
2017 Ramazan ayı umremiz devam ediyor. Mekke'deki günlerimiz sürerken yapılan planlama gereği "Genel Ziyaretler" olarak adlandırılan geziye katılmak için sabah 06:00 da otelin kapısında toplandık.
Her grup kendi hocasının yanında otobüslere bindi.
Otobüsler hareket ettikten sonra görevlimiz ilk önce Arafat'a gideceğimizi söyledi. Arafat hakkında kısa bir konuşma yaptı.
Yaklaşık 10 dakikalık bir yolculuktan sonra ineceğimiz belirtildi.
İndiğimiz yer Arafat değil idi. Sadece grup hocasının yanlış bilgilendirmesi idi. Zaten program hiç bir zaman Arafat'tan başlamamıştır. neyse, otobüsten indik.
Sağ tarafımızda bulunan yeşillik alana bir başka grup gelmiş biz de onların hemen sağındaki yere geçtik. Onlar yeşillendirilmiş alanda olmasına rağmen bizim bulunduğumuz alan toprak idi. Fazla önemsenmedi. İki grubun hacıları aynı yerde toplandık
Bir cami imamı olduğunu öğrendiğim ve Diyanet tarafından görevlendirilmiş bulunan genç hoca anlatıyor.
"Sevr dağı olarak bilinen bu dağın dinimizdeki yeri " diye konuşmasına başlarken ben diğer karşı tarafta bulunanlara baktım. Onlarda gösterilen dağa bakarak resim çekiyorlar, kimisi selfie çekiyor. Onlarda bizim taraftakilerin yaptığı gibi pür dikkat dağa bakıyorlar.
Ben bir dağa bakıyorum. Bir hocaya bakıyorum. Bu işte bir gariplik var. Daha önce iki kez çıktığım Sevr dağı gösterilen dağlardan hiç birine benzemiyordu. Sağa sola bakındım. Tam aksi istikametimizde , yani hocanın gösterdiği dağa yüzümüzü çevirirsek sırtımız Sevr dağına bakıyordu.
Hoca ise hızını almamış anlatmaya devam ediyor "Bu gördüğünüz üç dağ Sevr,Nur ve Hira dağlarıdır. Sırasıyla bu şekildedir. "
İster istemez ağzımdan " yok artık" cümleleri döküldü. Yanımdaki hacılardan bazıları ister istemez bu tepkime döndüler. "Ne oldu" diye sordukları zaman "bu dağ "Sevr dağı" değil dedim.Nur dağı da değil Hira da değil. Hiç biri değil, dedim. Hem Hira mağaradır, dedim. Sevr ile Nur dağı arasında kilometreler var, dedim.Öyle bir dağ yok."
Bir hocaya, bir dağa, bir bana baktılar. İçlerinden biri "hocadan iyi mi bileceksin" dedi. "Şu anda hocadan iyi biliyorum. Bu dağ Sevr dağı olmadığı gibi, Hira ya da Nur dağı da değil " Onlar sıra dağ gibi durmazlar, dedim.
Hacılardan bir başkası yine bana tepki gösterdi.
"Hacı sen iyi misin. Hocadan iyi mi bileceksin. Sus ki dinle, dedi. Biraz kızarcasına...
O arada genç hocada söylediklerimin farkına vardı. Bana , "ne oldu hacı ağabey" dedi. "Dağları yanlış anlatıyorsun, söylediklerini hiç biri doğru değil" dediğimde, "ben hocayım. Böyle biliyorum. Sen yanlış öğrenmişsen ben ne yapayım," dedi.
Hem Suçlu, hem güçlü,hem cahil ve hem de ukala..
Sustum.
Bu kez kafile başkanımız ve grup hocamızı olan görevliye bakındım. Bir kaç metre ötemde idi. Yanına gittim, "hocam Sevr dağı bu değil, arkamızdadır" dedim. Verdiği cevap, "yok hacım, bu dağ Sevr dağıdır, hem bak yan taraftakiler de oraya bakıyor,Hem onların arasında buraları iyi bilen hocamız var," dedi.
Ben halen ısrarlıyım, dinletemiyorum. O ara kafile sorumlumuz gösterdiğim taraftaki yola doğru gitti, karşıya geçti. Gösterdiğim dağın yanındaki kalabalığa doğru gitti. 5-10 dakika sonra geldi.
"Neymiş hocam, dağı buldun mu," dedim.
"Ya hem orası hem burası Sevr dağı imiş. Fark etmiyormuş" demez mi ?
Alın size kafile sorumlusu, alın size rehber. Ölür müsün öldürür müsün.
İlk defa gelenleri kandırırlar da bir kaç kez gelmişleri asla..
Ama hacılarımız halen ilgisi olmayan dağa bakarak resim çekmeye devam ediyor.
Onlarda haklı, hocalardan daha iyi bilecek değilim ya...
Daha sonra Arafat'a doğru yola çıktık.