Kuran'ın birçok ayetinde; "İnanan ve güzel davranışlarda bulunanlar." ifadesi geçer. Kuran'ın bütün ayetleri de insanları iyiliğe, doğruluğa ve güzelliğe davet eder. Kısaca söylersek İslam dini güzel ahlaka dayanır.
Bu konuda Kuran-ı Kerim'den bir misal verelim :
"ALLAH'A VE ÖLDÜKTEN SONRA HESABA ÇEKİLECEĞİNE İNANANLAR, İYİLİĞE EMREDER, KÖTÜLÜKTEN VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞIR.HAYIR İŞLERİNDE BİRBİRLERİYLE YARIŞIRLAR." (Ali İmran Suresi; 114.Ayet)
Yüce Allah, güzel ahlak konusunda Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed'i örnek gösterir. Kuran'da peygamberimiz hakkında : "ŞÜPHESİZ Kİ, SEN YÜKSEK BİR AHLAK ÜZERİNESİN." diye buyurulur. Nitekim, bir adam Hz Ayşe'ye gelerek; "Bana Hz Peygamberin ahlakını anlatır mısın?" diye sormuştu. Peygamberimizin Hanımı ona şu şekilde cevap verdi : "Sen Kuran-ı Kerim'i okumuyor musun? Hz Peygamberin ahlakı Kuran'ın tatbikinden ibarettir." Bu sebeple, İslam'a gönül veren bir insanın temel amacı güzel bir ahlaka sahip olmaktır. İnsanın, kendisine ve çevresine karşı bazı ahlaki sorumlulukları vardır.
KENDİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ
Güzel ahlakın ilk ilkesi; "İnsanın kendisini bilmesidir." Bunu amaç edinen bir insan önce kendi özelliklerini, huylarını ve alışkanlıklarını tespit eder. Bu konuda samimi ve dürüst olmak gerekir. İnsan genellikle kendisini beğenir ve yaptıklarını haklı çıkarmaya çalışır. Bu ise, insanın kötü huylarını düzeltmesine engel olur. Bu yüzden davranışlarımızı iyi değerlendirmeli ve daima aklımızın ve kalbimizin sesini dinlemeliyiz. Güzel ve kötü huylarımızı iyi bilmeliyiz. Kendimizi tanıdıktan sonra yapacağımız iş; kötü huylarımızı en küçüğünden başlayarak terk etmektir. Böylece kötü duygularımızla mücadele etme alışkanlığı kazanırız. İrademize ve arzularımıza sahip olmasını öğreniriz. Öyle bir zaman gelir ki, artık kötü olan her davranış bizi huzursuz eder. Mutlu olmamıza engel olur. Hata yapsak bile hemen pişman olur ve iyiliğe yöneliriz. Her insan kendisine; "Nereden geliyorum? Niçin yaşıyorum? Ve Nereye gideceğim?" şeklinde sorular sormalıdır. Uzayın, dünyanın ve kendisinin niçin yaratıldığı konusunda düşünmelidir. İnsanın hayatının bir manası ve maksadı olmalıdır. Gayesiz insanlar hiçbir zaman başarılı olamazlar. İdealist insanlar çalışkan olur ve bütün sorumluluklarını bilir. İnsanın kendine karşı bir başka sorumluluğu da sağlığını korumasıdır. Örnek bir insan, beden ve elbise temizliğine dikkat eder. Zararlı yiyeceklerden ve alışkanlıklardan uzak durur. Bilim adamlarınca en azı bile zararlı sayılan sigara, içki ve benzeri maddeleri kesinlikle kullanmaz. Sorumlu insanlar sahip oldukları mal ve imkanları da dürüst kullanır. Malını boş yere harcamaz ve israf etmez. Paralı şans oyunlarına kendini kaptırmaz. Mesleğinin gereğini yerine getirir. Vaktini boşa geçirmez. Görevini kötüye kullanmaz ve hiç kimseye haksızlık etmez.
