Resullullah aleyhisselam'ın "İslam'da uğursuzluk yoktur" sözünü dinlemeyen sözde Müslümanlar kürsüye çıkan herkese hemen kayıtsız şartsız inanıyor, dualar ediyor, namazlar kılıyor ve hatta bir çoğu bu ay içerisinde bir çok işini sonraki aylara erteliyor.
Allah c.c'nın Kuranı Kerim'inden gafil olanlar, Resullulah aleyhisselam'ın emirlerini hiçe sayanlar nedense söz konusu bağlı oldukları tarikat şeyhlerinin, mollalarının, hocalarının, şıhlarının sözünden çıkmamak adına ve onların dediklerini ilahi kanun bilmekte inat etmeleriyle önü alınamaz bir yanlışın içinde inatla yaşamaya devam ediyorlar.
Yıllardır, Safer ayında uğursuzluk yoktur denilmesine rağmen ısrarla videolarla, yaptıkları sohbetlerle, televizyon yayınlarıyla sonu ticarete kadar giden kişisel menfaate ve İslamı uğursuzluk dinine çevirmeye çalışan din istismarcılarına inanmak gaflet ve hıyanet içindeki Müslümanlar nedense bu uyarıya aldırmıyorlar. Ve sapkın fikirlerin esiri olarak yaşıyorlar.
Dinde duaların kabulüne vesile müjde ayları, rahmet günleri ve feyizli geceler var iken bunları yaşamaktan imtina eden Müslümanlar afetler, musibetler ve semavî belâlar için tahsis edilen muayyen her hangi bir zaman diliminden söz edilmediği halde zorla ve kör bir inançla bir ayı uğursuz saymakta inat etmektedirler. Bazı ayların musibet ayı ilan edilmesi, İslâm’ın ruhuna uygun olmadığı gibi doğru da değildir. Hanif dinden çıkmış eski Arapların uydurma adeti o gündür bugündür, din soytarılarının da ekmek kapısı olmuştur. Hatta, bu din istismarcısı, bu din üzerinden saltanat kurmaya çalışan din hainleri işi daha da abartarak Allah'tan dahi utanmadan, hesap vereceği günü düşünmeden, dinde olmayanı dine sokarak yeni yeni ilaveler yapıyor. Ve cahil müritlerini inandırmaya çalışarak 300 bin bela, 320 bin bela gelecek diye hadisz ve hudutsuz sayı bile veriyorlar.
İslam’ı asılsız hikâyelerle anlatanlara Hadis Âlimleri ‘kussâs/kıssacılar’ derler. Konunun uzmanı İbnül Cevzî (v. 597 H) der ki: “Hadis uydurmada en büyük bela kıssacılardan gelmektedir”. Evet, o bizzat ‘bela’ kelimesini kullanır." dedikten sonra "Safer elbette bela ve musibet ayı değil, ama asıl bela ve musibet İslam adına uydurulmuş sözleri ve hikâyeleri İslam diye nakletmektir. Böyle olunca işin esasını anlamayanlar ya da anlamak istemeyenler de bütün hadislerin uydurulmuş olduğunu söyleyip, Hz. Peygamber’in örnekliği olmadan Kur'an-ı Kerim’i anlayabileceklerini sanırlar ve ikinci bir bela ve musibetle karşılaşmış oluruz.
Bununla birlikte bazen bilmeden bazen de kasıtlı olarak Efendimiz adına hadisler uydurulmuş, aslı olmayan kıssalar anlatılmış ve bu alanda da müthiş bir edebiyat oluşmuş.
Safer ayında Levh-i Mahfuzdan 320 bin bela yazıldığı, bu belâların sene içine yayıldığı, bu belâlardan korunmak için Safer ayının ilk ve son Çarşamba günleri falan duanın 100’er defa okunması gerektiği gibi saçmalıklara itaat etmeyin. Unutmayalım ki: Resûlullah (asm) Efendimiz eşyalarda, Safer ayında ve baykuşun ötmesinde her hangi bir uğursuzluğun olmadığını ifade etmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Safer ayı ile ilgili bu tabuları şu Hadis-i Şerif'i ile yıkmıştır : "Uğursuzluk yoktur. Baykuş ötüşünün olumsuz etkisi yoktur. Safer ayının hayır ve şerle bir ilgisi yoktur. Bunlar cahiliye hurafeleridir." (Buhari, tıbb, h: 1927). Ebu Hüreyre’nin rivayetlerinde Peygamber Efendimiz (sav) Safer ayı ve uğursuzluk ile yine şunları söylemiştir. Hastalıklar uğursuzluk ile gelen bir şey değildir. Baykuşların ötmesi ya da Safer ayı ile birlikte çeşitli uğursuzlukların bulunmadığını ve bunların hayır ve şer ile ilgisi olmadığını ifade etmektedir.
Uğursuzluk veya zarar, insanın bu vakitte yaptığı kötülükten doğmaktadır. Kötü kişi kötülüğü işlemek sûretiyle zamana da zemine de uğursuzluk getirmektedir, aksi ise doğru değildir. Nitekim, Hz. Peygamber (asm) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "İslâm'da teşa'üm (bir şeyi uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur.” (Buharî, Tıb, 54)
Hz. Peygamber (asm) hastalığın kendiliğinden sirayet etmediğini, kuşun uçmasıyla uğursuzluk meydana gelmediğini, safer ayında veya baykuşun ötmesinde uğursuzluk aranamayacağını (Buhârî, Tıb, 54; Müslim, Selâm, 102) bildirmiştir. Ayrıca İslâm’da uğursuzluk anlayışının bulunmadığını, daima iyimser ifadelerin kullanılması gerektiğini (Buhârî, Tıb, 44, 54) söylemiş, kuşun uçuşundan geleceğe yönelik kötü sonuçlar çıkarmanın şirk sayıldığını ısrarla vurgulamıştır. (Ebû Dâvûd, Tıb, 24; Tirmizî, Siyer, 47)
Bir başka rivayette ise, “Uğursuzluk anlayışı yüzünden işinden vazgeçen kimse şirke düşmüş olur.” demiş, bunun kefaretinin ne olduğu sorulduğunda, “Allah'ım! Senin hayrından başka hayır, senin takdirinden başka takdir ve senden başka ilâh yoktur.”(Müsned, II, 220) denmesini öğütlemiştir.
Konuyla ilgili rivayetleri değerlendiren İbnü’l-Esîr uğursuzluk telakkisinin şirk sayılmasını, bunu icra edenlerin bazı işlemlerle menfaat sağlayacaklarına ve kendilerine dokunacak zararları gidereceklerine inanmalarına bağlamıştır. (en-Nihâye, III, 152) (Sorularla İslamiyet)
Derleme @erolkaranet - 01.09.2022