Bir insan düşünün. Kilisede gözünü açmış, kilise kanunları ile büyüyor. Kilise adına farklı yerlerde eğitim alıyor ve bir gün yetiştiği kiliseye kafa tutuyor. Mahkum ediliyor. yargılanıyor. Af ediliyor ve kahraman oluyor.
Bir insan düşünün kilisede yetiştiği halde Allah'ın varlığını öne çıkartmaya çalışıyor. Allah'a iman etmenin herşeyin önünde geldiğini iddia ediyor. Cennetin satılamayacağına, para pul vererek dünyada iken cennetten yer alma gibi bir saçmalığın olmayacağını iddia ediyor.
"Cehennemi Satın Aldım Benimdir!" diyerek cennetten belge karşılığı yer alanların aptallığını öne çıkartırken bu uğurda malını mülkünü kiliseye bağışlayarak cennetlik olanlarında gözünü açan bu keşiş Martin Luther'dir.
İnancın yozlaştığı, dinin birtakım bencil tutkular uğruna sömürüldüğü bir dönemde gerçek
Hristiyanlar bilir ki, İncil'de özellikle “Tanrı’nın insanı akladığı, Müjde’de açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “İmanla aklanan yaşayacaktır.” (Romalılar 1:17), “Tanrı katında hiç kimsenin Yasa’yla aklanmadığı açıktır. Çünkü İmanla aklanan yaşayacaktır.” (Galatyalılar 3:11), “Doğru adamım, imanla yaşayacaktır. Ama geri çekilirse, ondan hoşnut olmayacağım.” (İbraniler 10:38) gibi ayetlerdeki imanla gelen kurtuluş ya da imanla aklanma kavramları ile kilise yalanlarının farkına vardırmıştır.
Martin Luther hem insanlık hem de Hristiyanlık tarihi açısından çok önemli bir karakterdir.
Martin Luther, Orta Çağ’ın Hristiyan dünyasını alt üst eden kişi olarak tarihe geçmiştir.
Martin Luther, 16 yy’da Avrupa’da yaşamış olan bir keşişti ve Katolik Kilisesi’nin yanlış uygulamalarına karşı çıkan kişidir.
Bildiğiniz üzere yüzyıllar önce kiliseler cennetten topraklar satıyorlardı. Görmüş olduğunuz belge de satılan cennetin tapusundan sadece bir örnektir. Harcamaları artan Katolik kilisesi yayınladığı bir bildiride halkın kiliseye bağışta bulunması gerektiğini duyurdu; böylece halk günahlarından arınacak ve cennete girebilecekti. Halk varını yoğunu satarak bu belgeyi para karşılığı satın alabiliyorlardı. Bu şekilde sevdiklerinin Araf’taki süresinin kısaltılması için varını yoğunu kiliseye veriyorlardı. Papazlara inanan halk, “ölünce cennette yerimiz hazır olsun” diye bu oyuna alet oluyordu.
Satışlar o kadar iyi gidiyordu ki, kilise bir anda zenginleşmiş, kasaları para dolmuştu. Yokluk ve açlık içinde kıvranan halkı bu şekilde kandırarak edindikleri kirli paralarından dolayı utanmıyorlardı.
![]() |
Engizisyon mahkemesi |
Bu kepazeliğe daha fazla dayanamayan Martin Luther cennetten toprak alınmayacağını, kilisenin iyice yoldan çıktığını, bu yapılanların iğrenç bir kandırmacadan başka bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyordu halka. Bunun neticesinde, tahmin edebileceğiniz üzere Martin Luther derhal mahkemeye çıkarıldı.
O zamanlar da dini kullananların elinde oyuncak haline gelen yargı Martin Luther hakkında ağır bir ceza düşünüyordu.
Din tüccarlarının elinde adeta bir oyuncağa dönen yargının karşısında Martin Luther, din bezirganlarının kuklası olan sözde hakimlere şöyle hitap etti:
"Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya?
Yargıçlardan biri "Cehennemi kim alır ki?"
Martin Luther: "Ben alıyorum, neyse parası vereyim!"
Mahkemede bulunanlar buna güldüler önce. Bu adam neler diyordu böyle? Cehennemi almak ne saçmalıktı.
Yargıçlar Martin Luther’e ‘’Tamam dediler, madem bu kadar istiyorsun al cehennem senin olsun, para falan istemez.’’ Böylece cehennem Luther’e bedavaya verildi.
Martin kapının önüne çıktı, duruşma sonucunu merak eden binlerce kişiye
"Cehennemi satın aldım, benimdir. Bundan sonra oraya kimseyi almayacağım, korkmayın."
Cehennem korkusu ve kilise baskısından kurtulan halk adeta bir bayram havası yaşamış ve kiliseden uzaklaşmaya başlamıştı.
Derlemedir.