Kulleteyn Su Nedir ? Abdest Alınır mı ?
Kulle, eskiden kullanılan ölçeğe verilen addır. Bir hadiste iki kulle (kulleteyn) hacmindeki suyun necâset tutmayacağı belirtilmektedir
Kulleteyn, kulle‟nin tesniyesidir. 2 kulle demektir. Kulle büyük küp ve testi demektir.
Hattâbî (ö. 388/998), kulle‟yi elle taşınan ve içme suyu için kullanılan testi anlamında kullandığı gibi, çok kuvvetli adamın kaldırabildiği büyük küp manasınada kullanır. Aynı zamanda büyük su küplerine ve su içilen değişik kaplara da Kulle denir.
Fıkıhta kulleteyn, Miktarı iki kulle olan suya düşen bir necasete rağmen, o su temiz sayılır. Ebû Dâvûd rivayeti söyledir: Evcil ve yabânî hayvanların ugragı olan suyun durumu soruldugunda Resûlullah (s.a.v.), “Iki kulle miktarında olan su pislik tutmaz” seklinde cevap vermistir.311 Hâkim en-Nîsâbûrî rivayeti, “Iki kulle miktarında olan suyu hiçbir sey pisletemez”, Ebû Dâvûd’daki diger bir rivayetin ve Ibn Mâce rivayetinin lafzı ise “Çünkü su pis olmaz” seklindedir.
Ancak “iki kulle su” veya “üç kulle su” gibi su küplerin hacmi konusundaki rivâyetler arasında zahiren bir zıtlık olduğundan dolayı hadis âlimleri arasında ihtilâf olmuştur. Fıkıh âlimlerinin çoğu hadiste geçen kulle‟nin miktarını belirlemede güçlük çektiklerinden dolayı bu hadisle amel etmemiştir.
Sonuç olarak fakihlerin kulleteyn rivâyeti konusundaki yaklaşımları Şafiî mezhebi hariç âlimlerin çoğu tarafından kabul görmemiştir. Rivâyetin senedi ve metninde bir tearuz olduğu ve “kulle” miktarının tayininde ihtilaf olduğundan dolayı amel etmemişlerdir. Bu konuda âlimler kendi dönemlerinin bilgi, tecrübe ve örfünü göz önünde bulundurarak ictihadda bulunmuşlardır.
Hanefî mezhebinde akar suya ve büyük havuza, Şâfiî mezhebinde kulleteyn miktârı olan suya, Mâlikî mezhebinde herhangi miktardaki bir suya pislik düşerse, pisliğin üç eserinden biri, yâni rengi, kokusu veya tadı belli olmayan her tarafından abdest ve gusl (boy abdesti) câiz olur (alınır). (İbn-i Âbidîn)
Hanefî mezhebinde küçük havuza, Şâfiî'de ise kulleteynden az olan suya, az necâset (pislik) düşerse üç sıfatı (özelliği) yâni rengi, tadı, kokusu değişmese de necs (pis) olur. İnsan içmez ve temizlikte kullanılmaz. (Alâüddîn-i Haskefî)
Suyun az veya çok olması onun temiz ve temizleyici olma özelliğini korumasında önemli bir rol oynamakla birlikte fıkıh mezhepleri arasında bu ayırımın ölçüsü hakkında görüş farklılıkları vardır. Bu konuda suyun durgun veya akar olmasına göre farklı ölçüler belirleyen Hanefîler’e göre akarsularla büyük havuz niteliğindeki durgun sular çok su sayılır. Suyun akarsu kabul edilmesi için belirli bir ölçü bulunmayıp bu konuda örfe bakılacağı ya da en az bir saman çöpünü alıp götüren suyun akarsu kabul edileceği yönünde iki görüş vardır. Örfe bakılarak mescid ve hamam şadırvanları akarsu kapsamında değerlendirilmiştir. Hanefîler’e göre az ve çok su ayırımında suyun derinlik ve hacminden çok yüzey genişliği önemli olup bunun takdiri suyu kullanacak kişiye bırakılmıştır. Ebû Hanîfe’ye dayandırılan bir rivayete göre bir taraftan çırpıldığında hareket öbür tarafa ulaşmıyorsa bu su çok sayılır. Bununla birlikte mezhepte tercih edilen ölçüye göre avuçlandığında elin dibe değmeyecek derinlikte olması kaydıyla eni ve boyu 10’ar arşından (arşını 68 cm. hesap edenlere göre yüzeyi 46,24 m2’den, 46,2 cm. kabul edenlere göre 21,34 m2’den) az değilse su çok hükmünü alır.
