@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

Reklam


Alevilerin Gadiri Hum Bayramı 17 Temmuzda



Hz. Muhammed'in (aleyhisselam) veda haccı dönüşü Hz. Ali'yi (allah ondan razı olsun)  taltif ettiği gün olarak anılan Gadir-i Hum Bayramı nedeniyle kutlamalar başladı. 17 Temmuz akşam başlayacak olan kutlamalar 18 Temmuz akşamına kadar devam edecek.

Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Gadir-i Hum Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bu günde sabahın erken saatlerinde türbelere akın eden vatandaşlar buralarda kurban keserek, büyük kazanlarda hazırlanan, içerisinde buğday-et karışımının olduğu 'Hirise' adı verilen güne özel yemeği hazırlıyor. Herkesin bir parça katkı sunduğu "Hirisi" başta dar gelirliler olmak üzere vatandaşlara dağıtılır. ( Hirisi tarifi aşağıdadır)

Gadiri Hum Bayramı kutlaması, Hz Muhammed’in (aleyhisselam) aynı adlı yerde yaptığı Veda Haccı hutbesinde söylediği bir ifadeye istinaden kutlanmaktadır. Peki Gadiri Hum Bayramı hangi ifadeye dayanıyor? Gadiri Hum Bayramı niye kutlanıyor? Gadiri Hum günü pişirilen Hirisi yemeği nedir, nasıl yapılır.?  İşte Gadiri Hum Bayramı’na dair detaylar, açıklamalı bilgiler…

GADİRİ HUM BAYRAMI NEDİR?

Şiîlerin inancına göre İslam peygamberi, Ali bin Ebî Tâlib’i ( Allah ondan razı olsun ) kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bunun kaynağı olarak Gadir-i Hum’u öne sürerler. Bunu anmak için her sene Hicrî Zilhicce ayının 18’inde ( 2022 yılı için 17 Temmuz)  “Gadir-i Hum Bayramı” kutlanır. Bu gün, Gadir-i Hum Hadisi’nin yıl dönümüdür.

Gadîr-i Hum, Şiî dünyasının 18 Zilhicce’de coşku ile kutladığı bir bayramdır.  Irak’ta, Mısır’da bu günü resmî bayram ilân etmişlerdir. İran’da, her biri Ebû Bekir, Ömer ve Osman’ı temsil eden içleri balla doldurulmuş üç çöreğin bıçaklanması suretiyle kutlanır. Onlara göre bal üç halifenin kanını sembolize eder. 18 Zilhicce Nusayrîler tarafından da son derece önemli bir bayram kabul edilir

Diyanet İslam Ansiklopedisinde Gadir Hum bayramı hakkında özetle şöyle denilmektedir

