Diyanet, koronavirüs salgını üzerine vatandaşlardan gelen soruları esas alarak Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan; “İslam’ın Salgın Hastalıklara Bakışı” adlı raporu yayınladı. Raporda salgının ilahi bir ikaz olduğu belirtildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, koronavirüs salgını tüm dünyada etkisini sürdürürken, "İslam'ın Salgın Hastalıklara Bakışı" başlıklı rapor hazırladı. Raporda, "Koronavirüs salgınını kesin bir kıyamet alameti olarak sayamasak da bunu 'ilahi bir ikaz' olarak kabul edebiliriz. Yaratıcısını unutan, kulluk bilincinden uzaklaşan ve kendisini her şeyin sahibi görmeye başlayan modern insana Yüce Allah adeta mikroskopla bile görülmeyen bir virüsle bir uyarı göndermektedir" denildi.
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun hazırladığı raporda çeşitli sorulara yanıtlar verildi. Rapordan ilginç satırbaşları şöyle:
1. Sebepleri ve Sonuçları Bakımından Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklara Karşı Dini Bakışımız Nasıl Olmalıdır?
Hikmetini kavrayamasak da bu dünyada olup biten her şeyin Yüce Rabbimizin bildiği ulvi bir mana ve amaç taşıdığını unutmamak gerekir. İnsanoğlu kendisine verilen akıl ve kavrama yetisiyle bu mana ve amacın sadece bir kısmını anlayabilir, bütününü ve iç yüzünü tam manasıyla kavrayamaz. “Allah en doğrusunu bilir” ve “olanda hayır vardır” şeklinde dilimize yerleşen deyimler insanoğlunun kendi güç ve imkânı dışında kalan olaylara karşı göstermesi gereken tavrı ifade eder. İnsan kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmede elinden gelenin en iyisini yapmakla yükümlüdür; kendi kudreti dışında kalanlarda ise Allah’a tevekkül etmeli ve her şeyin hak ve adalet sahibi bir Yaratıcının kontrolünde olduğuna iman etmelidir. Bazen iyiliğin yeryüzünden kaybolduğu, yerine kötülük ve haksızlıkların hâkim olduğu bir zaman diliminde insanoğlunun bu yanlışlara karşı mücadeleyi bırakması ve iyiliği hâkim kılmak için çaba harcamaması sebebiyle bütün insanlara dokunacak bir musibeti Rabbimiz gönderebilir.
2. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Karşısında Müslümanın Tutum ve Davranışları Nasıl Olmalıdır?
Hastalığın bulaşıcı nitelikte olması insana iki tür sorumluluk yüklemektedir. Birincisi, kendi sağlığını korumak ve iyileşmesi için gereken tedbirlere uymaktır. Ama daha önemlisi kendisi dışındaki kişilere bu hastalığın buluşmaması için tedbirli davranmaktır. Bu hususta ikinci sorumluluk, birinciden daha ağır bir vecibedir. Bu nedenle mesela hem kendisi hem de toplum için zararlı olduğu kuvvetle muhtemel durumlarda Müslümanın toplu ibadetlere katılmaması dinen de bir sorumluluk haline gelebilmektedir.
3. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Birer İmtihan mıdır? Yoksa Kendimize Gelmemiz İçin Bizlere Verilmiş Birer Fırsat mıdır?
Evrende meydana gelen her hadise, Allah’ın ilmi ve iradesi dâhilinde gerçekleştiğinden, bilinçli bir mümin, yaşanan her şeyden kendisine ders çıkartmasını bilmelidir. Hikmetle ve basiretle hadiseleri, sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde okumaya çalışmalıdır.
4. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar ve Afetler Bizim Hatalarımız Yüzünden mi Olmuştur?
Bunlardan Müslümanlar Hatta Bütün Beşer Nasıl Bir Ders ve İbret Çıkarmalıdır?
