Rivâyete göre Îsâ -aleyhisselâm- bir gün hastalanmıştı. Bu hâl ile yolda giderken yanından geçtiği bir ot kendisine şöyle seslendi:
“–Ey Îsâ! Ben senin derdine dermânım.”
Îsâ -aleyhisselâm- ona hitâben, Cenâb-ı Hakk’a olan tevekkül ve teslîmiyetini sergileyen şu cevâbı verdi:
“–Dermânı veren, ancak Allah’tır.” Sonra da yoluna devam etti.
Allah Teâlâ, Hazret-i Îsâ’ya şifâ verdi. Fakat aradan bir müddet geçtikten sonra tekrar hastalandı. Bu sefer Îsâ -aleyhisselâm- o otun yanına gitti ve onunla derdine dermân aradı. Lâkin şifâ bulamadı. Allah Teâlâ’ya ilticâ etti. Hak Teâlâ:
“–Hekime git. Onun söylediklerini yerine getir.” buyurdu.
Bu emir üzerine Îsâ -aleyhisselâm- hekime gitti. Yalnız hekim de kendisine aynı otu tavsiye etti. Hazret-i Îsâ hayret ve dehşet içinde kaldı. Sonra o otu kullandı ve bu kez şifâ buldu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk’a içli bir şekilde şu niyazda bulundu:
“–Yâ Rabbî! Bu karşılaştığım hâdiseler, muhakkak ki boşuna değil! Lâkin ben hikmetini kavrayamadım. Acaba bu olanların hikmeti nedir?”
Kendisine şöyle vahyedildi:
“–Ey Îsâ! Önce hasta oldun, Biz sana şifâ verdik ki, Biz’im her şeye kâdir olduğumuzu bilesin.
Sonra yine hasta oldun. Şifânı o ottan kılmadık. Belki hastalığını daha da artırdık ki, kahrımız ve heybetimizi bilesin.
Sonra seni hekime gönderdik ki, kendi âcizliğini bilesin.
En sonunda o ot ile şifâ verdik ki, Biz’im yarattığımız şeyleri hikmetle yarattığımızı, hiçbir şeyi faydasız yaratmadığımızı bilesin.
Şifâ veren Ben’im. Dilersem şifâ veririm. O hekim ve ot, şifâ için ancak birer vesîledir. Velhâsıl bütün işler Ben’imdir, bunu iyi bil!..”
Çok güzel olmuş bunu bilene ve yazana
YanıtlaSil