Dünya hayatı çok kısadır. Âhiretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akıl sahiplerinin hazırlıklı olması lâzımdır.
Birkaç günlük zamanı büyük nîmet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmaya çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir.
Kıyâmette azâblardan kurtulmak için, iki büyük temel, yâni iki yol vardır: Birincisi, Allahü teâlânın emirlerine kıymet vermek, saygı göstermektir. İkincisi, Allahü teâlânın kullarına, yarattıklarına şefkat, iyilik etmektir.
Hep doğru söyleyici olan Peygamberimiz, her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek?Bu uykunun sonu, rezil, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrum kalmaktır. Mü'minûn sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen, (Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım sanıyorsunuz?
Bize dönmiyecek misiniz diyorsunuz?) buyuruldu. Her ne kadar, böyle sözleri dinliyecek hâlde olmadığınızı biliyorum. Gençsiniz. İçiniz kaynıyor. Dünya nîmetleri içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor. İstediğinizi yapabiliyorsunuz. Fakat size acıdığımız için, iyilik etmek istediğimiz için bunlar yazıldı. Elinizden birşey kaçmış değildir. Tevbe edilecek, Allahü teâlâya yalvaracak zamandır. Doksansekizinci mektûbdan tercüme tamam oldu.
Seyyid Abdülhakîm Efendi, (Er-riyâd-üt-tasavvufiyye) kitabında, tasavvufu tarif ederken, (Tasavvuf, insanlık sıfatlarından çıkarak, melek sıfatları ile bezenmek ve ilâhî ahlâkı huy edinmektir) buyuruyor. Ebû Muhammed Cerîrînin de, (Tasavvuf, bütün iyi huylarla bezenmek ve bütün kötü huylardan arınmaktır) dediğini bildiriyor. [Ebû Muhammed Cerîrî Ahmed bin Muhammed bin Hüseyin 311 [m. 923] de vefât etti. Cüneydi Bağdâdînin talebelerinin en büyüklerindendir. ]
Büyük İslâm âlimi, ikinci bin senenin müceddidi imam-ı Rabbânî Ahmed Fârûkînin oğlu Muhammed Mâsum, üç cilt olan, fârisî (Mektûbât) kitabının birinci cildinin 147 nci mektûbunu, Hindistân vâlîlerinden mîr Muhammed Hafîye yazmıştır. Bu mektûbunda buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Peygamberlerin üstünü olan, âlemlerin Rabbinin sevgilisi Muhammed aleyhisselâmın yolundan saptırmasın! Merhametli kardeşim! İnsanın ömrü çok kısadır. Sonsuz olan âhiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünya hayatında, hep, âhirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Âhiret yolcusuna lâzım olan şeyleri hazırlar. Allahü teâlâ, sizi birçok insanın başına koymuş, çok kimsenin ihtiyaçlarını görmeye vesîle kılmıştır. Bu kıymetli ve kazançlı vazîfeye kavuştuğunuz için çok şükrediniz! Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışınız! Rabbimizin kullarına hizmet etmekle dünyada ve âhirette nîmetlere kavuşacağınızı düşününüz! İnsanlara karşı yumuşak olmanın, onlara iyilik etmenin, onların işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmanın Allahü teâlânın sevgisine kavuşturan yol olduğunu biliniz! Âhiretin azablarından kurtulmaya ve Cennet nîmetlerinin artmasına sebep olacağında, hiç şüpheniz olmasın! Peygamberimiz, bunu şu hadis-i şerifi ile çok güzel bildirmiştir:
(Allahü teâlâ, kullarının ihtiyaçlarını yaratır, gönderir. Allahü teâlânın en çok sevdiği kulu, Onun nîmetlerinin kullarına ulaşmasına vâsıta olan kimsedir. )
Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamanın ve onları sevindirmenin ve güzel ahlâklı olmanın kıymetini bildiren ve yumuşak, ağır başlı ve sabrlı olmayı öven ve teşvîk eden birkaç hadis-i şerifi aşağıya yazıyorum. Bunları iyi anlayınız. Anlamadığınız yerler olursa, onları, dînini bilen ve bildiklerine uygun yaşayan kimselerden sorup anlayınız! [Peygamberimizin mübârek sözlerine (Hadis) denir. ] Aşağıdaki hadis-i şerifleri dikkatle okuyunuz! Her sözünüzde ve her işinizde bunlara uymaya çalışınız!