"GADÎR-i HUM - غدير خم - Hz. Ali’nin imâmeti açısından Şiî gruplar nezdinde tarihî önem taşıyan yer.
Mekke ile Medine arasındaki Cuhfe mevkiine 4 km. kadar uzaklıkta olup sık sık yağan yağmurlar sebebiyle bataklık ve sazlık haline gelmiş bir gölcükten ibarettir.
Şiî gruplara göre Hz. Peygamber Veda haccı dönüşü (18 Zilhicce 10 / 17 Mart 632), aslında dinlenmeye elverişli bir yer olmadığı halde önemli bir hususu bildirmek maksadıyla burada konaklamış, “sekaleyn hadisi” diye meşhur olan sözlerini söylemiştir: “Size paha biçilmez iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabını ve Ehl-i beytimi... Benden sonra bunlara sarılırsanız asla sapıklığa düşmezsiniz.” Resûl-i Ekrem konuşmasını bitirdikten sonra Hz. Ali’yi sağ tarafına almış, elini tutup kaldırmış ve şöyle demiş: “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. Allahım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol!” Hz. Peygamber’in bu açıklamalarından sonra orada bulunanlar sırasıyla gelip Hz. Ali’yi tebrik etmişler. Bunların arasında Hz. Ebû Bekir, Ömer ve o anda Ali’nin imâmeti hakkında bir şiir söyleyen Hassân b. Sâbit de varmış. Medine’ye hareket edilince yolda, hatta bazılarına göre daha orada, “...Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’ı beğendim...” meâlindeki âyet nâzil olmuş (el-Mâide 5/3).
Şiî geleneğinin zengin ve geniş rivayetlerle ayrıntılı bir şekilde anlattığı Gadîr-i Hum olayı İbn Hişâm, İbn Sa‘d, Taberî gibi ilk devir müelliflerince ya hiç zikredilmemiş, yahut da Resûl-i Ekrem’in konuşmasına yer verilmeden sadece orada konakladığından söz edilmiştir. Ayrıca bunların hiçbiri Resûl-i Ekrem’in sözlerini, Şiîler’in anladığı gibi Hz. Ali’nin imâmeti ve hilâfeti için bir delil olarak değerlendirmemiştir. Aslında Şiî geleneğinin bu olay münasebetiyle indirildiğini söylediği âyet (el-Mâide 5/67) müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre çok önce nâzil olmuştur. Esasen bu âyetin, içinde yer aldığı diğer âyetlerle birlikte ele alındığında müslümanlar hakkında değil yahudi ve hıristiyanlar hakkında nâzil olduğu ve onların Hz. Peygamber’e bir kötülük yapamayacaklarını ifade ettiği anlaşılır (Fahreddin er-Râzî, XII, 48-49).
Diğer taraftan Resûl-i Ekrem’in hadisinde geçen “mevlâ” ve onunla birlikte “velî” kelimeleri “halife” veya “imam” değil “dost, efendi, arkadaş” mânalarına gelir. Sünnî kaynaklarına göre bu hadis, çeşitli savaşlarda müşrik akrabalarını öldürdüğü için müslümanlar arasında Hz. Ali’ye karşı duyulan antipatiyi gidermek, müslümanlar arasında kardeşlik ve dostluğun bozulmasını önlemek amacıyla söylenmiştir (meselâ bk. Tirmizî, “Menâḳıb”, 20; İbn Kuteybe, s. 42; İbnü’l-Esîr, V, 228; İbn Hamza el-Hüseynî, II, 230). Hz. Ali’nin torunu Hasan el-Müsennâ’ya Resûl-i Ekrem’in, “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır” sözünü söyleyip söylemediği sorulmuş, o da şöyle cevap vermiştir: “Evet söylemiştir, fakat bununla emirliği kastetmemiştir. Eğer maksadı bu olsaydı daha açık bir ifade kullanırdı, çünkü Resûlullah müslümanların en fasihidir... Yemin ederim ki Allah ve resulü halifelik için Ali’yi seçip müslümanlara idareci yapsalardı ve Ali de bunu yerine getirmeseydi Allah’ın ve resulünün emirlerini ilk terkeden o olurdu” (Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, s. 185-186, 196). Ehl-i sünnet âlimlerinin, “Ben kimin mevlâsı isem...” hadisinden çıkardığı nihaî sonuç, Hz. Ali’yi sevmenin veya ona düşman olmanın Resûl-i Ekrem’i sevmeye veya ona düşman olmaya yakın bir hüküm taşıdığı yönündedir (krş. Mahmud Şükrî el-Âlûsî, s. 161)."