ANNE BABA VE ÖĞRETMENLERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ
Bir insanın en fazla değer vereceği kişiler; annesi, babası ve öğretmenleridir. Çünkü onu büyüten, yetiştiren ve hayata hazırlayanlar onlardır. Güzel ahlak sahibi bir insan, öncelikle anne ve babasına karşı sevgi ve saygıda kusur etmez. Onların kalbini kıracak en küçük bir söz dahi söylemez. Davranış ve hareketleriyle onları üzmez. Onlara karşı daima iyilikte bulunur. Güler yüzlü ve hoşgörülü davranır. Hoşuna gitmeyen durumlarda suratını asmaz ve küskünlük göstermez. Eski ve yeni nesil arasında bazı görüş farkları olabilir. Bu ayrılıkları anlayışla karşılamak ve büyüklerin tecrübe ve öğütlerine kulak vermek gerekir. Büyükleri en fazla üzen, çocukların saygısız davranıp karşı gelmeleridir. Bu yüzden, güzel huylu bir insan, kötülüğe yöneltmediği sürece anne ve babasının sözlerini tutar. Görüşlerine değer verir. Yapacağı işlerde anne ve babasının rızasını alır ve onların gönüllerini hoş eder. İyi bir çocuk anne ve babasının ihtiyaçlarını, kendisinden önce düşünür. Bir yere giderken izin alır ve gideceği yeri haber verir. Onların yanında izinsiz ve saygısız bir şekilde yatmaz, ayak ayak üstüne atıp oturmaz. Onların sözlerine müdahale etmez. Bakınız Sevgili Peygamberimiz bu konuda neler söylüyor :
"Anne ve babaya itaat, Allah'a itaattir. Onlara karşı gelmek Allah'a karşı gelmektir." "Allah'ın rızası, anne ve babayı memnun edip rızasını almakla kazanılır." "Anne ve babanın çocukları için yaptığı duayı Allah kabul eder." "Allah, anne ve babasına iyilik edip gönlünü alanların ömrünü uzatır."
Aynı konuda Yüce Allah ise şöyle buyuruyor :
"RABBİN YALNIZ KENDİSİNE TAPMANIZI VE ANAYA BABAYA İYİLİK ETMENİZİ EMRETTİ.İKİSİNDEN BİRİSİ VEYA HER İKİSİ SENİN YANINDA İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞIR İSE SAKIN ONLARA "ÖF" DEME, ONLARI AZARLAMA.ONLARA GÜZEL SÖZ SÖYLE.ONLARA MERHAMETİNDEN DOLAYI ALÇAKGÖNÜLLÜ OL VE : "EY RABBİM, ONLAR BENİ KÜÇÜK İKEN NASIL ŞEFKATLE BÜYÜTÜP YETİŞTİRDİLER İSE, SEN DE ONLARA KARŞI ÖYLE MERHAMETLİ OL." DİYE SÖYLE." (İsra Suresi; 23-24.Ayetler)
Bir insana, anne ve babasından sonra en fazla öğretmenler emek verir. Bu yüzden, İslam dini öğretmene büyük değer verir. Öğretmenliği, Peygamberlik Mesleği olarak kabul eder. Peygamberimiz birgün Mescid'e uğramış ve orada iki ayrı topluluk görmüştü. Bunlardan birinde toplu halde dua ve niyaz ediyorlardı. Diğerinde ise, ilim öğrenmekteydiler. Peygamberimiz, bu ikinci topluluğun arasına oturdu ve "Bir Peygamber olarak ben de öğretmen sayılırım." diye söyledi. Yine Peygamberimiz Bedir Savaşı sonrasında, Medineli 10 çocuğa okuma yazma öğreten bütün esirleri serbest bırakmıştı. Dinimizin öğretmene verdiği değeri anlatmakla bitiremeyiz. Öğrenmenin ve öğretmenin yaşı yoktur. Öğrenci olan Öğretmenine, bir anne ve baba gibi sevgi ve saygı duyar. Onun gösterdiği gibi derslerine çalışır ve ödevlerini zamanında yapar.
Öğretmen, her öğrencisi için birçok fedakarlığa katlanır. Onlara güzel bir şeyler verebilmek için elinden geleni yapar. Bir öğretmeni en çok mutlu eden, okulunda ve hayatında başarılı olan bir öğrencidir. Güzel ahlak sahibi bir insan, iyi bir öğrencidir. Öğretmenine karşı söz ve hareketleriyle en ufak bir saygısızlık göstermez. Onu gördüğü zaman selamlar, sınıfa girdiğinde ayağa kalkar. Sınıfta huzuru bozan davranışlardan kesinlikle kaçınır. Dersler sırasında izinsiz konuşmaz ve anlatılanları dikkatle dinler. Sınıfta, ders dışında bir işle meşgul olmaz. Saygılı bir öğrenci, okulu bitirdikten sonra da öğretmenini unutmaz. Her vesile ile onu arar, hatırlarını sormayı ve bayramda ellerini öpmeyi ihmal etmez.
