Müftüler saygınlıklarını kaybediyorlar mı, kaybettiriyorlar mı?
81 il ve bu illere ait ilçelerde görev yapan ve sürekli şikâyete, sürekli ithama, sürekli takibe hedef olan bir devlet memuru olarak müftüler neden hep hedeftedir.
Müftüler saygınlıklarını kaybediyorlar mı, kaybettiriyorlar mı?
Adları söylenince akan suların durduğu müftülük makamı dejenerasyona mı uğruyor.
Başta imam ve müezzinler, müftülük çalışanları ve bazen sokaktaki vatandaş neden müftüye karşı antipati hisseder.
Sürekli gerginlik, sürekli çatışma bu gizli savaş nereye kadar uzanacak.
Peki, kim bunlar. Kim bu müftüler.
Nereden geldiler, ne yaparlar ve ….
Bugün şamar oğlanına döndürülmeye çalışılan, bazılarınca hedefe oturtulup salma atışa tutulan bazılarınca başköşeye oturtmak için gayret edilen müftüler ne yapmaktalar.
İğneyi kendisine batıran müftü var mı?
Özeleştiri yapmak müftüler için çok mu zordur.
Neden çalışanları, meslektaşları, aynı kurumda bulunup ta birbirlerine bu denli kavgaya, tartışmaya ve hatta kaba tabirle “ayağı kaydırılmaya” kadar varan çabalar neden yapılır
Ne müezzin, ne imam, ne şef, ne düz memur müftü ile karşılaşmak istemez.
Ne de müftü bu kişileri gördüğünde hemen savunma, horlama, korkutma, tehdit düşünceleri ile karşılık vermeye çalışır.
Dilekçeler, dilekçeler, dilekçeler..
81 il ve 81 ilin ilçelerinden düşünün bir dilekçe gelse sayısı ne kadardır, hangisine gerekli inceleme yapılır, hangisine karar verilir, hangisine takip açarsınız.
Şaşar kalırsınız.
Bazısı havanda su dövmeye benzemekte olan şikâyetleri tek tek inceleyerek sonuca gitmeye kalksanız bir ömür yetmez.
Yetmez ama ilçe müftüsünü denetleyecek il müftüsü dahi bu denetlemeyi yapmaz da Ankara’ya yollarsa burada da düşünmek lazım.
İl müftüsünden cevap alamayanın topyekün Diyanet işleri Başkanlığını suçlaması da haksız bir saldırı değil midir?
Önce kaymakam, sonra il müftüsü en sona başkanlık. Şikâyet silsilesi olsa da
Herkes şuna inanmaya başlamış.
“Bir şey çıkmaz”
Bu bir şey çıkmazın tam odak noktasında da sendikalar var.
Kulak çeken sendikalar…
Hele ki şikayet eden sendikanın sevilen yüzü ise..
Vay müftünün başına gelen.
Ya da tam tersi..
Vay şikayet edenin başına gelen..
Müftü kim; bilinen ve sıkça tekrarlanan tarifi.
“Dinî konularda fetva vermeye yetkili olan kimse olup, toplumu İslam dini hakkında aydınlatan, din hizmetlerini düzenleyen ve denetleyen kişidir. “ dersiniz.
Bugün fetva vermeye yetkili olan değil, “İslâm âlimlerinin dini bir konuda vermiş oldukları hükümleri yani fetvayı, insanlara bildiren kimse; nakleden memur” olarak bilinen kimse durumundadır.
Bugün müçtehit müftü yok gibidir, olanlarda memur oldukları için konuşmamayı tercih etmektedir.
İslama uygun olarak konuşursa ve bazı çevreleri rahatsız edecek olursa hakkında soruşturma açılır korkusu ve endişesi ile “susmak, susturulmak” durumunda olduğunu bilir.
Fıkıh kitapları “açıktan günah işleyen” müftü olamaz der.
Günümüz müftülerinin nasıl o makama geldikleri tartışır.
