@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Diyanetten Borç Fetvası





Ödeme imkanı olduğu halde zamanında borcunu ödemeyen kişiye her hangi bir ceza-i müeyyide uygulanabilir mi?

Ödeme imkanı olduğu halde zamanında borcunu ödemeyen borçlu, manen sorumlu olur ve ahiret azabını hak eder. Bu konuda Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Zengin kişinin borcunu ödemeyi uzatması zulümdür.” (Buhari, Havalat, 1)
Hukuki açıdan ise; kişinin zimmetinde bir borç sabit olur ve onu ödemeye yanaşmazsa, bu kişi yetkili makamlar tarafından ödemeye zorlanabileceği gibi, gerekli görülmesi halinde hapsedilir. Fakihler bu tür bir cezanın uygulanmasını, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in konuyla ilgili hadislerine dayandırmışlardır (bkz. Buhari, İstikraz, 13). Borçlunun borcunu geciktirmesi nedeniyle -paranın değer kaybetmesi gibi bir sebeple- alacaklı zarara uğrarsa borçluya bu zarar tazmin ettirilir. Ancak borçlunun mali sıkıntı içinde olduğunu ispat etmesi halinde yetkili makamlar borcunu ödeyebilmesi için kendisine belli bir süre tanır. Bu durum ise, alacaklının yasal hakkını istemesine engel teşkil etmez (Mevsıli, el-İhtiyar, II, 265-266).

Borç alınan bir mal henüz kendisinden faydalanılmadan zarar görürse tazmini gerekir mi?
Borç olarak alınan mal borç alanın eline geçtiği andan itibaren onun sorumluluğundadır. Dolayısıyla bu malların henüz kendilerinden faydalanılmadan zarar görmeleri halinde, borçlu tarafından tazmin edilmesi gerekir. Aldığı miktarı aynen geri vermek zorundadır (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, Beyrut, 1386 V, 681).

Altının borç verilmesi caiz midir?

Altın, kendisi sarf edildikten sonra misli iade edilebilen misli mallardandır. Dolayısıyla altının, cumhuriyet altını gibi tane ile alınıp satılanlarının sayı ile, 22 ayar bilezik gibi tartı ile alınıp satılanlarının ise tartı ile borç verilmesi caizdir.
Fakat geri ödenirken eksiksiz-fazlasız, tam olarak alınanın misli verilmelidir. Aksi halde faizli işlem olur.
Altının veresiye satılması ise caiz değildir.

Borçlunun, borcunu vadesinden önce ödemesi karşılığında, alacaklının alacağından indirim yapması, caiz midir?
Borçlunun her hangi bir şart koşmadan borcunu vadesinden önce ödemesi caiz olduğu gibi (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, Beyrut, 1991, V, 82), alacaklının da herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ödemenin erken yapılmasından dolayı alacağından bir miktar indirim yapması caizdir (Merğinani, el-Hidaye, III, 60-61). Zira satıcı alacağının tamamından vazgeçebileceği gibi, indirim de yapabilir. Bu, müşteri lehine bir ikram olup, faiz kapsamına girmez. Ancak alım satım akdinde taraflar, vadeli satılan malın bedelinin, vade dolmadan ödenmesi halinde fiyatta indirim yapılmasını şart koşarlarsa; içlerinde Hanefiler'in de bulunduğu ulemanın çoğunluğuna göre bu akit fasit olur. Fasit akid de faizli muamele hükmündedir. (Serahsi, el-Mebsut, Beyrut, 1993, XIII, 126; XXI, 31; Merğinani, el-Hidaye, III, 48; İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, Beyrut, 1991, V, 84-85, 91).
Alacaklı, vadesi gelmiş olan bir alacağı için, borçluya, alacağının belirli bir kısmını tayin ettiği süre içerisinde ödemesi durumunda kalanından ibra edeceğini söyler, borçlu da o süre içerisinde öderse bu caiz olur ve alacağının kalan kısmından ibra etmiş sayılır (Merğinani, el-Hidaye, II, 180) Vadesi dolmamış borçlarda alacaklının borçluya, borcun bir kısmını vade dolmadan önce ödemesi şartıyla kalan kısmının düşürülmesi için yapılan bir sulh sözleşmesi Hanefi alimlerine göre caiz değildir. Çünkü vade para karşılığında satılmış olur. Bu da faize girer (Merğinani, el-Hidaye, III, 197; Ali Haydar, Dürerü'l-hükkam Şerh-u Mecelleti'l-ahkam, IV, 57).
Mecmeu'l-fıkhi'l-İslami (İslam Fıkıh Akademisi) 1998 yılında aldığı 64 no'lu kararında; daha önceden şart koşulmuş olmaması ve araya üçüncü bir şahsın girmemesi kaydıyla, ister alacaklının ister borçlunun talebi ile olsun, vadeli borcu peşine döndürme karşılığında borçtan indirim yapmanın caiz olduğuna karar vermiştir (Mecelletü Mecmai'l-Fıkhi'l-İsl'ami, Sayı, 6, sh. 193).

