Vefa Spor Kulübü, belgesel fotoğrafçı Burcu Göknar’ın 2 yıllık yoğun çalışması sonucu bir fotoğraf albümüne dönüştü. Fotoğrafevi Yayınları tarafından yayımlanan Vefa adlı kitapta, bugün Süper Amatör Küme’de mücadele eden Vefa Futbol Takımı’nın bugününe tanıklık eden yer alıyor.
Burcu Göknar; Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin 100. kuruluş yıldönümlerini taraftarlarıyla, görkemli bir şekilde kutlarken eski günlerini arayan Vefa’nın durumunu görür ve kulübün bugünkü halini belgelemeye karar verir. Göknar, projesine başladığı 2008 yılından itibaren neredeyse takımın bir parçası haline gelir. Vefa’nın idmanlarını, kamplarını, İstanbul ve şehir dışındaki maçlarını hiç aksatmadan takip eder.
Vefa adlı kitaba, dünyaca ünlü İngiliz futbol yazarı Simon Kuper’in “UEFA Yerine Vefa’nın Peşinde” adlı yazısı eşlik ediyor. Kuper, kitap için özel olarak kaleme aldığı yazısında şunları söylüyor:
RONALDO’NUN BİN FOTOĞRAFINDAN DAHA GÜZEL
“Bu kitapta futbol, Şampiyonlar Ligi heyecanı değil; ama doğal arazinin bir parçası ve dolayısıyla İstanbul’un bir parçası: kar, köpekler, apartmanlar, şehrin üzerindeki bulutlar, ağaçlar, çamaşır ipleri, sahaya bakan evler ve bir cami veya bir stada bakan bir hisar. Manzara da, futbol gibi şıklığın tersi. Poz veren yok, temizlenmemiş, kartpostal değil. Öylece duruyor, futboldan ayrılmayan bir bütün olarak. Göknar, bize futbolu günlük yaşamın bir parçası olarak sunuyor. Kendi bağlamı içinde bir maç bu, Cristiano Ronaldo’nun eylem halindeki bin fotoğrafından daha az zarif ama çok daha da güzel.”

FUTBOL ÂLEMİNİ AYAKTA TUTAN BİR VEFA
Simon Kuper’in yazısına ek olarak Kıvanç Koçak da “Futbol Âlemini Ayakta Tutan Bir Vefa Hikâyesi” adlı yazısıyla kitaba katkıda bulundu. Yazısında, “Neticede aslında futbol âlemini ayakta tutan o görünmez, bilinmez, çok yakınımızdaki ama uzaktaki takımların hâletiruhiyesini, taraftarlık hallerini daha da ötesinde sahici futbolu gözlerimizin önüne seriyor Burcu Göknar. Var olsun…” diyen Koçak şöyle devam ediyor:
“Buradaki fotoğraflarda gördüğümüz Vefaspor olsa da memleketin hatta dünyanın dört bir yanındaki Vefalar da, taraftarları da var olsun. Zira akıldan çıkmasın, futbolu futbol yapan, oyuna büyü katan biraz da onlar…”
1962-63 sezonunda Vefa’da oynamış Mehmet?Ali Demiroğlu, koca bir tarihe tanıklık eden badi parmağıyla, ‘o zamanki kendi’ni gösteriyor...
Kitapta,Vefa’nın efsanevi günlerini hatırlatacak birbirinden ilginç gazete kupürleri de yer alıyor. 1950'li yıllara ait bu haberlerde “Vefa 5 - Fener 1” ya da “Vefa yine Galatasaray’ı yenecek mi?” gibi başlıkları görmek mümkün.
Bir maç daha bitmiş. Futbolcular, rutubetli sokaklarda kurumaya bırakılmış çamaşırlar, yemek kokuları, çocuk bağırışları arasında terli ve yorgun halde semte dönüyor.
Sergiyle eş zamanlı olarak bir de fotoğraf sergisi de açıldı. 15 Haziran'a kadar Fotografevi Allianz Galerisi’nde ziyaret edilebilecek Vefa adlı sergide, kitaptaki fotoğrafların büyük bir kısmı görülebilecek.
Burcu Göknar, Vefa projesiyle ilgili olarak “Burada esas izi sürülen futbol değil, –ne kadar başarıldıysa– futbol vesilesiyle, akıntıya karşı kürek çekenlerin yılgınlıkları, yasları, aşkları ve dirençleridir.” şeklinde konuşuyor.