1 - (Müslüman, müslümanın kardeşidir. Birbirlerini incitmezler, üzmezler. Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allahü teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir müslümanın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyâmet gününün en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir kimse bir müslümanın aybını, kusurunu örterse, Allahü teâlâ, kıyâmet günü onun ayblarını, kabahatlerini örter. ) [Buhârî, Müslim]
2 - (Bir kimse, din kardeşine yardımcı oldukca, Allahü teâlâ da ona yardımcı olur. ) [Müslim]
3 - (Allahü teâlâ, bazı kullarını başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratmıştır. İhtiyâcı olanlar bunlara baş vurur. Bunlar için âhirette azâb korkusu olmayacaktır. ) [Taberânî]
4 - (Allahü teâlâ, bazı kullarına dünyada çok nîmet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nîmetleri Allahü teâlânın kullarına dağıtırlarsa, nîmetleri azalmaz. Bu nîmetleri Allahın kullarına ulaştırmazlarsa, Allah nîmetlerini bunlardan alır. Başkalarına verir. ) [Taberânî ve İbni Ebid-dünya] [İbni Ebid-dünya Abdüllah, 281 [m. 894] de Bağdâdda vefât etti. ]
5 - (Bir müslümanın, din kardeşinin bir ihtiyacını karşılaması on sene itikaf etmesinden daha kazançlıdır. Allah rızası için bir gün itikaf yapmak ise, insanı Cehennem ateşinden pek çok uzaklaştırır. [Taberânî ve Hâkim. ] [Ramazan ayının son on gününde, gece gündüz bir câmide kapanarak ibâdet etmeye, itikaf yapmak denir. ]
6 - (Bir kimse, din kardeşinin bir işini yaparsa, binlerle melek o kimse için duâ eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı afvolur ve kendisine kıyâmette nîmetler verilir. ) [İbni Mâce)
7 - (Bir kimse, din kardeşinin bir işini yapmak için giderse her adımında yetmiş günahı affedilir ve yetmiş sevap verilir. Bu iş bitinceye kadar böyle devam eder. İş yapılınca, bütün günahları affedilir. Bu işi yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennete girer. ) [İbni Ebid-dünya]
8 - (Bir kimse, din kardeşinin rahata kavuşması veya sıkıntıdan kurtulması için hükûmet adamlarına gidip uğraşırsa, kıyâmet günü sırat köprüsünden, herkesin ayakları kaydığı zaman, Allahü teâlâ onun sür'atle geçmesi için yardım eder. ) [Taberânî]
9 - (Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya doyurarak veya başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir. ) [Taberânî]
10 - (Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir. ) [Taberânî. ] [Allahü teâlânın emirlerine (Farz) denir. Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, Allahü teâlâ, farz olan ibâdetleri yapanları daha çok sever. Allahü teâlânın yasak ettiği zararlı, çirkin işlere (Haram) denir. Allahü teâlâ, haramdan sakınanı, farzları yapanlardan daha çok sever. İyi huylu olmak farzdır. Kötü huylu olmak haramdır. Kötülük yapmaktan sakınmak, iyilik yapmaktan daha kıymetli ve daha sevaptır. ]
11 - (Bir kimse bir mümine bir iyilik yapınca, Allahü teâlâ bu iyilikten bir melek yaratır. Bu melek, hep ibâdet eder. İbâdetlerinin sevapları bu kimseye verilir. Bu kimse ölüp, kabre konunca, bu melek nûrlu ve sevimli olarak bunun kabrine gelir. Meleği görünce ferahlanır, neşelenir. Sen kimsin der. Ben, falanca kimseye yaptığın iyilik ve onun kalbine koyduğun neşeyim. Allahü teâlâ beni bugün seni sevindirmek ve kıyâmet günü sana şefaat etmek ve Cennetteki yerini sana göstermek için gönderdi der. )

12 - Resûlullahdan soruldu ki, Cennete girmeye sebep olan şeylerin başlıcası nelerdir?(Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu olmaktır) buyurdu. Cehenneme girmeye sebep olan şeylerin başlıcası nelerdir denildikte, (Dünya nîmetlerinden ayrılınca üzülmek, bu nîmetlere kavuşunca sevinmek, azgınlık yapmaktır) buyurdu. [Tirmüzî, İbni Hibbân ve Beyhekî. ] [Allahü teâlâdan korkmanın alâmeti, haramlardan sakınmaktır. ] [Ahmed Beyhekî, 458 [m. 1066] de Nişâpûrda vefât etti. ]
13 - (Îmanı en kuvvetli olanınız, ahlâkı en güzel ve zevcesine karşı en yumuşak olanınızdır. ) [Tirmüzî ve Hâkim]
14 - (İnsan, güzel huyu sebebiyle, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur. [Nâfile] ibâdetler, insanı bu derecelere kavuşturamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağı çukurlarına sürükler. ) [Taberânî]
15 - (İbâdetlerin en kolayı ve en hafîfi, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır. Bu sözüme iyi dikkat ediniz!) [İbni Ebid-dünya]
16 - Bir kimse, Resûlullaha (işlerin en iyisi hangisidir) dedi. (Güzel huylu olmaktır) buyurdu. Kalkıp, biraz sonra, sağ tarafına gelip, yine sordu. Yine, (İyi huylu olmaktır) buyurdu. Gidip, sonra sol tarafına gelip, Allahın en sevdiği iş nedir, dedi. Yine, (İyi huylu olmaktır) buyurdu. Sonra, arkadan gelip, en iyi, en kıymetli iş nedir, dedi. Hz. Peygamber, ona karşı dönüp, (İyi huylu olmak ne demektir anlıyamadın mı?Elinden geldiği kadar kimseye kızmamaya çalış!) buyurdu.