Buraya girmeyelim. Yoksa fincancı katırlarını ürkütmüş oluruz.
Müftüler aslında içimizden biri.
Sen ben o… Birimizin mutlak surette bir yakını müftüdür. Bizden biridir.
Ne uzaydan gelmiştir.. Ne bilmem hangi yabancı ülkeden..
Bu toprakların çocuğudur.
Öyle ya da bu makama getirilmiştir.
Arabası olmazsa sokağa çıkar, toplu taşıma aracına biner.
Hasta olur, ekmek alır. Yaşadıklarımızı yaşar.
O makamında devlet memurudur.
Gün olur, er kişi niyetine denilerek herhangi bir insan gibi toprağa girer.
İyi ama bu saldırmalarda bu korkularda nedendir.
İmamı denetleyen müftü neden tepki toplar. İmam gibi o da görevini yapıyor.
Cami görevlisinin hakkında şikâyet vardır, inceler, takip eder. Cami görevlisi tepki gösterir.
İlçe müftüsünü il müftüsü denetler.
İl müftüsü tepki toplar.
Bunların arasındaki çekişme de bazı çevrelere malzeme olur.
Sendika gibi.
Sendika aslında buna müdahale etme şansına sahip değildir
Ama ederler..
Sendikanın uzandığı yüksekler kendi personeline inanmaz, o kişiden menfaat uman sendikaya inanır.
Ta baştan aşağıya herkes görevini yapar.
Acıtırsa kötüdürler, okşarsa iyidirler.
Yok öyle bal yağ..
Kimse alınmasın ama herkes haddini ve yerini bilmeli ki.
İşler yürüsün.
Müftülere saldırılar yapılmadan önce iyi düşünülmeli. Ben kimim diye.
Müftüler de iyice düşünmeli. Makamın hesabı er geç alınır. Makamın adamı olmalı, koltuğa yakışmalıdır..
Ve koltuğa otururken sormalıdır, ben kimim diye..
Makamlar geçicidir.
Kervanlar gibi….
Oral Kaya
81 il ve bu illere ait ilçelerde görev yapan ve sürekli şikâyete, sürekli ithama, sürekli takibe hedef olan bir devlet memuru olarak müftüler neden hep hedeftedir.
Müftüler saygınlıklarını kaybediyorlar mı, kaybettiriyorlar mı?
Adları söylenince akan suların durduğu müftülük makamı dejenerasyona mı uğruyor.
Başta imam ve müezzinler, müftülük çalışanları ve bazen sokaktaki vatandaş neden müftüye karşı antipati hisseder.
Sürekli gerginlik, sürekli çatışma bu gizli savaş nereye kadar uzanacak.
Peki, kim bunlar. Kim bu müftüler.
Nereden geldiler, ne yaparlar ve ….
Bugün şamar oğlanına döndürülmeye çalışılan, bazılarınca hedefe oturtulup salma atışa tutulan bazılarınca başköşeye oturtmak için gayret edilen müftüler ne yapmaktalar.
İğneyi kendisine batıran müftü var mı?
Özeleştiri yapmak müftüler için çok mu zordur.
Neden çalışanları, meslektaşları, aynı kurumda bulunup ta birbirlerine bu denli kavgaya, tartışmaya ve hatta kaba tabirle “ayağı kaydırılmaya” kadar varan çabalar neden yapılır
Ne müezzin, ne imam, ne şef, ne düz memur müftü ile karşılaşmak istemez.
Ne de müftü bu kişileri gördüğünde hemen savunma, horlama, korkutma, tehdit düşünceleri ile karşılık vermeye çalışır.
Dilekçeler, dilekçeler, dilekçeler..
81 il ve 81 ilin ilçelerinden düşünün bir dilekçe gelse sayısı ne kadardır, hangisine gerekli inceleme yapılır, hangisine karar verilir, hangisine takip açarsınız.
Şaşar kalırsınız.
