

busraseyid
Hukuk, Yaşam, Din, Sağlık, Magazin, Turizm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.