KARDEŞLERİMİZE VE YAKINLARIMIZA KARŞI GÖREVLERİMİZ
Bir insana anne ve babasından sonra en yakın olan kişi, kardeşidir. Kardeşler aynı çatı altında büyür, birçok sevinci ve sıkıntıyı birlikte paylaşırlar. Birbirleri için gerektiği zaman fedakarlıkta bulunur ve yardımlarına koşarlar. Kardeşler arasındaki birlik ve beraberlik güçlü bir sevgi ve saygı bağına dayanır. Bu sebeple, kendimizden büyük olan ağabey veya ablalarımıza karşı büyük bir saygı beslemeliyiz. Onların ikaz ve öğütlerini dinlemeli, işlerimizde onlara danışmalıyız. Onlar hiçbir zaman bizim kötülüğümüzü istemez. Bizim için zararlı olacak öğütlerde bulunmazlar. Anne ve babamıza nasıl itaat ediyorsak, büyük kardeşlerimize de öyle itaat etmeliyiz. Onlara karşı kırıcı ve saygısız davranışlardan kesinlikle kaçınmalıyız. Buna karşılık büyük kardeşlerin de küçüklerine karşı derin bir sevgi hissi duyması gerekir. Büyükler, küçüklerin kusurlarını hoş görür. Onlara yumuşak ve tatlı sözlerle hitap eder. Hatalarını ve kötü huylarını iyilikle anlatıp bunlardan nasıl kurtulacağını gösterirler. Zararlı davranışlardan uzaklaşmakta onlara rehberlik ederler. Bir sıkıntı ile karşılaştıklarında yardım ederler. Kısaca söylemek gerekirse, büyük kardeşler küçüklerini bir anne baba gibi daima korur ve gözetir.
Güzel dinimiz, aileden sonra akrabalığa da büyük bir önem verir. İnsanın ailesinden sonra en fazla sevgi, saygı ve bağlılık gösterdiği kimseler akrabalarıdır. Bayramlarda, düğünlerde veya özel günlerde bu yakınlık daha iyi anlaşılır. Akrabalar, iyi ve kötü günlerinde birbirlerini yalnız bırakmazlar. Birbirlerine güç ve kuvvet verirler. İslam dini, akrabalık bağlarını kesenlerin büyük bir hata işlediklerini belirtir. İslam'a gönül veren bir insan, akrabalarını her vesile ile arar, hatırlarını sorar. Bayramlarda ve diğer güzel günlerde onlarla birlikte olur ve tebrikleşir. Uzakta iseler telefon, mektup veya telgrafla sevinçlerine ortak olur. Sıkıntısı olanlara elinden geldiğince yardımda bulunur. Hastalıklarında veya ihtiyarlık günlerinde sık sık ziyaret etmeyi ihmal etmez. Küskünlük ve kırgınlık, akrabalık ve kardeşlik bağlarını bozar. Böyle durumlarda bunu hemen gidermeli ve küskün olanları bir araya getirmelidir. Akrabalık bağları güçlü olan insanların oluşturduğu bir toplum da her zaman güçlü olur.
TOPLUMA VE MİLLETİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ
Toplumsal ilişkilerin temeli sevgi, saygı ve yardımlaşmaya dayanır. Örnek bir toplumda, fertler birbirlerine karşı hoşgörülü ve anlayışlıdır. Şunu öncelikle belirtelim ki, bütün insanların aynı görüşte, anlayışta ve huyda olması mümkün değildir. Yani bir örnek verecek olursak, bütün insanlar kare, dikdörtgen gibi aynı kalıpta olmazlar. İnsanları aynı kalıba sokmaya çalışmak da doğru değildir. Farklı görüşler, düşünceler ve anlayışlar topluma renk ve canlılık getirir. Bu sebeple, her insanı olduğu gibi kabul etmeli ve herkese hoşgörülü davranmalıyız. Davranışlarımızda saygılı olmalıyız.