Bazısı havanda su dövmeye benzemekte olan şikâyetleri tek tek inceleyerek sonuca gitmeye kalksanız bir ömür yetmez.
Yetmez ama ilçe müftüsünü denetleyecek il müftüsü dahi bu denetlemeyi yapmaz da Ankara’ya yollarsa burada da düşünmek lazım.
İl müftüsünden cevap alamayanın topyekün Diyanet işleri Başkanlığını suçlaması da haksız bir saldırı değil midir?
Önce kaymakam, sonra il müftüsü en sona başkanlık. Şikâyet silsilesi olsa da
Herkes şuna inanmaya başlamış.
“Bir şey çıkmaz”
Bu bir şey çıkmazın tam odak noktasında da sendikalar var.
Kulak çeken sendikalar…
Hele ki şikayet eden sendikanın sevilen yüzü ise..
Vay müftünün başına gelen.
Ya da tam tersi..
Vay şikayet edenin başına gelen..
Müftü kim; bilinen ve sıkça tekrarlanan tarifi.
“Dinî konularda fetva vermeye yetkili olan kimse olup, toplumu İslam dini hakkında aydınlatan, din hizmetlerini düzenleyen ve denetleyen kişidir. “ dersiniz.
Bugün fetva vermeye yetkili olan değil, “İslâm âlimlerinin dini bir konuda vermiş oldukları hükümleri yani fetvayı, insanlara bildiren kimse; nakleden memur” olarak bilinen kimse durumundadır.
Bugün müçtehit müftü yok gibidir, olanlarda memur oldukları için konuşmamayı tercih etmektedir.
İslama uygun olarak konuşursa ve bazı çevreleri rahatsız edecek olursa hakkında soruşturma açılır korkusu ve endişesi ile “susmak, susturulmak” durumunda olduğunu bilir.
Fıkıh kitapları “açıktan günah işleyen” müftü olamaz der.
Günümüz müftülerinin nasıl o makama geldikleri tartışır.
Buraya girmeyelim. Yoksa fincancı katırlarını ürkütmüş oluruz.
Müftüler aslında içimizden biri.
Sen ben o… Birimizin mutlak surette bir yakını müftüdür. Bizden biridir.
Ne uzaydan gelmiştir.. Ne bilmem hangi yabancı ülkeden..
Bu toprakların çocuğudur.
Öyle ya da bu makama getirilmiştir.
Arabası olmazsa sokağa çıkar, toplu taşıma aracına biner.
Hasta olur, ekmek alır. Yaşadıklarımızı yaşar.
O makamında devlet memurudur.
Gün olur, er kişi niyetine denilerek herhangi bir insan gibi toprağa girer.
İyi ama bu saldırmalarda bu korkularda nedendir.
İmamı denetleyen müftü neden tepki toplar. İmam gibi o da görevini yapıyor.
Cami görevlisinin hakkında şikâyet vardır, inceler, takip eder. Cami görevlisi tepki gösterir.
İlçe müftüsünü il müftüsü denetler.
İl müftüsü tepki toplar.
Bunların arasındaki çekişme de bazı çevrelere malzeme olur.
Sendika gibi.
Sendika aslında buna müdahale etme şansına sahip değildir
Ama ederler..
Sendikanın uzandığı yüksekler kendi personeline inanmaz, o kişiden menfaat uman sendikaya inanır.
Ta baştan aşağıya herkes görevini yapar.
Acıtırsa kötüdürler, okşarsa iyidirler.
Yok öyle bal yağ..
Kimse alınmasın ama herkes haddini ve yerini bilmeli ki.
İşler yürüsün.
Müftülere saldırılar yapılmadan önce iyi düşünülmeli. Ben kimim diye.
Müftüler de iyice düşünmeli. Makamın hesabı er geç alınır. Makamın adamı olmalı, koltuğa yakışmalıdır..
Ve koltuğa otururken sormalıdır, ben kimim diye..
Makamlar geçicidir.
Kervanlar gibi….
Oral Kaya