Ev, ikinci el araba veya hayvan gibi standart olmayan (kıyemi) malların borç (karz) olarak verilmesi caiz midir?

Borç (karz) işlemi, malın aynı (kendisi), alan tarafından tüketildikten sonra mislinin iadesi mümkün olan mallarda söz konusudur. Dolayısıyla sadece altın, gümüş ve para ile, ölçülebilen, tartılabilen ve sayılabilen standart cinsten mallar borç (karz) olarak alınıp verilebilir. Taşınmaz mal veya hayvan gibi kıyemi mallar ise borç (karz) olarak verilemez. Çünkü kıyemi mallar, standart olmadığı ve piyasada misli bulunmadığı için, tüketildiğinde benzerini (mislini) geri vermek mümkün değildir. Mesela; borç (karz) olarak alınan bir hayvan veya ikinci el otomobilin yerine bir başkası ödenirken, ondan daha değerli veya değeri daha düşük olan birinin verilmesi mümkündür. Dolayısıyla standart olmayan bu tür mallarda borç (karz) işlemi mümkün değildir.
Ancak Şafii hukukçular, cinsi, nev'i, adedi ve niteliği belli olan ticari mallar ile aynı özelliklere sahip hayvanların da, borç (karz) olarak verilebileceğine hükmetmişlerdir (Nevevi, Minhacu't-talibin, Beyrut, 2005, s. 238-240). Delilleri, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir uygulamasıdır (Müslim, Müsakat 22).

Borç olarak verilen altın, para, buğday gibi misli malların kullanımı karşılığında borçludan menfaat temin etmek caiz midir?
Borç (karz) olarak verilen nakit paralarla; altın, gümüş, demir, çimento, buğday ve arpa, gibi ölçü veya tartı ile alınıp satılan misli malların kullanımı karşılığında menfaat sağlamak caiz değildir, alınırsa bu faiz olur (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , II, 207; III, 402). Kur'an-ı Kerim'de karşılıksız borç vermek, “karz-ı hasen/güzel ödünç” olarak isimlendirilmiş (Bakara, 2/245; Maide, 5/12) ve bunu yapanlar övülmüştür. Rasulüllah (s.a.s.), “Borç karşılığında sağlanan her türlü menfaat, faizdir.” (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Beyrut, 2006, X, 648 H. No: 21078) buyurmuşlardır. Ancak, borçlanırken şart koşulmaması şartıyla borçlu borcunu öderken aldığından fazlasını verebilir. Bunda bir sakınca yoktur.

Akit esnasında şart koşulmadığı halde, borçlunun borcunu geri öderken, alacaklıya gönüllü olarak verdiği fazlalık veya sağladığı menfaat faiz kapsamına girer mi?
Akit esnasında bir fazlalık veya menfaat şart koşulmaz ve o yörede böyle bir teamül de bulunmaz ise; borçlunun borcunu geri öderken, alacaklıya gönüllü olarak verdiği fazlalık veya sağladığı menfaat faiz kapsamına girmez. Dolayısıyla, borçlunun borç (karz) olarak aldığı maldan kıymet bakımından daha değerlisini veya miktar bakımından daha fazlasını geri ödemesi caizdir (Kasani, Bedaiu's-sanai, VII, 395). Zira Hz. Peygamber (s.a.s.); “Sizin en hayırlılarınız borç ödeme hususunda en iyi olanlarınızdır.” (Buhari, Vekalet, 6; Müslim, Müsakat, 120) buyurarak, hem borcu vaktinde ödemeyi teşvik etmiş, hem de borçlunun borcunu öderken alacaklıya gönüllü olarak fazladan bir şey vermesinin güzel bir davranış olacağına işaret etmiştir.

