EBU TALHA (R.A) VE BEYRUHA BAHÇESİ
(Peygamber (ﷺ) efendimiz'in dinlendiği bahçe)
Medineli müslümanlar arasında en çok hurma bahçesine sahip olan Ebû Talha (r.a), Mescid-i Nebevî’nin karşısında bulunan ve içindeki tatlı su kuyusu bulunan bahçesini çok severdi, Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz tarafından da beğenilen Bir-u Hâ adlı bahçesine zaman zaman gider dinlenir ve ha kuyusu suyundan içer abdest alırdı.
لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça en üstün sevabı kazanamazsınız” (Âl-i İmrân 3/92) meâlindeki âyet nâzil olunca Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz’in yanına giderek bu bahçeyi Allah rızası için dilediği şekilde kullanmasını istedi. Onun bu davranışını takdir eden Resûl-i Ekrem (ﷺ) efendimiz’in bahçeyi akrabalarına vermesinin daha uygun olacağını söylemesi üzerine de onu Übey b. Kâ‘b ve Hassan b. Sabit (r.a) gibi amcazadelerine ve yakın akrabalarına bağışladı (Buhârî, “Vekâle”, 15, “Vesâyâ”, 10).
Ebu Talha’nın (r.a) Bir-u Hâ'sı 21 no’lu kapının iç tarafında muhafaza edilmeye devam etmektedir. Kral Fahd döneminde Mescid-i Nebevî devasa boyutlarda genişletilirken Ebu Talha’nın (r.a) kuyusu genişletilen mescidin içinde kalıyordu ve ortadan kaldırılması düşünülüyordu. O günlerde caminin inşaatını yöneten Türkiye’den mimarlarımız bu sahabe emanetini yok etmeye razı olmadılar. Cami zemininin altında muhafaza altına aldılar. Üzerine de üç tane daire şeklinde mermer kapak örttüler ki yeri belli olsun. Bugün bu yan yana üç yuvarlak mermer kapak, 21 no’lu kapının iç sol kısmında, halıların arasında durmaya devam etmektedir.
Fotoğraf : FacebookFaranturEbu Talha (r.a)
Câhiliye devrinde Medine’de doğdu. Hazrec kabilesinin Neccâroğulları soyundan geldiği için Hazrecî ve Neccârî nisbeleriyle anılır. Enes b. Mâlik’in (r.a) üvey babasıdır. Müslüman olmasına Enes b. Mâlik’in (r.a) annesi Ümmü Süleym sebep oldu. Kocası Mâlik’in hicretten önce ölümü üzerine Ebû Talha (r.a) ona evlenme teklif etti. Ümmü Süleym (r.anhum), müslüman olmamasının bu evliliğe engel teşkil ettiğini, İslâmiyet’i kabul ettiği takdirde mehir almaksızın kendisiyle evlenebileceğini söyledi. Bunun üzerine Ebû Talha (r.a) müslüman oldu ve Ümmü Süleym ile evlendi. Bu evlilikten Abdullah ile Ebû Umeyr adlı çocukları dünyaya geldi. Ebû Talha (r.a) nübüvvetin 12. yılında (621) yapılan Birinci Akabe Biatı’nda kabilesini temsil etti. Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz Medine’ye hicret edince onunla muhacirlerden Ebû Ubeyde b. Cerrah (r.a) arasında kardeşlik bağı kurdu. Ebû Talha (r.a) Bedir Gazvesi’ne katıldı. Uhud Gazvezi’nde deriden kalkanı ile vücudunu Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz'e siper etti ve düşman kuvvetlerinin üzerine ok yağdırdı. Onun okçuluğunu takdir eden Resûl-i Ekrem (ﷺ) efendimiz, oradan terkeşi dolu geçen mücahidlere oklarını Ebû Talha’nın (r.a) önüne boşaltmalarını emretmişti.
Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz, onun attığı okların isabet ettiği hedefi görmek için her ayağa kalktığında Ebû Talha (r.a), “Yâ Resûlallah, ne olur kendini gösterme! Bir uğursuz düşman okunun sana isabet etmesinden korkarım. İşte göğsüm senin göğsüne siperdir” diye yalvarıyordu (Buhârî, “Menâkıbü’l-ensâr”, 18).
Ebû Talha (r.a) çoğunluğun kanaatine göre 34 (654-55) yılında vefat etti. 32 (652) yılında, hatta Hz. Peygamber (ﷺ) efendimizden sonra kırk yıl daha yaşayıp 51’de (671) vefatını kabul edenler de vardır.
Enes b. Mâlik’ten (r.a) gelen rivayete göre Tevbe sûresini okurken 41. âyete gelince, “Rabbimiz bizi ihtiyar da olsak genç de olsak savaşa gitmeye çağırıyor” diyerek o günlerde Rumlar’a karşı yapılan bir deniz seferine katılmışsa da karaya çıkmadan gemide vefat etmiş, etrafta kara görülmediği için yedi gün süreyle defnedilmemiş, ancak cesedinde herhangi bir bozulma meydana gelmemiştir. Diğer taraftan onun Medine’de vefat ettiği ve cenaze namazını Hz. Osman’ın (r.a) kıldırdığı söylendiği gibi Dımaşk’ta vefat ettiği de ileri sürülmüştür.
Ebû Talha (r.a) ashap arasında cesareti, yiğitliği ve bilhassa gür sesiyle tanınırdı. Bu sebeple Resûlullah (ﷺ) efendimiz, “Ebû Talha’nın asker içinde sesi bir grup insandan daha iyidir” buyurmuştur (Müsned, III, 261).
“100 kişiden, hatta 1000 kişiden daha iyidir” dediği de rivayet edilmektedir (Hâkim, III, 352).
Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz Ebû Talha’yı (r.a) çok sever, kendi annesinin Medineli olması sebebiyle ona dayı diye iltifat ederdi (Hâkim, III, 351).
Zaman zaman onun evine gider, Ümmü Süleym’in hazırladığı yemeği yer ve orada öğle uykusuna yatardı.
Hz. Peygamber (ﷺ) efendimiz hac görevini ifa ettiği sırada tıraş olmuş, başının sağ tarafından kesilen saçları halka birer ikişer dağıtırken sol tarafından kesilenleri Ebû Talha’ya (r.a) vermiş, karısı Ümmü Süleym'de (r.anhum) bu saçların bir kısmını saklamıştı.