T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/20273
KARAR NO. 2017/3971
KARAR TARİHİ. 12.4.2017
>ÖLÜ KİŞİYE DAVA AÇILMASI DURUMUNDA HEMEN REDDEDİLMEMELİ.
ÖZET: ölü kişiye dava açılırsa , hemen reddedilmemeli… davanın açıldığı tarihten önce davalı olarak gösterilen kişi ölmüş ise davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesi mümkün olduğundan HMK m.124 gereğince “davayı mirasçılara yöneltme imkanı” tanınması gerekirken ; ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı ,mirasçılarına da davanın yöneltilmesi suretiyle yürütülemeyeceği gerekçesiyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, müvekkil nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olup mülkiyeti davalıya ait olan 01 L ... plaka sayılı araç yine davalının sevk ve idaresindeyken 12/06/2012 tarihinde tek taraflı yaralamalı bir trafik kazası meydana geldiği, kaza sonrası yaralanan Durdu Ş. tarafından müvekkil şirket aleyhine Kırıkhan 2. Asliye hukuk Mahkemesine dava açıldığı ve davanın kabulüne karar verilerek 72.557,00-TL 26/06/2014 tarihinde ödenmek zorunda kalınmış olduklarını, kaza tespit tutanağı ve tanık ifadelerinden de görüleceği üzere araçta davalının istiap haddinden fazla yolcu ve yük taşıması nedeni ile kazanın meydana geldiği, zira araçta maksimum taşınabilecek yolcu sayası 5 olup, kaza tespit tutanağı ve davalının beyanlarından anlaşılacağı üzere araçta kaza anında toplam 8 kişinin bulunduğu, kazanın haddinden fazla yolcu ve yük taşınasından kaynaklandığını ileri sürerek ödediği tazminatın rücuen tahsilini istemiştir.
Davalıya dava tarihinden önce öldüğü için tebligat usulüne uygun yapılamamıştır.
Mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda, davalının dava öncesi 12.07.2012 tarihinde vefat ettiği, ölümle kişilik haklarının son bulduğu, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gibi mirasçılarına da davanın yöneltilmesi suretiyle yürütülemeyeceği gerekçesiyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davalının dava tarihinden önce öldüğü ve ölü kişi hakkında davaya devam edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kural olarak ölü kişiye karşı dava açılamaz. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılarına yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.(HMK m.114/1-d, m. 50 ve TMK m. 28) Ancak HMK'nun 124. maddesinde; “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın rızası ile mümkündür.Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Şu halde davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır (HGK'nun 11.09.2013 tarihli ve E 2013/14-612, K 2013/1297 Sayılı ilamı).
Açıklanan nedenlerle, davacı vekiline HMK m.124 gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle ara kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 12.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO:2013/14-612
KARAR NO:2013/1297
KARAR TARİHİ:11.09.2013
>ÖLÜ KİŞİ ALEYHİNE DAVA AÇILMASI--SATIŞ VAADİ SEBEBİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL--MİRASCILARIN TESPİTİ VE DİLEKÇENİN MİRASÇILARA TEBLİĞİ İLE DAVAYA DEVAM İMKANI
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 124
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 119
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 114
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 55
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 50
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 30
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 41
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.05.2012 gün ve 2011/325 E.-2012/198 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 17.09.2012 gün ve 2012/9222 E.-2012/10360 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nun 50.maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 124.maddesi gereğince;
Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.
Türk Medeni Kanununun 28.maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden aleyhine dava açılamaz ise de; yukarıda belirtildiği üzere maddi hatadan dolayı muhatabın yanlış gösterilmesi, davacının tüm özeni göstermesine rağmen dava açacağı kişiyi doğru tespit edememesi, kısa süre önce kendisiyle işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi durumlarında yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı değilse ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam edilmelidir.
Bu durumda mahkemece, ölen kişinin veraset belgesi ile belirlenen tüm mirasçılarına dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasının incelenmesi gerekir.
