Yardım etmek ve zafer anlamına gelen Nasr suresi, Allah-u Teala'nın, Resûl-i Ekrem’i, ilâhî zafere ulaştırmayı müjdelediği ve bu yol da yardım ettiğini gösteren mukaddes bir suredir.
İslami zaferi ifade eden bu sureye Tevdi adı da verilmektedir.
Nasr suresine bu ismin verilmesinin sebebi Peygamber Efendimiz(sav)'in vefatını ima etmesidir.
Nasr suresi, Kur'an-ı Kerim'in 110. suresidir. 3 ayetten oluşur.
Nasr Suresi, Medine'de nazil olmuş bir suredir.
Nasr sözcüğünün dilimizdeki anlamı ise yardım etmek ve zafer anlamına gelmektedir. Bu sûreye Nasr denilmesinin sebebi; Allah-u Teala'nın, Resûl-i Ekrem’i, ilâhî zafere ulaştırmayı müjdelediği ve bu yol da yardım ettiğini göstermesidir.
Bu sûrenin başka bir ismi de mevcuttur. Tevdi olarak da isimlendirilen Nasr sûresine bu ismin verilmesinin sebebi ise Hz. Peygamber (sav)’in vefatına ima edilmesidir.
Tevdi isminin yanı sıra “İza-cae” ve “ Fetih” isimleri de herkes tarafından sıkça kullanılan Nasr sûresinin diğer adlarıdır.
Nasr suresi, islami zaferi ifade eden mukaddes bir suredir. İbn Ömer'de gelen rivayete göre Nasr suresi nazil olduktan 80 gün sonra Peygamber Efendimiz Hz Muhammed(sav) vefat etmiştir.
NASR SURESİNİN OKUNUŞU
Nasr suresi
Bismillahirrahmânirrahîm.
İzâ câe nasrullahi velfeth
Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ
Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh, İnnehû kâne tevvâbâ
NASR SURESİNİN TÜRKÇE MEALİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde,
İnsanları bölük, bölük Allah’ın dinine girerlerken gördüğünde.
Artık Rabbini hamd ile tesbih et ve bağışlamasını dile! Muhakkak ki, O, çok bağışlayandır!
NASR SURESİNİN FAZİLETLERİ NELERDİR?
Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yolculuğa çıktığı zaman şöyle buyururdu:
“Bir sefere çıktığın zaman arkadaşların içinde hali en güzel ve azığı en bol bir kimse olmak ister misin ey Cübeyr? Öyle ise şu beş sureyi oku: Kafirun, Nasr, İhlas, Felak ve Nas suresi.
Her sureye Besmele ile başla ve Besmele ile bitir.”
Hazreti Cubeyr (Radıyallahu Anh) anlatıyor:
“Önceleri ben arkadaşlarım arasında en değersiz, en kazançsız olan idim. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in bu tavsiyelerini yerine getirdim, bu sureleri her zaman okumaya devam ettim. ve yolculuktan döndüğüm zamanlar, arkadaşlarımdan daha kazançlı ve daha saygın, daha sempatik bir hal kendimde meydana geldi.”
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “İza Câe Nasrullahi vel-Feth suresi, Kuran’ın dörtte biridir.”
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Nasr suresini okursa, Mekke-i Mükerreme’nin fethinde hazır bulunup da şehit olmuş gibi ecir verilir.”
Her gün 3 kere okuyanın imanı muhafaza olunur.
Her gün okumaya devam eden geçim sıkıntısı çekmez.
Her hayırlı dileğin gerçekleşmesi için 1000 defa okunmalıdır.
Bu sure bir kurşun üzerine yazılıp balık turuna bağlanırsa, çok balık avlanır.
Zalim, inatçı ve kötü insanlara karşı İlahi yardım ve başarı görmek için bu sureyi okumanın büyük faydası vardır.
Fahreddin Razi (rahimehullah) buyurdu ki: “Bu sure müminlerin suresidir. Her mümin bu sureyi okuduğunda, Allah’u Teala işlerini kolaylaştırır, onu düşmanları üzerine galip kılar, geçim sıkıntısı çektirmez, tövbesini kabul, günahını affeder.”
