Sendikalar, üyesi olduğu bireylerin haklarını savunmak için vardır. Ne var ki, ülkemizde böyle bir sendika bugüne kadar olmadı, olmayacak ta.. Zira kurucularının "nefsi, nefsi" demesi ve havadan gelen paraların kaybedilmemesi, makam , mevki sarhoşluğu ve zaman zaman tehditkar mobingler ne yazık ki vazgeçilmez unsurlardır.
Şimdi bir sendika düşünün. Sözde üyelerinin haklarını savunmak ve yeni haklar elde etmek için ilgili kuruma bir "dosya" sunmuş. Dosyayı geçtiğimiz gün haber sitemizde yayınladık.
Öyle talepler ki, bize ulaşan bazı okurlarımız "şaka mı bu" demekten kendilerini alamadılar. "Ciddi olduğunu, ciddi bir şekilde bu ülkenin en önemli kurumunun başkanlığına dahi teslim edilmiştir" dedik.
"Yahu, buna kargalar bile güler" denilince biz de bu yazıyı kaleme almak zorunda kaldık. Belki yazıyı o sendika okur da, teklifini geri alır ya da özür diler. Hata olmuş der. İfade eksikliği var vs.
Adı lazım olmayan bu sendikanın başkan yardımcısı denilen şahıs "Diyanette üstün diploma hafızlık olmalı, ilahiyat olmamalıdır." diyor.
Yani, bir hafız, ilahiyat fakültesinden mezun olan birinden üstün tutulmalı, imiş.
Bunu diyor.
Şimdi, Türkiye'de son 10 yıldır bir "hafızlık enflasyonu" yaşanır oldu. Önüne gelene hafız denilerek icazet belgeleri dağıtılıyor. Bu 6 yaşından tutunda 70'lere kadar Kur'an-ı kerim'i ezberleyen ancak anlamını, anlatımını,manasını bilmeyen ,öğrendiği ile yaşamayan, yaşayamayan, ne öğrendiğini ifade edemeyen, herkes için geçerli oldu. Bunların icazet sınavlarında bir kaç sayfa okuma ile belge aldığını, hatırlı olanların nasıl mülakatlardan geçtiğini de bilmeyen yoktur. Çünkü bunlara eğitim aldıkların yerin önemine binaen fazla üstüne durulmadan belgeler dağıtılıyor. Yarışlar yapılıyor ve "benim hafızım senin hafızını döver", tarzı espriler dahi yapılıyor.
Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde "kari - okuyucu" denilenlere biz "Hafız" diyoruz. Gerçek hafızlara da Kurra Hafız, diyoruz ki, işe hafız odur.
Neymiş mukaddes kitabı ezberlemiş. Ama bırakın okuduğunun anlamını bilmesini ictihad yok, ama fıkıh yok. Bırakın bunları , hafızlıkta olması gereken en önemli konu Kur'an gibi yaşamak, bununla birlikte Kur’ân’ın lâfzı, metni; mânâsı ise emirleri, yasakları, ilkeleri ve değerleri birebir yaşamak demektir.
Bir ilahiyat öğrencisi neler okur, bir yıllık Arapça ve Kuran-ı Kerim eğitiminden sonra Tefsir, Hadis, İslam Hukuku, Din Felsefesi, Dinler Tarihi, Din Sosyolojisi ve Din Psikolojisi vs okur.
Ashabı Suffe nasıl hafız olmuştur. Ayetlerin manasını, emir ve yasaklarını öğrenmeden diğer ayetlere geçmezlerdi.
Bugünküler... ?
Bugün 200 bin civarında olduğu iddia edilen hafızların kaçı hafızdır. Bunu bilmek lazım.
İlimsiz hafızlık olmaz. Adam tutmuş "ilahiyat mezunu hafızların önüne geçemez" diyor.
Biri onlarca ilmi okumuş, diğeri sadece Kur'an-ı Kerim okumuş.
Gerçek hafız Kur'anı bilecek, yaşayacak, örnek olacak ve ilim tahsil edecek.Gerçek olanı yüksek tahsilini de yapmak zorunda olduğunu, İslami ilimlerle hafızlığın bir arada olması gerektiğine inanır.
E, siz kalkın azami 2 yıl içinde Kur'an-ı kerimi sadece metin olarak ezberlemiş insana hafız deyin ve onu yıllarca imam hatip okullarına gitmiş, ilahiyat fakültesini kazanmış ve 5 - 6 yıl en azı toplamda 16 yıl dirsek çürütmüş olandan, orada emek harcamış insandan üstün tutun.
Ayrıca, hafız ise atamalarda sınavlara dahi tabi tutulmayacakmış. Diyanetin kademelerine sınavsız atanmalıymış, diğerleri sınanmalıymış. Kurulacak Akademiye de alınırken yine öncelik bunlara olmalıymış.
El insaf...
Ne diyor zatı muhterem. Okuyoruz teklifi.
"Diyanet görevlileri Akademisi kurulup bu yolla açıktan atamalar yapılmalıdır. Akademiye, İHL, önlisans ve lisans mezunları sıralaması getirilerek bunlardan hafız olanlara öncelik verilmeli, hafızlar yazılı veya sözlü hiçbir sınava tabi tutulmadan diploması esas alınarak Akademiye direk alınmalıdır.
Hafız olmayanlar diplomaları ne olursa olsun hafızların önüne geçirilmemelidir. Bunlar, Eğitim Merkezlerindeki ilgili hocaların komisyonları marifetiyle akademiye alınmalıdır.