Somut olayda, aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılan Pandali kızı Kalyopi A.’nın dava tarihinden önce öldüğünden kural olarak aleyhine dava açılamaz ise de davacı tarafın yargılamayı uzatmak yönünde bir niyeti olmadığı anlaşıldığından mahkemece Pandali kızı Kalyopi A.’nın mirasçılık belgesi temin edildikten sonra mirasçılarının belirlenmesi, dava dilekçisinin usulüne uygun biçimde mirasçılarına tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; noterde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Özel Daire''ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "ölü kişiye karşı dava açılamayacağı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davacı vekili getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu''nun önüne gelen uyuşmazlık; ölü kişi aleyhine dava açılması halinde, 6100 sayılı HMK m.124 uyarınca ölenin mirasçılarının davaya dâhil edilmesi suretiyle davaya devam edilip edilemeyeceği, varılacak sonuca göre, davalının ölü olduğunun davacı tarafından bilinmemesinin maddi hataya dayalı ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK’nun 124.maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.
Bütün bu açıklamalar karşısında somut olay ele alındığında; davacı, dava konusu taşınmazı gayrımenkul satış vadi sözleşmesi ile davalı olarak gösterilen ölü Kalyopi’den değil, dava dışı Fikri Ö.’den almıştır. Başka bir ifade ile taşınmaz maliki Kalyopi bu yeri Fikri’ye; Fikri de satış vaadi sözleşmesi ile davacı İzzet’e satmayı vaat etmiştir. Davacının, davalı Kalyopi ile bir mesaisi olmadığı gibi, doğrudan muhatap olacak bir ilişkisi de olmamıştır. Davacı, dava açarken taşınmaz maliki olan Kalyopi’nin nüfus kaydını temin etmiş, bu kayda dayanarak dava açmıştır. Kayıtta muhatabın TC kimlik numarası 13805450680 olup, ölü olduğuna ilişkin bir kayıt olmadığı gibi davalının gittiği kayıt da gösterilmemiştir. Davacı tam da bu kayda dayanarak dava açmış ise de, dava dilekçesinin muhataba tebliği aşamasında davalı olarak gösterilen Kalyopi’nin ölü olduğunun tebligata dercedilmesi üzerine Mahkemece aynı davalıya karşı açılan başka bir dosyaya celbedilen nüfus kaydında davalının ölü olduğu anlaşılmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, davalının bu kaydındaki TC kimlik numarası (11348606694) ise tamamen farklıdır. Nüfus kayıtlarındaki bu karışıklık nazara alındığında davalının ölü kişiye karşı dava açması durumunun yanılgıya dayalı olduğunun ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığının kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, mahhkemece davacıya, HMK.m.124 gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan ve yöneltmek istediği takdirde de mirasçılarının tespiti ile bunlara tebligat çıkartma fırsatı verilmeden hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca; Hukuk Genel Kurulu’nca da yukarıdaki ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, direnme kararının bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK''nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu''nun çoğunluğunun bozma kararına katılmakla birlikte aşağıda yer verdiğim nedenlerle bozma gerekçesine katılamıyorum.
Sayın çoğunluk; ölü kişi aleyhine açılan davanın HMK 124.maddesi gereğince mirasçılarının davaya katılması ile sürdürülebileceğini kabul etmiştir.
HMK.''nun 124.maddesi, "tarafta iradi değişiklik" başlığını taşımaktadır. Taraf değişikliğinin öncelikle karşı tarafın rızası ile mümkün olacağı kabul edilmiştir.Bunun istisnasını düzenleyen son fıkrası hükmüne göre de, karşı tarafın rızası olmaksızın yanılgıya dayanan hallerde hakim taraf değişikliğini kabul edebilir. Bu durumda, hakim taraf değişikliği ile taraf olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmedecektir.