17 - (Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmiyen müslümanın Cennete gireceğini size söz veriyorum. Şaka ile veya yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemiyenin Cennete gireceğini size söz veriyorum. İyi huylu olanın Cennetin yüksek derecelerine kavuşacağını size söz veriyorum!) [Ebû Dâvüd, İbni Mâce ve Tirmüzî]

18 - Hadis-i kudsîde Allahü teâlâ buyuruyor ki, (Size gönderdiğim islâm dîninden râzıyım. [Yâni, bu dîni kabûl edenlerden, bu dînin emir ve yasaklarına tâbi olanlardan râzı olurum. Onları severim. ] Bu dînin tamam olması, ancak cömerdlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dîninizin tamam olduğunu hergün, bu ikisi ile belli ediniz!) [Taberânî]. [Taberânî Süleymân, 360 [m. 971] de Şâmda vefât etti. ]
19 - (Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huylu olmak, insanın günahlarını eritir, yok eder. Sirke balı bozduğu, yinilmez hâle soktuğu gibi, kötü huylu olmak, insanın ibâdetlerini bozar, yok eder. ) [Taberânî]
20 - (Allahü teâlâ yumuşak huylu olanları sever ve onlara yardımcı olur. Sert, öfkeli olanlara yardım etmez. ) [Taberânî]
21 - (Cehenneme girmesi haram olan yâhut Cehennem ateşinin yakması yasak olan kimdir?Size bildiriyorum. Dikkat ile dinleyiniz! Yumuşak olanların, kızmıyanların hepsi!) [Tirmüzî] [Bu hadis-i şerif yukarıda zikrettiğimiz doksansekizinci mektûbda da yazılıdır. ]
22 - (Yavaş, yumuşak davranmak, Allahın kuluna verdiği büyük bir ihsândır. Aceleci, atak olmak, şeytanın yoludur. Allahü teâlânın sevdiği şey, yumuşak ve ağır başlı olmaktır. ) [Ebû Ya'lâ]
23 - İnsan, yumuşaklığı, tatlı dili sebebiyle, gündüzleri oruç tutanların ve geceleri namaz kılanların derecelerine kavuşur. ) [İbni Hibbân]
24 - (Kızdığı zaman, öfkesini yenerek yumuşak davranan kimseyi Allahü teâlâ sever. ) [İsfehânî]
25 - (Dikkat ediniz. Size haber veriyorum! Cennetin yüksek derecelerine kavuşmak isteyen, saygısızlık yapana yumuşak davransın! Zulmedeni affetsin! Malını esirgeyene ihsânda bulunsun! Kendisini aramıyan, sormıyan ahbâbını, akrabâsını gözetsin!) [Taberânî]
26 - (Kuvvetli olmak, başkasını yenmek demek değildir. Kuvvetli olmak, kahraman olmak, kendi öfkesini yenmek demektir. ) [Buhârî ve Müslim]
27 - (Selâm verirken güler yüzlü olana, sadaka verenlerin kavuştukları sevaplar verilir. ) [İbni Ebid-dünya]
28 - (Din kardeşine karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokaktan, taş, diken, kemik ve benzerleri gibi çirkin, pis ve zararlı şeyleri temizlemek, başkalarına su vermek hep sadakadır. ) [Tirmüzî]
29 - (Cennette öyle köşkler vardır ki, içinde bulunan kimse, her dilediği yeri görür ve dilediği her yere kendini gösterir. ) Ebû Mâlik-il-Eş'arî, yâ Resûlallah! Böyle köşkler kimlere verilecektir dedi. (Tatlı sözlü, eli açık ve herkesin uyuduğu zaman Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü düşünen ve Ona yalvaranlara verilecektir) buyurdu.