Kulların işlediği hata, inkâr, isyan, zulüm, azgınlık, sapıklık, sapkınlık, ahlaksızlık ve sömürü yüzünden Allah’ın tarihte bazı milletleri ve kavimleri helak ettiği elbette olmuştur. Kur’an’ın geçmiş ümmetlerin kıssalarıyla ilgili verdiği bilgiye göre bu kavimlerin çeşitli musibet ve afetlerle helak edilmeleri onların haktan sapma, zulme, haksızlığa ve yanlışa düşmeleri, azgınlık etmeleri, yeryüzünde fesat ve fitne çıkarmaları, kısaca Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmeyip kendilerine gelen uyarıcı peygamberleri inkâr etmeleri, yalanlamaları hatta bazen öldürmeleri sebebiyle olmaktadır. Bundan hareketle yeryüzündeki afet ve felaketlerin Allah’ın bir cezası olduğu düşünülse de bizim Kur’an’ın ibret almamız için anlattığı bu kıssalardan hareketle tüm tabii afetleri ve felaketleri şu veya bu sebebe indirgememiz doğru değildir. Bu konuda Kur’an’ın verdiği bilgi dışında bir bilgimiz olmadığı için şu veya bu musibetin şu veya bu günahtan dolayı olduğunu söyleyecek somut bir bilgiye sahip değiliz.
5. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar ve Musibetler İnsanlık İçin İlahî Bir İkaz mıdır?
İşte şu günlerde tüm dünyayı saran koronavirüs salgınını, her ne kadar Allah’ın bir azabı veya kesin bir kıyamet alameti olarak sayamasak da, pekâlâ bunu dünyanın dengesini bozan beşeriyet için “ilahî bir ikaz” olarak kabul edebiliriz.
6. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar, Allah’ın İnsanoğluna Gönderdiği Bir Ceza veya Azap Sayılabilir mi? Bu Tür Musibetleri Nasıl Okumalıyız?
Koronavirüs salgını da üzerinde düşünmemiz gereken bir ibretlik durumu ifade eder. Bu süreçte bize düşen, tedbiri ve kul olarak yapmamız gerekenleri ne derece yerine getirebildiğimizin muhasebesini yapmaktır. Yoksa dünyayı bütünüyle kuşatmış olan bu salgını Allah’ın cezası olarak görmek aceleci bir yorumdur. Bu virüs salgını, belki imtihanın ve kulluk sınavının bir parçasıdır. Lakin bunu iyi bir şekilde tedebbür ederek değerlendirmek gerekir. Tarihte Allah’ın semavi ve arazi birtakım afetlerle bazı kavimleri cezalandırdığı bilinmektedir.
7. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Birer Kıyamet Alameti midir?
Koronavirüs meselesine gelecek olursak hadislerle sayılan kıyamet alametleri içerisinde salgın hastalıklardan bahsedilmemektedir. Ancak bu tür hastalıkların deprem gibi rutin yaşantıyı bozduğu, olağan hayatı alt üst ettiği yadsınamaz bir gerçekliktir. Kur’an’da kıyamet alametleri mutlak zikredildiğine göre bu tür hayatı alt üst eden küresel salgın hastalıkları bir tür hatırlatıcı saymak mümkün olmakla birlikte sebebi ve sonucu bilinmesi dolayısıyla olağan kategoride kabul etmek daha uygundur.
8. Salgın Hastalıklar vb. Musibetler İnancı Nasıl Etkiler? Kaza-Kader, Kötülük Problemi, Tevekkül vs. Hakkında İnançlı İnsandan Beklenen Nedir?
“Kader bir mazeret midir?” sorusuna Ebu’l-Muîn en-Nesefî şu cevabı verir: “Allah’ın yaratması, kazası ve kaderi, kul tarafından bir mazeret olarak ileri sürülemez. Çünkü iradeli fiillerde Allah’ın iradesi kulun iradesine bağlı olarak gerçekleşir. Bu, Allah’ın adaleti ve hikmeti gereğidir. Bundan dolayıdır ki kader ve kaza, kulu iradesi dâhilinde olmayan bir fiili yapmaya zorlamaz. Yüce Allah’ın kulun fiili konusundaki takdiri ve yaratması, bu fiiller için tahsis edilen zaman ve mekânları yaratması gibidir. Öyleyse kul için zorlayıcı bir etken olmayan kaza ve kaderin mazeret olarak ileri sürülmesinin bir geçerliliği yoktur.
9. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Karşısında Mümin Olarak Sorumluluğumuz Nedir?
