@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

Banner


erolkaranet

Salgın Hastalık Yüzünden Yapılan En Talihsiz Cami




 Fahişelerin, Yoldan Çıkmışların ve dahi salgın hastalığın Sebep Olduğu Cami

Hidayet Camii, Meleklerin değil namuslu insanların dahi giremeyeceği bir yerde yapılan camidir.
Hidayet Camii, İstanbul'un Eminönü semtinde Yalıköşkü caddesinde bulunan ve 1814 yılında inşa edilen camidir. Camilerin içerisinde en talihsiz olanı diyebilir miyiz. Hikayesini dinlersek evet, yüklendiği göreve bakarsak hayır.
Melek Girmez Sokağı, Meleklerin değil namuslu insanların dahi giremeyeceği bir yerdi bir zamanlar. 1812’deki veba salgını ile ününe ün kattı. Tabii, ününü sadece Veba salgınından değil bu sokak ve çevresinde yaşayan yüzlerce fahişe, batakhane ve bir o kadar da sayısız cinayetle, binlerce sefil ve yoldan çıkmış bekarlarıyla ünlenen bir yer.
Sokağın iki yanına dizilmiş binaların alt katlarında kahvehâneler, kayıkhâneler ve dükkânlar vardı. Üst katlardaki bekâr odalarında ise, suç işlemeyi alışkanlık haline - daha doğru ifade ile suçu meslek edinmiş! - getirmiş yeniçeriler, belâlılar ve fahişeler kalırdı. Sokak, fuhuşun merkezi gibiydi.
Yıl 1812… İstanbul büyük bir veba salgını ile uğraşıyor. Hastalık o kadar korkunç hal almıştı ki her gün -sur içinde gömülenler hariç- ortalama 50-60 cenaze şehir kapılarından dışarı çıkarılıyordu. Zamanın bazı kayıtlarında her gün 850-900 kişinin öldüğü yazar.
Tarihçilerinin kayıtlarına göre, başta Tahtakale ile Bahçekapı arasında bulunan evler, meyhaneler, bekâr odaları şehirdeki fuhuş merkezlerindendi. Bilhassa odalarda binlerce bekâr erkek ve zina ile hayatını kazanan fahişeler kalırdı. Salgın, bekârların kaldığı semtlerde rekor seviyelere ulaşmıştı. Hükümdar 2. Mahmut, hastalıkla baş edilemeyince, Galata, Tophane ve Üsküdar’da bulunan bekâr odalarının yıktırılmasını emretti.Yıkım bir günde bitti. Melek Girmez Sokağı’ndaki yıkım sonucunda manzara yürek parçalayıcıydı: Çok sayıda çürümüş-kokmuş erkek, kadın ve bebek cesedi ortaya çıktı. Yıkımda sadrazam vekili Rüştü Paşa bizzat bulundu. Bu sokağa halk “Melek Girmez Sokağı” ismini vermişti. O yıl, ramazan bayramı kutlamalarında salgın felâket haline geldi. Günlük ölü sayısı 3 bine kadar çıktı. Padişah, ulemadan manevî çözüm yolları bulunmasını istedi.
Padişah hastalığın bir an önce sona ermesi için yakınlarından duyduğu bir söz ile Ahkaf Suresi’nin okunmasını istedi. Fakat salgın Ramazan Bayramı sonrası bayramlaşma sebebiyle daha da hızlandı. Günlük ölüm sayısı 3000’i bulmuştu. Dönemin ulemâsı bu surenin Ad Kavmi’nin helak edilişini anlattığı bu yüzden okunmaması gerektiğine hükmetmişti…
Ulema, - temizlendikten sonra! - sokağa bir cami yapılmasını ve adının "Hidayet Camiî" olmasını önerdi. 1813’de, 2. Mahmut’un emri ile ahşap cami yaptırıldı. Alınan sıkı tedbirlerle da veba salgının önü alındı.
Arapçadaki ''hidayet'' sözcüğü Türkçede yol gösterme, doğru yolu arama, doğru yola girme, Allah tarafından kişinin kalbine ilham olunan doğru yolu arama isteği gibi anlamlara geldiğine görülür.
Hidayet Camii; İstanbul Suriçi Eminönü Yalı Köşkü Caddesi ile Şeyhülislam Hayri Efendi Caddesi'nin kesiştiği yapı adasında Yalıköşkü Caddesi üzerinde 3 numarada H.1229/1813 yılında Sultan II.Mahmut tarafından ahşap olarak yaptırılmıştır. Camiin bu ilk yapımına ait olan ve Yesarîzâde Mustafa İzzet'in hattıyla yazılı olan kitabe giriş kapısının üstündedir.
Daha sonra bu ahşap caminin yerine 1887 yılında Sultan II.Abdülhamit tarafından kagir bir cami Mimar Alexandre Vallaury’e inşa ettirilmiştir. Caminin tam yeri Eminönü İstanbul Ticaret Odası'nın yeni binasının yanındadır.

