@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

Banner


erolkaranet

Sahte Kimlikle Yapılan Satışlarda Noter Suçludur




Yargıtay Yüksek mahkemeleri, sahte kimlikle araç ya da gayrimenkul satılmasında noterlerin kusurlu olduğunu bir kez daha teyit eden emsal bir karara imza attı. Son verilen bir emsal kararla birlikte sahte kimlikle yapılan satışlarda zararı noterin ödemesi yönünde karar verildi.

 Sahte Kimlikle Noterde İşlem Yapılması ve Noterin Hukuki Sorumluluğu

Noterlik Kanunu’nun gereğince; noterliğin, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir.
Görevi belge ve işlemlere resmiyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlik Kanunu’nda noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği görülmektedir.
Buradaki sorumluluğun 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 Sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bir güven kurumu olan ve yaptıkları işlerde uzman olan noter, devlet adına bir takım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmileştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır. Noterlik Kanunu’nun 82. ve İcra iflas Kanunu’nun 38. maddeleri gereğince; noterlerin düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Noterlerin uzmanlığına inanan ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar doğmuşsa noterin bundan sorumlu olması doğaldır.
Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.
Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Örneğin; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.
Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir.
Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur.

Noterin suçlu duruma düştüğüne dair Yüksek mahkeme tarafından verilen kararlardan örnekler..

T.C. Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Esas No:2014/9957
Karar No:2014/9254
K. Tarihi:10.6.2014

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili dilekçesi ile; müvekkilinin galericilik yaptığını, dava dışı O.. 'ın 34 ... .. plakalı aracın satışı için müvekkilinin adresine geldiğini, yapılan pazarlık neticesinde 12000 TL' ye aracın satın alınması için anlaştıklarını; aracın temiz kağıdı alındıktan sonra Gebze 6. Noterliği tarafından 06.05.2008 tarihinde 77506 yevmiye ile vekaleten satış yapıldığını; satış yapılırken, Gebze 6. Noterliği tarafından davalı Noter aranarak teyit alındığını; noterişlemlerinden sonra aracın trafik tescil işlemlerinin de gerçekleştirildiğini; ancak, 13.05.2008 tarihinde müvekkilinin Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından aranarak, aracın çalıntı olduğu bildirilip, araca el konulduğunu; uğradıkları zararın, davalı Noter'in ihmalkarlığından kaynaklandığını; zira eski ruhsat sahibi bayan olmasına rağmen davalı tarafından alınan sahte kimlikle düzenlenen vekaletnamede, vekalet veren şahsın erkek olduğunu; sahtecilik işlemi açık olmasına rağmen, davalı Noter'in vekalet düzenlediğini iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 12000 TL maddi tazminatın, 06.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki ve husumet itirazında bulunmuş; esası bakımından da, sahte vekalet düzenleyen O.. K.. ile vekil edindiği O.. 'nın kardeş olduğunu, kimlik bilgilerinden, başlangıçtan beri her iki kardeşin dolandırıcılık kastı ile hareket ettiklerinin anlaşıldığını savunup; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; "davacı vekilinin, davacı H.. T.. için açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine, davacı vekilinin davacı A.. T.. için açtığı davanın, sahte kimlik notere sunularak vekaletname düzenlenmesi istendiği anlaşılmakla; illiyet bağı kesilmiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir, gerekçesiyle" davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine; Dairemizin 18.04.2012 gün ve 2012/5858-10590 sayılı ilamı ile "Dava; noterin sorumluluğuna ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden İ.. Ö.. isimli bayan adına kayıtlı otonun, Antalya'da malikten sözleşme ile alan firma tarafından O.. K.. isimli kişiye kiralanıp teslim edildiği, dört gün sonra İstanbul'da davalı noterlikte İlkay Özkaya isimli ve erkek resimli sürücü belgesiyle O.. K..'nın vekil tayin edildiği, vekilin bir gün sonra Gebze'de otoyu galericilik yapan davacılara sattığı, asıl malikin başvurusu üzerine otonun davacılardan alındığı, iki sanık hakkında derdest kamu davası bulunduğu anlaşılmaktadır.
Vekalet işleminde kullanılan sürücü belgesindeki tüm bilgilerin gerçek olmasına karşı, resmin erkek resmi olduğu görülmektedir. Davalı noterin vekalet işlemi sırasında MERNİS v.s. resmi kayıtlardan araç malikinin erkek mi - kadın mı olduğunu araştırmamış olmasının kusur oluşturup oluşturmadığı, kusursuz sorumluluğu bulunup bulunmadığı olguları irdelenerek varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece belirtilen hukuki olgular tartışılmadan karar verilmiş olması bozma nedenidir."gerekçesiyle, mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda "Yapılan yargılamada, Yargıtay bozma ilamı celp edilen noterlik yazısı, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; davacı vekilinin davacı H.. T.. için açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine, davacı vekilinin davacı A.. T.. için açtığı davanın dava konusu olayda vekaletname düzenlenmesinde işlemlerin yasa ile genelgelere uygun gerçekleştirilmiş olduğu ve vekaletnamenin gerçeğe aykırılığı belirlenemeyen ve 3. kişilerce gerçekleştirilen sahte kimliğe dayanılarak düzenlendiği, böylece 3. kişinin ağır kusuru nedeniyle illiyet bağını kesen durum mevcut olduğundan, davalının bu nedenlerle sorumluluğu bulunmadığından reddine karar vermek gerekmiştir, gerekçesiyle" Davacı vekilinin davacı H.. T.. için açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine, Davacı vekilinin davacı A.. T.. için açtığı davanın ise esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı H.. T.. 'ın davalı aleyhinde açtığı davanın husumetten reddine ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı A.. T..'ın davalı aleyhinde açtığı davaya gelince;
Noterlik Kanunu'nun 162. maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukuki rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkanı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkanı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Noterlik Kanunu'nun 162. maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkanı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir. Doktrinde; ağırlıklı görüş maddedeki bu düzenlemenin noterlerin hukuki sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu hatta ağırlaştırılmış, başka bir ifadeyle ağırlaştırılmış özen sorumluluğu olduğu şeklindedir.
Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukuki sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu da çıkarılmamalıdır. Her iki görüşe göre de; noterin hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması vc bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi halinde noterin hukuki sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir.
Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki tazminat yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır. Böylece toplum içinde bazı iş ve meslekler ile bazı gruplara ve kategorilere daha ağır bir sorumluluk yükletilmektedir. Noterlerin kusursuz sorumluğundan kastedilen, zarar görenin kusuru kanıtlamak zorunda olmamasıdır. Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. Ancak illiyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi zarardan sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada mücbir sebep, zarar görenin tam veya üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir, bu üç olgudan birinin bulunması halinde kusursuz sorumlu kimse de sorumluluktan kurtulacaktır. Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Örneğin; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.
Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekaletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukuki menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanununun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden olarak noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hallerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlalidir.
Yargıtay uygulamasına göre; belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgenin kullanılması halinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Ayrıca Yargıtay bazı kararlarında; nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hallerini "somut sorumluluk nedenleri" olarak kabul edilmiş, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmiştir. (HGK'nun 06.12.2013 gün ve 2013/4-335-1654 sayılı kararı)
Somut olayda toplanan bilgi ve belgelerden, davalının kusursuz sorumluluğunun ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının tamamen kesilmediği ve davalı noterin oluşan zarardan sorumlu tutulması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan, mahkemece; yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