Yukarıda yazılı olan hadis-i şerifleri, (Tergîb ve Terhîb) ismindeki hadis kitabından aldım. Bu kitap, hadis kitaplarının en kıymetlilerindendir. [(Tergîb ve Terhîb) kitabının yazarı, Abdülazîm Münzirî hadis âlimlerinin büyüklerindendir. 581 [m. 1185] de tevellüd, 626 [m. 1258] de Mısrda vefât etti. ]
Allahü teâlâ, yukarıda yazılı hadis-i şeriflere uygun yaşamanızı nasip eylesin! Kendinizi yoklayınız. Bunlara uygun olduğunuzu anlarsanız, Allahü teâlâya Şükrediniz! Uygun olmıyan hâlleriniz bulunursa, bunların da düzelmesi için, Allahü teâlâya yalvarınız! Bir kimsenin işleri, hareketleri bunlara uygun olmazsa, kusurunu bilmesi ve bunların düzelmesi için yalvarması da, ayrıca büyük nîmettir. Bunlara uymıyan ve uymadığı için üzülmiyen kimsenin İslâm dînine bağlılığı çok az demektir. Böyle çirkin hâle düşmekten Allahü teâlâya sığınmalıdır! Beyt:
Bu büyük nîmete kavuşana müjdeler olsun.
Kavuşamıyan zevallılara yazıklar olsun!
(Mektûbât-ı Mâsumiyye)den tercüme burada tamam oldu.
Yukarıda yazılı hadis-i şerifler, müslümanların birbirlerine karşı iyi huylu olmalarını, kardeş gibi yaşamalarını emretmektedir. Müslüman olmıyan kimseye (Kâfir) denir. Müslümanların kâfirlere karşı da iyi huylu olmaları, onları incitmemeleri lâzım olduğu, yüzyedinci (107) sayfada bildirilmişti. Böylece, İslâm dîninin, iyi huylu olmayı, kardeşce yaşamağı, çalışmağı emrettiği onlara da gösterilmiş olur. Böylece iyiliği seven insanlar, seve seve müslüman olurlar. Cihâd etmek farzdır. Cihâdı devlet, topla, kılınçla yapacağı gibi, soğuk harp ile, propaganda, neşriyat ile de yapar. Her müslüman da, iyi huyları ile, iyilik yapmakla cihâd yapar. Çünkü (cihâd etmek), insanları müslüman yapmaya dâvet etmek demektir. Görülüyor ki, kâfirlere karşı da, iyi huylu olmak, onları incitmemek, cihâd etmek oluyor. Her müslümana farz oluyor.
Yukarıdaki uzun mektûbu yazan Muhammed Mâsum Fârûkî, İslâm âlimlerinin büyüklerinden ve Evliyânın üstünlerinden biridir. Hicretin binyedi senesinde Hindistânda, Serhend şehrinde doğmuş, 1079 [m. 1668] senesinde orada vefât etmiştir. Babasının türbesinden birkaç yüz metre uzaktaki büyük türbede medfûndur. Sayısız mektûblarıyla Hindistândaki binlerce müslümana, devlet adamlarına, zamanının pâdişâhı Âlemgîr Evrengzîb sultana nasihatlar vermiş, kardeşlik duygularını, iyi huylu olmayı, yardımlaşmağı, dünyada rahat ve huzur içinde yaşayıp, âhirette de saadete kavuşmaları için çalışmıştır. [Sultan Âlemgîr, 1118 [m. 1707] de vefât etti. ]Yüzkırkbinden fazla kimse, sohbetinde, derslerinde bulunarak, tasavvufun yüksek derecesine kavuşmuşlar, birer Velî olmuşlardır. Bu seçilmiş talebesinden başka, kendisinden dinleyip, öğrenip dînini ve ahlâkını düzeltenlerin sayısı yüzbinleri aşmaktadır. Yetiştirdiği Evliyâ arasında dört yüzden ziyâdesi irşâd makamına yükselmiş, her biri, gönderildiği şehirlerde, binlerce insanı felaketten, cehâletten, dalâletten kurtarmışlardır. Altı oğlundan herbiri, büyük âlim ve velî olup, bütün torunları böyle olmuş, bütün insanlara ışık tutan, çok kıymetli kitaplar bırakmışlardır.