*****
Müfessirler sûrede zikredilen fethin Mekke fethi olduğunu belirtirler. Çünkü Arap kabileleri müslüman olmak için önce Kureyş'in (Mekke halkının) müslüman olmasını bekliyorlardı ve; "Onu kavmiyle baş başa bırakın, eğer kavmini yenerse gerçekten o hak peygamberdir" diyorlardı. Allah vaadini gerçekleştirip, Mekke'nin fethini ona müyesser kılınca, diğer Arap kabileleri Medine'ye elçiler göndererek akın akın Allah'ın dinine girdiler. Fetih üzerinden daha iki yıl geçmeden yarımada bütünüyle müslüman oldu, İslâm'ı kabul etmeyen kalmadı.
Hz. Âişe validemiz der ki: Resulullah (s.a.s), bu sure geldikten sonra "Sübhanallahi ve bihamdihî estağfirullahe ve etûbu ileyh" tesbihini çokça yapardı (İbn Kesîr, Tefsir, IV, 563).
Surede; "Rabbını hamd ile tesbih et” ve O'ndan mağfiret dile" buyurulması ve Resulullah (s.a.s)'in istiğfar ile emredilmesi, ecelinin yaklaştığını belirtiyordu. Bunun içindir ki, bu sûreye, Tevdi' (veda etme) sûresi de denilmiştir. Resulullah (s.a.s), bu sure ile, ecelinin yaklaşmış olduğunu anladı. Nitekim, Resulullah (s.a.s), bu sureyi okuduğu zaman amcası Abbas (r.a) ağlamış, Resulullah (s.a.s); Niçin ağlıyorsun" diye sorunca, "Bizzat veda haberini veriyorsun" demiştir.
Sahabe-i kiramın büyüklerinden İbn Abbas ve Hz. Ömer de, Nasr sûresinden, Resulullah (s.a.s)'in ecelinin yaklaştığının haber verildiğini anlamışlardır. Buhârî'nin, Said b. Cübeyr'den rivayet ettiğine göre İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: "Hz. Ömer (r.a) Bedir gazvesine katılmış olan ashabın yaşlıları arasına beni de alıyordu. Öyle sanıyorum ki onların bir kısmı bunu hoş karşılamıyordu. İçlerinden biri, Hz. Ömer (r.a)'a; "Bunu niçin bizim aramıza alıyorsun? Bizim onun gibi çocuklarımız var" demişti. Hz. Ömer (r.a); "Onu, sizin de bildiğiniz gibi ilminden dolayı aranıza alıyorum" diye cevap verdi. Bir gün beni onların meclisine yine çağırdı.
Zannediyorum ki o gün, beni onlara göstermek için yanına almıştı. Hz. Ömer (r.a) onlara; Allah'ın yardımı ve fethi geldiğinde" ayeti hakkında ne diyorsunuz?" dedi. Onların bir kısmı; "Bununla Allah'ın yardımına nail olup bize fetih müyesser olduğu zaman Allah'a hamdedip istiğfar etmemiz emredilmiştir" dediler. Bir kısmı da, hiç bir şey söylemeyip sustu. Hz. Ömer (r.a) bana yönelerek; "İbn Abbas! Sen de böyle mi diyorsun?" dedi. Ben; "Hayır" dedim. "Peki ne diyorsun öyleyse?" deyince, şöyle cevap verdim: "Bununla Allah, Resulullah (s.a.s)'e ecelinin yaklaştığım bildirmiştir. "Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde işte bu, genin ecelinin belirtisidir. O zaman Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir" buyurulmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a); "Bu hususta ben de senin dediklerinden başka bir şey bilmiyorum" dedi (Buharî, Tefsir Sûre, 3).
Kısacası: Bu süre-i celîle'nin Peygamber'e müjdelediği yardım ve fetihler, az sonra gerçekleşmiş, bu vesîle ile de Kur'an-ı Kerim'in ebedî bir mucize olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü: Bu mübarek sürenin inmesi döneminde henüz İslâmiyet çok yayılmamıştı, her bir tarafı düşmanlar ile çevrilmişti, fakat az sonra nispeten pek az olan bir müminler topluluğu, Cenab-ı Allah'ın yardımıyla büyük muvaffakiyyata nail oldu, Mekke-i Mükerreme'yi feth edildi. Her taraftan insanlar, gurup gırup gelip İslâm dinine girdiler, hattâ Veda Haccı'nda yüz binden ziyade mümin, Arafatta toplandılar. İslâm'ın hâkimiyeti her tarafa yayıldı.