İnsanları birbirine bağlayan en önemli unsurlardan birisi, iyilik ve yardımlaşmadır. Güçlü toplumlar ve milletler, sıkıntıya düşen fertlerine yardım etmek için seferber olurlar. Toplumsal ilişkilerde en güzel ölçü şudur :
"Çeşitli zamanlarda kendimize karşı nasıl davranılmasını istiyorsak, insanlara karşı da öyle davranmalıyız. Kendimiz için istediğimizi diğer insanlar için de istemeli, kendimize layık görmediğimizi başkalarına da layık görmekten uzak durmalıyız."
Yaşadığımız toplumda iyiliğin hakim olmasını istiyorsak, önce kendimizi iyi ve örnek bir insan yapmaya çalışmalıyız. Bütün fertler üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirirse toplum huzurlu ve mutlu olur. Bu yüzden, topluma ve milletimize karşı en önemli görevimiz, üzerimize düşen işi tam yapmaktır. Kunduracı isek, iyi ve sağlam ayakkabılar yapmalıyız, Satıcı isek ticaretimiz dürüst olmalı, öğrenci isek derslerimize çok çalışmalı ve notlarımızı yüksek tutmalıyız.
Diğer yandan Bir milleti meydana getiren bazı değerler vardır. Bu sebeple, milli birlik ve beraberliğimizin sağlanmasında hepimize bazı görevler düşer. Bizi millet haline getiren tarihi, kültürel ve manevi değerlere sahip çıkmamız ve bunları korumamız gerekir. Toplumun huzurunu bozacak davranışlardan uzak durmalıyız. Genel ahlaka aykırı hareketlerden kaçınmalı ve toplumu rahatsız etmekten kaçınmalıyız.
Toplumun ve milletin menfaatleri her zaman kişisel menfaat ve isteklerimizden önce gelmelidir. Güçlü bir toplum ve milletin fertleri de güçlü olur.
HAKSIZLIKTAN KAÇINMA
İslam dini güzel ahlaka dayanır. Güzel ahlakın gayesi, örnek bir insan ve örnek bir toplum meydana getirmektir. Örnek bir insan başkalarına karşı sevgi, saygı ve hoşgörülü davranır. Hiç kimsenin hakkına el uzatmaz. Kendi menfaatlerini her şeyin üzerinde tutmaz. İmkanı ölçüsünde herkese yardım eder. Dinimiz, insanların haklarına büyük önem verir. Bunların en başta gelenleri kul hakkı, komşu hakkı ve yoksul ile yetimlerin haklarıdır.
Kul Hakkı
İslamın en mühim esaslarından biri kul hakkını gözetmektir. Allah insanın her türlü hatasını affedebilir, fakat; iki kusuru affetmez. Bunlardan ilki Allah'ı inkar etmek, diğeri ise kul hakkı yemektir. Hakkına el uzatılan kişi affetmedikçe, Allah o kimseyi bağışlamaz. Bu Allah'ın adaletinin bir gereğidir. Yüce Allah bile sonsuz gücüne rağmen kulun hakkını gözetir. İslamın birçok ilkesi, insanların haklarını korumak içindir. Birisinin arkasından konuşmak, bir kimseyi kötülemek, bir insana veya malına zarar vermek, izin almadan bir başkasının eşyasını almak hep birer kul hakkıdır. Bu yüzden, bu ve benzeri davranışlar dinimiz tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Kul hakkına özen gösteren bir insan, ne davranışları ne de sözleri ile kimseye zarar vermez. Kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına karşı da öyle davranır.
Komşu Hakkı
Toplum hayatında insana en yakın olanlar komşularıdır. İyi ve kötü günlerimizde ilk yanımızda olanlar ve bize destek verenler onlardır. Dinimiz komşuluğu ikiye ayırır. Hemen yanımızda bulunan kapı komşularına Yakın Komşular, mahalle komşularına ise Uzak Komşular denilir. Kuran'ın Nisa suresinde bütün bu komşulara iyilik etmemiz emredilir. Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle söylüyor :
"KOMŞUSUNA KÖTÜLÜK YAPMASINDAN EMİN OLUNMAYAN KİMSE GERÇEKTEN İMAN ETMİŞ SAYILMAZ."
