Genellikle merak edilen sorulardan biri de evlenen çiftlerin ileriki zamanlarda kendi ailesine (annesine, babasına ve/veya kardeşlerine) yardım edip edemeyeceği yönünde olmaktadır. Ve bazen içinden çıkılmaz hale gelişen bu durum çiftler arasında gerginliğe hatta evliliğin bozulmasına kadar gitmektedir.
Peki, evli bir kadın çalışmadığı halde kocasından izinsiz kendi anne, baba ya da kardeşlerine para ve benzeri şekilde maddi yardımı yapabilir mi ? Çalışan bir evli kadın kocasından izinsiz kendi anne, baba ya da kardeşlerine para ve benzeri şekilde maddi yardım yapabilir mi ?
Bu konuda yasalar ve dini otoriteler ne demektedir.
Allah Rasulü Efendimiz (s.a.s.) buyururlar ki: "Hiç bir kadının, kocanın izni olmaksızın bir atiyye (bahşiş, hediye) vermesi câiz değildir." (Nesâi, Zekât 58) Ibn Mâce'deki rivayetinde şöyle denir: "Kocası ondan sorumlu olduğu sürece hiçbir kadının kocanın malından, ondan izinsiz vermesi câiz olmaz."(Nesâi, Zekât 58)
Fıkıhçılar her konuda olduğu gibi, bu konudaki nasları da (hadisleri) toptan göz önünde bulundurmuşlar ve ona göre hüküm çıkarmışlardır. Buna göre:
1. Benim malımdan kimseye bir kuruş vermeyeceksin, diyen kocanın malından karısı hiçbir şey tasadduk edemez. Nitekim kadın da kocasına böyle söylemiş olsa, o da onun malından bir şey veremez. Verirlerse haram işlemiş ve günah almış olurlar.
2. Koca herhangi bir şey söylememiş olsa, karısı onun malından âdeten hediye ve sadaka verilmeyecek kadar çok ve değerli bir şeyi, izin âlmadan yine veremez.
3. Koca, karısına: "Benim malımdan, istediğin zaman, istediğin kimseye, istediğin kadar verebilirsin." gibi genel bir izin vermişse, kadın da bu konuda serbest olmuş olur. Artık her defasında izin almasına gerek kalmaz.
4. Koca, karısına bu konuda bir şey söylememişse, kadın da, kocanın cimri olmadığını biliyorsa, örfen ve âdeten verilmesi normal sayılan ufak tefek para ve eşyayı onun malından verebilir. Işte bu durumda sevap her ikisine de gider.
5. Kocası hiçbir şey söylememiş olsa, ancak verdiği duyduğu zaman kızacağını bildiği şeyleri, ona sormadan veremez. Imam Nevevi meseleyi böyle açıkladığı gibi(Nevevi'nin görüşleri için bk. Suyûtî, Zehru'r-rubâ-ale'1-müctebâ (Sünenü'n-Nesâî) V/50), Hanefi fıkıhçılarının görüşü de böyledir.[Hidâye (Fethu'l-Kadîr ile) IX/292; Akkirmânî, Serhu'l-erbâin 185.] (1)
Diyanet İşleri Fetva Kuruluda kendisine sorulan "Kadın şahsi ihtiyacını karşılamak için kocasının parasını rızası olmadan alabilir mi?" sorusuna cevaben "İslam dini, kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, birtakım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan birisi de, kocanın eşinin temel ihtiyaçlarını mâkul ve normal ölçülerde karşılama ve giderme görevidir (Nisa, 4/34; Talak, 65/6; Bakara, 2/233). Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluk olup, kadının zengin veya fakir olması, müslim veya gayrimüslim olması sonucu değiştirmez. Ebû Süfyan’ın karısı Hind, Resûlullah’ın (s.a.s.) huzuruna gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü! Ebu Süfyan cimri bir adamdır, ne bana ne de çocuklarına yeterli harcamada bulunmuyor. O görmeden malından alabilir miyim?” diye sorduğunda Allah Resûlü (s.a.s.); “Kendine ve çocuklarına yetecek kadarını alabilirsin.” (Nesâî, Kadâ, 34) buyurmuştur. Buna göre koca, eşinin normal şahsi ihtiyaçlarını karşılamayı ihmal ederse, kadın ihtiyacı kadarını alabilir." şeklinde cevap vererek kadının kendi ihtiyacı kadarını kocasından alabileceğini söylemiştir.
Din alimleri konu hakkında kendilerine sorulan sorulara şu cevabı vermektedir.