Vefa Spor Kulübü
1908 yılında kurulan Vefa, 1959’da Türkiye Millî Ligi kurulana dek İstanbul liginde başarıyla oynar. Hatta 1946- 47 sezonunda İstanbul Ligi’nde Fenerbahçe’den sonra ikinci olur. Bir zamanlar Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin rakibi olan Vefa’nın kaderi, göçle değişen İstanbul’un kaderiyle ortaktır aslında. Hızlı göç ve çarpık kentleşme, önce tarihi Vefa semtini, ardından Vefa futbol takımını derinden etkiler. 1964-65 sezonunda 2. Lig şampiyonluğu elde etseler de 1973-74 sezonunda tekrar küme düşerler. 1986-87 sezonunda 3. Lig’e,1993-94 sezonunda Amatör Lig’e düşerler. 1998-2000 yıllarında 3. Lig’de oynasalar da bir kez daha İstanbul Süper Amatör Lig’den, profesyonel liglere geri dönemezler. Vefa, bugün Süper Amatör Küme’de mücadele ediyor.
KALBİ VEFA SPOR İÇİN ATANLAR KONUŞUYOR
Taraftar paradoksu
Vefa, her zaman benim için sığınılacak bir liman,büyüklüğü ile onurlandığım, Vefalılık ise her zaman övünç duyduğum bir mesnetti.Di’li geçmiş zaman kullanmayayım, hala daha da öyle.
Vefa , spordaki tüm kirlenmişlik ve yozlaşmışlıklara karşı bir Don Kişot edasıyla kafa tutan, prensiplerinden taviz vermemek adına klasik tabirle endüstriyelleşen futbolun nimetlerine sırtını dönen ilkeli bir cami ve spor kulübü.

102 yıllık geçmişini de bu sağlam duruşuna borçludur diye düşünüyorum.
36 senedir süper lig’den uzak olmasına rağmen hala seviliyor,tüm Türkiye’de tanınıyor,saygı ve sempati duyuluyor oluşunun altında yatan da yine bu dimdik ilkeli duruştur.
Bir nevi yaşam kaynağı,dayanak noktasıdır.
Vefa, asla ufak başarılar nedeniyle saygınlığından ödün veremez. Böyle yaparsa basitleşir, diğerlerine benzer. Benim gibi Vefa’yı kendine tüm kirlenmişliklerden ırak güvenilir bir liman olarak görenleri yıkar böyle bir durumun meydana gelmesi.
Kaptan Kamil Çil elinde bir kupa taşıyor ama üzgün. Çünkü, Süper?Amatör Lig İstanbul Şampiyonası’nda Sultanbeyli’ye penaltılarla yenilmişler.?Eldeki ‘ikincilik kupası’ ama semtin birikimine gururlu bir katkı öte yandan da...
Vefa, köklü tarihine rağmen, taraftar sayısı bazında maalesef ki bugüne kadar ihmal edildi.Ancak ok az sayıdaki taraftarına rağmen çok fazla sayıda sempatizanın olduğunu da göz ardı etmemek gerek.
Özellikle genç nesillerin, (bilhassada Vefa Lisesi’nde okuyan ve mezun olanlar) Vefa ile ilgilenmesini,takip etmesini, sahip çıkmasını en çok arzulayanlardanımdır. Bu ihmalin yalnızlığını en çok hissedenlerden biriyimdir sanırım.

Son dönemde, yönetim değişikliği ile de birlikte, bazı genç kardeşlerimizin Vefa’yı desteklemeleri, Vefa’yı her şeye rağmen boş ve tepkisiz tribünlerden bir nebze kurtarmalarını keyifle karşıladık. Fakat bu arkadaşlarımızı yönlendirememiz, tribünlerde yönlendirici bir dinamik olmayışı, kardeşlerimize Vefa’yı yaşatamamız ve anlatamamız nedeniyle, aramıza yeni katılan genç Vefalılar, sahip oldukları heyecan ve “tribüncülük” özentisiyle ne yazık ki Vefa’mızın adına zarar vermeye başlamışlardır.
Burada suçun büyüğünü yine bizlere adlediyorum. Bu boşlukta, kardeşlerimiz tüm iyi niyetlerine rağmen ne yazık ki dediğim üzere Vefa’mızın bugüne kadar adının asla anılmadığı olaylarla telaffuz edilmesine neden olmaktalar. Vefalı, kimseyle mesnetsiz tartışmalara girmez, Vefalılık değerlerine aykırı davranmaz.
Büyüklüğüne yakışır davranmak, kendine “vefalı” diyen herkesin en büyük sorumluluğudur. Vefa adına sözde hareketlerle Vefa’yı lekelemek kimsenin haddi değildir. Buna göz yummak ise daha da büyük aymazlık ve sorumsuzluktur.
Yazdıklarımdan Vefa’yı kendilerince destekleyen bu genç arkadaşlarımıza karşı olumsuz bir tutumda olduğum zannedilmesin,bir taş koyandan Allah bin kere razı olsun düşüncesindeyim.
Fakat göz göre göre uyarmaktan imtina etmek, olmaz. Eminim ki, bu kardeşlerimiz, kendilerine doğru düzgün “vefalılık” değerleri anlatıldığında ona uygun davranacak, edebiyle adabıyla en coşkulu şekilde Vefa’yı desteklemeye devam edeceklerdir.

İş yine, Vefalılarda bitiyor. Vefa’ya sahip çıkalım, gururla adını yaşattığımız bu camianın çok köklü spor yuvası olan Vefa Spor Kulübü’ne layık olduğu değeri verelim
Kaynak : http://buyukvefa.blogspot.com/23 Kasım 2010 Salı