Uzun zamandır kitap almak için uğramamıştım. Ayda bir kaç. kez geçerdim ama o bildik yapısı kalmış ancak sahaflığı da, esnaflığı da, insanlığı da, ahiliği de, rehberliği de, cömertliği de, güleryüzlü insanı ile rahmeti rahmana kavuştuğunu kitap almak için dolaştığımda gördüm.
İstanbul Beyazıt semtinin sembolik kitap çarşısı nam-ı diğer Sahaflar Çarşısı kaybolmuş. Yok olmuş tarih olmuş. Giden bin gitmeyen bir pişman. Eskiden oraya yolu düşüp de kitap alışverişi yapmayanlar kınanırdı ya, şimdi kimse oralara gitmesin zira moraliniz bozulur, gününüz zehir olabilir, oradaki esnafı kınar dönersiniz, diyebiliriz
Sahaflar Çarşısında kitap almaya gittim. Üzüldüm, kahroldum. Bırakın bunları gördüğüm manzara yozlaşmış bir Sahaf esnafı gördüm. Hoş ya, sahaf da denmez artık esnaf ta denmez bunlara. Adeta müşteriyi horlayan, yok sayan, kibirlerinin yanında şeytanın da utanacağı bir yer gördüm.
Oysa ilkokul sıralarından üniversite yıllarına ömrüm orada geçmişti. Bazen kitap almış, bazen elimdeki kitapları taşıyarak oraya gider, ya takas eder ya da parasını alıp mutlu olurdum. Bir çok tanınmış yazar, şair edebiyat düşkünü insanlarla omuz omuza aynı tezgahtan kitap seçtiğimi bilirim. Kitapçılarla sohbet eder. Akıl danışır, yol göstermelerinden faydalanırdım. Hatta abone bile olur yeni gelen kitap, dergi olunca saklamasını isterdik. Pazarlık bile yapmaz kesemize göre onlar zaten bunu anlar, uygun fiyattan bize satarlardı. Halden huydan anlarlardı.
Geçen hafta Sahaflar çarşısına gittim. Gitmez olaydım. Yozlaşmış bir esnaf ile karşılaşmıştım. Çok eskilerden , saçlarına ak düşmüş olanları bile hatırladım ama onlarda vücut olarak vardı ruh olarak yoktu.
Kapılarının önüne biriken çoğunluğu üniversiteye hazırlanan ya da üniversite sıralarında dirsek çürütme durumunda olan gençlere hitap şekillerini gördüğümde kahroldum. Soru sordurmayan azarlayan, aşağılayan, tepeden bakan esnafın "e"sini kaybetmiş ukala, dikbaşlı, kibirli esnafını gördüm.
Ruhumun yıprandığını hissettim.
Oysa öyle değildi, burası. Okuma aşkı ile yananların sıcacık yuvasıydı. Yaz kış demez orada nefes alırdık. Gittik öldüğünü gördük,tüm duyguların..
Yerine materyalist insan zihniyetinin yerleştiğini gördük. Nasipsiz bir esnaf gördük.
İstanbul Beyazıt Camii’nin arka tarafında bulunan, yıllardan beri İstanbul sahaf kültürünün yerleştiği kökü 15. yüzyıla kadar dayanan sahaflık geleneğinin yaşanıldığı yer olan Beyazıt Sahaflar Çarşısı ruhunu kaybetmiş bir yer olmuş.
Esnaf diyemeyeceğim duruma gelmiş dükkan sahipleri ve çalışanları hatta hanutçu türü bir kaç çalışan, geleni yolunacak kaz kendini tokluktan kimseyi umursamayan bir satıcı gibi görüp agresif, ilgisiz ve tersleyen sanki babasının hayrına kapısına gelen dilenci sanıyor. Verdiklerini babasının hayrına verse bu kadar suratsız olunur.
Şahit olduğum tek bir olay bile ne kadar tiksindirici olduklarını gösteriyor.
30 yaşlarında yabancı oldukları her hallerinden belli iki kişi kapıya yanaştı. Korona yüzünden kimseyi içeriye sokmuyorlar. Kapıdan yapıyorlar alışverişleri. Azarlarcasına, sert hitap şekliyle "bekle sıranı, sonra sorarsın sorunu" sözleri sıkça tekrarlanıyor. O iki kişiden biri elindeki kağıdı uzatarak bozuk bir Türkçe ile" bu var mı" dedi. Kulağımın dibinde patlayan "nerede senin masken, nerede ha, çık buradan" sözü patladı. Sözü söyleyene baktım, yıllarca orada dükkan ileten eskilerden bir satıcı. Saçları bembeyaz olmuş. Adamlığı bitmiş. Sözün muhatabı olanlara baktım, biri maskeli diğeri maskesiz iki kişi idi. Önce anlamadılar, ardından diğeri "maske" deyince afallayan, tepkiyi beklemeyen azarı işiten kişi kızardı, bozardı ve alelacele uzaklaştılar.
Bir diğer şahit olduğun, elinde iki kitabı tutmuş yaşlıca biri "bunların ederi ne" dedi. Orta yaşlı satıcı "eder i mederi ne olacak, biz ne dersek o olacak" diye sertçe yanıtladı. Fiyatı söyleyince "İnternette sizden çok ucuza var. Buraya geldik, esnaf kazansın. diye. Makul bir şey söyleyin alalım" dediğinde satıcı adamın elinden kitapları alarak sertçe "git oradan al, bizde kitap mitap yok" dedi.
Bu anlattıklarımı şahsi bir görüş olarak algılamayın. Sosyal medyaya girdiğimde bu tür benzer olayları yaşayan, duygularını aktaran ve "bir daha mı tövbe olsun" diyen onlarca yazıya rastladım. Yazıların tarihleri 2014 -2016-2019 görünüyor. Demek ki Sahafları Çarşısı çoktan ölmüş biz geç fark etmişiz.
Erol Kara - 17.10.2020