Ümmü Varaka bint Abdillâh b. el-Hâris el-Ensâriyye (r.anha)
Allah yolunda cihat etmeyi ve şehit olmayı çok arzulayan biriydi. Bedir Savaşı için ordu hazırlandığında Peygamberimize geldi ve “Ey Allah’ın Resûl’ü, müsaade etseniz de sizinle birlikte harbe katılsam! Yaralılarınızı tedavi eder, hastalara bakarım. Belki Allah yolunda şehitlik de nasip olur…” diye ricada bulundu. Fakat Peygamberimiz hiçbir kadının Bedir Savaşı’na katılmasına izin vermedi. Ama Ümmü Varaka’yı “Allah sana şehitlik nasip edecektir.” diye müjdeledi. Bundan böyle Resûlullah (a.s.m.) ona her gördüğü yerde “Şehide” diye hitap etti.
Peygamberimiz zaman zaman Ümmü Varaka’yı ziyaret eder, hâlini hatırını sorardı. Sahabiler de onu sayarlardı.
Ümmü Varaka (r.anha) dinî meselelerde bilgi sahibiydi. İslamiyet’i en güzel şekilde yaşamaya gayret gösterirdi. Ev halkına bu hususta yardımcı olurdu.
Onun biri erkek biri de kadın iki kölesi vardı. Vefatından sonra onların hürriyetlerine kavuşturulmalarını vasiyet etmişti. Köleler hırsa kapıldılar. Şeytanın da telkiniyle, “bir an önce hürriyetlerine kavuşmak” düşüncesiyle, Ümmü Varaka’yı şehit ettiler.
Hadise Hz. Ömer’in hilafeti devrinde olmuştu. Ömer (r.a.) bunu duyar duymaz, “Resûlullah doğru söyledi.” dedi. Resûlullah’ın müjdelediği şehitliğin gerçekleştiğini anlamıştı.
Bu hadise bütün Müslümanları derinden üzdü. Hz. Ömer suçluların derhâl yakalanmasını emretti. Suçlular yakalandılar. Suçlarının cezasını idam edilerek ödediler. Medine’de asılarak idam edilen ilk suçlular bu iki köle oldu.
Hz. Ömer zaman zaman arkadaşlarına, “Kalkın, gidip şu şehidenin kabrini ziyaret edelim.” derdi. Sonra da hep birlikte kabri ziyaret ederlerdi.
Allah onlardan razı olsun![1]
______________________________
[1]Üsdü’l-Gàbe, 5: 626.
Ümmü Varaka (r.anha)
Medineli Hazrec kabilesinden Neccâroğulları’na bağlı Benî Mâlik kolundandır. Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra İslâm’a girdi ve ensardan bir grup hanımla birlikte Resûlullah’ın yanına giderek Allah’a ortak koşmamak, haktan ayrılmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek ve çocukları öldürmemek üzere ona biat etti. Ardından Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi ve bir rivayete göre muhacir kadınlarına imamlık yaptı (Ebû Nuaym, II, 63). Hicretin 2. yılında (624) Resûl-i Ekrem, Bedir Gazvesi için Medine’den ayrılırken Ümmü Varaka ondan savaşa katılmayı, hastalara bakıp yaralıları tedavi etmeyi, Allah nasip ederse şehid olmayı istemiş, Hz. Peygamber ona evinde kalmasını söyleyerek Allah’ın kendisine şehitlik nasip edeceğini bildirmiştir (İbn Sa‘d, VIII, 457). Resûlullah, Ümmü Varaka’ya değer verir, zaman zaman bazı müslümanlarla birlikte onun ziyaretine giderdi (Müsned, VI, 405). Varlıklı olduğu anlaşılan Ümmü Varaka’nın biri kadın iki kölesi vardı. Hz. Ömer döneminde, vefatından sonra bu kölelerin âzat edileceğini duyurdu. Onlar da bir an önce hürriyetlerine kavuşmak amacıyla Ümmü Varaka’yı boğarak öldürdüler ve Medine’den kaçtılar. Hz. Ömer’in emriyle yakalanıp getirilen köleler yapılan soruşturma neticesinde suçlu bulunarak idam edildiler.