Şâfiî ve Hanbelîler “kulleteyn hadisi” diye bilinen, “Su iki kulle (kulleteyn) olursa pislik taşımaz” veya “pis olmaz” yahut “hiçbir şey onu pisletmez” meâlindeki hadisi (İbn Mâce, “Ṭahâret”, 75; Ebû Dâvûd, “Ṭahâret”, 33) esas alarak hacmi iki kulle (yaklaşık 206 litre) ve daha fazla miktardaki suyu çok su saymışlardır (bk. KULLE).
Şâfiî ve Hanbelî mezheplerindeki güvenilir görüşe göre bu konuda suyun akar veya durgun olmasının etkisi olmayıp durgun suda suyun toplam miktarı, akarsularda ise her bir dalgası ayrı olarak değerlendirilerek bu miktara ulaşıp ulaşmadığı dikkate alınır. Bununla birlikte İmam Şâfiî’nin eski görüşüne ve bazı Hanbelî fakihlerine göre özelliklerinde değişme olmadıkça içine pis madde düşen akarsu iki kulle miktarına ulaşmasa bile kirlenmiş sayılmaz. Mâlikîler’e göre, içine düşen pis madde sebebiyle özellikleri değişmeyen akarsu kirli sayılmadığı gibi onun maddî ve hükmî temizlikte kullanılması da mekruh değildir.
Konu doğrultusunda abdest alınmış bir suyla abdest alınması Hanefi mezhebine göre mekruh olup, maliki ve şafilerde görülen ve fotoğraflarla da desteklEnen şekillerde abdest alınması doğru değildir.
Şerh:
İmâm Buhârî (r.a), abdestte kullanılan suyun (Mâ-i Müsta’mel) necis olmadığı görüşündedir.
İmâm-ı A’zam ise abdest almada kullanılmış suyun temiz ama temizleyici olmadığı görüşündedir. Yani abdest alırken uzuvların üzerinde kalan ve elbiseye dokunan su temizdir ama bu uzuvların üzerinden akan su alınıp tekrar abdest, gusül gibi mânevî bir temizlikte kullanılamaz.
Kaynak :
Kulleteyn, kulle‟nin tesniyesidir. 2 kulle demektir. Kulle büyük küp ve testi demektir.
Hattâbî (ö. 388/998), kulle‟yi elle taşınan ve içme suyu için kullanılan testi anlamında kullandığı gibi, çok kuvvetli adamın kaldırabildiği büyük küp manasınada kullanır. Aynı zamanda büyük su küplerine ve su içilen değişik kaplara da Kulle denir.
Fıkıhta kulleteyn, Miktarı iki kulle olan suya düşen bir necasete rağmen, o su temiz sayılır. Ebû Dâvûd rivayeti söyledir: Evcil ve yabânî hayvanların ugragı olan suyun durumu soruldugunda Resûlullah (s.a.v.), “Iki kulle miktarında olan su pislik tutmaz” seklinde cevap vermistir.311 Hâkim en-Nîsâbûrî rivayeti, “Iki kulle miktarında olan suyu hiçbir sey pisletemez”, Ebû Dâvûd’daki diger bir rivayetin ve Ibn Mâce rivayetinin lafzı ise “Çünkü su pis olmaz” seklindedir.
Ancak “iki kulle su” veya “üç kulle su” gibi su küplerin hacmi konusundaki rivâyetler arasında zahiren bir zıtlık olduğundan dolayı hadis âlimleri arasında ihtilâf olmuştur. Fıkıh âlimlerinin çoğu hadiste geçen kulle‟nin miktarını belirlemede güçlük çektiklerinden dolayı bu hadisle amel etmemiştir.
Sonuç olarak fakihlerin kulleteyn rivâyeti konusundaki yaklaşımları Şafiî mezhebi hariç âlimlerin çoğu tarafından kabul görmemiştir. Rivâyetin senedi ve metninde bir tearuz olduğu ve “kulle” miktarının tayininde ihtilaf olduğundan dolayı amel etmemişlerdir. Bu konuda âlimler kendi dönemlerinin bilgi, tecrübe ve örfünü göz önünde bulundurarak ictihadda bulunmuşlardır.