Yukarıda sözü edilen HMK''nun 124.maddesinin uygulanabilmesi için, açılan davada öncelikle bir davalı tarafın bulunması gerekir. Rızası aranmayacak olsa dahi bir taraf yer almalıdır. Davaya neden değilse, davada yanılgı ile taraf gösterilen taraf yararına avukatlık ücretine hükmedilecektir.Maddenin uygulanabilmesi için davada taraf sıfatına sahip bir tarafın varlığının ön koşul olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Ölü kişi aleyhine açılan davada ise taraf mevcut değildir. Ölü kişinin taraf sıfatı bulunmadığından bu madde dayanak yapılarak taraf değişikliğinden söz edilemez. Her ne kadar, madde gerekçesinde ölü kişi aleyhine açılan davalarda bu hükmün uygulanabileceğinden söz edilmiş ise de hukuki olmayan, taraf ehliyetini gözardı eden gerekçeye değer verilemez.
Eski usul yasası zamanında oluşan, 04.05.1978 gün ve 1978/4 Esas, 1978/5 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı''nda da açıklandığı gibi, "Medeni Kanunun 27.maddesinin 1.fıkrası hükmünce şahsiyet, çocuğun sağ olarak doğduğu andan başlar ve ölümü ile nihayet bulur. Bu nedenle, ölümle kişiliği son bulan bir kimsenin medeni hakları kullanmasından ve taraf ehliyetinden sözedilemez."
Burada, ölü kişi mirasçılarının davaya katılması ancak, HMKnun 119.maddesinin uygulanması ile olanaklıdır. HMK.''nun 119/b maddesi hükmüne göre; dava dilekçesinde davacı ve davalının adı soyadı adresleri yer almalıdır. Maddenin son fıkrasına göre, (b) bendindeki bir eksiklik halinde, hakim eksikliğin tamamlanması için davacıya bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verir.
Ölü kişi davada taraf gösterilmişse taraf ehliyeti bulunmadığından taraf değişikliğinden sözedilemez. Dava dilekçesinde, taraf gösterilmemiş gibi HMK''nun 119.maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/20273
KARAR NO. 2017/3971
KARAR TARİHİ. 12.4.2017
>ÖLÜ KİŞİYE DAVA AÇILMASI DURUMUNDA HEMEN REDDEDİLMEMELİ.
ÖZET: ölü kişiye dava açılırsa , hemen reddedilmemeli… davanın açıldığı tarihten önce davalı olarak gösterilen kişi ölmüş ise davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesi mümkün olduğundan HMK m.124 gereğince “davayı mirasçılara yöneltme imkanı” tanınması gerekirken ; ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı ,mirasçılarına da davanın yöneltilmesi suretiyle yürütülemeyeceği gerekçesiyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, müvekkil nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olup mülkiyeti davalıya ait olan 01 L ... plaka sayılı araç yine davalının sevk ve idaresindeyken 12/06/2012 tarihinde tek taraflı yaralamalı bir trafik kazası meydana geldiği, kaza sonrası yaralanan Durdu Ş. tarafından müvekkil şirket aleyhine Kırıkhan 2. Asliye hukuk Mahkemesine dava açıldığı ve davanın kabulüne karar verilerek 72.557,00-TL 26/06/2014 tarihinde ödenmek zorunda kalınmış olduklarını, kaza tespit tutanağı ve tanık ifadelerinden de görüleceği üzere araçta davalının istiap haddinden fazla yolcu ve yük taşıması nedeni ile kazanın meydana geldiği, zira araçta maksimum taşınabilecek yolcu sayası 5 olup, kaza tespit tutanağı ve davalının beyanlarından anlaşılacağı üzere araçta kaza anında toplam 8 kişinin bulunduğu, kazanın haddinden fazla yolcu ve yük taşınasından kaynaklandığını ileri sürerek ödediği tazminatın rücuen tahsilini istemiştir.
Davalıya dava tarihinden önce öldüğü için tebligat usulüne uygun yapılamamıştır.
Mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda, davalının dava öncesi 12.07.2012 tarihinde vefat ettiği, ölümle kişilik haklarının son bulduğu, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gibi mirasçılarına da davanın yöneltilmesi suretiyle yürütülemeyeceği gerekçesiyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davalının dava tarihinden önce öldüğü ve ölü kişi hakkında davaya devam edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kural olarak ölü kişiye karşı dava açılamaz. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılarına yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.(HMK m.114/1-d, m. 50 ve TMK m. 28) Ancak HMK'nun 124. maddesinde; “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın rızası ile mümkündür.Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Şu halde davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır (HGK'nun 11.09.2013 tarihli ve E 2013/14-612, K 2013/1297 Sayılı ilamı).
Açıklanan nedenlerle, davacı vekiline HMK m.124 gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle ara kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 12.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO:2013/14-612
KARAR NO:2013/1297
KARAR TARİHİ:11.09.2013
>ÖLÜ KİŞİ ALEYHİNE DAVA AÇILMASI--SATIŞ VAADİ SEBEBİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL--MİRASCILARIN TESPİTİ VE DİLEKÇENİN MİRASÇILARA TEBLİĞİ İLE DAVAYA DEVAM İMKANI
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 124
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 119
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 114
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 55
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 50
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 30
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 41
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.05.2012 gün ve 2011/325 E.-2012/198 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 17.09.2012 gün ve 2012/9222 E.-2012/10360 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nun 50.maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 124.maddesi gereğince;
Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.
Türk Medeni Kanununun 28.maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden aleyhine dava açılamaz ise de; yukarıda belirtildiği üzere maddi hatadan dolayı muhatabın yanlış gösterilmesi, davacının tüm özeni göstermesine rağmen dava açacağı kişiyi doğru tespit edememesi, kısa süre önce kendisiyle işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi durumlarında yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı değilse ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam edilmelidir.
Bu durumda mahkemece, ölen kişinin veraset belgesi ile belirlenen tüm mirasçılarına dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasının incelenmesi gerekir.
Somut olayda, aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılan Pandali kızı Kalyopi A.’nın dava tarihinden önce öldüğünden kural olarak aleyhine dava açılamaz ise de davacı tarafın yargılamayı uzatmak yönünde bir niyeti olmadığı anlaşıldığından mahkemece Pandali kızı Kalyopi A.’nın mirasçılık belgesi temin edildikten sonra mirasçılarının belirlenmesi, dava dilekçisinin usulüne uygun biçimde mirasçılarına tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; noterde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Özel Daire''ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "ölü kişiye karşı dava açılamayacağı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davacı vekili getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu''nun önüne gelen uyuşmazlık; ölü kişi aleyhine dava açılması halinde, 6100 sayılı HMK m.124 uyarınca ölenin mirasçılarının davaya dâhil edilmesi suretiyle davaya devam edilip edilemeyeceği, varılacak sonuca göre, davalının ölü olduğunun davacı tarafından bilinmemesinin maddi hataya dayalı ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK’nun 124.maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.
