
Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar için hidayet olan (Ka'be)dir. (A-li İmran Suresi, 96)
Hz.İbrahim, Hz.İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti):
"Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin". (Bakara Suresi, 127)
Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.
(Tevbe Suresi, 108)
Hani biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (böyle emretmiştik:) "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut." (Hac Suresi, 26)
Mekke'ye vardınız, otelinize yerleştiniz. Hazırlıklarınızı tamamladınız ve bir an önce yola çıkmak istiyorsunuz. Aklınızda, kalbinizde, ruhunuzda o muhteşem buluşmanın heyecanını hissediyorsunuz. Ne kadar kendinizi tutsanız, kendi kendinizi "Ben o kadar etkilenmem", "Amma da abartıyorlar, ne var canım bu manzarada" ya da "Eh.. etkileyici ama..." deseniz bile yanıldığınızı anlamak için Kâbe'yi görmeniz yeterli olur.
Kelimeler biter, hayat durur, o güne kadar yaşadıklarınız anlamsızlaşır, Kâbe'nin muhteşem büyüsüne kapılırsınız. En güzel duanızı orada yaparsınız, en kalbî namazını orada kılarsınız. İster dindar olun, ister sadece Kelime-i Şahadet getirmek dışında İslam'ın emrettiği hiçbir farzı yerine getirmemiş olun, Kâbe'nin muhteşemliği karşısında etkilenmemeniz mümkün değil. En güzel bina, en güzel manzara, en güzel şehirler, en güzel doğalar Kâbe karşısında anlamsız kalıyor.
Bugün Kabe, Mescid-i-Haram diye bilinen alanın avlusunun ortasında bulunmaktadır. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından, Allah'ın emri üzerine inşa edilmiştir. "Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman..." (Hac Suresi, 26) ayetinde de bildirildiği gibi, Hz. İbrahim Kabe'yi, Allah'ın kendisine bildirdiği özel bir yere ve O'nun emrettiği şekilde yapmıştır.
Kabe, insanlar için bir toplanma ve birarada Allah için ibadet etme yeridir. Allah, Kabe'nin iman edenlerin ibadet edecekleri, temiz ve güvenilir bir mekan olmasını emretmiştir.
Kabe'nin özenle ve titizlikle korunması Müslümanların önemli bir sorumluluğudur. Hz. İbrahim'e, Kabe'nin iman edenler için temiz ve hazır tutulmasını emreden Rabbimiz, Kuran'da da Kabe'yi korumanın ancak iman edenlerin yerine getirebileceği bir sorumluluk olduğunu bildirmiştir.
Kabe'nin asıl sahibinin ve koruyucularının iman edenler olduğunu Allah, bir ayetinde "Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler." (Enfal Suresi, 34) şeklinde bildirmiştir.
Kabe'yi İslam dünyasında önemli kılan bir diğer özelliği de, Müslümanların kıblesi olmasıdır. Tüm Müslümanlar, günde beş vakit namazlarını kılarken Kabe'ye doğru yönelerek ibadetlerini yerine getirirler.
Kâbe karalara bürünmüş belinde altın sarısı kuşağıyla herkesin ışığa koşan kelebekler misali etrafında pervaz ettiği nazlı bir abide.
Çünkü O, “Rahman ve rahim olan Allah’ın”, cisimleşmiş sembolik evi olarak, “Beytullah”, diye isimlendirilmiş.

