Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Burhan İşliyen, Trabzon Dini Yüksek İhtisas Merkezinde düzenlenen mezuniyet törenine katıldı.
Tören'de "Kur’an bilen, sünnete vâkıf olan âlimlere ekmek kadar, su kadar ihtiyaç var" dedi.
Bu sözü düşündük.
Evet, hafız enflasyonuna uğramış ülkemizde bir Diyanet Başkan vekili çıkıyor ve "alime" ihtiyacımız olduğunu söylüyor.
İşleyen hoca, Diyanet Başkan yardımcıları içerisinde halkla daha yakın olduğunu bildiğimiz biri.
Geçen yıllardaki müftülük görevinden daha yüksek bir basamağa tırmanmış olsa da, şehir şehir cami cami gezmesiyle ünlenmeye başladı.
Verdiği sohbetler güzel, sahabe hayatlarından anlattıkları ilgi çekici..
Ne var ki alim yokluğuna dem vurması
Düşündürücü.
İşleyen hoca ne demek istedi. ?
Su ekmek dağıtır gibi hafızlık icazet belgesi dağıtan Diyanet, sayıları 200 bin üzerinde bulunan hafızları yere göğe sığdıramasa da her ( istisnalar hariç) biri bir Kur'an cahili insanların varlığı ile "din elden gidiyor" demek mi istedi, bilemedik.
Şehir şehir gezerek icazet belgesi alan hafızları mı beğenmiyor, bilemedik..
Onların aldıkları , Diyanet'in verdiği belgeleri mi hak etmediklerini düşünüyor, bilemedik.
Dr. Burhan İşliyen, Trabzon'da, Eğitim İhtisas Kursu'nu tamamlayan 28 kursiyer ve Tashih-i Huruf Kursu'nu tamamlayan kursiyerlerin önünde yaptığı konuşmada;
“Bugün Kur’an-ı Kerim'i bilen, sünnete vâkıf olan âlimlere ekmek kadar, su kadar ihtiyaç vardır. Çünkü temel problemlerimiz; ‘(Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?’, ‘İnsanlara iyiliğe emrediyor, kendinizi unutuyor musunuz? Bir de kitabı okuyup duruyorsunuz. Akletmiyor musunuz?’ ve ‘Düşünmüyor musunuz?’ Olur mu böyle?’ diyor Cenab-ı Hak.
Anlattığımız, inandığımız her değer bizde müşahhas hâle gelmeli.
Biz yürürken edep yürümeli.
Biz yürürken hayâ yürümeli.
Biz yürürken ahlak yürümeli.
Biz yürürken dürüstlük yürümeli.
Kısaca biz yürürken Kur’an yürümeli.
Bizlere düşen vazife önce temsil sonra tebliğdir.
Dini, İslam’ı şahıslar üzerinde değil, Kur’an ve sünnet üzerinden okumayı bir marifet, bir alışkanlık haline getirerek ölünceye kadar, canlarımız tenlerimizde kaldığı sürece hizmet etmeye devam etmeliyiz.”
demiş.
Her satırında Kur'anla donanmış insanı anlatmaya çalışan ve karşısında icazet belgeleri almış olan insanlar karşısında üstü kapalı olarak derdini anlatmaya çalışan Burhan İşleyen hoca bize göre bir yangından söz eder gibiydi.
Evet, zaman zaman kursa giden bazı din görevlilerinin nasıl arazi olduğunu, kendi yerlerine başkalarına kursa geldikleine dair imza attırmalarına yani kaytarma ile bu tür belgeleri almasına rağmen gerek hafızlık gerek ihtisas eğitimi ve gerekse tashih-i Huruf kursunu bitirenlerin yaşamlarını göz önüne aldığında yukarıda saydıklarını görememenin ezikliğini ya da isyanını mı yaşadı, bilemedik.
Ama, bu ülke alimleriyle meşhur büyük bir ülke.
Bu ülkede toprağı sıksan, alim yetişir desekte aklımıza gelen soruyu sormadan edemiyoruz.
Sayın Dr. Burhan İşleyen hocam, Diyanet alim neden yetiştiremiyor, Engel ne.?
Yoksa maaş almak, işsiz kalmaktansa "imam, müezzin , kuran hocası oluyum, daha sonra başka memuriyete atanırım" diyenler mi çoğaldı.
Yoksa din görevlisi adı altında cemaatten toplanan paralarla kirası dahi ödenen, namaz kıldırmaya ara sıra uğrayan ve kendisinin Peygamber varisi olduğundan bihaber bankamatik memuru olmayı daha çok kabullenen kişileri görmek mi Diyanet'i alim yetiştirmekten uzaklaştırıyor
Çalıştırdığı 657 sayılı yasaya bağlı memuruna ya da 2 yıl sonra kadroya geçerim diyen sözleşmeliye mi güvenmiyor.
Din elden gidiyor hocam. Hem de 300 - 400 bin din görevlisinin bulunduğu ülkemizde.
Zira siz Kuran ezberleyen kuran cahillerine hafız dediniz. Kuranı biraz güzel okuyup biraz meal bilgisi olana kurra dediniz.
Şişirdiniz de şişirdiniz.
Balonlar patlamaya başladı. Daha çok patlayacak.
Çünkü din adamı değil maaş memuru, dünyalık sevdalısı kişileri kadroya almaya başladınız.
Biliyor musunuz ? Bugün camiler de, Kuran kursları da aile şirketi gibi oldu.
Her cami ve her kuran kursu babadan oğula, anneden kızına geçen bir şirkete dönüştü.
Hem de her gün cami kapılarında yardım dileyen ve camilere, kurslara yardım toplayan yaşlı başlı hacı amcaların gırtlaklarını yırtarcasına topladıkları paralarla gizli bir saltanat kurarak..
Müftülüklerin her ay yayınladıkları ve sürekli boş kalan camilere imam yada müezzin olmaktan kaçan onca işsiz ilahiyatçı da anlaşılır gibi değil tabi...
Neden münhal kadrolara adam bulunmuyor. ?
Ya camiyi beğenmiyorlar, ya lojmanı, ya da ....
Neyse, siz bizden daha iyi biliyorsunuz.
Siz sahabeyi anlatıyorsunuz. Samimi olarak her kelimeyi insanın içine işlemeye çalışıyorsunuz ama hocam bu nesil dinden habersiz din adamı oluyor.
Ha bir de, imamlara rotasyon yapmadığınız sürece bu çarkı kimse kıramaz.
Selametle kalın..
Erol Kara - 01.01.2020