Derin islâm âlimi, büyük velî, ikinci bin yılın müceddidi olan İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkînin (Mektûbât) kitabı çok kıymetlidir. Osmanlı devletinde islâm medreselerinin en yükseği olan (Medreset-ül-mütehassısîn)de tasavvuf müderrisi [profesörü] olan Seyyid Abdülhakîm Efendi, çok kere (İslâm dîninde, Mektûbât kitabı kadar kıymetli hiçbir kitap yazılmamıştır) ve (Allahın kitabı olan Kur'an-ı kerimden ve Peygamberimizin hadis-i şeriflerinden sonra, en kıymetli, en üstün kitap, imam-ı Rabbânînin (Mektûbât) kitabıdır) buyurmuştur. İmâm-ı Rabbânî 971 [m. 1563] de Hindistânda Serhend şehrinde doğmuş, 1034 [m. 1624] de orada vefât etmiştir. Abdülhakîm efendi, 1281 [m. 1865] de Vanda tevellüd, 1362 [m. 1943] de Ankarada vefât etmiştir.
(Mektûbât)ın birinci cilt, yetmişaltıncı mektûbunda buyuruluyor ki:
Sûre-i Haşrin yedinci âyetinde meâlen, (Resûlümün getirdiği emirleri alınız, itaat ediniz! Nehy, men, yasak ettiği şeylerden sakınınız!) buyurulmuştur. Dünyada felaketlerden, âhirette azâbdan kurtulmak için, iki şey lâzımdır:Emirlere sarılmak ve yasaklardan sakınmak! Bu ikisinden en büyüğü, daha lüzûmlusu, ikincisidir ki, buna (Verâ) ve (Takvâ) denir. Resûlullahın yanında, birisinin çok ibâdet ettiğini, çok uğraştığını söylediler. Birisinin de, yasak edilen şeylerden çok sakındığını söylediklerinde, (Hiçbirşey, verâ gibi olamaz!) buyurdu. Yâni, yasaklardan sakınmak, daha kıymetlidir buyurdu. Bir hadis-i şerifte de, (Dîninizin direği verâdır) buyurdu. İnsanların meleklerden daha üstün olabilmesi, verâ sâyesindedir ve terakkî etmeleri, yükselmeleri bu sâyededir. Melekler de, emirlere itaat etmektedir. Hâlbuki melekler, terakkî edemiyor. O hâlde, verâa sarılmak ve takvâ üzere olmak, herşeyden daha lüzûmludur. İslâmiyette en kıymetli şey, takvâdır. Dînin temeli, takvâdır. Verâ ve takvâ, haramlardan kaçınmak demektir. Haramlardan tamamen kaçınabilmek için, mubâhların fazlasından kaçınmalıdır. Mubâhları, lâzım olduğu kadar, kullanmalıdır. Bir insan, mubâh, yâni İslâmiyetin izin verdiği şeylerden, her istediğini yapar, taşkınca mubâh işlerse, şüpheli şeyleri yapmaya başlar. Şüpheliler ise, haram olanlara yakındır. İnsanın nefsi, hayvân gibi, kendine düşkündür. Uçurum yanında dolaşan, birgün uçuruma düşebilir. Verâ ve takvâyı tâm yapabilmek için, mubâhları lâzım olduğu kadar kullanmalı, zarûret miktârını aşmamalıdır. Bu kadarını kullanırken de kulluk vazîfelerini yapabilmek için kullanmaya niyet etmelidir. Mubâhların fazlasından tamamen kaçınabilmek, her vakit ve hele bu zamanda, hemen hemen mümkün değildir. Hiç olmazsa, haramlardan kaçınmalı, mubâhların fazlasından da elden geldiği kadar sakınmaya çalışmalıdır. Mubâhlar, lüzûmundan fazla işlendikte, pişman olup tevbe etmelidir. Bu işleri, haram işlemeye başlangıç bilmelidir. Allahü teâlâya sığınmalı ve yalvarmalıdır. Bu pişmanlık, tevbe ve yalvarmak, belki mubâhların fazlasından büsbütün sakınmak yerine geçerek, böyle işlerin âfetinden, zararından korur. Câfer binSinân buyuruyor ki, (Günah işleyenlerin, boynunu bükmesi, ibâdet edenlerin göğsünü kabartmasından daha iyidir).
Haramlardan kaçınmak da, iki türlüdür:Birinci kısmı, yalnız Allahü teâlânın hakkı olan, Onun emri olan günahlardan kaçınmaktır. İkinci kısmı, insanların, mahlûkların hakları da bulunan günahlardan kaçınmaktır. İkinci kısmı, daha mühimdir. Allahü teâlâ, hiçbirşeye muhtaç değildir ve çok merhametlidir. Kullar ise, pekçok şeye muhtaç oldukları gibi, cimridirler. Resûlullah buyurdu ki: (Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâllaşsın, ödesin! Zîrâ âhiret günü altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları, buna yüklenecektir).