Komşunun, komşusu üzerinde bazı hakları vardır. Peygamberimiz bir başka hadisinde bunları en güzel şekilde açıklar. Bu hakları maddeler halinde şöyle ifade edebiliriz :
* İhtiyacı olduğunda yardımına koşmak.
* Borç istediği zaman karşılamaya çalışmak.
* Bir eşya istediğinde vermek.
* Hasta olduğu zaman ziyaretine gitmek.
* Mutlu günlerinde beraber olup tebrik etmek.
* Sıkıntıya uğradığında teselli etmek.
* İzni olmaksızın evine veya avlusuna girmemek.
* Pişirilen yemek kokusu ile rahatsız etmemek.
* Çocukların iyi geçinmesini sağlamak.
Sevgili Peygamberimiz her konuda olduğu gibi bu hususta da hepimiz için en güzel örnektir. Komşuluk hakkındaki en güzel sözlerinden birisi de şöyledir :
"KOMŞUSU AÇKEN, KENDİSİ TOK YATAN KİMSE BİZDEN DEĞİLDİR."
Bütün bu ilkeler, sadece İslam'a gönül verenler için değil, bütün insanlık için eşsiz bir misaldir. Başka hiçbir inanç ve düşünce sistemi, insanların haklarına bu derece önem vermemiştir.
Yoksul ve Yetim Hakkı
Dinimizin en önemli yardımlaşma ilkeleri olan Zekat ve Fitre yoksulların hakkıdır. Dinimiz bu hakkın gözetilmesini Müslümanlara zorunlu kılmıştır. Yoksul veya yetim olmak, insanın iradesi içinde değildir. Her insan yoksul veya yetim olabilir. Birçok varlıklı insanın sonunda yoksulluğa düştüğü görülmüştür. Beklenmeyen bir kaza veya ölüm sebebiyle birçok kimse küçük yaşta yetim kalmıştır. Misal olarak Sevgili Peygamberimiz bile çok küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş ve yetim olarak büyümüştür. Bir insan çalışmayıp tembellik yaparak yoksul olmuşsa bundan kendisi sorumludur. Ancak, çalışamayacak durumda olan yoksullar ile yetimler sıkıntı çekiyorsa bundan bütün toplum sorumlu olur. Çünkü onlar, sevgi ve ilgiye en çok layık olan kimselerdir. Genellikle namazda okunan Maun suresinde bu konuda şöyle söylenir :
"DİNİ YALANLAYANI GÖRÜYOR MUSUN? YETİME KÖTÜ DAVRANIR VE YOKSULU DOYURMAYA YANAŞMAZ."
İslam'a gönül veren örnek bir insan, yetimlere karşı en güzel şekilde davranır. Onların kalbini kırıcı bir harekette bulunmaz. İhtiyacı olanların yardımına koşar.
İNSANLARA KARŞI BAŞLICA GÖREVLERİMİZ
01) Hiç kimseye zarar vermemek:
İnsanların canına, malına, konutuna, hürriyetine, namus ve şerefine tecavüz etmek dinimizce yasaktır. Bunlar insanların dokunulmaz haklarıdır. Müslüman, başkalarının hakkına saygı göstermek, insanlara zarar verici her türlü fiil ve davranıştan sakınmakla görevlidir.
Gerçek Müslüman olabilmenin bir şartı da budur.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden zarar görmediği kimsedir."
(Hadis-i Şerif: Riyazüssalihin)
02) Başkalarına yardım etmek: İnsanlara tatlı sözlü
ve güler yüzlü davranmak, fakirlere yardım etmek, yoksulların ihtiyaçlarını karşılamak, kimsesizleri korumak, düşeni kaldırmak, yolunu şaşıranlara yol göstermek dinimizin emri, iyi ahlâklı olmanın gereğidir.
03) Büyüklere saygı, küçüklere merhamet göstermek:
Anne ve babamıza, büyük kardeşlerimize, öğretmenlerimiye ve yaşca bizden büyük olanlara saygı göstermek, bizden küçüklere kimsesizlere, güçsüz ve yetimlere merhamet etmek, yardımcı olmak önemli bir ahlâk kuralıdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu konunun önemi hakkında şöyle buyuruyor: Büyüklerine saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.