Cami uzun yıllar depoolarak kullanılmış

CAMİNİN MİMARI:

2. Abdülhamit’in saltanatında, cami, 1887’de dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından projelendirildi; yıktırıldı ve taştan  - yeniden! - inşa edildi.
Alexandre Vallaury İstanbul doğumlu Fransız asıllı bir mimardır. Bugün İstanbul’un çok önemli simge yapılarını planlamıştır. Fındıklı’daki bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi binasını ilk düzenleyen kişidir. Bu binada Sanayi-i Nefise Mektebi'nin projesini çizip mimarlık bölümünü kurmuştur. En önemli eseri Cağaloğlu’ndaki Duyunu Umumiye binasıdır. Bu gün bu yapı İstanbul Erkek Lisesidir. İstanbul’da yirmiye yakın inşa ettiği yapı bulunmaktadır. Eserleri Karaköy'deki Osmanlı Bankası ve Yeni Karaköy Hanı,  Tepebaşı'ndaki Pera Palas, Haydarpaşa'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, Gülhane'deki Arkeoloji Müzesi, Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan Otelidir. Büyükada’ki Ortodoks yetimhanesi, Rumelihisarı Tophane Müşiri Zeki Paşa yalısı, Yeniköy’deki Ahmet Afif Paşa yalısıdır. İstanbul'a Mimar Sinan kadar emeği geçmiştir. Günümüz İstanbul’unun en önemli sivil yapılarıdır.  Osman Hamdi Bey, onu ''mimar-ı şehir'' olarak tanımlıyor.



ORİENTALİZM:
18.yüzyılda görülen bir mimari akımdır. Doğu kökenli motif ve detayların batı mimarisi ile karıştırılarak yaratılan bir mimari stildir. Bu stilde İstanbul’da birçok yapı yapılmıştır. İlk yapılan yapı Beyazıt Camii haziresindeki Mustafa Reşit Paşa için yapılan türbedir. Daha sonra bu stil Çırağan sarayında kullanılmıştır. Haydarpaşa’daki tıbbiye binası ve Sirkeci Tren Garı bu türde yapılan diğer binalardır. Hidayet Camisinin cephelerinde bu etki fazlası ile görülmektedir.

MİMARİ YAPI:
Yalıköşkü Caddesinden taştan bir kapı ile taşlık sahanlığına girilir. Sağ kısımda birkaç basamakla camiye çıkılır. Sağda mihrabın bulunduğu mahallin solundaki ahşap merdivenle üst kata çıkılır. Giriş sahanlığı sonradan camekanla kapatılmıştır. Ahşap ağırlıklı ve düz tavanlı küçük bir son cemaat yerinden ana mekana geçiliyor. Ana mekan kare bir alan. Yapının ebatlarına göre yüksek bir tavanı vardır. Cami sahnı tepede tek bir kubbe ile örtülmüştür. Osmanlı camilerinde alışılmadık tarzda sivri bir kubbe görülmektedir. Kubbenin alt kenarları düz bir çatı düzlemine oturmaktadır. Çatı ve düzlem kurşunla kaplanmıştır. Kubbenin bittiği noktada orientalist formda olan üstleri sivri kemerli pencereler bulunmaktadır. Bu pencereler iç mekanın aydınlatılmasını sağlamaktadır. Bu pencereler 18 adettir.  Ama asıl iki büyük pencere karşılıklı iki duvarda. Vitrayla süslenmiş pencerelerin üste doğru kıvrılarak sivrilen biçimi Magrip kadar Hint mimari özelliği görülür. Caminin içindeki kolonlar kare şeklindedir. Fazlaca sivri olan kubbe direk duvarlar üstüne oturmaktadır. Cami iç mekanında fazla sayıda kolon olması mekanı bozmuştur. Caminin iç süslemeleri kalem işidir. Çini hiç kullanılmamıştır. Alt kat boşaltılarak 1992 yılında camiye çevrilmiş. Camide cumaları yer kalmadığından alt kattaki salonda kullanılmaktadır. Fakat bugün cuma namazı dışında bütün namazlar alt kattaki ''cami'' de kılınıyor; tarihi cami cumadan cumaya açılmaktadır.
Cami, İstanbul’un işgali sürecinde kapalı kaldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında deri deposu yapıldı. 1983’de ise baştan sona onarıldı ve ibadete açıldı.
Cami 1983 yılında onarıldıktan sonra İstanbul Ticaret Odası’nın bu bölgeye taşınması ile 2008 yılında İstanbul Ticaret Odası tarafından tekrar yenilenmiştir.

Alıntıdır ( erolkaranet)

Kaynaklar
tas-istanbul.com
fatih.gov.tr
suzmehaber.com


Hukuk, Yaşam, Din, Sağlık, Magazin, Turizm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.