*********************

T.C. Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Esas No:2020/849
Karar No:2020/2393

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda,
davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından
temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya
içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI
Davacı; kendisini araç maliki R.O. olarak tanıtan şahıs ile ** PN **8 plaka sayılı
aracın alım satımı hususunda anlaştıklarını, bahse konu şahsa araç satış bedeli olarak
17.500,00 TL ödemede bulunduğunu,
davalı ...'nin 30/12/2010 tarihli ve 40949 yevmiye numaralı işlemi ile araç alım satımının
gerçekleştirildiğini, aracı teslim alarak kullanmaya başladığını, trafik denetlemesi
sırasında aracın çalıntı olduğunu öğrendiğini ve aracın emniyet tarafından bağlanarak
elinden alındığını, sahte kimlik düzenlenmek suretiyle aracın kendisine satıldığını, bu
hususta savcılık tarafından soruşturma başlatıldığını; sahte nüfus cüzdanı ile işlem yapan
davalı noterin kusurlu olduğunu, gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, kendisinin zarara
uğramasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla,
araç satış bedeli olarak ödenen 17.500,00 TL'nin araç satış tarihi olan 30/12/2010
tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep ve dava etmiş; 23/02/2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini
3.217,50 TL artırarak 20.717,50 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı; satıcının ibraz ettiği nüfus cüzdanındaki bilgilerin, bilgisayar sistemi üzerinden
nüfus kayıtları ile karşılaştırıldığını, ibraz edilen nüfus cüzdanının sahte olduğunun çıplak
gözle fark edilemediğini,mor ışıkta yapılan güvenlik kontrolünde de şüpheli bir durumun
olmadığının görüldüğünü, sahte kimliğin iğfal kabiliyetinin bulunduğunu, üçüncü kişinin
ağır kusuru ile illliyet bağının kesildiğini, kendisine kusur atfedilemeyeceğini savunarak;
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; satış sırasında kullanılan nüfus cüzdanı aslının temin edilemediği, fotokopi
belge üzerinde de iğfal kabiliyeti yönünden bilirkişi incelemesi yapılamayacağı, bu
nedenle davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar
verilmiş, hüküm, Dairemizin 01.12.2014 tarihli ve 2014/7921 E. - 2014/15577 K. Sayılı
ilamı ile, "...Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından meçhul şüpheli hakkında yürütülen
soruşturma evrakının incelenerek anılan kişi hakkında kamu davası açılıp açılmadığı, satış
sözleşmesinde kullanılan kimlik belgesinin ele geçip geçmediği, o soruşturma ya da dava
dosyasında belgenin aldatma yeteneği bulunup bulunmadığı konusunda inceleme yapılıp
yapılmadığı konuları araştırılarak, kullanılan belgenin aldatma yeteneğine sahip olup
olmadığı konusunun aydınlatılması gerekir iken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme
ile davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmamıştır..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davaya konu ... plaka
sayılı aracın sahte nüfus cüzdanı kullanılarak davacıya satıldığı, satış sırasında kullanılan
nüfus cüzdanı aslının ele geçirilemediği, bu nedenle nüfus cüzdanı üzerinde iğfal kabiliyeti
yönünden inceleme yapılamadığı, aracı davacıya satan kişiye ulaşılamaması nedeniyle
kamu davasının da açılamadığı; nüfus müdürlüğüne bağlı online sistemden belge
sahibinin fotoğrafının noter ekranına düşmediği, yine nüfus cüzdanını hazırlayan ve
onaylayan nüfus memurlarının bilgilerinin de sistemden görülemediği, sahte belge ile
sistemde bulunan bilgilerin birebir örtüştüğü, davalı noterin dikkat ve özen
yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm,
süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir
isabetsizlik bulunmamasına göre; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Dava; Noterlik Kanunu'nun 162.maddesine dayalı noterin kusursuz sorumluluğuna ilişkin
tazminat davasıdır.
Noterlik Kanunu’nun 1. maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti olduğu ve noterin,
hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği
belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin, yaptıkları
işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir
zorunluluktur.
Noterler, devlet adına bir takım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve
beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız
hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır.
Noterlik Kanunu’nun 82. ve İcra İflas Kanunu’nun 38. maddeleri gereğince; noterlerin
düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı
bir konum verilmiştir. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan noterlerin
sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekir. Noterlerin uzmanlığına inanan
ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku
duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı
zarar doğmuşsa noterin bundan sorumlu olması doğaldır.
Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512
sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmış olup; stajyer, katip ve
katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterlerin, bir işin yapılmamasından veya
hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumlu oldukları,
noterin, ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan
stajyer veya noterlik personeline rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple, noterlerin
sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.Tüm kusursuz
sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, davalı noterin kusurunu kanıtlamak
zorunda değildir. Zarar gören davacı, yalnızca, zararla eylem arasındaki uygun illiyet
bağını kanıtlamak zorundadır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan
kişi sorumlu tutulmayacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin
ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.
Buna göre, noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan
kurtulamayacaktır. Ancak, gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel
olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının
kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk
olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Noterin hukukî sorumluluğunun
söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması
ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında
illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde
noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Noterin bir kamu
hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın
göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin
göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki tazminat yükümlülüğü;
sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade, daha çok onun toplum ve
ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine
bağlanmaktadır.
Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani, özen
yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı, zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa
noter sorumlu olacaktır. Zira; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe
rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak
sorumlu olacaktır.
Noterin, ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi
vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik,
adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Noterin
veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlaması ve tetkik etmesi yani
grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta
sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması
yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat
edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni
göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma
yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma
(iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin
sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak, detaylı bir incelemeyle
ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir
durumdur. Nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın
on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe
olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür
bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası
veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâller “somut sorumluluk nedenleri” olup,
noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebepleri, her somut
olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda; dava dışı üçüncü kişinin kimlik bilgileri kullanılarak sahte kimlik
düzenlendiği, bahse konu sahte kimlik esas alınarak, ... tarafından 30/12/2010 tarihinde
davaya konu araç satışının gerçekleştirildiği, araç satış sözleşmesinde satış bedelinin
17.500,00 TL olarak gösterildiği, noter işlemi sırasında kullanılan sahte nüfus cüzdan
suretinin aslı temin edilemediğinden, sahte nüfus cüzdanının iğfal kabiliyetinin bulunup
bulunmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yapılamadığı anlaşılmaktadır. Davalı noterin
sorumluluğu, Noterlik Kanunu'nun 162. maddesine dayalı kusursuz sorumluluk olup,
oluşan zarar ile davalı noter işlemi arasında uygun illiyet bağının kurulduğunun kabulü
gerekir. Davalı noterin kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde nedensellik
bağının kesildiğini ispat külfeti ise, davalı notere düşmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece; aslı temin edilemeyen, bu nedenle iğfal kabiliyetinin
bulunup bulunmadığı tespit edilemeyen sahte nüfus cüzdanına istinaden, söz konusu araç
satış işleminin yapıldığı, davalı noterin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu,
illiyet bağının kesildiğinin davalı noter tarafından ispat edilemediği, bozma sonrası ıslahın
söz konusu olamayacağı dikkate alınarak, davanın 17.500,00 TL üzerinden kısmen
kabulüne karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile
davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz
itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi
gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde
temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun
440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.03.2020 tarihinde oy
birliğiyle karar verildi.

Derleme: @erolkaranet - 17.08.2020
Hukuk, Yaşam, Din, Sağlık, Magazin, Turizm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.