05) Dargın durmamak: Müslümanlar arasında herhangi bir sebeple dargınlık olursa,
vakit geçirmeden dargınlar hemen barışmalıdır. Peygamberimiz: "Bir Müslüman diğer
din kardeşi ile üç günden fazla dargın durması helal olmaz." Buyurarak dargın durmanın kötü bir davranış olduğunu bildirmiş, uzun süre küs duranların büyük günah
işlediklerini belirterek şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse Müslüman kardeşi ile bir sene küs durursa onun kanını dökmüş gibi günaha
girmiş olur." (Riyazüssalihin)
06) Dargınları barıştırmak: "Mü'minler ancak kardeştirler.
O halde iki kardeşinizin arasını düzeltiniz."Hucürat süresi 10
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz de: "Sadakaların en hayırlısı dargın olan kimseleri barıştırmaktır." (Seçme Hadisler) buyurarak dargınları barıştırmanın çok hayırlı bir davranış
olduğunu bildirmiştir.
07) Dostları ziyaret etmek:
Müslümanlar uygun zamanlarda yakınlarını, büyüklerini ve baba dostlarını ziyaret etmelidir.
08) Misafirleri ağırlamak: Misafirleri ağırlamak dinimizin tavsiye ettiği iyi davranışlardan biridir. Misafir severli-ğin milli geleneklerimiz arasında önemli bir yeri vardır. Türk Milleti, tarih boyunca misafirlere karşı iyi davranışı ile tanınan bir millettir.
09) Dâvete gitmek: Bir Müslüman eğer sakıncalı bir durum yoksa, din kardeşinin davetine gitmeli, vereceği yemeğe katılmalıdır. Bu davranış Müslümanlar arasındaki sevgiyi artırır. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: "Sizden birinizi din kardeşi düğün yemeğine veya benzeri şeye davet ederse gitsin." (Cami'us-Sağir)
Sevgili Peygamberimiz zengin, fakir ayırımı yapmaz, bir hizmetçi davet etse bile giderdi.
10) Din Kardeşinin İyiliğini İstemek: Müslüman, din kardeşleri için iyi düşüncelere sahip olmalı, kendisi için sevip istediği iyi şeyleri din kardeşleri için de arzu etmeli,
kendisi için hoşlanmadığı bir şeyi başkaları için de arzu etmemelidir. İyi ahlâklı olgun bir Müslüman olabilmenin ölçüsü budur.
11) Büyüklerin Ellerini öpmek: Müslümanlar, saygılarını göstermek maksadiy-le, bilginlerin ve büyüklerin ellerini öpebilir.
12) Başkalarının kusurlarını araştırmamak: Bir Müslüman din kardeşinin özel hayatını araştırmaz. Gördüğü kusurları başkalarına yay- maz. Din kardeşini başkalarının yanında kötü-lemez. Gördüğü hatalı davranışları kırmadan, incitmeden uygun sözlerle düzeltmeye çalışır.
13) Kötülük Yapanları Bağışlamak:
İyi ahlaklı bir insan kendisine yapılan fenalık-ları bağışlar. Hatta bağışlamakla kalmaz, kötülüklere karşı iyilik yapar. Bu davranış ahlaken olgunlaşmış Müslümanların yapacağı çok güzel bir davranıştır.
Sevgili Peygamberimiz:
"Üç güzel huy kimde bulunursa yüce Allah o kimseyi rahmeti ile cennete kor." buyurdu.
O huylar nelerdir? diye sorulunca şu cevabı verdi:
- Sana vermeyene sen verirsin,
- Sana gelmeyene sen gidersin,
- Sana zulmedeni bağışlarsın. (Seçme Hadisler S.211)
14) Hastaları Ziyaret etmek: Müslüman, hasta olan din kardeşini ziyaret etmeli, sağlığa kavuşması için dua etmeli, hastaları üzecek söz ve davranışlardan sakınmalıdır.
15) Cenazelere Katılmak:
Ölen din kardeşinin cenaze namazını kılmak, onu kabrine kadar götürmek, din kardeşi için Allah'tan rahmet dilemek ve dua etmek, Müslümanların dünya hayatından ayrılıp ahirete göçen din kardeşlerine yapmaları gereken önemli bir görevdir.