"Kadın ile erkek her ne kadar bir nikâh akti ile evlilik birliğini kurmuşlarsa da, kazançları müstakildir, müşterek değildir. Mahşerde her biri nerede kazandığından, nereye harcadığından, helal kazanmak için gösterdiği çabadan, kendi eliyle verdiği sadakadan, zekâttan ve ibadetlerinden sorumludurlar. İslam dini kadının geçim yükünü hukuken eğer evli ise kendisine değil, erkeğe yüklemiştir. Erkek ise hem kendisinin, hem karısının, hem de çoluk çocuğunun rızkını temin etmekle mükelleftir. Erkek, karısının parasından kadının rızası yoksa tasarruf edemez. Bu ister kocasından aldığı mehir olsun, ister babasından düşen miras olsun, ister kendi çalışıp kazandığı bir kazanç olsun fark etmez. Kendi rızasıyla ve hür iradesiyle malının tasarruf yetkisini kocasına verirse o başka meseledir. Fakat bunun için kadın zorlanamaz. Esasen kadın çalışmakla da yükümlü değildir. Çalışmakla yükümlü olan erkektir. Kadının ve evinin ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olan da erkektir. Fakat kadın iffetine uygun bir işte çalışmak istiyorsa, erkeğin de buna rızası varsa, çalışabilir. Çalıştığı zaman kendi kazancından dilerse evine harcar. Bu ahlaken iyidir ve fazilettir. Ama hukuken kadın buna zorlanamaz.Bununla beraber, hayat müşterektir. İhtiyaçlar müşterektir. Hayatı paylaşmak güzeldir, fazilettir, sevaptır. Bir evde kadın da, erkek de çalışıyorsa ve her ikisi de evin ihtiyaçları için maaşlarını ve kazançlarını seferber etmişlerse, bu şüphesiz güzeldir. Aile birliğinin devamı için İslamiyet bunu teşvik eder. Böyle aile yükünün müşterek kaldırılması kadın için fazilet, erkek için ise hem fazilet, hem yükümlülüğün ifasıdır. Bu demek değildir ki, kadının kendi kazancını har vurup harman savurması helaldir. Hayır; söylemek istediğimiz, kadın kendi parasından ve kendi malından sadece kendisi tasarruf etme hakkına sahiptir. (3)
Çalışmak zorunda olmayan yine de çalışan kadının kendi kazancından kocasına vermek zorunda olmadığını yukarıdaki kaynaklardan öğrendik. Çalışmayan ancak kendi ailesine kocasının parasını gönderen ve kendi ailesine kocasının parasıyla bakan kadın izin almadan bunu yapıyorsa haram işlemiş ve yardım ettiklerine haram yedirmiş olmaktadır.
Kocanın rızası olduğu halde kendi ailesinin daha iyi şartlarda mala, mülke sahip olması gereken yerde kazancını ailesine gönderen kadın burada aile içi huzursuzluğa sebep olabilir. Bakılacak derecede muhtaç olan anne babaya kardeşe yardım etmekten kocada kaçınmaz ne var ki geçimlerini kendilerini sağlayacak kadar bir yaşama sahip bulunan anne baba ve kardeşe onlar daha iyi duruma gelsin, ev bark araba sahibi olsun diye kocasına değilde bunlara veren kadın tabii ki evin müşterek amacını da ihmal etmiş olacaktır. Koca isterse "bana fayda sağlamıyorsun, evimize ocağımıza faydan olmayacaksa çalışmanı istemiyorum, ottur evinde" derse kadın çalışamayacaktır. Bu durumda çalışmayan kadın kendi ailesine bakmayacaktır. Bakamayacaktır. Zaten merhamet sahibi her anne baba, evladının hiç bir şekilde zarar görmesini, sıkıntıya düşmesini istemez. İhtiyacı olmadığı halde, maddi bir beklenti içine girmez. Evladının da bir ev geçindirdiğinin bilincindedir. Durumları iyiyse, evladından beklemek yerine, bilakis evladına destek de bulunur. Aklı başında hiç bir erkek, eşini ve çocuklarını zor durumda bırakacak şekilde davranmaz. Ailesine yaptığı yardım, eşi ve çocuklarını sıkıntıya sokmaz. Muhtaç olan kendi ailesine nasıl yardım ediyorsa, karısının muhtaç olan ailesine de yardım eder. Bunun yanında evli olduğunun ve bir ev geçindirdiğinin bilincindedir.
Hukukçulara göre; evlilik içerisinde kimi davranışlar boşanmaya neden olabiliyor. Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açacak her türlü tutum ve davranış boşanma nedeni olarak sayılıyor. Boşanmaya neden olan unsurlardan birisi de “güven sarsıcı davranış” olarak tanımlanıyor. Evlilik birliği içerisinde tarafların sadakat yükümlülüğü ve güven duygusunu zedeleyen her türlü davranış güven sarsıcı nitelikte olmakta ve boşanma davası için öne sürülebiliyor.
Eşlerden birisinin diğer eşin istemediği bir kişi ile görüşmesi, istenmeyen kişilerle arkadaşlık edilmesi, evin nafakasını başka yerlere harcaması ve bu durumu eşinden gizlemesi güven sarsıcı davranış olarak nitelendirilebiliyor. Eşten habersiz başka birisine yüksek miktarda borç vermek, eşinden habersiz banka kredisi çekmek, güven sarsıcı davranış olarak sayılıyor.
Eşten habersiz evi başka birisinin üzerine yapmak, mal varlığını habersiz bir şekilde devretmek, eşinden parasını gizlemek de boşanma sebebi sayılıyor.(4)
Kaynaklar :
(1) Sorularlaİslamiyet
(2) Diyanet Din İşleri
(3) Yeni Asya - Fıkıh Günlüğü
(4) Yargı Kararları
Derleme: @erolkaranet - 16.07.2020