
ABDÜLVEDUD ( YA VEDUD ) SULTAN TÜRBESİ
İstanbul 50 Günde Fethedilecek diyerek Fatih Sultan Mehmed'i kızdıran Alim
(Y - Ved d “sevilmeye en layık” anlamına gelir).
Eyüp Sultan Ayvansaray yolu üzerinde Yâ-Vedûd Caddesi üzerindedir.
Türbe, kesmetaştan yapılmış olup kare planlıdır. Dokuz pencereden ışık alır. Çatısı ahşap ve kiremit döşelidir. Demir kapısı üzerinde şu kitabe vardır:
Eyüp Sultan Ayvansaray yolu üzerinde Yâ-Vedûd Caddesi üzerindedir.
Türbe, kesmetaştan yapılmış olup kare planlıdır. Dokuz pencereden ışık alır. Çatısı ahşap ve kiremit döşelidir. Demir kapısı üzerinde şu kitabe vardır:
Cennet-mekân Sultan Abdülaziz Han Hz. nin rûh-ı şerifleriy-çün
Vâlidei muhteremden itmam ve ma'mûr eyledi. 1293 (1876)
Ya Vedud Sultan’ın gerçek isminin Abdülvedud olduğu, İstanbul’un fethinden önce Buhara’dan gelmiş, Bizans İmparatorunun izniyle Ayasofya yakınına yerleşmiştir. İslam ve fetih ile ilgili kaynaklar da ismine çok sık rastlanmıştır. Ne var ki, onunla ilgili söylentiler birbirlerinden oldukça farklıdır.
Horasan Erenlerinden. Asıl adı Abdülvedûd’dur. "Buharalı"dır. İstanbul’un Fethinde bulunmak üzere, Buhara velileri ile birlikte gelmiş ve Fatih’in ordusunda hizmet ederek, ordu ile birlikte şehre girmiştir.
"Yâ Vedûd" diye zikrettiğinden, bu mübarek kelime kendisine lakap olmuştur. Fetihten sonra bir müddet Ayasofya semtinde kaldığı, sonradan adına yaptırılan Ayvansaray’daki mescid ve tekkeye yerleşerek orada vefat ettiği sanılıyor.
Türbede dört kabir vardır. Büyük ahşap sanduka Yâ Vedûd Hz. ne aittir. Arkasındaki mermer lahdin şahideleri yok olmuştur. Sol tarafında ise iki, şahideli kabir bulunmaktadır.
Büyük sütun şahide üzerinde ki kitabe:
"Rıhlet Udi dar-ı dünyâdan şehâdet ile o pir" diye başlamakta ve:
"Elde şahid olan şâh Çavuş Mustafa Bin Ali 960 (1553)
Dördüncü kabir üzerinde güzel dolamak bir kavuk vardır. şahidesi dört köşe ve incedir. Karanlık olduğu için ismi Abdürrahim olarak okunabildi. Rakam göremedim. Bir deniz ümerâsına ait olmalıdır.
Hakkındaki rivayetlerden biri de İstanbul’un fethi sırasında şehit olduğu ve naaşının nakledilerek Ayvansaray’daki bu günkü yerine defnedildiği şeklindedir.
Bu husus da şöyle anlatılmaktadır:
İstanbul’a girdikten sonra Fatih Ayasofya çevresinde yanında kumandanları, devrin âlim ve velileriyle dolaşırken, “Terler Direk” adlı yere gelince üzerinde nurlar parıldayan beyaz bir vücudun kıbleye karşı yatmakta ve göğsünde sanki kırmızı mürekkeple yazılmış gibi “Yâ Vedûd” ismi ilk bakışta göze çarpmakta olduğunu görürler. Akşemseddin ve diğer 70 kadar Veli şöyle derler.
Vâlidei muhteremden itmam ve ma'mûr eyledi. 1293 (1876)
Ya Vedud Sultan’ın gerçek isminin Abdülvedud olduğu, İstanbul’un fethinden önce Buhara’dan gelmiş, Bizans İmparatorunun izniyle Ayasofya yakınına yerleşmiştir. İslam ve fetih ile ilgili kaynaklar da ismine çok sık rastlanmıştır. Ne var ki, onunla ilgili söylentiler birbirlerinden oldukça farklıdır.
Horasan Erenlerinden. Asıl adı Abdülvedûd’dur. "Buharalı"dır. İstanbul’un Fethinde bulunmak üzere, Buhara velileri ile birlikte gelmiş ve Fatih’in ordusunda hizmet ederek, ordu ile birlikte şehre girmiştir.
"Yâ Vedûd" diye zikrettiğinden, bu mübarek kelime kendisine lakap olmuştur. Fetihten sonra bir müddet Ayasofya semtinde kaldığı, sonradan adına yaptırılan Ayvansaray’daki mescid ve tekkeye yerleşerek orada vefat ettiği sanılıyor.
Türbede dört kabir vardır. Büyük ahşap sanduka Yâ Vedûd Hz. ne aittir. Arkasındaki mermer lahdin şahideleri yok olmuştur. Sol tarafında ise iki, şahideli kabir bulunmaktadır.
Büyük sütun şahide üzerinde ki kitabe:
"Rıhlet Udi dar-ı dünyâdan şehâdet ile o pir" diye başlamakta ve:
"Elde şahid olan şâh Çavuş Mustafa Bin Ali 960 (1553)
Dördüncü kabir üzerinde güzel dolamak bir kavuk vardır. şahidesi dört köşe ve incedir. Karanlık olduğu için ismi Abdürrahim olarak okunabildi. Rakam göremedim. Bir deniz ümerâsına ait olmalıdır.
Hakkındaki rivayetlerden biri de İstanbul’un fethi sırasında şehit olduğu ve naaşının nakledilerek Ayvansaray’daki bu günkü yerine defnedildiği şeklindedir.
Bu husus da şöyle anlatılmaktadır:
İstanbul’a girdikten sonra Fatih Ayasofya çevresinde yanında kumandanları, devrin âlim ve velileriyle dolaşırken, “Terler Direk” adlı yere gelince üzerinde nurlar parıldayan beyaz bir vücudun kıbleye karşı yatmakta ve göğsünde sanki kırmızı mürekkeple yazılmış gibi “Yâ Vedûd” ismi ilk bakışta göze çarpmakta olduğunu görürler. Akşemseddin ve diğer 70 kadar Veli şöyle derler.
“Padişahımız! Allah’ın hikmetiyle İstanbul’un elli günde fethini yine Allah’tan dileyen ve bugün burada ruhunu teslim eden meczub zat işte budur.”
Gasl edilmiş olarak bulunan naaş veliler ve âlimler alayı ile bu günkü türbesinin bulunduğu yere getirilip defnedilmiştir
Gasl edilmiş olarak bulunan naaş veliler ve âlimler alayı ile bu günkü türbesinin bulunduğu yere getirilip defnedilmiştir
@erolkaranet - 01.07.2022