Akıl-baliğ olmayan çocuklar ile bunak ve akıl hastalarından borç (karz) alınabilir mi?
Borç verenin teberru ehliyetine sahip olması; bir başka ifadeyle; akıllı, ergen, ödünç vereceği malın maliki veya mal sahibinin vekili olması gerekir. Bu sebeple teberru ehliyetine sahip olmayan ergen olmamış çocuklar ile, bunak ve akıl hastalarından borç (karz) alınması caiz değildir (Kasani, Bedaiu's-sanai, VII, 394; Mevsıli, el-İhtiyar II, 270-271).

Çocuğun malından babası veya vasisi borç (karz) verebilir mi?
Çocuğun malından babasının veya vasisinin başkalarına borç (karz) vermesi caiz değildir. Zira baba veya vasi onun malından sadece, çocuğun sırf menfaatine olan tasarruflarda bulunabilir. Borç vermenin çocuğa maddi bir getirisi olmadığı, aksine parasının geri dönmeme gibi bir risk taşıdığı için baba veya vasinin onun malından borç verme yetkileri yoktur (Kasani, Bedaiu's-sanai, VII, 394).

Borç ilişkilerinde takas caiz midir?
Borç ilişkilerinin özel bir türü olan takas; iki kişi arasındaki karşılıklı borçların birbirine mahsup edilmesini ifade eder. Takas işlemi, hukuki ve ticari işlemleri basitleştirmesinin yanı sıra, borcun ifa ve nakil külfetini azaltma, taraflara karşılıklı güven verme gibi yararlar da sağlar. Karşılıklı iki borcun bulunması takas işleminin tabii ve zorunlu şartı olup, bu işlem belli şartlarda tek taraflı irade ile, belli şartlarda da karşılıklı irade ile gerçekleşir.

Takas edilecek iki borç arasında cins, vasıf, vade ve benzeri niteliklerde eşitlik varsa, üçüncü şahısların hakkı ihlal edilmiyor veya şer'i bir kural da çiğnenmiyorsa, karşılıklı rıza aranmaksızın bir tarafın talebi ile takas kendiliğinden gerçekleşir. Mesela iki borç da aynı cins ve vadeli para borcu ise ve bu borçlardan biri üzerinde emanet, rehin gibi bir hak yoksa bu iki borç, tek tarafın isteğiyle takasa tabi tutulabilir.

Vadeli satış veya borç (karz) akdinde borçlanılan para birimi yerine başka bir para biriminin ödenmesi caiz midir?
Fakihlerin çoğunluğu, vadeli satış ile borç (karz) akdinde, bedel olarak belirlenen para birimi yerine, ödeme tarihindeki kuru esas alarak farklı bir para biriminin-mesala borç olarak alınan altın paranın yerine gümüş paranın -ödenmesini caiz görmüşlerdir (Serahsi, el-Mebsut, Beyrut, tsz, XIV, 2; , 239; İbn Kudame, el-Muğni, Beyrut, 1405, IV, 187; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Beyrut, 1982, II, 200).
İbn Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: “Baki'de deve satardım; deveyi (bazen) dinar (altın para) karşılığında satar, dirhem (gümüş para) alır; (bazen de) dirhem karşılığı satar, dinar alırdım. (Sattığımda) dirhemin yerine dinarı alır ve satın aldığımda da dinar yerine dirhem verirdim. Sonra Rasulüllah'a (s.a.s.) gidip 'Ya RasulAllah, müsaade eder misin, sana bir şey soracağım. Ben (bir malı) dirhem mukabilinde satıp, dinar alıyorum. Bunun yerine altının yerine gümüşü alıp veriyorum' dedim. Rasulüllah (s.a.s.); 'Aranızda (ödenmemiş) bir şey kalmadıkça o günün rayici ile (birinin yerine ötekini) almanda mahzur yoktur. ' buyurdu” (Ebu Davud, Buyu', 14).
Buna göre mesela, vadeli bir satış veya borç (karz) akdine konu olan 1500 TL bedelin zimmette borç olarak kalmak üzere piyasada geçerli olan günlük kur üzerinden 1000 $ ile geri ödenmesi, her iki tarafın da rızasının olması kaydıyla caizdir.

mistikhaber.com
#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.