Diyanette üstün diploma hafızlık olmalı, ilahiyat olmamalıdır. Ancak ilahiyat mezunu hafız ise elbette daha üstün tutulmalıdır."
Ey mantık, neredesin..
Şimdi bir sendika düşünün. Sözde üyelerinin haklarını savunmak ve yeni haklar elde etmek için ilgili kuruma bir "dosya" sunmuş. Dosyayı geçtiğimiz gün haber sitemizde yayınladık.
Öyle talepler ki, bize ulaşan bazı okurlarımız "şaka mı bu" demekten kendilerini alamadılar. "Ciddi olduğunu, ciddi bir şekilde bu ülkenin en önemli kurumunun başkanlığına dahi teslim edilmiştir" dedik.
"Yahu, buna kargalar bile güler" denilince biz de bu yazıyı kaleme almak zorunda kaldık. Belki yazıyı o sendika okur da, teklifini geri alır ya da özür diler. Hata olmuş der. İfade eksikliği var vs.
Adı lazım olmayan bu sendikanın başkan yardımcısı denilen şahıs "Diyanette üstün diploma hafızlık olmalı, ilahiyat olmamalıdır." diyor.
Yani, bir hafız, ilahiyat fakültesinden mezun olan birinden üstün tutulmalı, imiş.
Bunu diyor.
Şimdi, Türkiye'de son 10 yıldır bir "hafızlık enflasyonu" yaşanır oldu. Önüne gelene hafız denilerek icazet belgeleri dağıtılıyor. Bu 6 yaşından tutunda 70'lere kadar Kur'an-ı kerim'i ezberleyen ancak anlamını, anlatımını,manasını bilmeyen ,öğrendiği ile yaşamayan, yaşayamayan, ne öğrendiğini ifade edemeyen, herkes için geçerli oldu. Bunların icazet sınavlarında bir kaç sayfa okuma ile belge aldığını, hatırlı olanların nasıl mülakatlardan geçtiğini de bilmeyen yoktur. Çünkü bunlara eğitim aldıkların yerin önemine binaen fazla üstüne durulmadan belgeler dağıtılıyor. Yarışlar yapılıyor ve "benim hafızım senin hafızını döver", tarzı espriler dahi yapılıyor.
Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde "kari - okuyucu" denilenlere biz "Hafız" diyoruz. Gerçek hafızlara da Kurra Hafız, diyoruz ki, işe hafız odur.
Neymiş mukaddes kitabı ezberlemiş. Ama bırakın okuduğunun anlamını bilmesini ictihad yok, ama fıkıh yok. Bırakın bunları , hafızlıkta olması gereken en önemli konu Kur'an gibi yaşamak, bununla birlikte Kur’ân’ın lâfzı, metni; mânâsı ise emirleri, yasakları, ilkeleri ve değerleri birebir yaşamak demektir.
Bir ilahiyat öğrencisi neler okur, bir yıllık Arapça ve Kuran-ı Kerim eğitiminden sonra Tefsir, Hadis, İslam Hukuku, Din Felsefesi, Dinler Tarihi, Din Sosyolojisi ve Din Psikolojisi vs okur.
Ashabı Suffe nasıl hafız olmuştur. Ayetlerin manasını, emir ve yasaklarını öğrenmeden diğer ayetlere geçmezlerdi.
Bugünküler... ?
Bugün 200 bin civarında olduğu iddia edilen hafızların kaçı hafızdır. Bunu bilmek lazım.
İlimsiz hafızlık olmaz. Adam tutmuş "ilahiyat mezunu hafızların önüne geçemez" diyor.
Biri onlarca ilmi okumuş, diğeri sadece Kur'an-ı Kerim okumuş.
Gerçek hafız Kur'anı bilecek, yaşayacak, örnek olacak ve ilim tahsil edecek.Gerçek olanı yüksek tahsilini de yapmak zorunda olduğunu, İslami ilimlerle hafızlığın bir arada olması gerektiğine inanır.
E, siz kalkın azami 2 yıl içinde Kur'an-ı kerimi sadece metin olarak ezberlemiş insana hafız deyin ve onu yıllarca imam hatip okullarına gitmiş, ilahiyat fakültesini kazanmış ve 5 - 6 yıl en azı toplamda 16 yıl dirsek çürütmüş olandan, orada emek harcamış insandan üstün tutun.
Ayrıca, hafız ise atamalarda sınavlara dahi tabi tutulmayacakmış. Diyanetin kademelerine sınavsız atanmalıymış, diğerleri sınanmalıymış. Kurulacak Akademiye de alınırken yine öncelik bunlara olmalıymış.
El insaf...
Ne diyor zatı muhterem. Okuyoruz teklifi.
"Diyanet görevlileri Akademisi kurulup bu yolla açıktan atamalar yapılmalıdır. Akademiye, İHL, önlisans ve lisans mezunları sıralaması getirilerek bunlardan hafız olanlara öncelik verilmeli, hafızlar yazılı veya sözlü hiçbir sınava tabi tutulmadan diploması esas alınarak Akademiye direk alınmalıdır.
Hafız olmayanlar diplomaları ne olursa olsun hafızların önüne geçirilmemelidir. Bunlar, Eğitim Merkezlerindeki ilgili hocaların komisyonları marifetiyle akademiye alınmalıdır.
Diyanette üstün diploma hafızlık olmalı, ilahiyat olmamalıdır. Ancak ilahiyat mezunu hafız ise elbette daha üstün tutulmalıdır."
Ey mantık, neredesin..