İnternetin meşhur sözlüklerinden biri olan Vikipedi’de Din adamı, “herhangi bir organize dinde çeşitli dinî görevleri yerine getiren kişi”olarak tanımlanır.
Ve şu şekilde devam eder. “Değişik dinlerdeki karşılığı farklılık göstermekle birlikte genellikle dini ayinlerin ve ritüellerin yönetilmesi işlerini vazife edinmiş ve bu konuda bilgili kişiler için kullanılan bir tabirdir. Çoğu din adamı bu unvanlarını yerel ve resmi bir otoritenin onayıyla alır.
Gayrı resmi olarak din adamı unvanı kazanılması da mümkündür. Bütün dinler tarikatlara mezheplere ayrılmış durumdadır. Tarikatların ve mezheplerin önde gelenleri
genelde hayatlarını bu işe adamış insanlardır. Bu durum bu kişilerin, mezhebin mensupları tarafından gayrı resmi olsa dahi din adamı olarak görülmesine sebep olur.
Din adamı kabul edilebilecek kişilerin kullandığı resmi ve gayrı resmi unvanlardan bazıları: İmam, hoca, vaiz, müftü, şeyh, derviş, molla, Ayetullah, şeyhülislam, mutasavvıf, pir, dede, evliya, şaman, rahip, rahibe, haham, peder, aziz, azize, kardinal, patrik, papaz, papa, başpiskopos.
Din adamı olarak kabul edilemeyecek fakat din konusunda herhangi bir yetiye sahip olunduğunu ifade eden unvanlardan bazıları: Hafız, müezzin, muhaddis, müfessir, fakih, teolog (ilâhiyatçı).”
Şimdi bu tanımlara ve tariflere dikkatli bakacak olursak din adamı, din kadını, din görevlisi hepsi toplumun ortak kanaati üzerine bir değerden dolayı ve bağlı olduğu dini temsil eden bir misyona sahip kişiler olarak, adeta seçkin kişiler profilinin içerisindedir.
Bir başka sözlük vikisözlik ise din adamı tarif ederken “Din prensiplerinin yerine getirilmesi amacıyla dinin inançları ve tatbikatı ile ilgili olarak rehberlik yapan, din, ahlak, itikat ve ibadet ile ilgili fonksiyonlarını yerine getiren, dini törenleri idare eden kişi” olarak resmeder.
Türk milletinin geleneğinde din adamının özel yeri vardır.
Bu özel yerin tam merkezinde ahlakı olgunlaşmış, ahlaki örnek olarak gösterilecek ve bundan dolayı saygı duyulması gereken biri olarak başköşelerde yer alır.
Yıllar yılı din adamı seçilirken toplumun belli ölçütlerine göre bir yere sahip olarak belirlenen kişi “İmam, hoca, vaiz, müftü, şeyh, derviş,molla, Ayetullah, şeyhülislam, mutasavvıf, pir, dede, evliya” diye anılırken bugün maaşlı memur durumuna düşürüldü.
Din görevlisi denilince Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak çalışan memur sınıfına indirgenen kişiler ve genelde İmam, hoca, vaiz, müftü, kuranı kerim öğreticisi, müezzin vd. gibi kavramlar dünyevi hırsın kendilerini sarmasıyla pek iç acıcı olmayana seçkinlikten çok alelade biri olarak karşımıza çıkmaya başladı.
Bunları neden yazdığıma gelince son birkaç yıldır sayıları giderek artan dini/diyanet kavramı içerisinde yayın yapan, ya da içeriklerinden bir kısmını din ve diyanete ayıran web siteleri, haber, forum, sosyal paylaşım sitelerinde din görevlisi, din adamı kategorisinde gelişen olaylara yorum yazan zevatın hafifliğinin sebep olması oldu.
Şahsen yazdıklarından hisse alarak, güzellikleri ve doğruyu yakalayacağımı sandığım herhangi bir din/diyanet başlığı altındaki yazılara baktığımda ya da yorumları incelediğimde adeta mahalle kahvehanesinde, tribünlerde, meyhanelerde konuşulan söz ve cümlelere rastlamam midemi bulandırır bir hal aldı.
Siz küfür deyin ben sinkaflı cümleler diyeyim uçuşmaya başladı. Hele bazı sosyal medyada habere yorum yazanlar edep, haya, usul ve bulunduğu yeri es geçip sinkafa rahatça sarılmaktadır.
Bu ve bunların sayıca giderek artması bulunduğu camiaya kesinlikle yakışmayan bir cümle kullanan, yerini hazmedemeyen zavallı zevat resmen önce kendini, ardından koca bir Diyanet çalışanlarını rezil etmektedir.
Yıllar önce CNN Türk ekranlarında bir programa katılan Kıbrıslı Şeyh Nazım Kıbrısi’nin ağzından ‘pe…..ler’ ifadesinin çıkması günlerce manşetlere taşınmıştı. Belki herkesin rahatlıkla kullandığı,sıkça duyulan bir sözcük bir din adamı rolünü taşıyan birinden çıkınca haber oluyorsa Diyanet şemsiyesi altında bulunan kişilerin yorumlarda ağza alınmayacak kelimeler sarf etmesi ne ahlaka, ne din adamlığına, ne diyanet çalışanına kesinlikle uymaz.
Adam misyonuna, bulunduğu yere bakmadan yorum yazarken ağza alınmayacak ama kalemiyle rahatça yazacak iğrenç kelimeleri sıralarken şaşırmışlığın ve zavallılığın boğulmuşluğu ile feryat ediyor.
Buraya örnek olarak alacağım o kadar hakaret,küfür,ağır ve tahrik edici sözler var ki yazmak istemiyorum.
Bu işin çözümü ancak kişinin kendini bilmesiyle olur. Bu olmazsa yorum yazan kişilerin İP’lerinden kim olduklarının belirlenmesi, ardından bunlara önce disiplin cezası yetmezse camiaya yakışmıyorsun denilerek görevden alınmasıyla sonuçlanabilir.
Hele ki müftülüklere ait bilgisayarlardan bu tür hakaret, küfür içerikli yazılar yazılıp yayınlanıyorsa daha ağır yaptırımlar getirilebilinir.
Kısaca, bir din adamı her ne yerde bulunursa bulunsan sinkaflı cümleler kullanmamalı. Yutmalı. Dışa vurmamalı.
Haber ve makalelere getirilen tepkilere bakacak olursanız isyanın, sinkaflı konuşmanın temelinde oluşan hırsın nefsanî, dünyevi, değersiz konulara özgü olması da bambaşka bir basitlik.
Din ve Diyanet başlıklı köşelerde dini kişilik sahibi kişilerin yorumlarını okuyan dışarıdan biri yazanların kişiliklerine bakarak bunların neyine saygı duyacak. Neyine itibar edecek. Neyini örnek alarak kendi kişiliğini şekillendirecek.
Din adamıysanız ağzınızı bozamazsınız.
Ağzınızı bozacaksanız din adamı olamazsınız.
Yaklaşık 10 yıldır dini haberler üzerine faaliyet gösteren web sitelerinde olsun şahsıma ait haber sitesinde olsun haberi bile okumadan yorum yazıp sosyal medyadan düşman kesilenler, sözde kendisni bize rakip görüp okunmamız için fitnelik peşinde koşanların varlığı nedeniyle artık Diyanet çalışanlarını ilgilendirecek haberleri yapmaktan vaz geçmemiz bile bu kendini bilmez kişiler yüzündendir.
@erolkaranet - 10.07.2020