@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Kalpleri Hasta Olan Din Hırsızları - 4





Sahteler ve Yalancılar:

Bu adam daha düne kadar sahte ve yalancı peygamber Reşat Halife’ye biat ediyor, onun temsilciliğini yapıyordu. Reşat Halife öldürüldükten sonra kendisine Cebrâil Aleyhisselâm’ın geldiğini, “Üç kırkbir” sesi işittiğini söylüyor.

Bu söz küfürdür.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, o Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.” (Ahzab: 40)

Bu Âyet-i kerime Resulullah Aleyhisselâm’ın son Resul olduğunu beyan ederken bu adamın Resullere mahsus olan “Vahyolundu” demesi küfrüne delâlet eder.

“O kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka birşey değildir.” (Necm: 3-4)

Vahiy yalnız peygamberlere mahsus olup, Cebrâil Aleyhisselâm sadece Peygamber Aleyhisselâm ile Allah-u Teâlâ arasında bir elçidir.

Birçok Âyet-i kerime’de:

“Resulüm! İşte bunlar sana vahiy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir.” buyurulmuştur. (Hud: 49, Âl-i imran: 44, Yusuf: 102)

Vahiy yalnız peygamberlere mahsus ise “Vahyolundu” demesi küfrünün açık ifadesidir. Bu gibi yalancılar;

“Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine hiç bir şey vahyedilmediği halde ‘Bana da vahyolundu.’ diyenden de ‘Allah’ın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim.’ diyenden daha zâlim kim olabilir?

Bu zâlimler ölüm dalgaları içinde can çekişirken, melekler de ellerini uzatmış ‘Haydi canlarınızı teslim edin, Allah’a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve Allah’ın Âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan ötürü, bugün siz horlayıcı alçaltıcı bir azabla cezalandırılacaksınız!’ derken bir görsen!” (En’am: 93)

Bu gibilerin akibetini öğrenmiş oldunuz.

Tevbe: 128. ve 129. Âyet-i Kerime’leri:

Tevbe sûre-i şerif’inin son iki Âyet-i kerime’sini sahte peygamber Reşad Halife’nin ve kendi sahte peygamberliğinin mucizesi(!) kabul ettiği 19 rakamının sırrına(!) uymadığı gerekçesiyle kabul etmemesi ve uydurma demesi gerçek küfrüne delâlet eder.

Allah-u Teâlâ bu gibiler hakkında Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:

“Âyetlerimizi inkâr etmek için yarışırcasına gayret sarf edenler var ya, işte onlar için acıklı bir azap vardır.” (Sebe: 5)

“Allah’ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür! Allah zâlimler güruhunu doğru yola erdirmez.” (Cuma: 5)

Bu gibilerin durumunun çok kötü olduğu, bunların zâlim oldukları haber veriliyor. Çünkü bunlar fitne ve fesat çıkarıyorlar.

“Onlar yeryüzünde durmadan fesad çıkarmaya koşarlar.” (Mâide: 64)

Bu adam da fesad çıkarmakta Tevbe sûre-i şerif’indeki son iki Âyet-i kerime’yi inkâr etmekte ve küfre kaymaktadır.

Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim’i olan Kur’an-ı kerim’i bizatihi koruyacağını, muhafaza edeceğini beyan buyuruyor:

“Bir zikir olan Kur’an’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da biziz.” (Hicr: 9)

Allah-u Teâlâ böyle buyururken, bu adamın Kur’an-ı kerim’in bu Âyet-i kerime’lerinin yok olduğunu söylemesi bu Âyet-i kerime’yi de inkârdır. Bu ise küfür üstüne küfürdür.

Bir Âyet-i kerime’yi inkâr eden kâfir olur. Bu ise bir sûreyi inkâr ediyor. Bütün beyanları açık olarak küfrüne delâlet etmektedir.

Allah-u Teâlâ Hazret-i Kur’an’ı bizzat koruyacağını ferman buyuruyor. İlâhî hüküm böyledir. Bu adam ise ilâhî hükmü bırakıp kendi zannı ile hüküm vermeye çalışıyor.

Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Onların çoğu zanna uyarlar. Gerçekte ise zan hakikat karşısında hiç bir şey ifade etmez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarının tamamını bilmektedir.” (Yunus: 36)



Tevbe sûre-i şerif’inin son iki Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruluyor:

“Andolsun, içinizden size öyle aziz bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.

Eğer sırt çevirirlerse onlara deki:

Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. O’na tevekkül ederim. O büyük arşın sahibidir.” (Tevbe: 128-129)

Resulullah Aleyhisselâm’dan bu yana gelen bütün hafızlar bu Âyet-i kerime’leri ezberlemişler, bütün muallimler okumuşlar, dünyada eski ve yeni basılan bütün Kur’an-ı kerim’lere bu Âyet-i kerime’leri yazmışlar, bu adam ise mucizesine(!) uymadığı için inkâr etmiştir. Bu inkârı bu adamın küfürde ve dalâlette olduğuna en büyük delildir.

Ubey bin Ka’b -radiyallahu anh-den rivâyet edildiğine göre “Lekad câeküm” den itibaren iki âyet, Kur’an-ı kerim’in en son nâzil olan Âyet-i kerime’leridir. (Suyûtî)

Kur’an-ı kerim bir mushaf halinde cem olunduğu zaman Zeyd bin Sâbit -radiyallahu anh- tarafından bu iki Âyet-i kerime çok araştırılmış, nihayet Resulullah Aleyhisselâm’ın kendisini iki şahit hükmünde tuttuğu Züşşehâdeteyn Huzeyme bin Sâbit -radiyallahu anh-in nezdinde bulunmuştu. (Buhâri, Müslim, Tirmizi)

Bu iki Âyet-i kerime rivayetleri itibariyle mütevâtirdir. Çünkü Ashab-ı kiram’dan hafız olan bir çok kimseler hem bu iki Âyet-i kerime’yi ezberlemiş, hem de rivayet etmiş bulunuyorlardı.

Yazmakla görevlendirilen Zeyd bin Sâbit -radiyallahu anh-, bu iki Âyet-i kerime’yi bir yerde yazılı olarak bulmadan yazamıyordu. Yazılı olarak da bulunca, ezberden bilinen bu iki Âyet-i kerime’nin kesin yazılı belgesi de elde edilmiş oldu ve Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in muvafakatıyle mushaf-ı şerif tamamlandı.

bu yazı hakikat.com sitesinden alınmıştır|
#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.