Bir rivayete göre Hz. Peygamber, Ümmü Varaka’nın farz namazlarda kendi ev halkına (mahalle / köy halkına) imamlık yapmasına izin vermiş, ezan okuyup kāmet getirecek bir müezzin görevlendirmiştir (Müsned, VI, 405; İbn Râhûye, V, 235; İbn Huzeyme, III, 89). Tâbiînden Abdurrahman b. Hallâd el-Ensârî bu müezzini çok yaşlı iken gördüğünü söylemiştir (Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 61). Ümmü Varaka rivayetine dayanarak geçmişte ve günümüzde kadınların kadın-erkek cemaate vakit ya da cuma namazı kıldırabileceği şeklinde yorumlar yapılmışsa da bu rivayetin sened ve metin açısından garîb/ferd olduğu görülmektedir (Mustafa Ertürk, III/1 [2005], s. 105-106). Hâkim en-Nîsâbûrî bu rivayeti değerlendirirken, “Bu sadece bir râvi tarafından rivayet edilen (garîb) bir sünnettir, konuyla ilgili bundan başka müsned bir hadis bilmiyorum” demiştir. Sened zincirindeki ortak râvi Velîd b. Abdullah b. Cümey‘ ez-Zührî de cerh lafızları ile değerlendirilen, güvenilirliği hususunda ittifak bulunmayan bir isimdir. Kendisiyle Ümmü Varaka arasında yer alan ve adları sadece bu hadis vesilesiyle kaynaklarda geçen Leylâ bint Mâlik ile babası Mâlik ve Abdurrahman b. Hallâd da meçhul birer râvidir. Bu rivayet ayrıca kadınların cemaatle kılınan namazlarda erkeklerin, hatta erkek çocuklarının arkasında saf tuttuklarını bildiren sahih hadisler (Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 69, 70, 96, 97) ile kadının kadınlara imamlığını câiz gören Mâlikîler dışındaki fukahanın dayandığı ve kadın imamın ortada durup öne geçmediğini ifade eden hadislerin (Abdürrezzâk es-San‘ânî, III, 140-141) muhtevasıyla çelişir görünmektedir. Rivayet metninde, yaşlı müezzinle erkek kölenin Ümmü Varaka’nın arkasında saf tuttuğu ya da cemaat arasında başka erkeklerin bulunup bulunmadığı hususu açık değildir. Bu sebeple aralarında İbn Huzeyme, Dârekutnî ve Beyhakī’nin de yer aldığı birçok muhaddis, söz konusu rivayeti “kadınların kadınlara imamlığı” başlığı altında ele alarak uzlaştırma yolunu seçmiştir.
Sübût ve delâleti kati olmamakla birlikte bu rivayete dayanarak Şâfiî’nin iki öğrencisi Ebû Sevr ve Müzenî ile İbn Cerîr et-Taberî ve bazı Hanbelî fakihlerinin kadının erkeklere imamlığını câiz gördükleri nakledilmiştir. Şevkânî, onların bu cevazını “teravih namazında ve Kur’an hâfızı bir erkek bulunmaması durumunda” kaydıyla zikretmiştir (Neylü’l-evṭâr, III, 199). Muhammed Hamîdullah’ın rivayet metni üzerinde ileri derecede tasarrufta bulunarak metni, “Resûlullah bu hanımı oturduğu mahalledeki mescidin imamlığına tayin etmiş, o da vakit namazlarını erkeklerden meydana gelen cemaatlere kıldırmıştır” şeklinde tercüme etmesi de (İslâm Peygamberi, I, 172) kendisinin aynı fıkhî kanaati taşımasından ileri gelmiş olmalıdır. Resûl-i Ekrem’den iki hadis rivayet eden Ümmü Varaka’nın (İbn Hazm, s. 346-347) Hz. Ömer’in hilâfeti döneminde (634-644) Medine’de köleleri tarafından şehid edildiği bilinmekte, İbnü’l-Cevzî onun ölümüyle ilgili haberi 20 (641) yılı olayları arasında zikretmektedir (el-Muntaẓam, IV, 305-306).
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, VI, 405; Abdürrezzâk es-San‘ânî, el-Muṣannef (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî), Beyrut 1403/1983, III, 140-141; İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VIII, 457; İbn Râhûye, el-Müsned (nşr. Abdülgafûr Abdülhak Hüseyin el-Belûşî), Medine 1412/1991, V, 235; İbn Huzeyme, eṣ-Ṣaḥîḥ (nşr. M. Mustafa el-A‘zamî), Beyrut 1395/1975, III, 89; Dârekutnî, es-Sünen (nşr. Abdullah Hâşim Yemânî el-Medenî), Kahire 1386/1966, I, 403; Ebû Nuaym, Ḥilye, II, 63; İbn Hazm, Esmâʾü’ṣ-ṣaḥâbeti’r-ruvât (nşr. Seyyid Kesrevî Hasan), Beyrut 1412/1992, s. 346-347; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ (nşr. M. Abdülkādir Atâ), Beyrut 1414/1994, I, 406; III, 130; İbn Abdülber, el-İstîʿâb (Bicâvî), IV, 1965; İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam (Atâ), IV, 305-306; İbn Hacer, el-İṣâbe (Bicâvî), VIII, 321-322; Şevkânî, Neylü’l-evṭâr, III, 199; Muhammed Hamîdullah, İslâm Peygamberi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1424/2003, I, 172; Mustafa Ertürk, “Kadının Erkeklere Namaz Kıldırabileceğine Dair Bir Rivâyet ve Referans Değeri”, Hadis Tetkikleri Dergisi, III/1, İstanbul 2005, s. 91-106.
Diyanet İslam Ansiklopedisi