İşte İslam’ın ve insanlığın abideleştiği başlangıç noktasında, Allah’ın Evi’nde bulunmak apayrı duyguları terennüm ettiriyor. İnsan kafalarından oluşan bir insan seli dört köşeli binanın etrafında akıllara durgunluk veren bir güzellik içinde dönüyor dönüyor...
"O'nu ilk gördüğünde yaptığın dua kabul olur" denir.
Sen de dua et, yalvar yakar, bir dost bir sevgili gibi kabul et, elini sür, varsa göz yaşını dök, tüm samimiyetinle saygınla eğil, O'nu seyret tavaf et, Mekke’deki bütün günlerin gecelerin Mescidi Haram’da geçsin, kalbin nurlansın. Zira, bütün bu anlatılanlar O'nda mevcuttur.
Aman Allah’ım ne müthiş ve cezbedici bir manzara. Sanki insanlar yıldız olmuş, galaksilerle beraber kâinat durmak bilmezcesine dönüyor, dönüyor.
Acûn dağlarının siyah taşları ile birbiri üstüne döşenerek yapılmış, ne bir desen, ne bir süsleme ne de mimari bir estetiği olmayan bu binanın hacıları cezbetmesini, “Şüphesiz âlemler için, çok feyizli ve aynı hidayet olmak üzere konulan ilk ev elbette Mekke’de olandır”, ayetinin ifade ettiği mana ile açıklamamız mümkündür.
Kainatın kalbi Kâbe, Hacerü’l-Esved ise ilâhi tecellileri alan kalbdeki siyah nokta idi. Allah’ın Habibi, enbiyânın ve âşıkların busegâhı için bakın ne buyurmuştur: (İmamı Gazâli’nin Tirmizî’den naklettiği hadis-i şerif:) “Hacerü’l Esved, cennet yakutlarından, kıymetli taşlardan bir taşdır. Kıyamet gününde iki gözü ve söyleyen dili olduğu halde haşrolacak, kendisine hakkıyla ve sadakatle istilâm edenlerin lehine şehâdet edecektir.” Hacerü’l-Esved, bir başka ifade ile güzel bir yüzde, bütün nazarların yöneldiği sevimli, can alıcı bir ben gibidir. Tasavvuf ehli “Kâbe, insan-ı Kâmil’in gönlüdür.” şeklinde tanımlamışlardır.
Kâbe'de yapılan tavaf, Hakk'ın vasıflarıyla vasıflanmak demektir.
Bunlar Hayat - İlim - İrade - Kudret - Kelam - Semi - Basar Sıfatlarıdır.
Kâbe'nin dört yüzünün bulunuşu Efal - Esma - Sıfat - Zat boyutlarına işaret eder.

Kâbe’ye duvarına dokunmak için çırpınan, Hacer–ül Esved’e ulaşmak onu öpmek için hayatını heba edercesine didinip çalışan ve diğer taraftan dönmeyi ihmal etmeyen hacılarımızın her dilde her türlü duayı yapmaları, Hacer–ül Esved’in hizasına geldikleri zaman ellerini Kara taşa doğru çevirerek selamlamada (istilamda) bulunmaları doyumsuz bir manzara arz ediyor.
Hacer–ül Esved’i öpmek sünnet sevabını kazandırır. İnsanları değil ezip yaralamak, rahatsız etmek, onlara sıkıntı vermek ise kul hakkına tecavüz olduğundan bunu yapanlar haram işlemektedirler. Selamlama esas olduğuna göre uzaktan onu göreceğimiz bir yerden elimizi kaldırıp da selamlama da aynı sevabı kazandırdığına göre bu zulüm, bu istenmedik pozisyon ve tavırlar niye?
Ya ruknu yemani köşesine ne demeli...
Mübarek peygamber aleyhisselamın zaman zaman sırtını dayayıp dinlendiği mübarek taş...
Gündüzleri Kâbe’yi insanlardan başka kırlangıçlar, Beyt-i Mâmur’un çevresinde dolanan meleklerden ilhâm alan çaylaklar tavaf ediyor. Güneş battıktan sonra Kabe’yi aydınlatan ışıklandırma direklerinin etrafını çekirge ve böcekler sarıyor. Çekirge ve böceklerin Kabe’nin zeminine düşerek ölmeleri sonucu her hangi bir kirlilik oluşmaması için zemin sürekli temizleniyor.
Geceleri ise çekirgeler ve karaböcekler onların yerini alıyor. Çekirgelerle içli dışlı olabildiğimiz bir yer , burası. Ancak Medine ve Mekke'de bitki ile beslenen, protein kaynağı olan çekirgeleri hor görmemek gerekir.

İngiliz destekli isyancıların kuşatması altındaki Medine’nin müdâfaası sırasında, açlıktan kırılma raddesine gelen askerlerimize gıda olmuşlardır. Medine’nin teslim teklifi geldiği zaman, sadık, vefâlı komutan Fahreddin Paşa, Hücre-i Saadete giderek eşiğine yüz sürmüş, “Yâ Rasûlallah, ben sizi nasıl düşmana teslim ederim?” diye ağlayarak gözyaşları dökmüştü ve aylarca Medine’nin savunmasını sürdürmüştü. Cephane ve erzak tükenince son çare olarak askerlerimize kavrulmuş çekirge dağıttırmıştı.
Osman İridağ
Derleme @erolkaranet - 14.02.2020