Bütün bu açıklamalar karşısında somut olay ele alındığında; davacı, dava konusu taşınmazı gayrımenkul satış vadi sözleşmesi ile davalı olarak gösterilen ölü Kalyopi’den değil, dava dışı Fikri Ö.’den almıştır. Başka bir ifade ile taşınmaz maliki Kalyopi bu yeri Fikri’ye; Fikri de satış vaadi sözleşmesi ile davacı İzzet’e satmayı vaat etmiştir. Davacının, davalı Kalyopi ile bir mesaisi olmadığı gibi, doğrudan muhatap olacak bir ilişkisi de olmamıştır. Davacı, dava açarken taşınmaz maliki olan Kalyopi’nin nüfus kaydını temin etmiş, bu kayda dayanarak dava açmıştır. Kayıtta muhatabın TC kimlik numarası 13805450680 olup, ölü olduğuna ilişkin bir kayıt olmadığı gibi davalının gittiği kayıt da gösterilmemiştir. Davacı tam da bu kayda dayanarak dava açmış ise de, dava dilekçesinin muhataba tebliği aşamasında davalı olarak gösterilen Kalyopi’nin ölü olduğunun tebligata dercedilmesi üzerine Mahkemece aynı davalıya karşı açılan başka bir dosyaya celbedilen nüfus kaydında davalının ölü olduğu anlaşılmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, davalının bu kaydındaki TC kimlik numarası (11348606694) ise tamamen farklıdır. Nüfus kayıtlarındaki bu karışıklık nazara alındığında davalının ölü kişiye karşı dava açması durumunun yanılgıya dayalı olduğunun ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığının kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, mahhkemece davacıya, HMK.m.124 gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan ve yöneltmek istediği takdirde de mirasçılarının tespiti ile bunlara tebligat çıkartma fırsatı verilmeden hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca; Hukuk Genel Kurulu’nca da yukarıdaki ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, direnme kararının bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK''nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu''nun çoğunluğunun bozma kararına katılmakla birlikte aşağıda yer verdiğim nedenlerle bozma gerekçesine katılamıyorum.
Sayın çoğunluk; ölü kişi aleyhine açılan davanın HMK 124.maddesi gereğince mirasçılarının davaya katılması ile sürdürülebileceğini kabul etmiştir.
HMK.''nun 124.maddesi, "tarafta iradi değişiklik" başlığını taşımaktadır. Taraf değişikliğinin öncelikle karşı tarafın rızası ile mümkün olacağı kabul edilmiştir.Bunun istisnasını düzenleyen son fıkrası hükmüne göre de, karşı tarafın rızası olmaksızın yanılgıya dayanan hallerde hakim taraf değişikliğini kabul edebilir. Bu durumda, hakim taraf değişikliği ile taraf olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmedecektir.
Yukarıda sözü edilen HMK''nun 124.maddesinin uygulanabilmesi için, açılan davada öncelikle bir davalı tarafın bulunması gerekir. Rızası aranmayacak olsa dahi bir taraf yer almalıdır. Davaya neden değilse, davada yanılgı ile taraf gösterilen taraf yararına avukatlık ücretine hükmedilecektir.Maddenin uygulanabilmesi için davada taraf sıfatına sahip bir tarafın varlığının ön koşul olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Ölü kişi aleyhine açılan davada ise taraf mevcut değildir. Ölü kişinin taraf sıfatı bulunmadığından bu madde dayanak yapılarak taraf değişikliğinden söz edilemez. Her ne kadar, madde gerekçesinde ölü kişi aleyhine açılan davalarda bu hükmün uygulanabileceğinden söz edilmiş ise de hukuki olmayan, taraf ehliyetini gözardı eden gerekçeye değer verilemez.
Eski usul yasası zamanında oluşan, 04.05.1978 gün ve 1978/4 Esas, 1978/5 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı''nda da açıklandığı gibi, "Medeni Kanunun 27.maddesinin 1.fıkrası hükmünce şahsiyet, çocuğun sağ olarak doğduğu andan başlar ve ölümü ile nihayet bulur. Bu nedenle, ölümle kişiliği son bulan bir kimsenin medeni hakları kullanmasından ve taraf ehliyetinden sözedilemez."
Burada, ölü kişi mirasçılarının davaya katılması ancak, HMKnun 119.maddesinin uygulanması ile olanaklıdır. HMK.''nun 119/b maddesi hükmüne göre; dava dilekçesinde davacı ve davalının adı soyadı adresleri yer almalıdır. Maddenin son fıkrasına göre, (b) bendindeki bir eksiklik halinde, hakim eksikliğin tamamlanması için davacıya bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verir.
Ölü kişi davada taraf gösterilmişse taraf ehliyeti bulunmadığından taraf değişikliğinden sözedilemez. Dava dilekçesinde, taraf gösterilmemiş gibi HMK''nun 119.maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum
@erolkaranet - 20.07.2017