
Diyanet İşleri Başkanlığının kurulma amacı olarak, bu ülkede bulunan insanlara İslamiyeti en güzel şekilde anlatmak, bilmediğini bildirmek olarak kurulmuştur.
Bunun içinde yapılanmış, her il ve ilçeye görevliler yollayarak insanlara daha yakın olmak amacındadır.
İnsanların eksikliğini gidermektedir.
Dine ve Dinin sembollerine olması gereken yaklaşımlarda bulunmasını sağlamaktır.
Hatta her cuma günü namaz öncesi vaazlarla, hutbelerle dini bilgileri en küçük mecradaki yerde anlatarak, insanlara ulaşır.
Kısaca Diyanet işleri Başkanlığı her ferdi ile bir örnektir. Örneği olmak zorundadır.
Bir kaç yıl önce hutbe tekrarı yaparak daha önceki hutbeleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp halkın önüne çıkarttığını söylediğimiz hutbeler düzeldi. Uyarımızdan sonra her hafta farklı konular işlenmeye başlandı.
Uyarımız sonrası Din hizmetlerinde hutbe hazırlayanlar rehavetten kurtuldu.
Hatta bir ara sosyalleşen hutbeler her seferinde tepki alacak, gündem oluşturacak konulara değinmiş olarak iyi yolda iken tepkiler yüzünde yine suya sabuna dokunmayan sadece irşad edici konulara değindiğini görüyoruz.
Her hafta yayınlanan hutbelere bakıyoruz. Ve çok üzülüyoruz.
Hutbelerde göze batan, hatta tepki çeken ifadeler ya da eksiklikler bulunmaktadır.
Tabi hata olarak nitelendirebileceğimiz bu yanlışlığı okuyanlarda devam etmektedir.
Konular güzel olsa da İslami değerlere verdiğiniz önem, ben gibi cahillerin davranışı gibi basit olmaktadır.
Yakışık almıyor. Hele hele Din Hizmetleri misyonu içinde emek ve kazanç sağlayan çalışanlara hiç ama hiç yakışmıyor.
Belki diğer yazılarımız gibi bu yazımız için bize kızacak, hatta belki de diğer yazılarımızı yasakladığınız gibi bunu da yasaklayacaksınız ama biliriz ki "Akıllı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. Cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder. "(Şirazi)
Üzüldüğümüz noktaya dönelim.
Özenle hazırlandığını zannettiğimiz hutbelere emek verenlere sormak istiyoruz.
Hutbelerinizde Allah'tan söz ederken, Allah ismi anıldığı zaman, hürmet ve tazim için sadece ona mahsus olan "Onun şanı ne yücedir." demek çok zor mudur.
İhtimal vermiyoruz ama zorunuza gitmiyordur herhalde.. Unutuyor olabilir misiniz ?
Biliyorsunuzdur.
Yüce rabbimiz olan Allah’u tealanın ismi anıldığı vakit hürmet, büyüklüğünü yüceltmek ve tazim etmek için ona has olan mesela "celle celalahu" gibi , "Onun şanı ne yücedir" gibi sözler söylememiz bir kulluk vazifesi değil midir.
Siz neden kullanmıyorsunuz. ?
S:A:S ne demek.. Hani peygamber efendimizden söz ettiğiniz durumlarda yazdığınız hatta hutbelerinizde bazen sadece bir kez bazen bir kaç kez kullandığınız S.A.S, ne demek. Bunun açılımını yazsanız ne kadar bir emek alır.
Hatta bu hutbeleri okuyanların bazılarının bunu dahi görmediğini ,bazılarının ise canı gönülden okuyarak açılımını dile getirdiğini de belirtmek istiyoruz
İnanıyoruz ki, siz bunları yazdığınızda okuyanlar da okuyacaktır.
Hatta gerek "Allah" derken "Onun şanı ne yücedir" , peygamber efendimizden söz ederken salavatı unutmamak gerektiğini sizler öğretirken, SAS diyerek kısaltamaya gitmek çok çirkin değil midir.?
Ne diyor Kur'an-ı Kerim "Allah ve melekleri ona salat ederler" (Ahzab 56) şeklinde özetleyeceğimiz ayeti kerimedeki uyarıda dendiği gibi "İman edenler de ona salat eder" denmez mi?
Şunu da hatırlatalım ki, S.A.S kısaltması "Special Air Service" anlamına da gelmektedir. Bu da Birleşik krallığın ordusuna verilen isimdir.
Hatta hangi peygamberden söz edilse "selam onun üzerine olsun" tarzı sözler sarfetmek uygun değil midir ki, sizler hutbelerinizde, yayınlarınızda net ve detaylı olarak kullanmıyorsunuz.
Meleklerden söz ederken.. Onlardan bahserken selam gönderilmesi gerekmez mi ?
Ya başta Peygamber efendimizin ailesinden, arkadaşlarından kısaca ehli cennet olarak müjdelenmiş sahabeden söz ederken bir tek tazim kelimesini kullanmadığınızın farkında mısınız
Şunu da hatırlatalım ki nasıl ki tüm müftülüklerin haberlerinde dahi "Sayın" kelimesi kullanmayı asla unutmayan Diyanet çalışanlarının başta Allah, peygamberler, melekler ve sahabelerden söz ederken tazim kelimesinin es geçilmesi sizce nasıl değerlendirilmelidir.
Bugün sayın olarak kullanılan hazret kelimesinin bir zamanlar bu ülkede herkes için kullanıldığını hatta halen ara sıra basit insanlar için dahi kullanıldığını sanırım biliyorsunuz.
Sizin hutbelerde sadece hazreti kelimesini kullanmanızın da gerçek anlamda tazim ettiğinizi göstermemektedir.
Hutbelerde, tüm yazışmalarda, yayınlarınızda bu konuya önem vermenizi istirham ediyoruz.
Milyonlara örnek olmak zorundasınız
Dip not 1
"Sallahu Aleyhi ve sellem" sadece peygamberimize özgüdür.
"Aleyhisselam" diğer peygamberlere ve meleklere özgü.
"Radıyallahu anh" "Allah onlardan razı olsun" Peygamber ailesine, Sahabe ve büyük velilere özgü
"Rahmetullahi aleyh" "Allah'ın rahmeti onlara olsun"
"Kudduse sırruhu" "Sırrı mukaddes olsun" demektir. Evliya ve alimlere özgü
Dip not 2
Yazımızda "Allah", "peygamber" "sahabe" derken kullanmamız gereken tazim cümlelerimizi konuyu anlatmak amaçlı kullanmadığımızı belirtmek isteriz. Erol Kara - 26.02.2019