Bizim sorumluluğumuz yukarıda açıkladığımız gibi kendi irademiz dâhiline giren hususlardadır. Söz gelimi, bizler koronavirüs salgınının ortaya çıkmasından veya felaket olarak tezahüründen doğrudan sorumlu değiliz. Bu konuda ortaya atılan komplo teorilerini bir tarafa bırakacak olursak, böylesi afetlerde bizim sorumluğumuz, öncesinde bunlara karşı hazırlıklı olmak, sonrasında ise kurtarma ve zararı giderme hususunda çaba ve çalışma içinde olmaktır. Çünkü çaba ve çalışma, irademiz ve gücümüz dâhilindedir. Buradaki sorumluluk da kişinin elindeki imkânlar ve içinde bulunduğu şartlara göredir. Tabii ki bu salgın karşısında bir yönetici ile işçinin sorumluğu aynı değildir. .
10. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıkların İnsanların İnançlarına Muhtemel Yansımaları Nelerdir?
Bu tür olaylar, uzmanların açıklamalarına göre sebep ve sonucu bilindiği için her ne kadar olağan olay sınıfında sayılsa bile, rutin hayatı bozmaları diğer bir deyişle olağan hayatı alt üst etmeleri dolayısıyla insanın düşünce ve eylemlerini etkiler.
Sonuç olarak olaylar karşısında sabır ve metanet ortaya koyanlar kazanır, aksi tutum içine girenler kaybeder. Salgın hastalık karşısında, hazırlıklı olmak, korunmak, imkânımız ölçüsünde çevremizi kollamak, idareci ve uzman tavsiyelerine uymak, hastalığa maruz kaldığımızda kimseye bulaştırmadan isyan etmeksizin sakin ve kararlı bir şekilde tedavi yollarına baş vurulmalıdır. Zahir imkânlar ve şartlar çerçevesinde ilahî beyana aykırı düşmeyecek şekilde irade, çaba ve kararlılık ortaya koyduktan sonra “Niyet edip karar verdin mi artık Allah’a tevekkül et” (Âl-i İmran 3/159) ayeti gereği, gerekli tedbiri aldıktan sonra sonucu her şeyin yaratıcısı olan Allah’a havale edilmelidir.
11. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıkların Çokça Konuşulduğu Şu Günlerde Ortaya Atılan Çeşitli Kehanetler ve Rüyalarla İlgili Neler Söyleyebiliriz?
nsanlar başlarına bir felaket veya musibet geldiğinde doğal olarak onun kaynağını, etki boyutunu ve ne zaman geçeceğini merak ederler. Tıbbın gelişmediği, bilgi ve tecrübenin yeterli olmadığı aksine cehaletin yaygın olduğu zamanlarda insanlar, gelecekten haber verdiğine inandıkları kişilerin her söylediğine inanma eğilimine girerler. Özellikle somut veri ve delillerle yanlışlanamaması, bazıları tarafından inandırıcılığının delili olarak kullanılmaktadır. Aldatma ve aldanma da tam bu noktadan başlamaktadır. Koronavirüs salgınında da çok fazla bilinmeyen olduğundan yani hem kaynağı, hem etki alanı hem de ne zaman sonlanacağı kestirilemediğinden birçok insan bu konuda üretilen kehanetlere ve komplo teorilerine itibar eder hale gelmiştir. Bu afetlerin ve salgınların geçmişteki örneklerinden yola çıktığımızda, bugün üretilen kehanet ve komplo teorilerinin geçmişte olduğu gibi boşa çıkacağını söylemek mümkündür. Bütün ilahi dinlerin –bozulmuş halde olanları dâhil- kehanetlere olumsuz yaklaşması bunların sahte olduğunun tarihi ve beşeri delilidir. Söylediklerinin bazılarının tutması da onların tahminde bulunduklarının göstergesidir. Sonuç olarak biz Müslümanlara düşen, kehanet ve komplo teorileri peşinde koşmak değil, Allah’ın evrene koyduğu âdetullah/ilahî yasalar çerçevesinde meseleyi anlamaya çalışmak, onlara göre önlemler almak ve yaşamaktır.
12. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar İbadet Hayatımızı Nasıl Etkilemektedir?
