Ebû Umeyye eş-Şa'banî diyor ki, Kur’an okurken Maide suresi 105. ayeti okudum ve şaşırdım. Çünkü ayette, “Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum” “Ey îmân edenler! Siz kendinize bakın” diye buyuruluyordu. Sahabeden Ebu Salebe el-Huşenî'ye gidip bu ayeti nasıl anlamalıyız diye sordum.
Bana şu cevabı verdi: Vallahi ben bu âyetin yorumunu Resûlullah (s.a.s) Efendimizden sordum. Bana şöyle buyurdu : “ Ne zaman insanlar cimriliğe boyun eğdiğini görürsen, halkın heva ve hevesinin peşinden sürüklendiğine şahit olursan, dünyalığın dine tercih edildiğini görürsen, her fikir ve görüş sahibinin yalnızca kendi fikrini ve görüşünü beğenip değer verdiği günlere ulaşırsan o zaman sen kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira bu zamana ulaştığınızda sizi sabır günleri bekliyor demektir. O günlerde dinin emirlerine uymak avucunuzda kor ateş tutmak gibi zor olacak. O günlerde Müslüman olarak yaşamaya çalışanlara, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap verilecek. Yani elli sahabi sevabı verilecek." (Ebu Davud)
Tefsir (Kur'an Yolu)
Bu âyetin, müminlerin, iman çağrısına olumlu karşılık vermemekte direnen ve kötülükler içinde yüzmeye devam eden inkârcıların durumuna üzülmeleri üzerine nâzil olduğu rivayet edilmiştir.
Zamanla bazı Müslümanların bu âyeti, nemelâzımcı bir anlayışa kapı aralayacak şekilde yorumlamaya başladıklarını görünce Hz. Ebû Bekir onları uyarıp özetle şunları söylemiştir:
"Siz bu âyeti gayesinin dışına taşırıyor ve yanlış yorumluyorsunuz. Ben Resûlullah’ın “İnsanlar bir kötülüğü görüp de onu engellemezlerse Allah’ın onlara genel bir azap göndermesi yakındır” buyurduğunu duydum" (Tirmizî, “Tefsîr”, 6; Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 17; Elmalılı, III, 1825).
Gerçekten, Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in sünneti incelendiğinde, İslâm’da katı bir ferdiyetçilik anlayışının asla onaylanmadığı görülür. Aksine İslâm’ın bu iki temel kaynağı, bir taraftan kişiyi din kardeşinin sevinç ve kederini paylaşmaya özendirmiş, hatta “onun mutluluğunu kendisininkine tercih etmesi” anlamına gelen îsâr kavramına ayrı bir değer vermiş (meselâ bk. Haşr 59/9), diğer taraftan da toplumda dirlik ve düzenliğin sağlanması ve korunması için bireylere birtakım ödevler yüklemiştir. Fakat unutmamak gerekir ki toplumları meydana getiren fertlerdir ve sağlıklı bir toplumsal yapı ancak görev bilincine sahip, önce kendisini düzeltmeye çalışan bireylerin baskın öge ve bu anlamda bir kişilik haline gelebilmesiyle mümkündür.
Şu halde bu âyeti şöyle anlamak uygun olur:
Kişinin başkalarına yardımcı olabilmesi, topluma olumlu katkılarda bulunabilmesi her şeyden önce kendi sorumluluklarına dikkat etmesine bağlıdır. Bu konuda üzerine düşeni yapan ve kendisini sürekli kontrol eden bir kimse de yanlış yollara düşmüş insanlardan zarar gelebileceği kuruntusuna kapılarak aydınlık yola çağrıda bulunma görevini ihmal veya terketmemelidir (emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker için bk. Âl-i İmrân 3/104; Mâide 5/79).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 350-351
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/M%C3%A2ide-suresi/774/105-ayet-tefsiri