[İbni Âbidîn (Dürr-ül-muhtâr) kitabını açıklarken, namaza niyet bahsi, ikiyüzdoksanbeşinci sayfada buyuruyor ki, (Kıyâmet günü, hak sahibi, hakkını affetmezse, bir dank hak için, cemaat ile kılınmış kabûl olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir). Bir dank, dirhemin altıda biri, yaklaşık olarak, yarım gram gümüştür]. [Muhammed ibni Âbidîn, 1252 [m. 1836] da Şâmda vefât etti. ]
Birgün Resûlullah, Eshâb-ı kirâma karşı: (Müflis kime denir, biliyor musunuz?) buyurdukta: (Parası ve malı kalmayan kimseye diyoruz) dediler. Buyurdu ki: (Ümmetim arasında müflis, şu kimsedir ki, kıyâmet günü, defterinde çok namaz, oruç ve zekât sevabı bulunur. Fakat, bir kimseye sövmüş, iftirâ etmiş, malını almış, kanını dökmüş, döğmüş. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilir. Sonra Cehenneme atılır) buyurdu.
(Mektûbât)ın 98. mektûbunda buyuruluyor ki:
Resûlullah, (Allahü teâlâ refîktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri yumuşak davrananlara ihsân eder. Başkalarına vermez) buyurdu. Bu hadis, İmâm-ı Müslimin (Sahih)inde vardır.
Yine (Müslim)de bildiriliyor ki, Âişeye (Yumuşak davran! Sertlikten ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliği giderir) buyurdu.
[(Müslim)deki] hadis-i şerifte, (Yumuşak davranmayan, hayr yapmamış olur) buyuruldu.
[(Buhârî)deki] hadis-i şerifte, (İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve âhiret iyilikleri verilmiştir) buyuruldu. [Muhammed Tirmüzî, 279 [m. 892] de vefât etti. ]
[İmâm-ı Ahmed, Tirmüzî, Hâkim ve Buhârînin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Hayâ, îmandandır. Îmanı olan Cennettedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz. Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümindir) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın üzerinde, yularını tutan kimse gibidir. Durdurmak isterse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine götürmek isterse, hayvan oraya koşar) buyuruldu.
[(Buhârî)deki] hadis-i şerifte, (Kızdığı zaman istediğini yapabilecek bir kimse kızmazsa, Allahü teâlâ kıyâmet günü onu herkesin ortasında çağırır, “Cennette istediğin hûrinin yanına git” der) buyuruldu.
[Bütün kitaplarda yazılı olan hadis-i şerifte] bir kimse Resûlullahdan nasihat istedikte, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. Birkaç kere sordukta, hepsinde de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.
[Tirmüzî ve Ebû Dâvüddaki] hadis-i şerifte, (Cennete gidecek olanları haber veriyorum dinleyiniz! Zayıftırlar, güçleri yetmez. Birşey yapmak için yemin ederlerse, Allahü teâlâ, bunların yeminlerini, muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum, dinleyiniz! Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler) buyuruldu.
[Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Bir kimse ayakta iken kızarsa, otursun, oturmakla geçmezse, yatsın!) buyuruldu.
[Taberânî, Beyhekî ve ibni Asâkirin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Sarı sabır maddesi balı bozduğu gibi, kızgınlık da, îmanı bozar) buyuruldu.
[Beyhekî ve Ebû Nuaymın bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Allah için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendini küçük görür. Fakat, insanların gözünde büyüktür. Bir kimse, kendini başkalarından üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur. Kendini yalnız kendisi büyük görür. Hattâ köpekten, domuzdan daha aşağı görünür) buyuruldu. [Ahmed Ebû Nu'aym, 430 [m. 1039] da vefât etti. ]
[Beyhekînin bildirdiği] hadis-i şerifte, (Mûsâ aleyhisselâm: Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir?dedikte, gücü yettiği zaman affedendir, buyuruldu) buyurdu.
[Ebû Ya'lânın bildirdiği] hadis-i şerifte, (Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gadabını tutarsa, kıyâmet günü, Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun duâsını kabûl eder) buyuruldu.
Tirmüzîde bildiriliyor: Muaviye, Ümm-ül-müminin Âişeye mektûb yazarak nasihat yazmasını istedikte, cevap yazarak:Allahü teâlânın selâmı senin üzerine olsun! Resûlullahdan işittim. Buyurdu ki, (Bir kimse insanların kızacakları şeyde Allahü teâlânın rızasını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır) dedi.
Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyliyenin haber verdiği bu hadis-i şeriflere uymakla şereflendirsin! Bunlara uygun hareket etmeye çalışınız!