Salgın veya başka bir hastalığa yakalanan kişi, bu süreçte de gücü nispetinde ibadetlerini yerine getirmeye çalışmalıdır. Rahatsızlığı nedeniyle gücünün yetmediği durumlarda ise kendisine verilen alternatiflerden ve ruhsatlardan yararlanmalıdır. İnanan kişi bilmelidir ki, hastalık nedeniyle yapamadığı veya eksik bıraktığı ibadetler iyi niyetli olması halinde Allah tarafından tamamlanacaktır. Bu vaad Allah Resulü’nün şu ifadesinde açık bir şekilde ifade edilir: “Bir kul salih amel işlemeye devam ederken, hastalık veya yolculuk gibi bir engel onu bundan alıkoyarsa, sağlıklı ve mukim iken işlediği salih amel gibi kendisine sevap yazılır.”.
13. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Sonucunda Ölenler Hükmen Şehit Sayılırlar mı?
Hz. Peygamber’in bazı hadislerinde Allah yolunda savaşırken ölenlerin dışında da şehit sayılacak kişiler bulunduğu belirtilir. Bunların arasında veba, kolera gibi bulaşıcı yaygın hastalıklar sebebiyle ölenler de zikredilir. (Buhârî, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164-165) Fıkıh bilginleri de Hz. Peygamber’in şehitlerle ilgili söz, fiil ve uygulamalarını değerlendirerek şehitleri genellikle hem dünya hem ahiret hükümleri bakımından şehit, sadece dünya hükümleri bakımından şehit ve sadece ahiret hükümleri bakımından şehit olmak üzere üç kısma ayırmışlardır. Veba, kolera, sıtma gibi yaygın ve önlenmesi zor hastalıklar sebebiyle ölen kimseler sadece ahiret hükümleri bakımından şehit kabul edilmişse de bu gruba giren şehitler diğer Müslüman ölüler gibi muamele görür.
Yukarıya bir kısmını kısaltarak aldığımız ve vatandaşlardan gelen sorular esas alınarak DİB Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan; “İslam’ın Salgın Hastalıklara Bakışı”nı detaylı olarak incelemek isterseniz aşağıdaki linklerden indirebilir ya da okuyabilirsiniz
RAPORU OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
RAPORU pdf olarak İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
RAPORU word olarak İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Diyanet İşleri Başkanlığı, koronavirüs salgını tüm dünyada etkisini sürdürürken, "İslam'ın Salgın Hastalıklara Bakışı" başlıklı rapor hazırladı. Raporda, "Koronavirüs salgınını kesin bir kıyamet alameti olarak sayamasak da bunu 'ilahi bir ikaz' olarak kabul edebiliriz. Yaratıcısını unutan, kulluk bilincinden uzaklaşan ve kendisini her şeyin sahibi görmeye başlayan modern insana Yüce Allah adeta mikroskopla bile görülmeyen bir virüsle bir uyarı göndermektedir" denildi.
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun hazırladığı raporda çeşitli sorulara yanıtlar verildi. Rapordan ilginç satırbaşları şöyle:
1. Sebepleri ve Sonuçları Bakımından Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklara Karşı Dini Bakışımız Nasıl Olmalıdır?
Hikmetini kavrayamasak da bu dünyada olup biten her şeyin Yüce Rabbimizin bildiği ulvi bir mana ve amaç taşıdığını unutmamak gerekir. İnsanoğlu kendisine verilen akıl ve kavrama yetisiyle bu mana ve amacın sadece bir kısmını anlayabilir, bütününü ve iç yüzünü tam manasıyla kavrayamaz. “Allah en doğrusunu bilir” ve “olanda hayır vardır” şeklinde dilimize yerleşen deyimler insanoğlunun kendi güç ve imkânı dışında kalan olaylara karşı göstermesi gereken tavrı ifade eder. İnsan kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmede elinden gelenin en iyisini yapmakla yükümlüdür; kendi kudreti dışında kalanlarda ise Allah’a tevekkül etmeli ve her şeyin hak ve adalet sahibi bir Yaratıcının kontrolünde olduğuna iman etmelidir. Bazen iyiliğin yeryüzünden kaybolduğu, yerine kötülük ve haksızlıkların hâkim olduğu bir zaman diliminde insanoğlunun bu yanlışlara karşı mücadeleyi bırakması ve iyiliği hâkim kılmak için çaba harcamaması sebebiyle bütün insanlara dokunacak bir musibeti Rabbimiz gönderebilir.
2. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Karşısında Müslümanın Tutum ve Davranışları Nasıl Olmalıdır?
Hastalığın bulaşıcı nitelikte olması insana iki tür sorumluluk yüklemektedir. Birincisi, kendi sağlığını korumak ve iyileşmesi için gereken tedbirlere uymaktır. Ama daha önemlisi kendisi dışındaki kişilere bu hastalığın buluşmaması için tedbirli davranmaktır. Bu hususta ikinci sorumluluk, birinciden daha ağır bir vecibedir. Bu nedenle mesela hem kendisi hem de toplum için zararlı olduğu kuvvetle muhtemel durumlarda Müslümanın toplu ibadetlere katılmaması dinen de bir sorumluluk haline gelebilmektedir.
3. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Birer İmtihan mıdır? Yoksa Kendimize Gelmemiz İçin Bizlere Verilmiş Birer Fırsat mıdır?
Evrende meydana gelen her hadise, Allah’ın ilmi ve iradesi dâhilinde gerçekleştiğinden, bilinçli bir mümin, yaşanan her şeyden kendisine ders çıkartmasını bilmelidir. Hikmetle ve basiretle hadiseleri, sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde okumaya çalışmalıdır.
4. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar ve Afetler Bizim Hatalarımız Yüzünden mi Olmuştur?
Bunlardan Müslümanlar Hatta Bütün Beşer Nasıl Bir Ders ve İbret Çıkarmalıdır?
Kulların işlediği hata, inkâr, isyan, zulüm, azgınlık, sapıklık, sapkınlık, ahlaksızlık ve sömürü yüzünden Allah’ın tarihte bazı milletleri ve kavimleri helak ettiği elbette olmuştur. Kur’an’ın geçmiş ümmetlerin kıssalarıyla ilgili verdiği bilgiye göre bu kavimlerin çeşitli musibet ve afetlerle helak edilmeleri onların haktan sapma, zulme, haksızlığa ve yanlışa düşmeleri, azgınlık etmeleri, yeryüzünde fesat ve fitne çıkarmaları, kısaca Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmeyip kendilerine gelen uyarıcı peygamberleri inkâr etmeleri, yalanlamaları hatta bazen öldürmeleri sebebiyle olmaktadır. Bundan hareketle yeryüzündeki afet ve felaketlerin Allah’ın bir cezası olduğu düşünülse de bizim Kur’an’ın ibret almamız için anlattığı bu kıssalardan hareketle tüm tabii afetleri ve felaketleri şu veya bu sebebe indirgememiz doğru değildir. Bu konuda Kur’an’ın verdiği bilgi dışında bir bilgimiz olmadığı için şu veya bu musibetin şu veya bu günahtan dolayı olduğunu söyleyecek somut bir bilgiye sahip değiliz.
5. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar ve Musibetler İnsanlık İçin İlahî Bir İkaz mıdır?
İşte şu günlerde tüm dünyayı saran koronavirüs salgınını, her ne kadar Allah’ın bir azabı veya kesin bir kıyamet alameti olarak sayamasak da, pekâlâ bunu dünyanın dengesini bozan beşeriyet için “ilahî bir ikaz” olarak kabul edebiliriz.
6. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar, Allah’ın İnsanoğluna Gönderdiği Bir Ceza veya Azap Sayılabilir mi? Bu Tür Musibetleri Nasıl Okumalıyız?
Koronavirüs salgını da üzerinde düşünmemiz gereken bir ibretlik durumu ifade eder. Bu süreçte bize düşen, tedbiri ve kul olarak yapmamız gerekenleri ne derece yerine getirebildiğimizin muhasebesini yapmaktır. Yoksa dünyayı bütünüyle kuşatmış olan bu salgını Allah’ın cezası olarak görmek aceleci bir yorumdur. Bu virüs salgını, belki imtihanın ve kulluk sınavının bir parçasıdır. Lakin bunu iyi bir şekilde tedebbür ederek değerlendirmek gerekir. Tarihte Allah’ın semavi ve arazi birtakım afetlerle bazı kavimleri cezalandırdığı bilinmektedir.
7. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Birer Kıyamet Alameti midir?
Koronavirüs meselesine gelecek olursak hadislerle sayılan kıyamet alametleri içerisinde salgın hastalıklardan bahsedilmemektedir. Ancak bu tür hastalıkların deprem gibi rutin yaşantıyı bozduğu, olağan hayatı alt üst ettiği yadsınamaz bir gerçekliktir. Kur’an’da kıyamet alametleri mutlak zikredildiğine göre bu tür hayatı alt üst eden küresel salgın hastalıkları bir tür hatırlatıcı saymak mümkün olmakla birlikte sebebi ve sonucu bilinmesi dolayısıyla olağan kategoride kabul etmek daha uygundur.
8. Salgın Hastalıklar vb. Musibetler İnancı Nasıl Etkiler? Kaza-Kader, Kötülük Problemi, Tevekkül vs. Hakkında İnançlı İnsandan Beklenen Nedir?
“Kader bir mazeret midir?” sorusuna Ebu’l-Muîn en-Nesefî şu cevabı verir: “Allah’ın yaratması, kazası ve kaderi, kul tarafından bir mazeret olarak ileri sürülemez. Çünkü iradeli fiillerde Allah’ın iradesi kulun iradesine bağlı olarak gerçekleşir. Bu, Allah’ın adaleti ve hikmeti gereğidir. Bundan dolayıdır ki kader ve kaza, kulu iradesi dâhilinde olmayan bir fiili yapmaya zorlamaz. Yüce Allah’ın kulun fiili konusundaki takdiri ve yaratması, bu fiiller için tahsis edilen zaman ve mekânları yaratması gibidir. Öyleyse kul için zorlayıcı bir etken olmayan kaza ve kaderin mazeret olarak ileri sürülmesinin bir geçerliliği yoktur.
9. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Karşısında Mümin Olarak Sorumluluğumuz Nedir?
Bizim sorumluluğumuz yukarıda açıkladığımız gibi kendi irademiz dâhiline giren hususlardadır. Söz gelimi, bizler koronavirüs salgınının ortaya çıkmasından veya felaket olarak tezahüründen doğrudan sorumlu değiliz. Bu konuda ortaya atılan komplo teorilerini bir tarafa bırakacak olursak, böylesi afetlerde bizim sorumluğumuz, öncesinde bunlara karşı hazırlıklı olmak, sonrasında ise kurtarma ve zararı giderme hususunda çaba ve çalışma içinde olmaktır. Çünkü çaba ve çalışma, irademiz ve gücümüz dâhilindedir. Buradaki sorumluluk da kişinin elindeki imkânlar ve içinde bulunduğu şartlara göredir. Tabii ki bu salgın karşısında bir yönetici ile işçinin sorumluğu aynı değildir. .
10. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıkların İnsanların İnançlarına Muhtemel Yansımaları Nelerdir?
Bu tür olaylar, uzmanların açıklamalarına göre sebep ve sonucu bilindiği için her ne kadar olağan olay sınıfında sayılsa bile, rutin hayatı bozmaları diğer bir deyişle olağan hayatı alt üst etmeleri dolayısıyla insanın düşünce ve eylemlerini etkiler.
Sonuç olarak olaylar karşısında sabır ve metanet ortaya koyanlar kazanır, aksi tutum içine girenler kaybeder. Salgın hastalık karşısında, hazırlıklı olmak, korunmak, imkânımız ölçüsünde çevremizi kollamak, idareci ve uzman tavsiyelerine uymak, hastalığa maruz kaldığımızda kimseye bulaştırmadan isyan etmeksizin sakin ve kararlı bir şekilde tedavi yollarına baş vurulmalıdır. Zahir imkânlar ve şartlar çerçevesinde ilahî beyana aykırı düşmeyecek şekilde irade, çaba ve kararlılık ortaya koyduktan sonra “Niyet edip karar verdin mi artık Allah’a tevekkül et” (Âl-i İmran 3/159) ayeti gereği, gerekli tedbiri aldıktan sonra sonucu her şeyin yaratıcısı olan Allah’a havale edilmelidir.
11. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıkların Çokça Konuşulduğu Şu Günlerde Ortaya Atılan Çeşitli Kehanetler ve Rüyalarla İlgili Neler Söyleyebiliriz?
nsanlar başlarına bir felaket veya musibet geldiğinde doğal olarak onun kaynağını, etki boyutunu ve ne zaman geçeceğini merak ederler. Tıbbın gelişmediği, bilgi ve tecrübenin yeterli olmadığı aksine cehaletin yaygın olduğu zamanlarda insanlar, gelecekten haber verdiğine inandıkları kişilerin her söylediğine inanma eğilimine girerler. Özellikle somut veri ve delillerle yanlışlanamaması, bazıları tarafından inandırıcılığının delili olarak kullanılmaktadır. Aldatma ve aldanma da tam bu noktadan başlamaktadır. Koronavirüs salgınında da çok fazla bilinmeyen olduğundan yani hem kaynağı, hem etki alanı hem de ne zaman sonlanacağı kestirilemediğinden birçok insan bu konuda üretilen kehanetlere ve komplo teorilerine itibar eder hale gelmiştir. Bu afetlerin ve salgınların geçmişteki örneklerinden yola çıktığımızda, bugün üretilen kehanet ve komplo teorilerinin geçmişte olduğu gibi boşa çıkacağını söylemek mümkündür. Bütün ilahi dinlerin –bozulmuş halde olanları dâhil- kehanetlere olumsuz yaklaşması bunların sahte olduğunun tarihi ve beşeri delilidir. Söylediklerinin bazılarının tutması da onların tahminde bulunduklarının göstergesidir. Sonuç olarak biz Müslümanlara düşen, kehanet ve komplo teorileri peşinde koşmak değil, Allah’ın evrene koyduğu âdetullah/ilahî yasalar çerçevesinde meseleyi anlamaya çalışmak, onlara göre önlemler almak ve yaşamaktır.
12. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar İbadet Hayatımızı Nasıl Etkilemektedir?
Salgın veya başka bir hastalığa yakalanan kişi, bu süreçte de gücü nispetinde ibadetlerini yerine getirmeye çalışmalıdır. Rahatsızlığı nedeniyle gücünün yetmediği durumlarda ise kendisine verilen alternatiflerden ve ruhsatlardan yararlanmalıdır. İnanan kişi bilmelidir ki, hastalık nedeniyle yapamadığı veya eksik bıraktığı ibadetler iyi niyetli olması halinde Allah tarafından tamamlanacaktır. Bu vaad Allah Resulü’nün şu ifadesinde açık bir şekilde ifade edilir: “Bir kul salih amel işlemeye devam ederken, hastalık veya yolculuk gibi bir engel onu bundan alıkoyarsa, sağlıklı ve mukim iken işlediği salih amel gibi kendisine sevap yazılır.”.
13. Koronavirüs vb. Salgın Hastalıklar Sonucunda Ölenler Hükmen Şehit Sayılırlar mı?
Hz. Peygamber’in bazı hadislerinde Allah yolunda savaşırken ölenlerin dışında da şehit sayılacak kişiler bulunduğu belirtilir. Bunların arasında veba, kolera gibi bulaşıcı yaygın hastalıklar sebebiyle ölenler de zikredilir. (Buhârî, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164-165) Fıkıh bilginleri de Hz. Peygamber’in şehitlerle ilgili söz, fiil ve uygulamalarını değerlendirerek şehitleri genellikle hem dünya hem ahiret hükümleri bakımından şehit, sadece dünya hükümleri bakımından şehit ve sadece ahiret hükümleri bakımından şehit olmak üzere üç kısma ayırmışlardır. Veba, kolera, sıtma gibi yaygın ve önlenmesi zor hastalıklar sebebiyle ölen kimseler sadece ahiret hükümleri bakımından şehit kabul edilmişse de bu gruba giren şehitler diğer Müslüman ölüler gibi muamele görür.
Yukarıya bir kısmını kısaltarak aldığımız ve vatandaşlardan gelen sorular esas alınarak DİB Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan; “İslam’ın Salgın Hastalıklara Bakışı”nı detaylı olarak incelemek isterseniz aşağıdaki linklerden indirebilir ya da okuyabilirsiniz
RAPORU OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
RAPORU pdf olarak İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
RAPORU word olarak İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