Hanefî mezhebinde akar suya ve büyük havuza, Şâfiî mezhebinde kulleteyn miktârı olan suya, Mâlikî mezhebinde herhangi miktardaki bir suya pislik düşerse, pisliğin üç eserinden biri, yâni rengi, kokusu veya tadı belli olmayan her tarafından abdest ve gusl (boy abdesti) câiz olur (alınır). (İbn-i Âbidîn)
Hanefî mezhebinde küçük havuza, Şâfiî'de ise kulleteynden az olan suya, az necâset (pislik) düşerse üç sıfatı (özelliği) yâni rengi, tadı, kokusu değişmese de necs (pis) olur. İnsan içmez ve temizlikte kullanılmaz. (Alâüddîn-i Haskefî)
Suyun az veya çok olması onun temiz ve temizleyici olma özelliğini korumasında önemli bir rol oynamakla birlikte fıkıh mezhepleri arasında bu ayırımın ölçüsü hakkında görüş farklılıkları vardır. Bu konuda suyun durgun veya akar olmasına göre farklı ölçüler belirleyen Hanefîler’e göre akarsularla büyük havuz niteliğindeki durgun sular çok su sayılır. Suyun akarsu kabul edilmesi için belirli bir ölçü bulunmayıp bu konuda örfe bakılacağı ya da en az bir saman çöpünü alıp götüren suyun akarsu kabul edileceği yönünde iki görüş vardır. Örfe bakılarak mescid ve hamam şadırvanları akarsu kapsamında değerlendirilmiştir. Hanefîler’e göre az ve çok su ayırımında suyun derinlik ve hacminden çok yüzey genişliği önemli olup bunun takdiri suyu kullanacak kişiye bırakılmıştır. Ebû Hanîfe’ye dayandırılan bir rivayete göre bir taraftan çırpıldığında hareket öbür tarafa ulaşmıyorsa bu su çok sayılır. Bununla birlikte mezhepte tercih edilen ölçüye göre avuçlandığında elin dibe değmeyecek derinlikte olması kaydıyla eni ve boyu 10’ar arşından (arşını 68 cm. hesap edenlere göre yüzeyi 46,24 m2’den, 46,2 cm. kabul edenlere göre 21,34 m2’den) az değilse su çok hükmünü alır.
Şâfiî ve Hanbelîler “kulleteyn hadisi” diye bilinen, “Su iki kulle (kulleteyn) olursa pislik taşımaz” veya “pis olmaz” yahut “hiçbir şey onu pisletmez” meâlindeki hadisi (İbn Mâce, “Ṭahâret”, 75; Ebû Dâvûd, “Ṭahâret”, 33) esas alarak hacmi iki kulle (yaklaşık 206 litre) ve daha fazla miktardaki suyu çok su saymışlardır (bk. KULLE).
Şâfiî ve Hanbelî mezheplerindeki güvenilir görüşe göre bu konuda suyun akar veya durgun olmasının etkisi olmayıp durgun suda suyun toplam miktarı, akarsularda ise her bir dalgası ayrı olarak değerlendirilerek bu miktara ulaşıp ulaşmadığı dikkate alınır. Bununla birlikte İmam Şâfiî’nin eski görüşüne ve bazı Hanbelî fakihlerine göre özelliklerinde değişme olmadıkça içine pis madde düşen akarsu iki kulle miktarına ulaşmasa bile kirlenmiş sayılmaz. Mâlikîler’e göre, içine düşen pis madde sebebiyle özellikleri değişmeyen akarsu kirli sayılmadığı gibi onun maddî ve hükmî temizlikte kullanılması da mekruh değildir.
Hanefi mezhebine göre, Mâ-i müsta’mel, kullanılmış su demektir. Abdest ve gusülde kullanılan su kastedilir. Bu suyla tekrar abdest alınmaz. Çünkü bu su, temiz olsa da temizleyici değildir. İbadet niyetiyle (kurbet, taat için ya da sevap kazanmak maksadıyla diye de ifade edilmektedir) alınan abdestte kullanılan su da kullanılmış sudur. Bu su abdest ve gusülde kullanılsa da bir elbiseyi ya da mekânı temizlemek için kullanılabilir. Yasak sadece abdest ve gusülle alakalıdır. .
Konu doğrultusunda abdest alınmış bir suyla abdest alınması Hanefi mezhebine göre mekruh olup, maliki ve şafilerde görülen ve fotoğraflarla da desteklEnen şekillerde abdest alınması doğru değildir.
Şerh:
İmâm Buhârî (r.a), abdestte kullanılan suyun (Mâ-i Müsta’mel) necis olmadığı görüşündedir.
İmâm-ı A’zam ise abdest almada kullanılmış suyun temiz ama temizleyici olmadığı görüşündedir. Yani abdest alırken uzuvların üzerinde kalan ve elbiseye dokunan su temizdir ama bu uzuvların üzerinden akan su alınıp tekrar abdest, gusül gibi mânevî bir temizlikte kullanılamaz.
Kaynak :