Yeni Şafak Gazetesi'nden Talha Hakan Alp konuyu şöyle açıklıyor:
"Türkiye''de İmamîliğin propagandasını yapan belli çevreler hadiseyi imamet meselesi olarak takdim ederken sünnî kaynaklarda da olayın böyle geçtiğini iddia ederler.
***
Gadir-i Hum olayı hadis kaynaklarında birkaç minvalde yer alıyor. Ne var ki imamîlerin dilinde hadise çok farklı bir anlatıma kavuşur. Ehl-i sünnetten ayrıldıkları diğer birçok meselede olduğu gibi burada da anlatımları sahih bir senede/aktarım zincirine dayanmamaktadır. Bilakis sahih hadis rivayetlerinin başına ve sonuna eklemeler yapmak suretiyle Gadir-i Hum hadisesini, Efendimiz sanki orada ümmete imam-halife seçmiş gibi kurgulayarak imamet deklarasyonuna dönüştürmüşlerdir.
***
Sahabe ve Tabiinden Kuran ayetleriyle ilgili rivayet ve yorumları bulabileceğimiz temel kaynaklardan Taberî tefsirindeki bilgilere göre, tebliğ ayeti kendinden önceki ayetlerde uzun uzun konusu geçen Ehl-i kitapla ilgilidir ve Efendimiz''in vefatından 3 ay önce vuku bulmuş Gadir-i Hum''da değil, Medine''de nazil olmuştur. Bir diğer görüş ayetin Kureyş''le ilgili olduğu yönündedir. Bu görüşe göre sure Medine''de nazil olduysa da ilgili ayet Mekke''de nazil olmuştur.

İkmal ayetine gelince yine Taberî''de yer alan rivayetler ayetin Veda haccında, Arafat''ta, Cuma günü, Gadir-i Hum hadisesinden 9 gün önce indiğini söylemektedir. (Taberî, Camiu''l-Beyan) Diğer kaynaklarda geçen rivayetler de Taberî''nin verdiği bilgileri teyid etmektedir.

Ayrıca Gadir-i Hum''da toplanan sahabenin sayısı değil 100 bin, 10 binleri bile bulmamaktadır. Çünkü Gadir-i Hum mevkii Mekke''nin 160 kilometre kuzeyinde Medine yolundadır. Burası sahabe nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan Mekke, Yemame, Yemen, Tâif ve badiyede yaşayan toplulukların güzergahında değil, sadece Medine''de ikamet eden sahabenin güzergahındadır. Dolayısıyla Veda Haccı''ndan sonra Mekke''de ikamet etmekte olan sahabe Mekke''de kalmış, diğer bölgelerde ikamet eden sahabe toplulukları kendi güzergahlarını kullanarak memleketlerine gitmiş, Efendimiz''le birlikte Gadir-i Hum''dan sadece Medine''de mukim sahabe geçmiş, ilgili hutbe de sadece onlara hitaben verilmiştir.

Şu halde Gadir-i Hum hutbesi bütün sahabeye hitaben yapılmış bir hutbe değildir. Aslında İmamiyye Gadir-i Hum günü için kurguladığı kalabalıkla imamet gibi bir dinî esasının bütün sahabeye deklare edilmesi gerektiğini zımnen ikrar etmiştir. Ne var ki zamanlama yanlıştır, çünkü o kalabalık Gadir-i Hum''da değil, 9 gün önce Arafat''ta toplanmıştır. İmamet dinin bir esası olsaydı Efendimiz, Arafat''ta tıpkı bütün Müslümanları bağlayan birçok meseleyi ilan ettiği gibi bu meseleyi de orada ilan ederdi.

Burada son olarak cevaplanması gereken iki soru var: Birincisi, hadiste geçen "mevlâ" kelimesi ne anlama gelmektedir? İkincisi, Efendimiz bu konuşmasını neden bir başkası için değil de Hz. Ali için yapmıştır?

Mevlâ kelimesi hadisleri aktarırken de belirttiğim gibi ''dost'' demektir. Aslında bu kelimenin birçok anlamı vardır. İbnü''l-Esîr meşhur hadis sözlüğü en-Nihaye''de "mevlâ" lafzının yaklaşık 10 manasını zikreder. Kelime bağlamına göre bu manalardan herhangi birine delalet eder. Burada da bağlama uygun düşen mana dosttur. Zira hadisin sonunda Efendimiz ''Allah''ım, Hz. Ali''ye veli olana veli ol, ona düşman olana düşman ol'' diyor. Efendimiz''in düşman kelimesini kullanmış olması meselenin hilafet-imametten çok dostluk-düşmanlık zemininde cereyan ettiğini gösteriyor. (Yazının tamamı için tıklayınız)

GADİR HUM BAYRAMI’NDA NELER YAPILIR?

