@erolkaranet'te Aradığınız Kelime veya Konuyu Buraya yazınız!

erolkarasiteleri

                                                                                                   "

Banner

Diyarbakır Rüya Gibi Geçti




Gap turumuzun bir başka durağı geceyi geçirdiğimiz Malabadi Otel'in bulunduğu Diyarbakır şehri idi ki, bu benim üçüncü kez geldiğim ve her gelişimde farklı güzelliklerini keşfettiğim şehirlerden biridir.

Takvimler 23 Temmuz'u gösterirken uyandığımız Malabadi otelden sabah 08'de ayrıldık. Otel hakkında bilgileri daha önce yazdığım için tekrar aynı konuya girmek istemiyorum.

Diyarbakır turunda daha önce bize bildirilen şekilde "Çin seddinden sonra dünyanın en uzun surlarının olduğu 12 metre yükseklikteki ve 12 burçlu ve 5200 metre ebatlarındaki suru, Hasanpaşa hanını ve Anadolu'nun en eski camilerinden Ulu camiini, Dicle üzerindeki Ongözlü veya Dicle ya da Silvan yahut Mervani köprüsü isimleriyle bilinen peygamberlerin, sahabelerin şehri Diyarbakır'ı" gezmeye başladık.


Otobüse binerek 10 dakika sonra vardığımız Dicle üzerindeki Ongözlü köprüyü seyredip fotoğraflar çektikten sonra geriye dönerek 5 dakika ötedeki meşhur surların girişinde durduk.

Gece rahatsızlandığı için bize katılmayan tur şirketi sahibi Zafer bey beraberimizde olmadığı halde tur rehberimiz İhsan beyin refakatinde surlara gelince kafileye "surum üzerine çıkıp Dicle vadisini görebileceğimiz ve rahatlıkla fotoğraf çekebileceğimiz söylendi.


Henüz grup turun üzerine çıkmıştı ki yeni bir talimatla surdan inmemiz istendi.

Zafer beyin yanında her haliyle efendiliğini ve kafilenin başında güzel güzel rehberlik yapan şahsın birden bire farklı bir ruh haline geldiğini burada şahit olmak zorunda kaldık. Zira adeta emrivaki ve agresif, amirane haleti ruhiyeye kapılan sanki öğrencileri geziye çıkartmış disiplinli ve tehditkar tavırlı birini görür gibi olduk.

"Hemen aşağıya inin , yetişemeyen taksi tutar öyle gelir" emri üzerimize sıcak havada soğuk duş etkisi yapmıştı.

İndik ve otobüse bindik. Otobüs Ulucami yakınına geldiğinde indirildik. Rehberimiz otobüs şöförlerine "burada toplanacağız" talimatı verdikten sonra bizi yol boyu alarak önce Hasanpaşa Hanına getirdik. Alt katında turistik eşya satıcıları, üst katında çay ve kahvaltı işyerlerinin olduğu ve benim daha önceki gelişimde güzel hatıraları olan handa henüz açılmamış dükkanlara şöyle bir bakındıktan sonra çıktık. Kapı önünde içeride alışveriş edenleri bekledikten sonra Ulucami'ye geçtik.


15 -20 dakikalık Ulucami'yi gezdikten sonra avluda toplandık. Ve bizi Cahit Sıtkı Tarancı'nın müzeye döndürülmüş evine götürdü. Bu ziyaret kimsenin hoşuna gitmemişti. Zira kimsenin ilgisini çekmeyen şairin evinde iken turdan bir kaç kişi "dört ayaklı minareyi ve daha önce PKK'li hainler tarafından kurşunlanan camiyi görmek istediklerini dile getirdi.

Rehberimiz "Ben oraları bilmiyorum, zaten vaktimiz yok" diye itiraz edince ben" hocam, dört ayaklı minare 100 metre ötede, karşıda" deyip yakınlığını ifade etmeye çalışırken sözlerini dikkate almadı.

Kafileden bazıları konuda ısrarcı olunca cami içerisinde rehberlik vazifesi yapan Diyanet görevlisine giderek dört ayaklı minare nerede diye sordu.

Görevli de ben gibi 100 metre ötede deyince çaresiz kafileyi oraya götürmek zorunda kaldı. Tabii kurşunlanan cami de bu arada unutulmuştu.


Dört ayaklı minarede 30-40 dakika gibi bir zaman geçiren kafileye çevre esnafı ikramlarda bulundu. Fotoğraflar çekildi ve "gidiyoruz" komutu ile yola çıktık.

Herkes sahabelerin kabrine yada farklı tarihi turistik yere gidileceğini sanarak Gazi caddesinde yol boyu yürüdüler.

Ve Gazi caddesinin sonunda bizi bekleyen ve daha bir buçuk saat önce üzerine çıktığımız surun dibinde kendimizi bulunca şaşırdık.

Otobüs şöförleri de tepkili idi.

"Madem buraya çağıracaktınız, neden bizleri dolaştırıp öteki tarafa getirip, tekrar buraya çağırdınız hocam" diyerek rehbere sitem ettiler.

Otobüslere binerek ve başka hiç bir yeri görmeden, 27 sahabenin bulunduğu Diyarbakır'da bir tek sahabe kabrini görmeden yaklaşık 3 saatlik bir süre sonunda Diyarbakır merkezden çıkarak saat 11:00'de vardığımız Eğin'e gitmek üzere şirket müdürü Zafer beyin katılımıyla  yola çıktık.

Daha sonra bir mola yerinde neden sahabeleri göremediğimizi tur sorumlusu ve şirket müdürü Zafer bey'e sorduğumuzda aldığım cevap çok ilginçti.

"Diyarbakır'da sahabe olduğunu bilmiyorum. Daha önce ki turlarda da görmemiştik" cevabını alınca şaşırdığımı ifade ettim ve onlarca sahabenin bulunduğu yerde sahabe olmadığını söylemek tam bir çelişki idi.

Sadece sahabeler mi.. Bakıcılar çarşısı, tarihi camiler ve medreseler vs de göremediklerimiz içinde idi.

Zaten surların dibinde önceleri "surun üstüne çıkabilirsiniz" deyip de çıkar çıkmaz "hemen inin yoksa taksi tutar gelirsiniz" emrivakisi ile karşılaştığımızın rehberimizin ileri ki zaman
içerisinde bayan yolculardan birini grubun içerisinde azarlaması, Midyat'ta gruptan 5-10 kişiyi alarak tura devam ederek diğerlerini hiçe sayması, "gelseydiniz" diyerek suçlaması gibi ters tavırları Zafer bey'in yokluğunda su yüzüne çıkan rehberimizin rahatsız edici ruh halinden etkilenen kafile hiç bir şey sormuyordu.

Diyarbakır Tur Güzergahımız ve gördüğümüz yerler

Erol Kara - 12.09.2019
#Yargı, #Magazin, #Hastalık, #Gezi, #Dini, #Kamuda

Yorum Gönder

2 Yorumlar
*Asılsız yorum yapmayınız. Mesajlar Yönetici tarafından denetleniyor.
  1. Hocam hangi şirket? Bilelim de onunla gitmeyelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Butikvari turlarda düzen böyle sanırım. Firma ile ilgisi yok.Rehberin inanç anlayışı, ataleti, yaşlı olması, işini severek yapmaması ve kısa sürede çok yer gezdirilmek istenmesi.Buna sebep oldu. Firmanın ilgisinden memnunuz.

      Sil