Diyarbakırlı Ramazan ..
Şahsen tanımayız, etmeyiz.
Sosyal medya Diyarbakır Ulu Camiinin avlusunda kendince ayet ve hadisleri paylaşan Diyarbakırlı Ramazan'dan bahsetmekte.
Okuyoruz, takip ediyoruz.
Üzülüyoruz.
Ramazan bir meczup olabilir.
Ramazan elini ayağını dünyadan çekerek bir şekilde yaşamına devam ediyor.
Yaptığı da söylediği de bir garip insan olduğunu gösteriyor.
Ailesi var, akrabası var, çevresi var.
Herşeyden önce Allah'ı c.c var.
Allah'ın kelamını ve bir çok bilgenin sözlerini döküyor her fırsatta.
Ders alırsınız almazsınız dinleyenin keyfine kalmış.
Geçmişte sayısız örnekleri olan bir meczup diyorlar.
Hatta daha ileriye gidelim Allah'ın elçilerine Delilik/mecnunluk ithamı koyanlar oldu.
İşlerine gelmedi horladılar.
Anlamadılar, dinlemediler.
Akıllı sözleri bugün ekranları işgal edip boy gösteren koca koca prof.larda olmayan Ramazan Dinletiyor.
Diyarbakırlı Ramazan meczupdur ya da değildir.
Bu vesile ile bizlere geçmiş meczupları da hatırlattı.
Kim veli, kim deli bilinmez, Kimse bilmez. Allah'ın ilmi dışında..
"Vallahi, yetmiş Bedir’liye yetiştim, çoğu kez giydikleri sof idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi “bunların ahirette bir nasibi yok” derlerdi. Kötülerinizi görselerdi, “bunlar hesap gününe inanmıyorlar” derlerdi." ((bk. Ebu Nuyam, Hilyetu’l-Evliya, Kahire, 1394-1974, 2/134).) diyen Hasan Basri (rah) hazretleri tam da buraya parmak basmış.
Sahabe'nin bile bugün yaşaması düşünülse bizlere neler demezlerdi.
Beş vakit baştan savma namazlarımız, açlıktan başka amaç gütmeyen orucumuz, gösteriş olarak verdiğimiz sadaka ve zekatlarımız, dediler diye sevgi gösterisi yaptığımız ana babalarımız, kılıyor diye camilerde boy gösterişimizle kendimizi mümin sanma gafletimiz Ramazan'ın bu inancına erişemez.
Bugün İslami tebliği para ile satanlar, peygamberleri, sahabeleri anlatarak geçim yolunu bulup hatta hatta cenneti bile kendilerine mülk olduğunu sananlar bile Ramazan'ın yanında bir hiçtir.
Ramazan "hiç bir ücret almadan" dini tebliğ ediyor.
Gördüğü yanlışları dile getiriyor.
Ne demiş, peygamberler ve sahabeler diyarı Diyarbakır'ımızın camilerine örtünmeden, transparan denilecek gibi, vücut hatlarını belli eden kıyafetlerle başı açık giren bayanlara "böyle girmeyin"diyor
Uyarınca "tacizci" oluyor.
Bugün canide görevli cami görevlileri, kapılarında bekleyen güvenlikçiler bile böylesine cami adabına uymayan kıyafetlerle girmek isteyenlere müdahale etmekle görevli iken korkudan, başıma bela olmasınlar düşüncesiyle sus pus olurken o uyardı, tacizci etiketi yedi, Ramazan..
Onun tacizci olmadığını herkes biliyor.
Ama, bu kelime ile zapturapt altına alınmış.
Olayın arkasındaki niyet halis.
Biz devlet kurumlarına itaat etmeyi farz bilen kimseleriz.
Vardır bildikleri deyip sabrederiz.
İşin ilginci işine gelmeyen bir takım sözde sofilerde karşı cephede yer almış.
Bu sözde ehli iman görünen tarikatçıların, cemaatlerin bile işlerine gelmediği için ( onların ilahlarına da söz ettiği için ) horlamaya başladığı Ramazan aynen Allah'a yönelen sahabelere "Bizim Allah'ımıza siz nasıl inanmazsınız, dedelerinizden göründüğünüz gibi bizim taptıklarımıza neden tapmıyorsunuz" diyen müşrikler gibi sözde kıble ehli kişilerde horlamaya başladı.
Oysa biz Ramazan'ı tanımadan sevdik. Onu Allah'ın sevdiğine kanaat getirerek Allah için sevdik.
Allah ondan razı olsun.
Tez vakit selamete ersin dualarımızla...
İbrahim b. Edhem (k.s), Behlül Dânâ(k.s), Bişr-i Hafi(k.s),Üveys El Karani(k.s) başta olmak üzere meczubân, dervişân, arifân, mürşidân, âşıkân vb samimi gönül ehline selam olsun…diyerek ve
tavsiyede bulunarak..
ALLAH’ı öyle çok zikredin ki, -tâ insanlar- size mecnun/deli desinler. (Ahmet B. Hanbel, 3/68)
Erol Kara / 26.05.2020