Gadir Hum Bayramı Alevi itikadına göre en büyük bayramdır. Gadir Hum olayında Peygamber Efendimizin Hz. Ali’ye kendisinin halefi olarak tayin olduğu gün olarak ilan eden Aleviler, bugünü bazı ibadetler ile geçirirler. Gadir Hum Bayramı’nda başlıca yapılması tavsiye edilenler; oruç tutmak, gusül almak, Hz. Ali’yi ziyaret etmek, Seyyid İbn Tavus'un “İkbal” adlı kitabında Resulullah'tan rivayet ettiği sığınma duasını okumak, Nubde Duasını okumak, gusledip öğleye yarım saat kala iki rekat namaz kılmak (her rekatta 1 defa “Fatiha” suresi 10 defa “İhlas” suresi, 10 “Ayete'l Kürsü” ve 10 defa da “Kadir” suresi okunur), Mümin kardeşlerin birbirlerini görünce yekdiğerini şu şekilde tebrik etmeleri: “Bizim Emirilmüminin ve Ehlibeyt imamlarının velayetine sarılanlardan eden Allah'a hamdolsun.”, 100 Defa “Dinin kemalini ve nimetinin tamamlanmasını Emirilmüminin Ali bin Ebu Talib'in velayeti kılan Allah'a hamdolsun.” demek



Gadiri Hum günü pişirilen Hirisi yemeği... Hırisi, keşkeğe benze de biraz daha çorba kıvamında yapılır. Peki, Hırisi nedir, nasıl yapılır Hırisi malzemeleri neler? Hırisi geleneği nereden geliyor? Hırisi yapmak için öncelikle malzemeleri bir gece önceden suda ıslatmanız gerekmektedir. Hırisi malzemeleri buğday, nohut, et, karabiber, kimyon, tereyağ ve kırmızı biberdir. Hırisi malzemelerinden nohut ve buğday bir gece önceden ıslatılır. Hırisiye mutlaka koyun eti katılmalıdır. Zira lezzeti oradan gelir.

Hırisi Tarifi

Malzemeler
1 kg. kemikli et
300 gr dövme buğday
6 su bardağı su
100 gr kuyruk yağı
Tuz, kimyon, karabiber
Toz biber (isteğe bağlı)

İlk önce etler suyun içinde haşlanır. Etler kemikli olursa yemeğimiz daha lezzetli olacaktır.

Et haşlandıktan sonra kemikleri suyun içinden alalım. Ondan sonra dövülmüş buğdayI eklenip hafif ateşte pişiriyoruz. Sonra da iyice lapa oluncaya kadar kıvama gelene kadar karıştırıyoruz. Karıştırma ne kadar fazla yapılırsa hirisenin tadı o kadar güzel olur. Ayrıca en son bitmiş haline kuyruk yağı da eklenir. Kuyruk yağının fazlalığı da tadı güzelleştirecektir. Etin fazlalığı da yemeğimizin lezzetine lezzet katacaktır. İsteğe bağlı içerisine toz biber, karabiber ve kimyon eklenebilir. Özellikle kimyon tadını güzelleştirir. Afiyet olsun.

Ek kaynaklar
Ehlibeyt,Sahabe ve Ehli sünnetin anlayışında Gadir Hum hadisesi
Vikipedia'da Gadiri Hum
Gadir Hum Bayramı ve tartışmalar
Vikisia'da Gadir Bayramı
Hukuk, Yaşam, Din, Sağlık, Magazin, Turizm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.